Rusya aldı başını gidiyor (mu?) - 1

8 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Rusya yanı başımızda bir dev. Onunla yeterince ilgilenmiyoruz. Oysa Rusya müthiş bir değişim içinde. Bu yazı dizisinde Rusya’ya bakacağız.
     1998 yılında Rusya krizi çıktığında herkes çok kötümserdi. Rusya çok yönlü bir borçla krize yakalanmıştı. Ne borcu çevirebiliyor ne de döviz dengesini yerli yerine oturtabiliyordu. Tam bir dağınıklık içindeydi.
     Krizin birçok nedeni vardı. Sosyalist sistemden çıkarken ortaya çıkan zafiyetler, Güneydoğu Asya ülkelerinde çıkan kriz ve hepsinden önemlisi, 1998 yılında ciddi ölçülerde düşen petrol fiyatları krizi oluşturdu. Bu hem bütçeyi, hem de döviz dengelerini olumsuz yönde etkiledi. Bilindiği gibi, Rusya doğal olarak kaynak ihracatında bir dünya devi. Petrolde de dünyada önemli paya sahip.

Yazının Devamı

Uyanan dev Rusya ile ilişkiler yoğunlaşmalı

4 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Hemen üstümüzde bir dev uyanıyor. Bu dev "ayı" olarak bilinen Rusya. Açıkçası, bu ülke yeniden bir dünya gücü olarak görünüyor. Oysa bu devle Türkiye'nin ekonomik ilişkileri çok sınırlı. Rusya'nın Türkiye'de yatırımları hemen hiç yokken, Türkiye'nin ise son yıllarda birkaç yatırımı var. Ancak rakamlar gayet sınırlı.
     

Yazının Devamı

Faiz - dışı fazla yaratmadan olmuyor

3 Temmuz 2003

Türkiye'nin kamu borçları çok fazla. Neredeyse milli gelire yakın kamunun dış ve iç borcu var. Bu nedenle önümüzdeki üç yıl içinde bu borcun milli gelirin yüzde 30'u kadar düşürülmesi kolay değil. Bu iki etmene bağlı. Biri ekonominin sürekli büyümesi gerekiyor, diğeri de borç rakamının sürekli küçülmesi. Yani daha fazla tasarruf sağlanarak, daha az borçlanma yapılması gerekiyor.Daha fazla tasarruf yapmak demek, şu çok konuşulan faiz - dışı fazlayı yaratmak anlamına geliyor. Yani devletin topladığı vergilere göre (faiz hariç) daha az harcaması gerekiyor. Bu artıkla da borcu ödemesi gerekiyor. Avrupa Birliği'ne tam üye olmanın siyasal koşulları Kopenhag kriterleri tarafından belirleniyor. Sık sık bu koşulların sağlanıp sağlanmadığını tartışıyoruz. Oysa aynı derecede önemli bir de ekonomik koşullar var. Bunlar da Maastricht kriterleri tarafından belirleniyor. Mesela kamu borcunun milli gelir içinde pay olarak yüzde 60'ın altında tutulması Maastricht kriterleri arasında. İşte bu nedenle Türkiye 2006 yılına kadar kamu borcunu milli gelirin yüzde 60'ın altına çekmeye çalışıyor.

Yazının Devamı

Faiz - dışı fazla yaratmadan olmuyor

3 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Avrupa Birliği'ne tam üye olmanın siyasal koşulları Kopenhag kriterleri tarafından belirleniyor. Sık sık bu koşulların sağlanıp sağlanmadığını tartışıyoruz. Oysa aynı derecede önemli bir de ekonomik koşullar var. Bunlar da Maastricht kriterleri tarafından belirleniyor. Mesela kamu borcunun milli gelir içinde pay olarak yüzde 60'ın altında tutulması Maastricht kriterleri arasında. İşte bu nedenle Türkiye 2006 yılına kadar kamu borcunu milli gelirin yüzde 60'ın altına çekmeye çalışıyor.
     Türkiye'nin kamu borçları çok fazla. Neredeyse milli gelire yakın kamunun dış ve iç borcu var. Bu nedenle önümüzdeki üç yıl içinde bu borcun milli gelirin yüzde 30'u kadar düşürülmesi kolay değil. Bu iki etmene bağlı. Biri ekonominin sürekli büyümesi gerekiyor, diğeri de borç rakamının sürekli küçülmesi. Yani daha fazla tasarruf sağlanarak, daha az borçlanma yapılması gerekiyor.
     Daha fazla tasarruf yapmak demek, şu çok konuşulan faiz - dışı fazlayı yaratmak anlamına geliyor. Yani devletin topladığı vergilere göre (faiz hariç) daha az harcaması gerekiyor. Bu artıkla da borcu ödemesi gerekiyor.
  &

Yazının Devamı

Meğer iç borcun reel faizi çok düşükmüş!

2 Temmuz 2003

Reel faizin hesabı çok önemli. Reel faiz, vadenin sonuna kadar olan enflasyonun o vadeye ödenen faizden düşülmesidir. Ancak bu düşme yöntemi doğru hesaplanmalıdır. Elde edilen nominal faizden oluşan enflasyon bölünerek düşülür. Çünkü ulaşılmaya çalışılan reel gelirdeki artıştır. Bir örnekle açıklayayım; enflasyon yüzde 30, nominal faiz yüzde 60 ise reel faiz yüzde 30 değildir. Reel faiz yüzde 23'tür. Yani gelir reel olarak yüzde 23 oranında büyümüştür. Örneğin, bugün 12 aylık bileşik faizler yüzde 52 düzeyindedir. Biz Haziran 2004'te enflasyonun yüzde 16 - 17 düzeyinde gerileyeceği kanısındayız. Eğer böyle bir gerçekleşme olursa reel faiz yüzde 29 olarak gerçekleşmiş olacaktır. (1.52 / 1.17 = 1.29) Kamu borcu belli; 208 milyar dolar. Bunun çoğu iç borç; 121 milyar dolar. Asıl sorunlu kısım da iç borçta. Çünkü iç borcun hem reel faizi yüksek, hem de vadesi kısa. Kısacası, iç borcun servisi çok yüklü. Bir biçimde hem faizi düşürmek, hem de vadeyi uzatmak gerekiyor. Yıllık Bileşik Reel Faiz (%) NİSAN 2003 (*) MAYIS 2003 (*)TOPLAM İÇ BORÇ STOKU 10.97 11.38 Kamu 9.41 10.78 - TL 15.17 13.83 - DÖVİZ (E) CİNSİ / END. -10.48 -0.14 Piyasa 12.59 11.96 - TL 27.91 26.69 -

Yazının Devamı

Meğer iç borcun reel faizi çok düşükmüş!

2 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Kamu borcu belli; 208 milyar dolar. Bunun çoğu iç borç; 121 milyar dolar. Asıl sorunlu kısım da iç borçta. Çünkü iç borcun hem reel faizi yüksek, hem de vadesi kısa. Kısacası, iç borcun servisi çok yüklü. Bir biçimde hem faizi düşürmek, hem de vadeyi uzatmak gerekiyor.
     Reel faizin hesabı çok önemli. Reel faiz, vadenin sonuna kadar olan enflasyonun o vadeye ödenen faizden düşülmesidir. Ancak bu düşme yöntemi doğru hesaplanmalıdır. Elde edilen nominal faizden oluşan enflasyon bölünerek düşülür. Çünkü ulaşılmaya çalışılan reel gelirdeki artıştır. Bir örnekle açıklayayım; enflasyon yüzde 30, nominal faiz yüzde 60 ise reel faiz yüzde 30 değildir. Reel faiz yüzde 23'tür. Yani gelir reel olarak yüzde 23 oranında büyümüştür. Örneğin, bugün 12 aylık bileşik faizler yüzde 52 düzeyindedir. Biz Haziran 2004'te enflasyonun yüzde 16 - 17 düzeyinde gerileyeceği kanısındayız. Eğer böyle bir gerçekleşme olursa reel faiz yüzde 29 olarak gerçekleşmiş olacaktır. (1.52 / 1.17 = 1.29)
     

Yazının Devamı

Büyümede umut yeşeriyor!

1 Temmuz 2003

Milli gelirde en önemli konulardan biri mevsimselliktir. Belli mevsimlerde üretim artar. Bunun bir kısmı tarımdan kaynaklanır, diğer bir kısmı da turizmden. Çünkü her iki sektörün de milli gelire katkısı üçüncü çeyrekte gerçekleşir. Bu nedenle ilk çeyrekte alınan sonuçların milli gelire ve yıl sonu büyüme performansına katkısı göreli olarak sınırlıdır. Bu nedenle alınan bu sonuçların abartılmaması gerektiğinin bilincinde olmalıyız. Üstelik geçen yıl ilk çeyrekte milli gelir sadece yüzde 0.4 büyüdüğünden, bu performans oldukça makul gözükebilir.Buna rağmen, ilk çeyrekte tarımdaki yüzde 7'lik büyüme toplam büyüme üzerinde olumlu katkı sağlıyor. Mali kuruluşlardaki daralma ise anlaşılan çeşitli nedenlerle sürüyor. Henüz ciddi biçimde kredi tahsis edemeyişleri bankacılığın toparlanmasını olasılıkla sağlamıyor. İnşaat sektörü de, ilk çeyrekte müthiş bir daralma göstermesine rağmen, bu Irak savaşının atmosferinden kaynaklanmış olabilir. Yılın geri kalan döneminde ise göreli bir toparlanma beklenmelidir. Dün bu yılın ilk üç ayının büyüme rakamları açıklandı. 2003 yılının birinci üç aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre gayri safi milli hasıla gelişme hızı yüzde 7.4, gayri

Yazının Devamı

Büyümede umut yeşeriyor!

1 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Dün bu yılın ilk üç ayının büyüme rakamları açıklandı. 2003 yılının birinci üç aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre gayri safi milli hasıla gelişme hızı yüzde 7.4, gayri safi yurtiçi hasıla gelişme hızı da yüzde 8.1 olarak gelişmiş. Rakamlar büyümenin süreceğine işaret ediyor.
     Milli gelirde en önemli konulardan biri mevsimselliktir. Belli mevsimlerde üretim artar. Bunun bir kısmı tarımdan kaynaklanır, diğer bir kısmı da turizmden. Çünkü her iki sektörün de milli gelire katkısı üçüncü çeyrekte gerçekleşir. Bu nedenle ilk çeyrekte alınan sonuçların milli gelire ve yıl sonu büyüme performansına katkısı göreli olarak sınırlıdır. Bu nedenle alınan bu sonuçların abartılmaması gerektiğinin bilincinde olmalıyız. Üstelik geçen yıl ilk çeyrekte milli gelir sadece yüzde 0.4 büyüdüğünden, bu performans oldukça makul gözükebilir.
     Buna rağmen, ilk çeyrekte tarımdaki yüzde 7'lik büyüme toplam büyüme üzerinde olumlu katkı sağlıyor. Mali kuruluşlardaki daralma ise anlaşılan çeşitli nedenlerle sürüyor. Henüz ciddi biçimde kredi tahsis edemeyişleri bankacılığın toparlanmasını olasılıkla

Yazının Devamı