İstanbul'daki ücretlilerin enflasyonu yüzde 83.4

5 Ocak 1999

       İSTANBUL Ticaret Odası'nın İstatistik Bölümü (İTO), İstanbul ilindeki ücretliler için enflasyonu hesaplar.
       İTO'ya göre 1998 yılında İstanbul'daki ücretliler için enflasyon yüzde 83.4'tür.
       Dikkat buyurunuz, İTO'nun açıkladığı enflasyon oranı, (1) Sadece İstanbul ilinde yaşayan ve de (2) Sadece ücret geliri olanların fiyat artışları karşısındaki durumunu gösterir.
       Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) de, İstanbul ili için enflasyon oranı yayınlar. DİE'ye göre İstanbul'da 1998 yılında tüketiciler için enflasyon yüzde 87.0'dir.
       Dikkat buyurunuz, DİE'nin İstanbul için açıkladığı enflasyon oranı (1) Sadece İstanbul ilinde yaşayan ve de (3) İşçi olsun, emekli olsun, işsiz olsun, geliri olsun olmasın, herhangi bir tüketicinin fiyat artışları karşısındaki durumunu gösterir.
       Bilindiği gibi DİE'nin Türkiye genelinde Tüetici Fiyatları Yıllık Ortalama Artış Oranına dayalı bir başka enflasyon hesabı daha vardır. Bu oran da 1998 yılı için yüzde 84.6'dır.

Yazının Devamı

1997 ve 1998 Aralık ayındaki "tomruk" fiyatına dayalı "Törkiş enflasyon"

4 Ocak 1999

       HÜKÜMETİN Türk halkına "enflasyon rakamı" olarak "ısrarla" tekrarladığı yüzde 54.3 rakamı halkın enflasyonunu yansıtmamaktadır. Bu rakam, 5 kamyon yükü tomruğun, 1998 Aralık ayındaki fiyatı ile, 1997 Aralık ayındaki fiyatı arasındaki farkı, artış oranıdır.
       Hükümet, Toptan Eşya Fiyatları Endeksi'nin, 1998 ve 1997 Aralık ayları arasındaki değişim oranını, "enflasyon" oranı olarak ilan etmekte, enflasyon yüzde 50'lere düştü diye düğün bayram etmektedir. Toptan Eşya Fiyatları Endeksi, halkın her gün para harcadığı mal ve hizmetlerin fiyatındaki değişimi yansıtmaz. Bu endekste sadece ve sadece toptan ticarete konu olan temel malların, maddelerin fiyatı izlenir.
       Örnek vereyim: Silah ve mühimmat, tomruk, krom cevheri, boksit cevheri, bor madeni, fişek ve kapsül, madencilik ve taşocakçılığı malzemeleri, radyo ve TV vericileri, içten yanmalı gaz türbinleri, magnezit esaslı ateş tuğlaları, kağıt hamuru, patlayıcı maddeler...
       Halkı ilgilendiren harcamalar, dolmuş ücreti, tüpgaz fiyatı, peynir, zeytin fiyatı, ekmek fiyatı, sağlık

Yazının Devamı

"Tasarım" Türk malını dünya pazarına taşıyacak

2 Ocak 1999

       HİLAT Elmas, Manastırlı. İstanbul'da Çuhacıyan Han'da, Ohannes Usta'nın yanında yetişti. Anadolu medeniyetleri araştırmacısı Sabahattin Konakçı'nın atölyesinde Ermeni ve Türk ustalarla çalışıp "tasarım"ı öğrendi. Tasarım "sanatçının yaratması" demek. Maddeye özgün şekil vermesi demek.
       Hilat 1976 yılından bu yana özgün yapımlarıyla mesleğinde tırmanıyor. Tasarımları Türkiye sınırı dışına çıktı. Yunanlı tasarımcı İlias Lalaounis'in takılarının önüne geçti.
       Hilat Usta'nın yanıda yetişen Bülent Büyüktürk diyor ki, "Özgün tasarım ve el işçiliğindeki maharet gramı 3 milyon lira olan altının, işlendikten sonra gramı 40 milyon liradan ihracına imkan veriyor."
       Fatoş ve Sancar Ahunbay, İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu iki mimar. 1976 yılından bu yana moda dünyasının içindeler. 1980 yılından bu yana Derishow isimli bir firmaları var. Üç yüz kişi çalıştırıyorlar. Deri eşya yapıp satıyorlar. Nişantaşı ve Akmerkez'de satış mağazaları var.
       Şimdi deri giyim tasarımından, "mekansal tasarım"a geçtiler

Yazının Devamı

Ajda'nın "altılık paket"i 900 bin lira

1 Ocak 1999

       AJDA'nın fiyatı bir yıldır artmadı. Bir yıldır Ajda'nın "altılık paket"i 900 bin liradan satılıyor. İnce belli, cam çay bardaklarının irisine halkımız "Ajda" adını takmış. Paşabahçe Cam Fabrikası'nın satış mağazalarında Ajda tipi çay bardağı bulmanın "mümkünatı yok"... Halbuki "Ajda" ile çay içmenin zevki bir başka oluyor.
       İstanbul'da Mısırçarşısı'nın arkasındaki Ketenciler Kapısı'nın sağında, duvar dibindeki sergisinde Adıyaman'ın Gerger köyünden Mustafa Karatekin "Ajda" tipi çay bardağı satar. Mustafa'da "Ajda"nın yanında, kırmızı damarlı, yaldız süslü, kahvehane tipi porselen çay tabağı da bulunur. Bu tabakların 6 tanesinin fiyatı 1 milyon 200 bin liradır.
       "Piyasa nasıl, halkımız ne alıyor, ne satıyor?" sorularını cevaplamak ve de merakımı gidermek için, arada sırada, cuma namazı sonu, Kürkçü Mustafa Pakoğlu ile birlikte, Mısırçarşısı, Tahtakale ve Mahmutpaşa'da dolanırım.
       Bir bilen bana demişti ki, "İstanbul'da orta sınıf ne durumda diye merak ederseniz, Eminönü'ne uzanacaksınız. Mısırçarşısı'nın arkasındaki Kurukahveci Mehmet

Yazının Devamı

Finikeli "Niko" Efendi "Noel Baba" olarak dünyayı dolaşıyor

31 Aralık 1998

       O kırmızı giysili, beyaz sakallı ihtiyara biz "Noel Baba" adını takıp, onu Hıristiyan dinine inanaların Noel kutlamaları ile bütünleştirsek de, Noel Baba'nın, Hıristiyanların "Noel Kutlamaları" ile "göbek bağı" yok. Başkaları onu, "Santa Claus" olarak adlandırıyor. Biz "Noel Baba" diyoruz. Bizim Finike'nin Myra köyünden memleketlimiz olduğunu unuturuz.
       Hıristiyanların "Noel" kutlamaları ile, Hıristiyan olmayanların "Yeni Yıl" kutlamalarıyla bütünleşen, kırmızı giysiler içinde dünyayı dolaşan bu beyaz sakallı ihtiyarın ilginç hikayesini bilmeyenlere, duymayanlara bu yılbaşı öncesi tekrarlamak istiyorum.
       Niko Efendi, 245 yılında bugünkü Fethiye kasabasının ötesindeki Patara şehrinde doğdu. O yılların en önemli devletlerinden Likya'nın başkenti "Xanthos"ta (bugünkü Kınık) eğitim gördü. Hıristiyanlar arasındaki adete uyarak Kudüs'e gidip döndü. Myra (bugünkü Demre) şehrine yerleşti. 326 yılında da burada öldü. Niko Efendi din adamı değildi, ama papazlar onu Myra piskoposu seçince Niko Efendi gitti. "St. Nicholas" geldi. Piskopos St. Nicholas yaşamı boyunca

Yazının Devamı

"İncirlik" bombaları Irak'ı değil "Habur"u vurdu

30 Aralık 1998

       CİZRE'den Adil Özalp ile dün sabah konuştum. Adil Özalp diyor ki, "Habur sınır kapısı kapalı. On iki gündür buralarda hayat durdu. Sınır ticareti Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ekonomiyi ayakta tutan tek faaliyet alanı. Irak'a gidip gelen 42 bin kamyon (kırk iki bin kamyon) bizim tarafta kapının açılmasını bekliyor. Kamyonlar çalışmayınca, lokantacı işsiz. Oteller boş. Bakkallar mal satmıyor. Tüccar oturup bekliyor."
       Dışişleri Bakanlığımız Ramazan'dan 3 gün önce ABD'nin Irak'a bomba yağdırmaya başlaması ile "tek taraflı olarak" Habur sınır kapısını kapattı.
       Önceki gün Adana'daki İncirlik Üssü'nden kalkan Amerikan uçakları Irak'ı bombalamadı, Türk ekonomisini, özellikle Doğu ve Güneydoğu ekonomisini bombaladı. Türkiye'nin ortalarında ve de Batı'sında yaşayanlar konunun önemini, tehlikenin büyüklüğünü henüz fark edemiyor.
       İncirlik'teki uçaklar Irak'a bomba atmazken de başımız belada idi. Şimdi Irak işine tam bulaştık.
       ABD'nin Irak ile yıllar boyu devam eden sürtüşmesinin ağır faturasını biz

Yazının Devamı

"Merkez" zorlanıyor

29 Aralık 1998

       ÇOK kimse farkında değil ama, Merkez Bankası şu günlerde çok, hemi de pek çok zorlanıyor. Merkez Bankası'nın baş belalısı eskiden Hazine idi. Hazine ile boğuşurdu. Şimdi Merkez Bankası, banka sistemini ayakta tutmanın derdinde...
       Rahmetli annemin bir sözü vardı: "Kol kırılır yen içinde, baş yarılır fes içinde..." İşte o biçim. Banka sisteminin dertleri, hastalıkları açık açık tartışılamadığından, çok kimse farkında değil ama... Ne yazık ki bazı bankaların derdi, deva bulmaz çizgiye tırmanmış. Merkez Bankası özelde bu bankaları, genelde tüm sistemi ayakta tutmak için çaba gösteriyor.
       Hazine'nin ve bankaların derdi "para". Merkez Bankası için para vermenin en kolay yolu "banknot basıp dağıtmak". Ancak o zaman enflasyon kontroldan çıkıyor.
       Yıl başında 758 trilyon lira olan dolaşımdaki banknot miktarı şimdilerde 1.334 trilyona çıkmış, yüzde 76 oranında artmış durumda. Daha fazla artsa, enflasyon bugünkünden daha hızlı artacak. Ama Merkez Bankası para vermese Hazine ve bankalar parasız kalacak.
       İşte

Yazının Devamı

Her şeye rağmen Türk bankaları yurtdışından kredi bulabiliyor

28 Aralık 1998

       AKBANK geçen hafta Londra piyasasından 100 milyon dolar kredi aldı. Osmanlı Bankası, bir süre önce Avrupa bankalarından 65 milyon dolar kredi aldı.
       Avrupa piyasaları kötü. Türkiye kriz içinde. Birçok kişinin kafası karışmış durumda: "Türkiye 1999 yılında acaba nasıl kredi bulacak?.." Birçok kişi, endişe içinde: "- Ya bankalar vadesi gelen kısa vadeli dış kredilerini yenilemek için tekrar borçlanamaz ise?" "Ya Hazinemiz dış borç faizleri ve taksitleri ödemek için yeniden kredi bulamaz ise?"
       Sayın okuyucularıma, Osmanlı Bankası ile Akbank'ın geçtiğimiz günlerdeki borçlanmalarını anlatayım da, "Türkiye dış borç bulamaz, döviz sorunu ortaya çıkar" endişesi ile yaşayanların içi ferahlasın...
       Efendim, dünyada paradan bol bir şey yok. Eskiden para verecek adam yoktu. Günümüzde para verilecek adam bulunamıyor. Parayı ödeme gücü olanın peşinden koşuluyor.
       Paranın borsası İngiltere'de Londra'da kuruluyor. Bu borsada paranın oluşmuş bir fiyatı var. Buna "LIBOR" deniliyor. LIBOR, Londra'da bankalar

Yazının Devamı