<#comment>#comment>Piyasa çalışsın diye bekliyoruz ama "yağ" olmadan piyasanın çalışmayacağını, piyasadaki yavaşlamanın ana nedenlerinden birinin de piyasanın "yağösız kalması olduğunu çok kimse anlayamıyor. Piyasa denilen şey, üretmektir, almaktır, depolamaktır, satmaktır. Bu işlemler gerçekleşirken piyasada "çarkölar döner. Çarklar "kuru kuru" dönmez. Bu çarkları döndürenler çarklara devamlı "yağ" dökerler. Böylece çarklar "tıkır tıkır" işler. Çarkların tıkır tıkır işlemesine imkan veren, çarkları yağlayan sistem çöktü.
(1) Yirmi banka piyasadan çekildi. Fon’a geçen ve kredi musluklarını kapatan yirmi bankadan çok sayıda müteşebbis kredi kullanıyordu. Fon yönetimi sadece kredi musluklarını kapatmakla kalmadı, kredi bakiyelerini de küçültme arayışına girdi.
Bu yirmi bankadan kredi kullanan işadamının kısa sürede bir başka banka ile benzer ilişki içine girmesi imkansızdır. Bu müteşebbislerin çarkları durdu. Bu müteşebbislerin çarklarının tekrar çalışması için çarkların yağlanması zorunluğu var. Ama buna imkan yok. Bu zaman alacak. Hele hele ekonominin bugünkü durumunda bu müteşebbislerin yeni bir bankadan kredi kullanmaları çok zor.
(2) Son yıllarda "vadeli çek"
Kuşadasından Binnaz Mersinin verdiği bilgilere göre, kapari bitkisi kıraç topraklarda yetişmesine, bakım istememesine ek olarak 150 - 200 yıl ömrü bulunan ve de toprağın 20 ile 400 metre derinliğine inen kökleri nedeniyle toprak kaymasını önleme özelliğine sahip. Kapari, kapara, gebere, deve dikeni, gebre, kedi tırnağı, şaballah, it kavunu, Hint hıyarı... Bunların hepsi aynı bitki... Maki ikliminin hakim olduğu kıraç topraklarda yetişen kapari bitkisinin çoğalmasını karıncalar sağlıyor. İnsan boyunda bir çalı yığını görünümündeki kapari bitkisi tohumlarının çevresindeki zar, doğal çimlenmeye imkan vermiyor. Sadece ve sadece bu tohumları kışlık yiyecek olan ağızlarında taşımaya çalışan karıncaların salgıladıkları asit ile kabuklar çatlayıp, çimlenebiliyor. Bu nedenledir ki şimdilerde Orman Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı teşkilatları fidan yetiştirmek isteyenlere yardımcı oluyor. Salamurası da yapılıyor Gene Binnaz Mersinin bildirdiğine göre, Almanlar kapari tomurcuklarının 472 çeşit kullanımını belirlemişler.En çok kullanım şekli zengin sofralarında, zengin mutfaklarında, yemeğe süs ve tat vermek için kullanımı. 100 gram kuru maddesinde 67 mg. kalsiyum, 65 mg. fosfor, 9
<#comment>#comment>Kapari, kapara, gebere, deve dikeni, gebre, kedi tırnağı, şaballah, it kavunu, Hint hıyarı... Bunların hepsi aynı bitki... Maki ikliminin hakim olduğu kıraç topraklarda yetişen kapari bitkisinin çoğalmasını karıncalar sağlıyor. İnsan boyunda bir çalı yığını görünümündeki kapari bitkisi tohumlarının çevresindeki zar, doğal çimlenmeye imkan vermiyor. Sadece ve sadece bu tohumları kışlık yiyecek olan ağızlarında taşımaya çalışan karıncaların salgıladıkları asit ile kabuklar çatlayıp, çimlenebiliyor. Bu nedenledir ki şimdilerde Orman Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı teşkilatları fidan yetiştirmek isteyenlere yardımcı oluyor.
Kuşadası’ndan Binnaz Mersin’in verdiği bilgilere göre, kapari bitkisi kıraç topraklarda yetişmesine, bakım istememesine ek olarak 150 - 200 yıl ömrü bulunan ve de toprağın 20 ile 400 metre derinliğine inen kökleri nedeniyle toprak kaymasını önleme özelliğine sahip.
Kapari bitkisinin tomurcukları çiçek açmadan toplanıyor. Yüzde 20 tuzlu suya konularak salamurası yapılıyor.
Gene Binnaz Mersin’in bildirdiğine göre, Almanlar kapari tomurcuklarının 472 çeşit kullanımını belirlemişler.
En çok kullanım şekli zengin
Çocuklarımız iki parmağının arasına alıyor... Sigara içer gibi keyif ile çiğniyor. Hele buna bir alışsın. Daha sonra anasının babasının gerçek sigarasını tüttürür... Böylece genç yaşta sigaraya alışır!Balonlu sigara çikleti satan bakkallara elinde para gelen küçük çocuklar, "Bana Marlboro ver, bana Kent ver, ben Parliament isterim" diyerek marka seçimlerini yapıyor. Markaları belliyor. Bizim mahallemizin bakkalı Coşkun, "Hocam dağıtıcılar bana da getirdiler ama, ben istemedim. Ben satmıyorum" dedi. Ama birçok bakkal "balonlu sigara çikletlerini" satıyor. Amerikan sigaraları kutusuna benzer kutularda, sigara benzeri çikletler. Kutuların üzerine tanınmış sigara firmalarının markaları basılmış. Renk ve yazı sigara kutularındakinin aynı. Kutuyu açınca sigara kutularındaki kalay kağıdına benzer kağıda sarılmış, ucu sigara filtresi gibi renklendirilmiş uzun çikletler ortaya çıkıyor. Ciklet bahane sigara şahane Bir yanda çocuklarımız "ciklet bahane sigara şahane" kampanyası ile sigaraya alıştırılırken öte yandan hükümetimizin Tekelden sorumlu bakanı sigara üreticisi, çokuluslu şirketlerin Türkiye temsilcileriyle birlikte "Çocuklarımızı Sigaradan Uzak Tutalım" kampanyasını başlattı.Melih
<#comment>#comment>Bizim mahallemizin bakkalı Coşkun, "Hocam dağıtıcılar bana da getirdiler ama, ben istemedim. Ben satmıyorum" dedi. Ama birçok bakkal "balonlu sigara çikletlerini" satıyor. Amerikan sigaraları kutusuna benzer kutularda, sigara benzeri çikletler. Kutuların üzerine tanınmış sigara firmalarının markaları basılmış. Renk ve yazı sigara kutularındakinin aynı. Kutuyu açınca sigara kutularındaki kalay kağıdına benzer kağıda sarılmış, ucu sigara filtresi gibi renklendirilmiş uzun çikletler ortaya çıkıyor.
Çocuklarımız iki parmağının arasına alıyor... Sigara içer gibi keyif ile çiğniyor. Hele buna bir alışsın. Daha sonra anasının babasının gerçek sigarasını tüttürür... Böylece genç yaşta sigaraya alışır!
Balonlu sigara çikleti satan bakkallara elinde para gelen küçük çocuklar, "Bana Marlboro ver, bana Kent ver, ben Parliament isterim" diyerek marka seçimlerini yapıyor. Markaları belliyor.
Tarım ve sigara konularında uzman gazeteci Ali Ekber Yıldırım, Ege Bölgesi’nde de yaygın şekilde satışa sunulan "balonlu sigara çikletleri"nin izini sürdü. Nerede üretildiğini, kimin ithal edip, bakkallara kimlerin nasıl dağıttığını bulamadı.
Bir yanda çocuklarımız
Berlin'in en görkemli binalarından biri olan Reichstag, "Alman İmparatorluğu'nun birlik ve bütünlüğünü simgeleyecek bir bina olarak Neo - Renaissance stilinde mimar Paul Wallot tarafından çizilen planlarla ve Fransızların harp tazminatı olarak ödedikleri para ile 1884 - 1894 yılları arasında inşa edilmiş.1918de Philipp Scheidemann, Weimar Cumhuriyeti'ni bu binada ilan etmiş. 1933de yanmış. Komünistlerin yaktığı söylenmiş. 1957 ve 1972 yıllarında yalap şalap onarılmış. Doğu ve Batı Berlin birleşince yeni seçilen parlamento ilk toplantısını 1990da bu binada yapmış. Bina ünlü İngiliz mimar Sir Norman Foster'ın çizimlerine göre 1995 - 1999 yılları arasında büyük bir yenileme geçirmiş. Alman parlamentosu bu binada toplanıyor. Binayı görmemizi tavsiye edenler bir de uyarı yapmıştı. "Kapıda kuyruk olur. Lokantasına rezervasyon yaptırınız. Ayrı kapıdan kuyruk beklemeden girersiniz" demişti. "Reichstag'ın tepesine çık. Bir bardak soğuk bira iç... Berlin'i oradan seyret. Bu arada meclis toplantı halinde ise başbakan ile mebusları da görürsün" dediklerinde, "ne dediklerini" pek anlayamadık. Ama biz söz dinleriz. Bir taksiye bindik. "Arkadaş bizi Alman parlamento binasının önüne bırak" dedik.
<#comment>#comment>"Reichstag'ın tepesine çık. Bir bardak soğuk bira iç... Berlin'i oradan seyret. Bu arada meclis toplantı halinde ise başbakan ile mebusları da görürsün" dediklerinde, "ne dediklerini" pek anlayamadık. Ama biz söz dinleriz. Bir taksiye bindik. "Arkadaş bizi Alman parlamento binasının önüne bırak" dedik. Bunları Türkçe söylüyoruz... Her ne kadar Almanya'nın Berlin kentinde isek de taksi şoförümüz Türk.
Berlin'in en görkemli binalarından biri olan Reichstag, "Alman İmparatorluğu'nun birlik ve bütünlüğünü simgeleyecek bir bina olarak Neo - Renaissance stilinde mimar Paul Wallot tarafından çizilen planlarla ve Fransızların harp tazminatı olarak ödedikleri para ile 1884 - 1894 yılları arasında inşa edilmiş.
1918’de Philipp Scheidemann, Weimar Cumhuriyeti'ni bu binada ilan etmiş. 1933’de yanmış. Komünistlerin yaktığı söylenmiş. 1957 ve 1972 yıllarında yalap şalap onarılmış. Doğu ve Batı Berlin birleşince yeni seçilen parlamento ilk toplantısını 1990’da bu binada yapmış. Bina ünlü İngiliz mimar Sir Norman Foster'ın çizimlerine göre 1995 - 1999 yılları arasında büyük bir yenileme geçirmiş. Alman parlamentosu bu binada toplanıyor.
Binayı görmemizi tavsiye edenler
Bu cadde üzerindeki eski "Adlon Hotel" ve "Grand Hotel" yenilendi. "Gendarmen Markt" meydanının çevresine "Hilton" ve "Four Seasons" otelleri yapıldı. Berlinin en yeni ve lüks otellerinden biri olan "Four Seasons"un mimarı J. Kelinhues. Frank Nicholsonun iç dekorasyonunu çizdiği oteli Stefan Simkovis yönetiyor. Otelin önünde taksi beklerken kapıdaki otel görevlisi yardımcı olmak istedi. Gideceğimiz adresi kendisine yabancı dilde söylerken, "Türkçe konuşun, ben Türküm" dedi. Türkçe hal hatır sorma faslından sonra bizi taksiye dindirdi. Takside şoföre yabancı dilde adres tarif etmeye çalışırken bu defa da şoför "Ben Türküm" diyerek başladı sohbete... Hem bizi götüreceği adrese doğru yol alıyor, hem de anlatıyor: Berlinin ortasındaki "17 Haziran Caddesi" Brandenburg Kapısının altından geçerek eski "Doğu Berlin"e yönelince "Unter den Linden" adını alıyor. Batı ve Doğu Berlini 13 Ağustos 1961den 9 Ekim 1989 tarihine kadar bölen "duvar" yıkıldığından bu yana "Unter den Linden" büyük bir gelişme içine girdi. Her şey farklı Türkiyeye döndük. Bostancıda aldığımız eve yerleştik. Çocuklar Türkiyeye alışamadı. Almanyaya gidelim diye ısrarcı oldu. İki yıl önce tekrar Berline geldik. Türklerin