YOLLARDA gezinen BMW firmasının 750 tipi otomobillerin satış fiyatı yaklaşık 200 bin dolar. Porshe markalı otomobillerin 911 tipi de bu fiyata yakın fiyat ile satılıyor. Mercedes firmasının 500 tipi otomobilleri de 200 bin dolar dolayında. Hanımlarımızın pek beğendiği, İstanbul sokaklarında çok sayıda görülen Range Rover'lar 150 bin dolar. Gençlerimizin kullandığı Jeep - Cherokee'ler 75 bin dolar dolayında.
İstanbul'da sokakta dolaşmak için otomobile bu paraları ödeyenlerden biri, sadece biri de çıkıp, "otomobil fiyatına satılacak olan" Timurlenk'e acaba talip olacak mı?
Otomobil, çok sayıda benzeri olan ve de satın alındıktan sonra değeri hızla düşen, eskiyen bir araç. Timurlenk ise, "bi" tane. Onun için değerinin düşmesinin "mümkünatı" yok!
Sayın okuyucularım, bilindiği gibi Timur (1336 - 1405) Barlas Aşireti'nin başbuğlarından Emir Turagay ile Tekina Hatun'un oğlu. 1402 yılında, Erzurum, Erzincan, Kemah ve Kayseri üzerinden Ankara'ya yürüdü. Çubuk Ovası'nda gerçekleşen Ankara Savaşı'nda Yıldırım Beyazıd'ı esir aldıktan sonra bir
HALİT Narin'e göre rakamlar durumu yansıtmıyor. Tekstil sektöründe ciddi kriz var. Halit Narin diyor ki:
- Mevcut kapasite kullanımı rakamları ve bilançolar gerçek durumu yansıtamıyor. Çünkü tekstil sanayii sipariş üzerine üretim yapar. Eski siparişlere dayalı üretim yanıltıcı görüntü veriyor. Halbuki şimdilerde siparişler kesildi. Üretim önümüzdeki dönem düşecek.
- Türkiye'deki tekstil sanayii iç piyasaya üretim yapmak için değil, dışarıya mal satmak için kuruldu. Kapasite ihracata dönük kapasite. Dış piyasa tıkanırsa, tekstil çöker.
- Tekstil sanayii finansman ihtiyacı en geniş sanayi sektörüdür. Yatırımın özelliği nedeniyle sermaye birikimi gerçekleşemez. Çünkü tekstil sanayiinde 5 yılda bir teknoloji değişir. 10 yılda bir mevcut makinelerin yüzde 80'i değişir.
- Hükümet, ülkedeki birikimleri yüksek faiz ile kendisi için topluyor. Tekstil sanayii için kaynak kalmıyor. Kalan kaynakların da faizi, Hazine Bonosu'nun peşine takılıp, tavana sıçrıyor.
Bunlar
YAP - işlet - devret formülü içinde Türkiye'nin ilk büyük su projesi tamamlandı. Bu işi yapıp işletecek olanlar, yurtdışından 800 milyon dolar kredi buldu. 900 milyon dolar para harcanarak İzmit'e su getirildi.
Çok kimsenin bundan haberi olmadı.
Halbuki bu sevinilecek bir olay. Sayın okuyucularıma "yap - işlet - devret"in faziletini anlatmak için, projenin hikayesini özetleyeceğim.
İzmit, Gölcük ve Gebze yöresi Türkiye'nin en hızlı gelişen yöreleri. Nüfus artıyor, sanayi büyüyor. İçme, kullanma ve sanayi suyuna ihtiyaç var. Çünkü bu yöre susuz.
1986 yılında Devlet Su İşleri bölgeye su sağlamak için İzmit'e 15 km. uzaklıkta, Kirazdere üzerinde bir baraj yapımını başlattı.
Adapazarı ve İznik yörelerinde 250 kilometrekarelik bir alandan su toplayan Selindere, Kazandere ırmakları Kirazdere'de birleşip Körfez'e dökülüyor. Projenin amacı Kirazdere'nin bir yerinde 400 metre uzunlukta, 108 metre yükseklikte bir baraj yapıp denize dökülen suyu toplamak ve de İzmit'e
DEVALÜASYON çığırtkanları fırsat arar... Eylül ayı (sadece Eylül ayı) ihracat geliri 2.0 milyar dolar olarak gerçekleşti. Geçen yılın Eylül ayının 2.0 milyar dolarlık ihracat gelirinin yüzde 7 dolayında gerisinde kaldı. Buna dayalı olarak, "İhracat düşüyor, devalüasyon olsun" çığlıkları başladı.
Rakamlarla oynayarak yanlış görüntüler yaratmak mümkündür.
İhracat geliri aydan aya değişir. Bir ay çok artar, bir ay az artar. Önemli olan yıllık, dokuz aylık ihracat rakamlarıdır.
1998 yılının 9 aylık ihracat geliri 19.1 milyar dolardır. Geçen yılın aynı dönemine ait 18.9 milyar dolarlık ihracat gelirinin üzerindedir.
1998 yılı Eylül ayında ihracat gelirinde düşme görülmesi panik yaratmamalıdır. 1996 yılında Eylül ayında 1.8 milyar dolar olan ihracat geliri, 1997 yılı Eylül ayında 2.2 milyar dolara fırlamıştı. Yüzde 17.2 oranında yüksek bir artış göstermişti. Şimdi biz geçen yıl patlamanın gerçekleştiği Eylül ayı rakamını bu yılın Eylül ayı ile karşılaştırıp, yüzde 7 oranındaki