Para karşılığı asker gönderilmemeli

24 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
Nihayet beklenen oldu. ABD Hazine Bakanı Snow ile Türkiye'nin Devlet Bakanı Babacan bir anlaşma imzaladılar. Böylece Türkiye, ABD'nin izlediği Irak politikasına uyduğu sürece, belli taksitlerle kredi kullanabilecek. Tabii ki, anlaşmada kullanılan terim "uzlaşma". Ama malum; parayı veren düdüğü çalar. Dolayısıyla olacak olan uzlaşma değil, uyum.
Gerçi anlaşma mali piyasaları çok sevindirdi. Çünkü ucuz ve uzun vadeli bu kredi imkanıyla borç sorununda ferahlama sağlanıyor. Ama unutmayalım, mali piyasalar miyoptur. Öteyi görmezler. Birinci tezkere ile Meclis'te Irak'ta ABD ile birlikte savaşma kararı alınamayınca piyasalar çökmüştü! Düşünün bir daha, savaşamayınca piyasalar çöküyor!

Ver krediyi, bağla ülkeyi
ABD bu anlaşmanın Irak'a asker göndermeyi gerektirmediğini açıkladı. Anlaşılan bu konuda bir duyarlılık var. Belki de Türk tarafı özellikle böyle bir açıklama istedi. Fakat ABD anlaşma açık; işbirliği şart! Bu da asker göndermeden öte bir yaptırım. Hatta öylesine sıkıya bağlanmış ki, her taksit öncesinde Pentagon, ABD Hazinesi ve Dışişleri Bakanlığı yakın izlemede bulunacakmış. Yani Türkiye tam anlamıyla ABD'nin yedeğine alınmış. Ver krediyi,

Yazının Devamı

Borsada beklenen yükseliş gerçekleşiyor

23 Eylül 2003

Ancak şu anda borsadaki yükselme çok gecikmiş bir olgu. Çünkü iki yıldır veriler olumlu geliyor, bir yandan enflasyon düşüyor, diğer yandan ihracata dayalı bir büyüme gözleniyor, fakat bir türlü borsada yaprak kımıldamıyordu. Malum; büyüme ortamlarında şirket karlılıkları arttığından, borsadaki fiyatlar da yürür.Hatırlayalım. 2000 yılı başında borsa 20 bine dayanmış, hatta geçmişti. O tarihte kurlar bugünkü düzeyinin üçte biri kadardı. Kısacası bu hesaba göre şimdi borsa endeksinin 60 bine dayanması gerekiyordu. Gerçi o zaman borsa aşırı şişmişti. Üstelik kriz sonrası her şeyin fiyatı düştü. Kısacası, şimdi borsanın 25 - 30 bin aralığında olması daha normal. Borsada yükseliş için temel etmen ekonomik düzelme. Ama her zaman ekonomik düzelme borsada yükseliş sağlamıyor. Beklentilerin de olumlu olması gerekiyor. Malum, borsacılar "beklentiler satın alınır, gerçekleşmeler ise satılır" derler. Gerçekten de beklentiler çok önemli. İşte bu nedenle "8.5 milyar dolar kredi geliyor" bahanesiyle, yabancılar son iki haftadır borsaya balıklama dalıyor. Ortada resmi bir rakam yok, ama piyasada ağustostan bu yana 2 milyar dolar civarında girişin olduğu konuşuluyor. Oysa Türk askeri bir biçimde

Yazının Devamı

Borsada beklenen yükseliş gerçekleşiyor

23 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
Borsada yükseliş için temel etmen ekonomik düzelme. Ama her zaman ekonomik düzelme borsada yükseliş sağlamıyor. Beklentilerin de olumlu olması gerekiyor. Malum, borsacılar "beklentiler satın alınır, gerçekleşmeler ise satılır" derler. Gerçekten de beklentiler çok önemli.
Ancak şu anda borsadaki yükselme çok gecikmiş bir olgu. Çünkü iki yıldır veriler olumlu geliyor, bir yandan enflasyon düşüyor, diğer yandan ihracata dayalı bir büyüme gözleniyor, fakat bir türlü borsada yaprak kımıldamıyordu. Malum; büyüme ortamlarında şirket karlılıkları arttığından, borsadaki fiyatlar da yürür.
Hatırlayalım. 2000 yılı başında borsa 20 bine dayanmış, hatta geçmişti. O tarihte kurlar bugünkü düzeyinin üçte biri kadardı. Kısacası bu hesaba göre şimdi borsa endeksinin 60 bine dayanması gerekiyordu. Gerçi o zaman borsa aşırı şişmişti. Üstelik kriz sonrası her şeyin fiyatı düştü. Kısacası, şimdi borsanın 25 - 30 bin aralığında olması daha normal.

Yabancılar balıklama yapıyor

Yazının Devamı

Bankacılığın önündeki engeller kalkmalı

19 Eylül 2003

Dünkü yazımızda bankacılığın önündeki engellerden birinin yetersiz boyutta kalması olduğunu belirtmiştik. Rekabet eden banka sayısı da fazla olunca, banka başına düşen aktif büyüklüğü sınırlı kalıyor. Böylece ortalama masraflar yüksek kaldığından, yeterince kar elde edemiyor. Dolayısıyla sermayeler zayıf kalıyor.Bankacılığın önündeki engellerden bir diğeri de devletin getirdiği yükler, yükümlülükler. Bankalar her işlemden vergi ödüyor. Bunlardan biri de Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi. Bu kalemden Maliye 2003 yılında 1 katrilyonun üzerinde vergi geliri bekliyor. Dolayısıyla 100 katrilyonluk devlet bütçesi içinde bu vergilerin payı yüzde 1i buluyor. Az buz değil.Maliye Bakanlığı, özellikle faiz - dışı hedefin zar zor tuttuğu bir süreçte bu vergileri kaldırmayı istemiyor. Ancak IMFnin görüşü farklı. IMFnin hedefleri içinde bu konu da var. Son gözden geçirme sürecinde bu tür vergilerin kalkması yönünde bir plan hazırlandı ve IMFye sunuldu. Şimdi önümüzdeki 6. gözden geçirmede bir takvim belirlenecek ve bu tür vergilerin kalkması 7. gözden geçirmeyle sağlanacak.Geçenlerde düzenlenen ODTÜ Ekonomi Kongresinde bu konu işlendi. BDDKda görevli olan Şeref Saygılı, Yasemin Türker Kaya

Yazının Devamı

Bankacılığın önündeki engeller kalkmalı

19 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
Sağlam bir bankacılık kesimi aynı zamanda sağlam bir reel sektör demek. Bu kesim güçlü olmadan diğer kesimler büyüyemez. Çünkü kredi mekanizması olmadan diğer sektörlerin gelişmesi sağlanamaz, sıkıntıya girer.
Dünkü yazımızda bankacılığın önündeki engellerden birinin yetersiz boyutta kalması olduğunu belirtmiştik. Rekabet eden banka sayısı da fazla olunca, banka başına düşen aktif büyüklüğü sınırlı kalıyor. Böylece ortalama masraflar yüksek kaldığından, yeterince kar elde edemiyor. Dolayısıyla sermayeler zayıf kalıyor.
Bankacılığın önündeki engellerden bir diğeri de devletin getirdiği yükler, yükümlülükler. Bankalar her işlemden vergi ödüyor. Bunlardan biri de Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi. Bu kalemden Maliye 2003 yılında 1 katrilyonun üzerinde vergi geliri bekliyor. Dolayısıyla 100 katrilyonluk devlet bütçesi içinde bu vergilerin payı yüzde 1'i buluyor. Az buz değil.
Maliye Bakanlığı, özellikle faiz - dışı hedefin zar zor tuttuğu bir süreçte bu vergileri kaldırmayı istemiyor. Ancak IMF'nin görüşü farklı. IMF'nin hedefleri içinde bu konu da var. Son gözden geçirme sürecinde bu tür vergilerin kalkması yönünde bir plan hazırlandı ve IMF'ye

Yazının Devamı

Bankalar nasıl adam olacak?

18 Eylül 2003

Bankacılık kesimi iki parçadan oluşuyor. Kamu ve özel. Malum bizde kamu bir hayli büyük. Bu kesimin temel sorunu görev zararlarıydı. Siyasi nedenlerle sürekli ucuz kredi veren bu bankalar zarar ediyor, bunu da yüksek faizle gecelik piyasalardan karşılıyordu. Kriz sonrası bu görev zararı Hazineye yüklendi. Karşılığında borç senetleri alındı ve Merkez Bankasına kırdırılarak zamanla bu zararlar azaltıldı. Program iyi gidiyor. Enflasyon düşüyor. Büyüme var. Faizler de tepetaklak. Ancak bu risk yok demek değil. Bu risklerden biri de bankacılık alanında. Geçen kriz bankacılık kesiminin zafiyetinden kaynaklanmıştı. Bu da tam olarak hallolmuş değil. Bu bankalardan biri kapatıldı. Diğer ikisi de küçültülüyor. Küçüldükçe karlılık da artıyor. Ama tedavi henüz bitmiş değil. Bir yandan küçülmenin sürmesi, diğer yandan da müşteri hizmetlerinde kalitenin artması gerekiyor. Hatta diğer birinin satılması gerekiyor. IMFye verilen taahhütler de bu yönde. Halkbank satılacak. Hem de bu yıl içinde.Özel kesim bankalarına gelince. Burada çok sayıda banka, ama küçük bir finans piyasası var. Yani tencere küçük, adam sayısı ise fazla. Piyasa sığ olunca da yeterince para kazanılmıyor. Bankalar mecburen aşırı

Yazının Devamı

Bankalar nasıl adam olacak?

18 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
Program iyi gidiyor. Enflasyon düşüyor. Büyüme var. Faizler de tepetaklak. Ancak bu risk yok demek değil. Bu risklerden biri de bankacılık alanında. Geçen kriz bankacılık kesiminin zafiyetinden kaynaklanmıştı. Bu da tam olarak hallolmuş değil.
Bankacılık kesimi iki parçadan oluşuyor. Kamu ve özel. Malum bizde kamu bir hayli büyük. Bu kesimin temel sorunu görev zararlarıydı. Siyasi nedenlerle sürekli ucuz kredi veren bu bankalar zarar ediyor, bunu da yüksek faizle gecelik piyasalardan karşılıyordu. Kriz sonrası bu görev zararı Hazine'ye yüklendi. Karşılığında borç senetleri alındı ve Merkez Bankası'na kırdırılarak zamanla bu zararlar azaltıldı.

Tedavi bitmedi
Bu bankalardan biri kapatıldı. Diğer ikisi de küçültülüyor. Küçüldükçe karlılık da artıyor. Ama tedavi henüz bitmiş değil. Bir yandan küçülmenin sürmesi, diğer yandan da müşteri hizmetlerinde kalitenin artması gerekiyor. Hatta diğer birinin satılması gerekiyor. IMF'ye verilen taahhütler de bu yönde. Halkbank satılacak. Hem de bu yıl içinde.

Yazının Devamı

Güçsüz bankalar hep kapanmalı mı?

17 Eylül 2003

5 banka Sümerbankla, 5 banka Bayındırbankla, 2 banka da Etibankla birleşti. Sümerbank daha sonra satıldı. Bayındır ise şimdi Varlık yönetiminden sorumlu. Etibank tasfiye sürecinde. Bank Ekspress, Demirbank, Sitebank ve Tarişbank başarıyla satıldı. Ama Pamukbank hala satışta. Talibi yok. Türkbank ise tasfiyede.Doğru yöntem ne? Batan bankalara ne yapmak gerek? Bankaları gözetliyor, denetliyoruz. Ancak sonra herhangi bir yetersizlikte banka mutlaka kapanmalı mı? Yoksa ilelebet kamu desteğiyle piyasada kalmasına mı çalışılmalı? Konu gerçekten önemli. Yaz başlarında IMFnin bir yayını çıktı: "Gözetim müdahalesinden sonra ne olur? Banka kapatmayı dikkate alma."Bankaların mali yapıları şirketlerden farklı. Şirketlerin sattıkları mallar normal koşullarda kendi varlıklarıdır. Bankaların ise kredi verdikleri paranın büyük kısmı borçtur; mevduat. Banka alacaklarını tahsil edemeyince, borçlarını da ödeyemez. Dolayısıyla bir şirket battığında başka şirketleri batırma olasılığı düşüktür ama, banka battığında sisteme büyük zarar verir. Zincirleme batıklar oluşur.Bankalar zayıf hale düşünce, hemen mi kapanmalı, yoksa her şeye rağmen bir süre devletin elinde tedavi görmeli mi? Karar biraz çetrefil.

Yazının Devamı