Ondülacı Mehmetten kuaför Erdeme

15 Mart 2003

Mimar Berna Bora İstanbulda kadın berberi, Erdem Kıramer için bir "kuaför salonu" çizdi ve yaptı. "Bizim bildiğimiz berber dükkanı için çizime, mimara ne lüzum var?" diyerek takılınca, "Güngör Abi, gel göstereyim de, günümüzde kuaför salonu ne imiş gör" dedi. Tuttu kolumdan beni götürdü... Yeni yapılmış bir binanın altında spor salonu gibi yüksek tavanlı, ışıl ışıl aydınlatılmış, koskoca bir salon... Aynalar, koltuklar, berberler, müşteriler, müşterilere çay, kahve, sandviç servisi yapanlar... Cıvıl cıvıl bir yer... Gördüklerimden etkilendim. Bana anlatılanlara göre salonda 48 koltuk varmış... Kuaför salonu değil sanki fabrika... Salonun arkasındaki bölümleri gezdirdiler. Personel için yemekhane, dinlenme bölümü, soyunma bölümü, yönetim bölümü... Fransadan üç ayda bir uzman, bir berber geliyor, bizim berberlere ders veriyormuş... "Frederic" isimli Fransız da tesadüfen orada imiş. Beni bir koltuğa oturttular. Frederic, makası eline alarak saçımı kesti. Eyüp, Muzaffer ve arkadaşları Frederici izledi... Berberlik müessese olmuş Ben gördüklerimden çok etkilendim... Nasıl etkilenmeyeyim ki? Benim gördüğüm ilk kadın berberi, "Ondülacı Mehmet Efendi" idi... Babamın Bartında banka

Yazının Devamı

‘Ondülacı’ Mehmet’ten kuaför Erdem’e

15 Mart 2003


<#comment> Mimar Berna Bora İstanbul’da kadın berberi, Erdem Kıramer için bir "kuaför salonu" çizdi ve yaptı. "Bizim bildiğimiz berber dükkanı için çizime, mimara ne lüzum var?" diyerek takılınca, "Güngör Abi, gel göstereyim de, günümüzde kuaför salonu ne imiş gör" dedi. Tuttu kolumdan beni götürdü... Yeni yapılmış bir binanın altında spor salonu gibi yüksek tavanlı, ışıl ışıl aydınlatılmış, koskoca bir salon... Aynalar, koltuklar, berberler, müşteriler, müşterilere çay, kahve, sandviç servisi yapanlar... Cıvıl cıvıl bir yer... Gördüklerimden etkilendim. Bana anlatılanlara göre salonda 48 koltuk varmış... Kuaför salonu değil sanki fabrika... Salonun arkasındaki bölümleri gezdirdiler. Personel için yemekhane, dinlenme bölümü, soyunma bölümü, yönetim bölümü... Fransa’dan üç ayda bir uzman, bir berber geliyor, bizim berberlere ders veriyormuş... "Frederic" isimli Fransız da tesadüfen orada imiş. Beni bir koltuğa oturttular. Frederic, makası eline alarak saçımı kesti. Eyüp, Muzaffer ve arkadaşları Frederic’i izledi...

Erdem Kıramer’e "Bu kadar büyük bir salonu nasıl dolduruyorsunuz, nasıl yönetiyorsunuz?" diyerek sual eyledim. Aldığım cevaplar beni şaşırttı. Erdem Kıramer’in

Yazının Devamı

Bağa gel, bostana gel

14 Mart 2003

Tezkere daha TBMMden geçmeden memleketin bilcümle "bağı ve bostanı" ABD askerlerine kiralandı... Gitti... Bundan sonra bağda, bahçede bir şey yetiştirmeye, üretim yapmaya imkan yok... Bağa, bahçeye ABD askerinden izin almadan girilemeyecek... ABD askeri kirasını verecek bağa bahçeye "konuşlanacak"!..ABD askerleri Mardin Kızıltepenin organize sanayi bölgesinde kiraladığı dükkanların ardından, Nusaybinde sanayi sitesindeki 150 dükkanı ve de 10 bin dönüm araziyi kiraladı. Bu dükkanlara 253 bin dolar kira ödenecek. Şanlıurfadaki Evren Sanayi Sitesindeki 500 işyerinin de toplu olarak ABD askerlerince kiralanacağı bildiriliyor.ABD askerleri İdil ilçesine bağlı Oyak, Kurtuluş, Uğrak, Özbek, Kırca ve Çığır köylerinin arazilerini de kiraladı. Kiralanan tarlalara dönüm başına 200 dolar kira ve tarlada ürün var ise 300 dolar ürün parası ödeniyor.ABD askerleri yöredeki sayılı sanayi tesislerinden olan Kidaş İplik Fabrikasını, Mardin organize sanayi bölgesindeki Duyan Un Fabrikasını da kiraladı. Mardinde ABD askerinin kiraladığı fabrika sayısı 5e ulaştı.Gaziantep şehrinin "gaziliği" tehlikede!.. ABD askerleri Gaziantep Havaalanına askeri yığınak yaptı. Gaziantep şehrine 25 km. uzaklıktaki

Yazının Devamı

‘Bağa gel, bostana gel’

14 Mart 2003


<#comment> Ankara’da, ABD Büyükelçiliği’nde, "tezkereye evet" davetine katılan saygın milletvekillerimiz yiyip içtikten sonra saz takımından "Bağa gel, bostana gel" türküsünü dinleyerek neşelerini bulmuşlar!.. Herhalde bu türkü, "Amerika muhibbi" milletvekileri aracılığıyla millete verilen bir mesaj... İyi de, milletin "bağa da, bostana da" gelecek hali kalmadı
Tezkere daha TBMM’den geçmeden memleketin bilcümle "bağı ve bostanı" ABD askerlerine kiralandı... Gitti... Bundan sonra bağda, bahçede bir şey yetiştirmeye, üretim yapmaya imkan yok... Bağa, bahçeye ABD askerinden izin almadan girilemeyecek... ABD askeri kirasını verecek bağa bahçeye "konuşlanacak"!..
ABD askerleri Mardin Kızıltepe’nin organize sanayi bölgesinde kiraladığı dükkanların ardından, Nusaybin’de sanayi sitesindeki 150 dükkanı ve de 10 bin dönüm araziyi kiraladı. Bu dükkanlara 253 bin dolar kira ödenecek. Şanlıurfa’daki Evren Sanayi Sitesi’ndeki 500 işyerinin de toplu olarak ABD askerlerince kiralanacağı bildiriliyor.
ABD askerleri İdil ilçesine bağlı Oyak, Kurtuluş, Uğrak, Özbek, Kırca ve Çığır köylerinin arazilerini de kiraladı. Kiralanan tarlalara dönüm başına 200 dolar kira ve tarlada ürün var

Yazının Devamı

İlk iş günü kurtarmak olacak

13 Mart 2003

Önce şunu kabul edelim ki, "Gül hükümeti" de aslında bir "Erdoğan hükümeti" idi. Belki Abdullah Gülün kişisel yetenek ve yaklaşımı, alınan kararları ve icraatı belli ölçüde yaldızladı, süsledi. Ama, alınan kararların ve icraatın arkasında Tayyip Erdoğan vardı. Bu nedenle, Gül hükümeti gidip, Erdoğan hükümeti gelince çok şey değişmeyecek. Değişen sadece Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğanın kişisel özelliklerine dayalı yönetim biçimi olacak. Abdullah Gül, sinirlerini kontrol etme yeteneği, güler yüzü, yumuşak yaklaşımı ve yabancı dil bilgisi ile öne çıktı. Tayyip Erdoğanın daha çabuk sinirlenmesi, sinirlendiğinde sertleşmesi ve yabancı dil bilgisinin olmaması, hem lider hem de başbakan olarak ciddi sorunlarla karşılaşmasına yol açabilecektir. Tayyip Erdoğan, milletvekili seçilemediği için Abdullah Gül başkanlığında kurulan hükümet, önceki hükümetlerden farklı bir şey yapamadı. Şimdi Tayyip Erdoğan başkanlığında kurulacak hükümet de, Abdullah Gül hükümetinden farklı şeyler yapamayacaktır. Yanlış yapma riski olabilir Daha önceki hükümetlerden AKP dönemine intikal eden bazı sorunlar, Gül hükümetininki gibi Erdoğan hükümetinin de elini kolunu bağlayacak. Bunlar AB sorunu, Kıbrıs sorunu,

Yazının Devamı

İlk iş günü kurtarmak olacak

13 Mart 2003


<#comment> Tayyip Erdoğan, milletvekili seçilemediği için Abdullah Gül başkanlığında kurulan hükümet, önceki hükümetlerden farklı bir şey yapamadı. Şimdi Tayyip Erdoğan başkanlığında kurulacak hükümet de, Abdullah Gül hükümetinden farklı şeyler yapamayacaktır.
Önce şunu kabul edelim ki, "Gül hükümeti" de aslında bir "Erdoğan hükümeti" idi. Belki Abdullah Gül’ün kişisel yetenek ve yaklaşımı, alınan kararları ve icraatı belli ölçüde yaldızladı, süsledi. Ama, alınan kararların ve icraatın arkasında Tayyip Erdoğan vardı. Bu nedenle, Gül hükümeti gidip, Erdoğan hükümeti gelince çok şey değişmeyecek. Değişen sadece Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan’ın kişisel özelliklerine dayalı yönetim biçimi olacak. Abdullah Gül, sinirlerini kontrol etme yeteneği, güler yüzü, yumuşak yaklaşımı ve yabancı dil bilgisi ile öne çıktı. Tayyip Erdoğan’ın daha çabuk sinirlenmesi, sinirlendiğinde sertleşmesi ve yabancı dil bilgisinin olmaması, hem lider hem de başbakan olarak ciddi sorunlarla karşılaşmasına yol açabilecektir.

Yanlış yapma riski olabilir
Gül hükümetinin arkasında, Tayyip Erdoğan’ın olması, bir fren, bir denetim imkanını sağlıyordu. Tayyip Erdoğan bu imkana sahip değil. Eğer

Yazının Devamı

Chhibber giderayak üzdü

12 Mart 2003

Durup dururken, pazartesi geç saatlerde Reuterse beyanat vererek, "Hükümet zenginlerin vergisini affediyor, fakirlere vergi koyuyor... Orta sınıf ve tarım çöküyor... AKPnin iktidar olunca bir şeyler yapacağını sanıyorduk. Halbuki orta sınıfı ve çiftçiyi ezen bir bütçe yaptılar... Mart sonuna kadar bu bütçeyi değiştirmezler ise Dünya Bankası bir kuruş vermez" dedi.Chhibberin söyledikleri doğrudur... Ama bunları söylemek ona düşmez... CHP Başkanı Deniz Baykala düşer... Çünkü, Chhibber bu ülkede Dünya Bankasının "temsilcisi" olarak bulunuyor. Normal bir TC vatandaşından farklı bir "statü"ye sahip. Kamuoyuna, bürokrasiye ve hükümete "kendi kişisel görüşlerini" açıklayamaz. Temsilci statüsünün dışına çıkamaz... Ki, neyin ne olduğu salı günü belli oldu... Salı sabahı masamın üzerinde "Dünya Bankası" başlıklı bir faks mesajı buldum. "Dünya Bankasından açıklama" başlığını taşıyan mesajda, "Dünya Bankasının uygulanan programın arkasında olduğu" vurgulanıyor, dolaylı olarak da "IMF mutabakatı ve Dünya Bankası bilgisi ile hazırlanan 2003 yılı bütçesi"nin "başarılı bir çalışma" sonucu ortaya çıktığı belirtiliyordu. Dünya Bankasının Türkiye temsilcisi Ajay Chhibber 1998 yılından bu yana

Yazının Devamı

Chhibber ‘giderayak’ üzdü

12 Mart 2003


<#comment> Dünya Bankası’nın Türkiye temsilcisi Ajay Chhibber 1998 yılından bu yana Ankara’da... Beş yıldır "olayların içinde"... O kadar içinde ki, olan biteni hepimizden fazla biliyor. Hükümet ile bürokrasi ile içli dışlı. Her türlü iç ve dış ekonomik temaslara katılıyor... Türkiye’de IMF’nin yaptığı toplantıları izliyor... Durup dururken neden "patladı"?
Durup dururken, pazartesi geç saatlerde Reuters’e beyanat vererek, "Hükümet zenginlerin vergisini affediyor, fakirlere vergi koyuyor... Orta sınıf ve tarım çöküyor... AKP’nin iktidar olunca bir şeyler yapacağını sanıyorduk. Halbuki orta sınıfı ve çiftçiyi ezen bir bütçe yaptılar... Mart sonuna kadar bu bütçeyi değiştirmezler ise Dünya Bankası bir kuruş vermez" dedi.
Chhibber’in söyledikleri doğrudur... Ama bunları söylemek ona düşmez... CHP Başkanı Deniz Baykal’a düşer... Çünkü, Chhibber bu ülkede Dünya Bankası’nın "temsilcisi" olarak bulunuyor. Normal bir TC vatandaşından farklı bir "statü"ye sahip. Kamuoyuna, bürokrasiye ve hükümete "kendi kişisel görüşlerini" açıklayamaz. Temsilci statüsünün dışına çıkamaz... Ki, neyin ne olduğu salı günü belli oldu... Salı sabahı masamın üzerinde "Dünya Bankası" başlıklı bir faks

Yazının Devamı