Türk eurotahvilleri nereye?

8 Ekim 2003

<#comment>
<#comment>
Yatırımcıların rasyonel olduğu varsayımı doğru değildir. Onlar da hata yapar. Bazen öylesine yanlış pozisyonlar alırlar ki, piyasanın doğal dengesinin tersine bir mücadele içine bile düşebilirler. Kaldı ki, hatalı davranış olmasa, krizler de olmazdı. Nitekim, kriz dediğimiz olgu hatalı bir davranışın aniden fark edilip kurtulma hamlesinden başka bir şey de değildir.
Hafta başından bu yana mali piyasalarda olumlu bir hava gözleniyor. Birçokları bunu seçim kararının iptal edilmesine bağlıyor. Yani artık yakın gelecekte siyasal istikrarı bozacak bir etmen beklenmediğinden düğün yapılıyor. Oysa siyasi gelişmeler mali piyasalardaki değişimlerin bahanelerini oluşturur. Asıl belirleyici olan ekonomik yapıdır. Gerçekten de gerek enflasyonun düşmesi, gerekse büyümenin artması; olumlu bir doğrultuya girdiğimizi gösteriyor.
Mali piyasalardaki iyimserlik kendisini üç alanda gösteriyor. Birincisi, borsa yükseliyor. İkincisi, eurotahvillere alım geliyor. Ve son olarak bono faizleri düşüyor. Haliyle kur da düşüyor.
2000 yılında borsanın vardığı değer dolar bazında bugünkünden çok daha yüksekti. Endeks 3 doları aştığında bile bu yükselmenin süreceği konuşuluyordu.

Yazının Devamı

Her şey uçuyor! Ya sonra?

7 Ekim 2003

YSK bir belirsizliği ortadan kaldırdı. Ama piyasaların uçmasına neden olan asıl neden başka olumlu gelişmeler. Mesela enflasyon verileri. Eylül ayında tüketici fiyatları beklenenden düşük geldi. Bu rakam geçen yılın eylül verisinin (yüzde 3.5) neredeyse yarısı kadar; yüzde 1.9. Kısacası, enflasyonda kalıcı bir düşüş gözleniyor. Daha yıl sonu gelmeden yüzde 23e varıldı bile. Böyle giderse, yıl sonunda yüzde 18 - 19 düzeyinde bir enflasyon çıkması çok normal. Bu da hedefin aşılması demek. Geçen yıl da aşıldığına göre Merkez Bankası gayet başarılı sayılmalı.Toptan eşya fiyatları ise eylülde yüzde 0.1 artmış. Ancak bu veriyi dikkate almamak gerekiyor. Çünkü bu verideki düşüş büyük ölçüde kurdaki revalüasyondan kaynaklanıyor. Kurda bir düzeltme olduğunda, bu endeks de değer değiştirebilir.TÜFEdeki olumlu gidiş iki etmenden kaynaklanıyor. Bunlardan biri sıkı para politikası. Hiç kuşku yok ki, reel faizler çok düştü. Ama hala reel faizler yüksek. Bu da sıkı bir para politikasının sürdüğünü gösteriyor. Diğer etmen ise sıkı maliye politikası. Yani kamu finansman dengesi. Ancak, kamu finansman dengesinde oluşan son veriler pek de iç açmıyor. Birdenbire aşırı sevince neden olan ağustos

Yazının Devamı

Her şey uçuyor! Ya sonra?

7 Ekim 2003

<#comment>
<#comment>
Nihayet YSK siyasi bir karar verdi ve piyasaları rahatlattı. Hatta rahatlatmak ne kelime, tam anlamıyla uçurdu. Borsa beklenen havalanmayı yaptı. Türk Eurotahvilleri bir rekor daha kırdı. Bono faizleri düştü. Ve döviz kuru da yeniden düştü. Açıkçası yerlisi yabancısı tüm piyasalara balıklama dalmaya başladı.
YSK bir belirsizliği ortadan kaldırdı. Ama piyasaların uçmasına neden olan asıl neden başka olumlu gelişmeler. Mesela enflasyon verileri. Eylül ayında tüketici fiyatları beklenenden düşük geldi. Bu rakam geçen yılın eylül verisinin (yüzde 3.5) neredeyse yarısı kadar; yüzde 1.9. Kısacası, enflasyonda kalıcı bir düşüş gözleniyor. Daha yıl sonu gelmeden yüzde 23'e varıldı bile. Böyle giderse, yıl sonunda yüzde 18 - 19 düzeyinde bir enflasyon çıkması çok normal. Bu da hedefin aşılması demek. Geçen yıl da aşıldığına göre Merkez Bankası gayet başarılı sayılmalı.
Toptan eşya fiyatları ise eylülde yüzde 0.1 artmış. Ancak bu veriyi dikkate almamak gerekiyor. Çünkü bu verideki düşüş büyük ölçüde kurdaki revalüasyondan kaynaklanıyor. Kurda bir düzeltme olduğunda, bu endeks de değer değiştirebilir.
TÜFE'deki olumlu gidiş iki etmenden kaynaklanıyor. Bunlardan

Yazının Devamı

Dimyata pirince giderken

3 Ekim 2003

Geçenlerde CNBC - edeki programımızda Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Kemal Kirişçi ile sohbet ediyorduk. Kirişçi eski bir dostumuz. İngilterede beraberce öğrencilik yapmıştık. Şimdi ise uluslararası ilişkiler konusunda otorite isimlerden biri. Dış dünyadaki güncel gelişmeleri de yakından izliyor.Konumuz Irak meselesiydi. İlk önce Türkiyenin belirgin bir Irak politikası ve projesi olup olmadığını sorduk. Kirişçi "bildiğim ve görebildiğim kadarıyla yok" dedi. "Irakın istikrarı, demokratik yapısı, uygar ve çağdaş bir ülke olması şu arada Türkiyeyi pek ilgilendirmiyor. Türkiyenin Irak meselesine yaklaşımı sadece güvenlik boyutuna dayanıyor" dedi. Kısacası Kirişçi kapalı biçimde, bölünme fobisiyle hareket ettiğimizi ima etti. Bu da kuşkusuz endişe verici bir tutum.Kirişçinin 12-14 Eylülde ABDde International Institute of Strategic Studiesin yıllık konferansında bir bildiri sunduğunu biliyoruz. Bu sunumda Kirişçi Türkiyenin Anayasasında uluslararası bir uzlaşma veya karar olmadıkça başka bir ülkeye asker göndermesinin mümkün olmadığını belirtiyordu. Aksi takdirde hem bir meşruiyet sorunu doğabilirdi, hem de Meclise rağmen asker gönderme ülke içinde çoğulcu demokrasiye

Yazının Devamı

Dimyat'a pirince giderken

3 Ekim 2003

<#comment>
<#comment>
Meclis'in açıldığı günün akşamı verilen resepsiyonda Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün ABD yardımına ilişkin açıklamaları yankı uyandırdı. Irak'ta konuşlanacak olan birliğin büyüklüğü, yeri ve örgütlenmesi hala kesinleşmiş değil. Anlaşılan komutanlar ABD kredisinin Kuzey Irak şartına bağlı olmasından hayli rahatsız.
Geçenlerde CNBC - e'deki programımızda Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Kemal Kirişçi ile sohbet ediyorduk. Kirişçi eski bir dostumuz. İngiltere'de beraberce öğrencilik yapmıştık. Şimdi ise uluslararası ilişkiler konusunda otorite isimlerden biri. Dış dünyadaki güncel gelişmeleri de yakından izliyor.
Konumuz Irak meselesiydi. İlk önce Türkiye'nin belirgin bir Irak politikası ve projesi olup olmadığını sorduk. Kirişçi "bildiğim ve görebildiğim kadarıyla yok" dedi. "Irak'ın istikrarı, demokratik yapısı, uygar ve çağdaş bir ülke olması şu arada Türkiye'yi pek ilgilendirmiyor. Türkiye'nin Irak meselesine yaklaşımı sadece güvenlik boyutuna dayanıyor" dedi. Kısacası Kirişçi kapalı biçimde, bölünme fobisiyle hareket ettiğimizi ima etti. Bu da kuşkusuz endişe verici bir tutum.
Kirişçi'nin 12-14 Eylül'de ABD'de International

Yazının Devamı

Tuğrul Şavkaysız yaşam lezzeti

2 Ekim 2003

Üstelik daha onu yeni anmıştık. Pazar günü eve amcamın kızlarıyla dayımı davet etmiştik. Eşim Esranın önden çıkardığı kuruyemiş kaplarından birinde kabuksuz ve tuzsuz antepfıstıklarını lezzetsiz bularak eşime çıkışıverdim; "Bu boziçidir, baklavaya kullanılır, bunu nereden buldun?" Bunun üzerine Esra hemen güçlü savunmaya geçti; "Yanıldın! Tuğrul Şavkay imzalı bu! Sakızlı. Çok özel bir şey". Ben de mecburen sustum. Çünkü Tuğrulun imza attığı her şey kaliteli olurdu.Tuğrulla yıllar önce bir aile dostum aracılığıyla tanışmıştım. Prof. Ayhan Aktarın yakın dostuydu. İlk kalp krizi geçirdiğinde de beraberce ziyarete gitmiştik. Daha o zaman sevecen ve güler yüzlü hali beni etkileyivermişti. O gün bugündür zaman zaman rastlaşır, şakalaşırdık. Oturup yemek yediğimiz olmuştur da şöyle bir sarhoş olacak kadar samimi olamamışızdır. Ama onu hep çok hoş bir kişilik olarak görürdüm. Üstelik sosyal demokrattı da.Son zamanlarda ona sık sık Akmerkezde rastlıyordum. Hatta birinde kendi imzasını taşıyan ürünlerini gördüğümü ve gurur duyduğumu söylemiştim. Mutlu olmuştu. Sonra geçenlerde tekrar Akmerkezde gördüm ve "Tuğrul bir ara çok zayıflamıştın, yine kilo aldın. Biliyorum, kilo vermen zor ama

Yazının Devamı

Tuğrul Şavkay'sız yaşam lezzeti

2 Ekim 2003

<#comment>
<#comment>
Önceki gün Kocaeli'de özel bir gezi yapıyordum. Verilmiş ziyaret sözlerim vardı. Ama o sabah araba vapuruyla Topçular'a geçerken Tuğrul Şavkay'ın cenazesinin o gün kalkacağını öğrenince içim daraldı. Bütün gün sanki içimde bir nefis işkencesi yaşadım. Açıkçası Tuğrul'u severdim ve cenazesinde bulunamamak beni çok üzdü.
Üstelik daha onu yeni anmıştık. Pazar günü eve amcamın kızlarıyla dayımı davet etmiştik. Eşim Esra'nın önden çıkardığı kuruyemiş kaplarından birinde kabuksuz ve tuzsuz antepfıstıklarını lezzetsiz bularak eşime çıkışıverdim; "Bu boziçidir, baklavaya kullanılır, bunu nereden buldun?" Bunun üzerine Esra hemen güçlü savunmaya geçti; "Yanıldın! Tuğrul Şavkay imzalı bu! Sakızlı. Çok özel bir şey". Ben de mecburen sustum. Çünkü Tuğrul'un imza attığı her şey kaliteli olurdu.
Tuğrul'la yıllar önce bir aile dostum aracılığıyla tanışmıştım. Prof. Ayhan Aktar'ın yakın dostuydu. İlk kalp krizi geçirdiğinde de beraberce ziyarete gitmiştik. Daha o zaman sevecen ve güler yüzlü hali beni etkileyivermişti. O gün bugündür zaman zaman rastlaşır, şakalaşırdık. Oturup yemek yediğimiz olmuştur da şöyle bir sarhoş olacak kadar samimi olamamışızdır. Ama onu hep

Yazının Devamı

Dervişin önerisi ciddiye alınmalı

1 Ekim 2003

Güneydoğu Asya krizinden sonra sıcak para denilen ve ülkeye çok kısa süre için gelen sermaye hareketlerinin zarar verici etkileri anlaşılmaya başladı. IMF de bundan ciddi dersler aldı. Önceleri her türlü sermaye hareketlerinin serbestliğini savunan IMF, genel olarak sabit kur sistemlerine mesafeli hale geldi. Ayrıca bu tür hareketlerin kur üzerindeki olumsuz etkileri görüldüğünden, IMFdeki çoğu iktisatçı artık Tobin vergisi denilen ve girişte alınan vergilerden yana hale geldi.Sıcak para çok kısa vade için faizi yüksek olan ülkeye giriyor. Ve girerken kur düşüyor, faizler gevşiyor. Bu da olumlu bir gelişme olarak algılanıyor. Çünkü genellikle bu ülkelerin ciddi boyutlarda kamu borçları oluyor. Borcun finansmanı da kolaylaşmış oluyor. Ama bu etkiler geçici oluyor. Çıkarken ise geride ciddi bir hasar bırakıyor. Aniden birdenbire, şu veya bu bahaneyle, karını aldıktan sonra sermaye çıkmaya kalkınca, hem kur çok yükseklere fırlıyor, hem de faiz. Tıpkı çekirge sürüsü girmiş bir tarla gibi geriye bir harabe bırakıyor. Bu nedenle paranın çok kısa vadede girmesi istenmiyor.Yanlış anlaşılmamalı. Sıcak paraya tamamen karşı olmak değil bu. Sermaye hareketlerini engellemek ise hiç değil. Bu

Yazının Devamı