<#comment>#comment> Piyasalar Merkez Bankası'nın yapabileceği faiz indirimini tartışıyor. Ancak baştan belirtelim; pek umutlu değiliz. Çünkü geçen yıla göre ilk üç ayda enflasyon daha yüksek gerçekleşiyor. Merkez Bankası da bu konuda çok duyarlı. Bu nedenle enflasyon beklentilerinin kalıcı biçimde aşağıya gittiği görülmediğinde faizler düşürülmeyecektir.
Şu anda uyguladığımız istikrar programının en can alıcı noktası ise bütçede faiz - dışı fazla yaratılması. Diğer bir deyimle, harcamalar iyiden iyiye kısılacak, vergiler de olabildiğince tahsil edilecek. Böylece hem iç borç faizi ödenecek, hem de enflasyon düşecek. İzlenmesi gereken en önemli konu da bu.
Önceki gün ilk üç aylık konsolide bütçe verileri açıklandı. Rakamlar ilk bakışta çok olumlu. İlk üç ayda yıllık harcama hedefinin yüzde 21.4'üne ulaşılmış. Yani sürenin dörtte biri geçse de harcamanın beşte biri gerçekleşmiş. Geçen yılın aynı dönemine göre ise harcamalar yüzde 13 artmış. Kısacası, bu açıdan kamu dengesinde ürkütücü bir gelişme yok.
Personel harcamaları ilk üç ayda yılın aynı dönemine göre yüzde 36 artmış. Bu
Gerçek elbette Hazine'nin verdiği rakamlarda saklı. Hazine'nin konuyla sorumlu müsteşar yardımcısının yakınlarda yaptığı bir sunum elimize geçti. Elbette bu kişinin görüşlerini mutlaka paylaşmamız gerekmiyor. Ancak verdiği rakamlara güvenmek zorundayız.Sunumda yer alan önemli konulardan biri bankacılık sektörünün durumu. Gerçekten bankalar önemli, çünkü bononun ilk ve en önemli alıcısı bankalar. Özel bankaların sermaye rasyolarının büyük ölçüde düzeldiği, kamu bankalarının ise çok daha yüksek sermaye yeterliliği olduğu belirtiliyor. Bu teknik bakımdan doğru. Çünkü Hazine bonoları sermaye yeterlilik rasyosunun hesaplanmasında risksiz olarak varsayılıyor.Ancak bononun ödenmeme riski olmasa bile (ki olabilir), ciddi vade ve likidite riski getiriyor. Demirbank olayını unutmayalım. Aslına bakarsanız şu anda birçok bankanın bilançosu Demirbank'a benziyor. Sadece bonoları gecelik olarak değil, mevduatla fonluyorlar.IMF'nin kendi tanımlarına göre, bütçe disiplini yeterli bulunmuyor. Geçen yıl milli gelir içinde yüzde 3.2 olan faiz - dışı fazla, bu yıl eğer yüzde 5.3 olursa öpüp başımıza koymamız gerekiyor.Gelir artırıcı yöntemlerle milli gelirin yüzde 1.9'u kadar kamu gelirlerinde artış
<#comment>#comment> Bir biçimde sürekli iç borç ödüyoruz. İç borç bazı hesaplara göre küçülüyor, ama bazı hesaplara göre büyüyor. İflah olmaz iyimser meslektaşlarımız iç borcun iyi gittiğini anlatmaya çalışırken, iflah olmaz karamsarlar da hemen yarın konsolidasyon yapılmazsa ülkenin batacağını savunuyor.
Gerçek elbette Hazine'nin verdiği rakamlarda saklı. Hazine'nin konuyla sorumlu müsteşar yardımcısının yakınlarda yaptığı bir sunum elimize geçti. Elbette bu kişinin görüşlerini mutlaka paylaşmamız gerekmiyor. Ancak verdiği rakamlara güvenmek zorundayız.
Sunumda yer alan önemli konulardan biri bankacılık sektörünün durumu. Gerçekten bankalar önemli, çünkü bononun ilk ve en önemli alıcısı bankalar. Özel bankaların sermaye rasyolarının büyük ölçüde düzeldiği, kamu bankalarının ise çok daha yüksek sermaye yeterliliği olduğu belirtiliyor. Bu teknik bakımdan doğru. Çünkü Hazine bonoları sermaye yeterlilik rasyosunun hesaplanmasında risksiz olarak varsayılıyor.
Ancak bononun ödenmeme riski olmasa bile (ki olabilir), ciddi vade ve likidite riski getiriyor. Demirbank olayını
Oysa olay gayet basit. Birincisi, savaş beklenenden çabuk bitti. Hal b"yle olunca savaşın ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerinin sınırlı kalacağı g"rüldü. İyimser havanın en "nemli nedeni bu.Bu arada beğenilse de, beğenilmese de 2003 bütçesi Meclis'ten geçti. šstelik bu bütçe IMF'nin direktifleri doğrultusunda hazırlandı. Ve daha sonra IMF'ye bir niyet mektubu hazırlanarak sunuldu. Muhtemelen bu hafta içinde IMF y"netimi bu mektubu onaylayacaktır. Tabii bir sürü katı şarta bağlı olarak.™nce d"vizdeki düşüşe ilişkin bazı bilgiler verelim. Bu yıl genel olarak cari işlemler dengesi daha sıkıntılı g"rünüyor. Turizm gelirleri geçen yılın düzeyini bulmayabilir. šstelik turizm giderleri de hızla tırmanıyor. İhracat şimdilik çok parlak gitse de, ileride ne olacağı bilinmez. ™te yandan, işçi d"vizlerinde de "nemli azalmalar g"zleniyor. Bütün bunlara rağmen, yakın zamanda d"viz kurunda ciddi bir artış beklemek çok zor. Çünkü TL'de reel faiz hala çok yüksek. Ve vatandaş da giderek TL enstrümanları yeğliyor.Gelelim TL bonolara. Bize kalırsa yüzde 60'a varan bileşik faiz hala fahiş. Ama piyasalardaki enflasyon beklentisinin Merkez Bankası hedeflerinin çok üstüne çıktığı da g"zleniyor. Bu da
<#comment>#comment> Dün piyasalar yine pespembeydi. Faiz ve d"viz düşüyor, borsa hacimli biçimde yükseliyordu. Anlaşılan yine abartılı bir bahar havası yaşayacağız. Oysa, iki hafta "nce iç borcun d"nüp d"nmeyeceği tartışılıyor, bankacıların ve Hazine'nin ağzını bıçak açmıyordu. Sanki birdenbire bir sihirli sopa dokundu ve bu hava dağıldı.
Oysa olay gayet basit. Birincisi, savaş beklenenden çabuk bitti. Hal b"yle olunca savaşın ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerinin sınırlı kalacağı g"rüldü. İyimser havanın en "nemli nedeni bu.
Bu arada beğenilse de, beğenilmese de 2003 bütçesi Meclis'ten geçti. Üstelik bu bütçe IMF'nin direktifleri doğrultusunda hazırlandı. Ve daha sonra IMF'ye bir niyet mektubu hazırlanarak sunuldu. Muhtemelen bu hafta içinde IMF y"netimi bu mektubu onaylayacaktır. Tabii bir sürü katı şarta bağlı olarak.
Önce d"vizdeki düşüşe ilişkin bazı bilgiler verelim. Bu yıl genel olarak cari işlemler dengesi daha sıkıntılı g"rünüyor. Turizm gelirleri geçen yılın düzeyini bulmayabilir. Üstelik turizm giderleri de hızla tırmanıyor. İhracat şimdilik çok parlak gitse de,
Bilgisayar merkezine ilk gittiğimde hayli zorlanmıştım. Bir sürü koca makine teleks aleti gibi sesli biçimde çalışıyordu. Deste deste delikli kartlar makinelere veriliyor, sonuçlar ancak ertesi gün teslim ediliyordu. Birkaç ziyaretten sonra analizleri tamamlayabilmiştim. Ertesi yıl her bölüme ekranlar gelmişti. Artık bölümden işlerimizi yapıyor, sonuçları da bir yazıcıdan elde edebiliyorduk. Türkiye'ye döndüğümde üniversitemde basit bir kişisel bilgisayar vardı. Şu andaki kişisel bilgisayarımın kapasite olarak belki 100 binde biri kadar. Oysa o tarihlerde hiç de basit gelmemişti bana. Bir hayli de işe yaramıştı.İlk dizüstü bilgisayarıma 10 yıl kadar önce kavuştum. Bazı programları eşim Esra'nın yardımıyla, bazılarını da meslektaşım Dr. Göksan Erdoğan'ın yardımıyla öğrenmeye çalıştım. İnternetle tanışmam ise daha yeni. İlk defa 1995'te internet bağlantısına kavuştum. Ve bir daha da kurtulamadım.İnternet çağımızın en önemli teknolojik gelişmelerinden biri. Öylesine bir gelişme ki, evrenin her tarafındaki insanoğlu en ucuz ve en kolay biçimde bilgiye ulaşabiliyor.İnternet Kurulu, internet kullanımını Türkiye'de yaygınlaştırmayı amaçlayan on yıllık bir kurum. Altı yıldır da internet
<#comment>#comment> Bilgisayarla ilk tanışmam 23 yıl önceydi. O zamana kadar doğru dürüst pek bilgisayar kullanmamıştım. İngiltere'deki ekonometri hocam bazı analizler isteyince bilgisayarla tanışmak zorunda kaldım.
Bilgisayar merkezine ilk gittiğimde hayli zorlanmıştım. Bir sürü koca makine teleks aleti gibi sesli biçimde çalışıyordu. Deste deste delikli kartlar makinelere veriliyor, sonuçlar ancak ertesi gün teslim ediliyordu. Birkaç ziyaretten sonra analizleri tamamlayabilmiştim. Ertesi yıl her bölüme ekranlar gelmişti. Artık bölümden işlerimizi yapıyor, sonuçları da bir yazıcıdan elde edebiliyorduk.
Türkiye'ye döndüğümde üniversitemde basit bir kişisel bilgisayar vardı. Şu andaki kişisel bilgisayarımın kapasite olarak belki 100 binde biri kadar. Oysa o tarihlerde hiç de basit gelmemişti bana. Bir hayli de işe yaramıştı.
İlk dizüstü bilgisayarıma 10 yıl kadar önce kavuştum. Bazı programları eşim Esra'nın yardımıyla, bazılarını da meslektaşım Dr. Göksan Erdoğan'ın yardımıyla öğrenmeye çalıştım. İnternetle tanışmam ise daha yeni. İlk defa 1995'te internet bağlantısına
Savaşın ABD tarafından kazanılması, hele çabuk bitmesinin çok önemli etkileri olacağı malum. En önemlisi, bu sonuç siyasal bakımdan ABD'nin dünyadaki hegemonyasının onaylanması anlamına geliyor. Avrupa ve Birleşmiş Milletler'in ise kredibilite yitirmesi. Öte yandan, Irak'ın ciddi biçimde direneceğini düşünenler de yanılmış oldular.Artık bölgede ABD yeni bir jeo - politik tasarımı kolaylıkla oluşturabilir. Libya, Suriye, Suudi Arabistan ve hepsinden önemlisi ana hedef olan İran artık ABD'nin karşısında duruyor. Kısacası, ABD artık radikal İslamla (veya kendi tabiriyle terörle) daha güvenle savaşabilir.ABD'nin bu zaferi ekonomik bakımdan 11 Eylül sonrası dibe vuran tüketici güveninin yeniden toparlanmasına yol açabilir. Dünya ekonomisinin lokomotifi olan ABD'de canlanma başlarsa, Avrupa'daki durgunluk da sona erebilir. Üstelik dünyada nominal faizler gayet düşük olduğundan bunun için ortam çok hazır görünüyor. Üstelik bu ara petrol fiyatları da düşüyor.Nihayet, ABD'nin bu savaş için 75 milyar dolar ayırdığını unutmayalım. Oysa savaşta bunun sadece küçük bir kısmı harcandı. Savaş sonrası ise ABD'nin elde edeceği yüklü bir petrol ganimeti var.Gelelim Türk ekonomisine. Bu yıl önemli