Ankara oldu Der-i Saadet

17 Eylül 2002

Anlayacağınız, il sıralamasına göre Ankara kişi başına mevduat ortalaması ile, Türkiyede "mevduat zengini"!Bu Ankarada bir şey var da... Anlayamadık gitti!.. Türkiyede en fazla otomobil Ankarada satılıyor. Bin kişi başına düşen en çok otomobil Ankarada... Ayakkabıcısından kuyumcusuna, hediyelik eşyasından elbisecisine, dünyanın en ünlü markalarını taşıyan ürünleri satan mağazalar Ankarada. İyi de bu Ankaranın parası nereden geliyor? Ankaradaki paranın, Ankaralıların gelirinin bir kaynağı olmalı. Gelirin kaynağı üretimdir. Üretim denilen şey mal ve hizmet üretimidir. Mal üretimini biliyoruz. Buğdaydır, buzdolabıdır, makinedir. Hizmet üretimi turizm işletmeciliğidir, kamyonculuktur, bankacılıktır, kamu hizmetidir, tezgahtarlıktır falandır, filandır.Üretmeden gelir sahibi olmanın tek yolu, başkasının üreterek elde ettiği geliri onun cebinden almaktır. Gelir başkasının cebinden ya faiz karşılığı kiralanarak ya da çalınarak alınır.Banka mevduatı, tasarrufun bir bölümünden oluşur. Tasarruf gelirin tüketilmeyen kısmıdır. Açık anlatımıyla gelir olmadan ve hatta yeterli gelir olmadan tasarruf olamaz. Tasarrufun gerisinde mutlaka iyi bir gelir, onun arkasında da mutlaka iyi bir üretim

Yazının Devamı

Ankara oldu ‘Der-i Saadet’

17 Eylül 2002


<#comment>Devlet Planlama Teşkilatı’nın açıklamalarına göre Ankara’da kişi başı mevduat 5 milyar 288 milyon liraya ulaşmış. Türkiye ortalamasına göre kişi başına mevduat 1 milyar 503 milyon lira. İstanbul’da ise 4 milyar 555 milyon lira...
Anlayacağınız, il sıralamasına göre Ankara kişi başına mevduat ortalaması ile, Türkiye’de "mevduat zengini"!
Bu Ankara’da bir şey var da... Anlayamadık gitti!.. Türkiye’de en fazla otomobil Ankara’da satılıyor. Bin kişi başına düşen en çok otomobil Ankara’da... Ayakkabıcısından kuyumcusuna, hediyelik eşyasından elbisecisine, dünyanın en ünlü markalarını taşıyan ürünleri satan mağazalar Ankara’da. İyi de bu Ankara’nın parası nereden geliyor? Ankara’daki paranın, Ankaralıların gelirinin bir kaynağı olmalı. Gelirin kaynağı üretimdir. Üretim denilen şey mal ve hizmet üretimidir. Mal üretimini biliyoruz. Buğdaydır, buzdolabıdır, makinedir. Hizmet üretimi turizm işletmeciliğidir, kamyonculuktur, bankacılıktır, kamu hizmetidir, tezgahtarlıktır falandır, filandır.
Üretmeden gelir sahibi olmanın tek yolu, başkasının üreterek elde ettiği geliri onun cebinden almaktır. Gelir başkasının cebinden ya faiz karşılığı kiralanarak ya da çalınarak

Yazının Devamı

20 bankayı unutunuz gitsin!..

16 Eylül 2002

BDDK tarafından (maalesef) 20 bankanın halka yüklediği fatura tam olarak açıklanmadı ama, bilinen bu 20 banka için Hazineden 20 milyar dolar dolayında para çıktığı, 8.5 milyar dolarlık batmış kredi faturasının da ileride ödeneceğidir.Bu rakamlar çok büyük rakamlar... Bankalar Birliğinin açıklamalarına göre toplam banka kredileri 18.5 milyar dolayında... Demek ki, ayakta kalan bankaların ekonomiye kullandırdıkları kredi miktarından daha büyük bir rakam batan 20 bankanın hesaplarını kapatmak için kullanılmış. Son beş yılda 20 bankaya el konuldu. Bu 20 bankanın 7sinin sahip ve yöneticileri tutuklandı. Tutuklulardan sadece bir banka sahibinin tutukluluğu iki yıl sürdü. Geçen hafta sonu onun da tahliyesi ile batan bankalar nedeniyle tutuklu olan kalmadı. Borcu halk ödeyecek İşte bunun içindir ki halk bu 20 bankanın neden battığını bilmek istiyor. Bu bankaların batmasında suçu bulunanlar var ise cezalandırılmasını bekliyor. Bankaları batıranların imkanları var ise bu imkanlarla, borçlarını kapatmaları gerektiğini, borcu halkın sırtına yıkarak hiçbir şey olmamışçasına ortalıkta dolanmamaları gerektiğini düşünüyor. Unutmayınız bu paralar Hazinenin kasasında duruyor da Hazine bunları

Yazının Devamı

20 bankayı unutunuz gitsin!..

16 Eylül 2002


<#comment>Son beş yılda 20 bankaya el konuldu. Bu 20 bankanın 7’sinin sahip ve yöneticileri tutuklandı. Tutuklulardan sadece bir banka sahibinin tutukluluğu iki yıl sürdü. Geçen hafta sonu onun da tahliyesi ile batan bankalar nedeniyle tutuklu olan kalmadı.
BDDK tarafından (maalesef) 20 bankanın halka yüklediği fatura tam olarak açıklanmadı ama, bilinen bu 20 banka için Hazine’den 20 milyar dolar dolayında para çıktığı, 8.5 milyar dolarlık batmış kredi faturasının da ileride ödeneceğidir.
Bu rakamlar çok büyük rakamlar... Bankalar Birliği’nin açıklamalarına göre toplam banka kredileri 18.5 milyar dolayında... Demek ki, ayakta kalan bankaların ekonomiye kullandırdıkları kredi miktarından daha büyük bir rakam batan 20 bankanın hesaplarını kapatmak için kullanılmış.

Unutmayınız bu paralar Hazine’nin kasasında duruyor da Hazine bunları kasadan çıkarıp batan bankaların hesabını temizlemedi. Hazine bu parayı yüzde 70 faiz ile borçlanarak buldu. Bu nedenle iç borç miktarı şahlandı. Bu borcu da, bu faizi de halk ödeyecek.
İşte bunun içindir ki halk bu 20 bankanın neden battığını bilmek istiyor. Bu bankaların batmasında suçu bulunanlar var ise

Yazının Devamı

16 Eylül önemli bir gün

14 Eylül 2002

Mektupta 16 Eylül tarihi önemli bir gün olarak belirlenmiş. 16 Eylül günü, önümüzdeki pazartesi... Bugün ise cumartesi. Yarın pazar. 16 Eylüle bir şey kalmamış... IMFye 30 Temmuz 2002 tarihinde verilen "niyet mektubu"nu imzalayan Devlet Bakanı Kemal Derviş ile Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, bu mektupta nerede ise, "Türkiyeyi yönetenlerin her sabah yataktan sağ adımlarını atarak nasıl kalkacaklarını, dişlerini nasıl fırçalayacaklarını, kahvaltıyı nasıl yapacaklarını, evden çıkarken karılarıyla nasıl vedalaşıp, işe kaçta gideceklerini, günde kaç çay içeceklerini" bile yazmışlar. Saat saat, gün gün, Ankaradakilerin ne yapacakları belirlenmiş... Pamukbank ve Yapı Kredi sorunu pazartesiye kadar çözülecek! Mali bünyesi sağlıksız olduğundan Pamukbankın Yapı Krediye devri uygun görülmedi. Pamukbank Fona alındı. İçine sermaye, başına, yeni yöneticiler konuldu. Bankanın donmuş kredilerini devlet üstüne aldı. Çöpsüz üzüm haline getirilen banka satışa sunuldu. Pamukbankın Fona devrinin, sermaye yeterlilik oranı yüzde 8in üzerinde olan ve sağlıklı durumda bulunan Yapı Kredinin faaliyetlerini engellememesi ilkesi benimsendi. Fakat Yapı Kredinin hisselerinin yüzde 45i, Pamukbankın

Yazının Devamı

16 Eylül önemli bir gün

14 Eylül 2002


<#comment>IMF’ye 30 Temmuz 2002 tarihinde verilen "niyet mektubu"nu imzalayan Devlet Bakanı Kemal Derviş ile Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, bu mektupta nerede ise, "Türkiye’yi yönetenlerin her sabah yataktan sağ adımlarını atarak nasıl kalkacaklarını, dişlerini nasıl fırçalayacaklarını, kahvaltıyı nasıl yapacaklarını, evden çıkarken karılarıyla nasıl vedalaşıp, işe kaçta gideceklerini, günde kaç çay içeceklerini" bile yazmışlar. Saat saat, gün gün, Ankara’dakilerin ne yapacakları belirlenmiş...
Mektupta 16 Eylül tarihi önemli bir gün olarak belirlenmiş. 16 Eylül günü, önümüzdeki pazartesi... Bugün ise cumartesi. Yarın pazar. 16 Eylül’e bir şey kalmamış...

IMF’ye gönderilen mektubun 16’ncı maddesinin 3’üncü paragrafında deniliyor ki:
• Mali bünyesi sağlıksız olduğundan Pamukbank’ın Yapı Kredi’ye devri uygun görülmedi. Pamukbank Fon’a alındı. İçine sermaye, başına, yeni yöneticiler konuldu. Bankanın donmuş kredilerini devlet üstüne aldı. Çöpsüz üzüm haline getirilen banka satışa sunuldu.
• Pamukbank’ın Fon’a devrinin, sermaye yeterlilik oranı yüzde 8’in üzerinde olan ve sağlıklı durumda bulunan Yapı Kredi’nin faaliyetlerini engellememesi

Yazının Devamı

Üretim arttı ama tüketime gitmedi

13 Eylül 2002

Gelir yoluyla hesaplama, "üretim yoluyla elde edilen gelirin nasıl dağıldığını, kimin cebine girdiğini" gösterir. Harcama yoluyla hesaplanan milli gelir "üretim yoluyla oluşan milli gelirin harcama kalemleri arasındaki dağılımını gösterir."Açık anlatımıyla, düzelmenin ve büyümenin tek göstergesi "üretim" artışıdır. Üretim (katma) değeri artırınca milli gelir büyür. Büyüyen milli gelirin "bozuk bir gelir dağılımı sonucu" halkın cebine girecek yerde faiz olarak dışarıya çıkması veya "stokların büyümesi" nedeniyle tüketime gidememesi, tüketimin artmaması, farklı şeylerdir. Bunlar milli gelir artışı ile ilgisi olmayan, mal ve hizmetin (harcamanın) dağılımını ve de gelirin dağılımını gösteren verilerdir. Milli gelir (GSYİH) altı ayda yüzde 5.2 arttı da ne oldu? Kimin cebine para girdi? Kimin harcaması arttı? Böyle büyüme olur mu?.. Bizim ülke garip bir ülke... Bugüne kadar "işler iyi diyenler" şimdilerde "milli gelirin artmadığını ispat etmek çabasında!.." Milli gelir "üretim" yolu yanında ayrıca "gelir" ve "harcama" yolu ile de hesaplanır. Milli gelirin oluşumu Milli gelirin artışını bu faktör gerçekleştirir. Artışı bu faktör paylaşır. Bu paylaşım ile ilgili bilgilere sahip değiliz.

Yazının Devamı

Üretim arttı ama tüketime gitmedi

13 Eylül 2002


<#comment>Milli gelir (GSYİH) altı ayda yüzde 5.2 arttı da ne oldu? Kimin cebine para girdi? Kimin harcaması arttı? Böyle büyüme olur mu?.. Bizim ülke garip bir ülke... Bugüne kadar "işler iyi diyenler" şimdilerde "milli gelirin artmadığını ispat etmek çabasında!.." Milli gelir "üretim" yolu yanında ayrıca "gelir" ve "harcama" yolu ile de hesaplanır.
Gelir yoluyla hesaplama, "üretim yoluyla elde edilen gelirin nasıl dağıldığını, kimin cebine girdiğini" gösterir. Harcama yoluyla hesaplanan milli gelir "üretim yoluyla oluşan milli gelirin harcama kalemleri arasındaki dağılımını gösterir."
Açık anlatımıyla, düzelmenin ve büyümenin tek göstergesi "üretim" artışıdır. Üretim (katma) değeri artırınca milli gelir büyür. Büyüyen milli gelirin "bozuk bir gelir dağılımı sonucu" halkın cebine girecek yerde faiz olarak dışarıya çıkması veya "stokların büyümesi" nedeniyle tüketime gidememesi, tüketimin artmaması, farklı şeylerdir. Bunlar milli gelir artışı ile ilgisi olmayan, mal ve hizmetin (harcamanın) dağılımını ve de gelirin dağılımını gösteren verilerdir.

Milli gelir artışı, ülkedeki "katma değer" artışını gösterir. Katma değer, üretimin her aşamasında bir mal veya

Yazının Devamı