Vatandaşlıkta azınlık ayrımı yok ama vakıfta var

6 Ağustos 2002

Her Türk vatandaşı, Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerinden yararlanarak, milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürmek, maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirmek hak ve yetkisine doğuştan sahiptir. Türkiye Cumhuriyetinde insanlara, din, dil, ırk farkına göre farklı nüfus kağıdı verilmez. Yahudinin, Ermeninin, Kürdün nüfus kağıdının şekli ve rengi farklı değildir.Vatandaşlık bakımından, "azınlık, çoğunluk farkı" yoktur... Ama geliniz görünüz ki, "vakıf" konusunda durum aynı değildir. Türk vakıfları ile Rum, Ermeni, Musevi, Süryani, Bulgar, Gürcü vakıfları farklı işlem görür. Bu fark sonradan ortaya çıktı. Anayasamızın başlangıcında yer alan ifadelere göre, Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. 1936da değişti 1936 yılında Türkiyedeki bütün vakıflardan mal beyannamesi istenildi. 1972 yılında Yunanistan ile siyasi ilişkiler gerginleşmeye, yurtdışında Ermeni teröristler eyleme başlayınca, Vakıflar Genel Müdürlüğü özellikle Rum ve Ermeni vakıflarını hedef alarak, genelde tüm "gayrimüslim vakıfları" için eyleme geçti. 1936 yılında verilen mal beyannameleri "vakıf senedi" kabul

Yazının Devamı

Vatandaşlıkta ‘azınlık’ ayrımı yok ama ‘vakıf’ta var

6 Ağustos 2002


<#comment>Anayasamızın başlangıcında yer alan ifadelere göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.
Her Türk vatandaşı, Anayasa’daki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerinden yararlanarak, milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürmek, maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirmek hak ve yetkisine doğuştan sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti’nde insanlara, din, dil, ırk farkına göre farklı nüfus kağıdı verilmez. Yahudi’nin, Ermeni’nin, Kürd’ün nüfus kağıdının şekli ve rengi farklı değildir.
Vatandaşlık bakımından, "azınlık, çoğunluk farkı" yoktur... Ama geliniz görünüz ki, "vakıf" konusunda durum aynı değildir. Türk vakıfları ile Rum, Ermeni, Musevi, Süryani, Bulgar, Gürcü vakıfları farklı işlem görür. Bu fark sonradan ortaya çıktı.

Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında farklılık söz konusu değildi. Osmanlı’da "azınlık" ayrımı yoktu. Buna rağmen Müslüman olmayan Osmanlı tabaasının kurdukları vakıflar "padişah fermanı" ile güvence altına alınırdı.
1936 yılında Türkiye’deki bütün vakıflardan mal beyannamesi istenildi. 1972 yılında Yunanistan ile siyasi

Yazının Devamı

GÜNSİADcılar ABD Büyükelçisinden NSB istedi

5 Ağustos 2002

Ertesi günü Milliyet Ekonomide Nedim Şenerin yazısından öğrendim ki, Bedrettin Karaboğa başkanlığındaki Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği (GÜNSİAD) üyelerinden oluşan heyet ABD Büyükelçisi Pearsona "Irak operasyonunun bölgeyi ekonomik olarak çökerteceğini" de anlatmış ama, ziyaretin ana konusu, "Nitelikli Sanayi Bölgeleri" (NSB) imiş. ABDnin Iraka askeri müdahalesi konusunun gündemin birinci sırasına oturduğu geçen çarşamba günü Güneydoğu Anadoludaki işadamlarımızın olayları nasıl değerlendirdiklerini öğrenmek istedim. Kimi aradı isem, "ABD Büyükelçisi ve İsrail Büyükelçisi ile görüşmek için" Ankaraya gitmişti. Bayağı meraklandım. "Eyvah... Güneydoğu Anadoludaki işadamlarımız Irak harbinin bölgeyi fena etkileyeceğini anlatmak için Ankaraya koştu herhalde... İyi de... Çat kapı ABD Büyükelçisini acep nasıl görecekler? ABD Büyükelçisini ziyaretlerini anladım da... İsrail Büyükelçisi ile işleri ne ki?" Ekonomi için önemli Nitelikli Sanayi Bölgesi (NSB), "ABD yönetiminin" özel imkanlar tanıdığı üretim alanlarına verilen bir isim. NSB olarak tanımlanan bölgede üretilen mallar ABDye gümrüksüz ve de kota sınırlaması olmadan giriyor.NSB, İsrailin çevresindeki ülkeler için

Yazının Devamı

GÜNSİAD’cılar ABD Büyükelçisi’nden ‘NSB’ istedi

5 Ağustos 2002


<#comment>ABD’nin Irak’a askeri müdahalesi konusunun gündemin birinci sırasına oturduğu geçen çarşamba günü Güneydoğu Anadolu’daki işadamlarımızın olayları nasıl değerlendirdiklerini öğrenmek istedim. Kimi aradı isem, "ABD Büyükelçisi ve İsrail Büyükelçisi ile görüşmek için" Ankara’ya gitmişti. Bayağı meraklandım. "Eyvah... Güneydoğu Anadolu’daki işadamlarımız Irak harbinin bölgeyi fena etkileyeceğini anlatmak için Ankara’ya koştu herhalde... İyi de... Çat kapı ABD Büyükelçisi’ni acep nasıl görecekler? ABD Büyükelçisi’ni ziyaretlerini anladım da... İsrail Büyükelçisi ile işleri ne ki?"
Ertesi günü Milliyet Ekonomi’de Nedim Şener’in yazısından öğrendim ki, Bedrettin Karaboğa başkanlığındaki Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği (GÜNSİAD) üyelerinden oluşan heyet ABD Büyükelçisi Pearson’a "Irak operasyonunun bölgeyi ekonomik olarak çökerteceğini" de anlatmış ama, ziyaretin ana konusu, "Nitelikli Sanayi Bölgeleri" (NSB) imiş.

Adıyaman, Şanlıurfa, Siirt, Mardin, Diyarbakır, Batman ve Şırnak’taki SİAD’ların tepe kuruluşu olan GÜNSİAD heyeti ABD Büyükelçisi Pearson’dan 3 istekte bulunmuş: (1) ABD yönetimi, Türkiye’de NSB (Nitelikli Sanayi Bölgesi) kurulması ile

Yazının Devamı

"Convergence Play"

4 Ağustos 2002

Bakınız 1991de ekonomik ve parasal birlik için belirlenen Maastrich kriterleri denilen "şartlar" neler? (1) Ülkenin enflasyon oranı ABnin en düşük enflasyonlu 3 üyesinin ortalamasının 1.5 puanını aşmayacak. (Demek ki, enflasyonu yüzde 3ün altına düşürmek zorundayız.) (2) Kamunun borç toplamı GSYİHnin yüzde 60ını aşmayacak. (Demek ki, iç ve dış borç toplamını 90 milyar dolara düşürmek zorundayız.) (3) Bütçe açığı GSYİHnin yüzde 3ünü aşamayacak. (Demek ki, bütçe açığını 5 milyar dolar karşılığı TLye düşürmek zorundayız.) (4) Bir yıl vadeli kamu kağıdına (Hazine bonosuna) uygulanan faiz oranı AB üyesi ülkelerin en düşük faiz oranına sahip, üç ülkesinin ortalamasının yüzde 2sini aşamayacak. (Demek ki, Hazine bonosu yıllık faizlerini yüzde 6ya düşürmek zorundayız.) (5) Milli para en az iki yıl normal bir bant içinde istikrarını koruyacak güce sahip olacak. TBMM uyum yasalarını kabul etti. Artık top ABnin ayağında. Bizim tam üyeliğimiz için tarih vermeye mecburlar... Sakın ha... Böyle bir yanlış anlama içine girmeyelim. "Bizim yapacaklarımız bitmedi"... Ama tam üyelik yolunda önemli bir gelişme sağlandı. Bir şey daha var... Bizim yaptıklarımız, bizim yapmak zorunda olduklarımız, "sadece

Yazının Devamı

"Convergence Play"

4 Ağustos 2002


<#comment>TBMM uyum yasalarını kabul etti. Artık top AB’nin ayağında. Bizim tam üyeliğimiz için tarih vermeye mecburlar... Sakın ha... Böyle bir yanlış anlama içine girmeyelim. "Bizim yapacaklarımız bitmedi"... Ama tam üyelik yolunda önemli bir gelişme sağlandı. Bir şey daha var... Bizim yaptıklarımız, bizim yapmak zorunda olduklarımız, "sadece Türkiye’ye özgü özel şartlar ve istekler" değil. AB’ye üye olmak isteyen her ülke bunları yapmak zorunda.
Bakınız 1991’de ekonomik ve parasal birlik için belirlenen Maastrich kriterleri denilen "şartlar" neler? (1) Ülkenin enflasyon oranı AB’nin en düşük enflasyonlu 3 üyesinin ortalamasının 1.5 puanını aşmayacak. (Demek ki, enflasyonu yüzde 3’ün altına düşürmek zorundayız.) (2) Kamunun borç toplamı GSYİH’nin yüzde 60’ını aşmayacak. (Demek ki, iç ve dış borç toplamını 90 milyar dolara düşürmek zorundayız.) (3) Bütçe açığı GSYİH’nin yüzde 3’ünü aşamayacak. (Demek ki, bütçe açığını 5 milyar dolar karşılığı TL’ye düşürmek zorundayız.) (4) Bir yıl vadeli kamu kağıdına (Hazine bonosuna) uygulanan faiz oranı AB üyesi ülkelerin en düşük faiz oranına sahip, üç ülkesinin ortalamasının yüzde 2’sini aşamayacak. (Demek ki, Hazine bonosu yıllık

Yazının Devamı

Onların LİBORu var, bizim de TİBORumuz

3 Ağustos 2002

Dikkat buyurunuz, Londra bankaları veya başka ülkelerin bankaları kredi işlemlerinde liboru esas alır sonra da, kredi kullanacak kişinin, firmanın, bankanın, ülkenin ödeme gücüne (riskine) göre bunun üzerine bir ilave yapar. Libor, Londra para piyasasında, bankaların birbirlerine vermeye hazır oldukları krediler için istedikleri faiz oranıdır. Libor kelimesi, "London Interbank Offering Rate" ifadesinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. İngiltere Merkez Bankası (Bank of England) gün içinde önemli bankaların birbirlerine hangi vade ile hangi faizden para verip aldıklarını izler ve "ortalamalar" alarak faiz oranlarını açıklar. Libor denilen bu oranlar, hem içeride, hem de dünya piyasalarında kredilere uygulanacak faizin "esasını" teşkil eder. İtibarı (+) gösterir Türkiyede de "Türk liborunu" (isterseniz TİBOR diyelim) belirlemek için Bankalar Birliği (BB) çalışma yaptı. 1 Ağustos 2002den itibaren TİBOR oranları açıklanmaya başlandı. Belli büyüklüğün üzerindeki bankalarımız sabah saatlerinde, vadelere göre ne kadar faiz ile para alıp satacaklarını beyan edecekler. Bu oranların ortalaması da BB tarafından o günün TİBORu olarak açıklanacak.Dün, 1 yıllık TİBOR yüzde 74.0 olarak

Yazının Devamı

Onların LİBOR’u var, bizim de TİBOR’umuz

3 Ağustos 2002


<#comment>Libor, Londra para piyasasında, bankaların birbirlerine vermeye hazır oldukları krediler için istedikleri faiz oranıdır. Libor kelimesi, "London Interbank Offering Rate" ifadesinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. İngiltere Merkez Bankası (Bank of England) gün içinde önemli bankaların birbirlerine hangi vade ile hangi faizden para verip aldıklarını izler ve "ortalamalar" alarak faiz oranlarını açıklar. Libor denilen bu oranlar, hem içeride, hem de dünya piyasalarında kredilere uygulanacak faizin "esasını" teşkil eder.
Dikkat buyurunuz, Londra bankaları veya başka ülkelerin bankaları kredi işlemlerinde liboru ‘esas’ alır sonra da, kredi kullanacak kişinin, firmanın, bankanın, ülkenin ödeme gücüne (riskine) göre bunun üzerine bir ilave yapar.

Türk hükümeti, Türk bankaları, Türk firmaları da dış piyasalarda ‘libor + 3’ veya ‘libor + 11’ gibi farklı maliyetlerle borçlanır. Libor herkes için aynıdır. Kredi kullanan itibarını, saygınlığını, güvenirliğini libora eklenen (+) puan gösterir.
Türkiye’de de "Türk liborunu" (isterseniz TİBOR diyelim) belirlemek için Bankalar Birliği (BB) çalışma yaptı. 1 Ağustos 2002’den itibaren TİBOR oranları

Yazının Devamı