Konu uyguladığımız ekonomik program bakımından da önemli. Unutmayalım; IMF üzerinde en etkili kurum Amerika Hazinesi. ABD Hazinesinin de Pentagondan bağımsız davranması beklenemez. Kısacası, bu denli borçlu olan Türkiyenin ABDye direnmesi zor.12 Eylül günü ABD Başkanı Bush Birleşmiş Milletlerde bir konuşma yaparak Irak sorununa uluslararası zeminde destek aradı. BM, ya kuruluş nedeni doğrultusunda hareket edecek, ya da önemini yitirecekti! Bushun bu sertliği, Irakın BM kararlarına uymamasına işaret ediyordu. Yaptırımlar işlemiyor, işler hep tek başına ABDye bırakılıyordu. Busha göre, bu haksızlıktı. Kısacası, ABD artık Irak konusunda sabırsızlanıyordu. Ve bu konuşmayla Bush hem ABDnin tek başına hareket etmesi eleştirilerini yanıtlıyor, hem de BMyi arkasına almaya çalışıyordu.BMnin ana talebi malum; silah denetleyicilerinin Iraka girmesi. Ancak Irak Başbakan Yardımcısı Tarık Azizin bu talebi tekrar reddetmesiyle ABD müdahalesinin de önü açılmış oldu. Şimdi artık sadece müdahalenin tarihi, biçimi ve derinliği tartışılıyor.Müdahalenin zamanlaması uluslararası ittifaka bağlı. Şimdilik İngiltere dışında ciddi bir destek sağlanmış değil. Hatta aksine, çoğu Avrupa ülkesi karşı. Ülke
<#comment>#comment>ABD’nin Irak’a ilişkin tutumunda bir hareketlenme gözleniyor. Giderek konu Batı medyasında daha fazla işleniyor. Ve bu bizim için çok önemli. Çünkü Irak bizim komşumuz. Aynı zamanda ABD’nin de müttefikiyiz. Yani ABD’nin Irak’la olan ilişkisinde Türkiye kilit bir role sahip.
Konu uyguladığımız ekonomik program bakımından da önemli. Unutmayalım; IMF üzerinde en etkili kurum Amerika Hazinesi. ABD Hazinesi’nin de Pentagon’dan bağımsız davranması beklenemez. Kısacası, bu denli borçlu olan Türkiye’nin ABD’ye direnmesi zor.
12 Eylül günü ABD Başkanı Bush Birleşmiş Milletler’de bir konuşma yaparak Irak sorununa uluslararası zeminde destek aradı. BM, ya kuruluş nedeni doğrultusunda hareket edecek, ya da önemini yitirecekti! Bush’un bu sertliği, Irak’ın BM kararlarına uymamasına işaret ediyordu. Yaptırımlar işlemiyor, işler hep tek başına ABD’ye bırakılıyordu. Bush’a göre, bu haksızlıktı. Kısacası, ABD artık Irak konusunda sabırsızlanıyordu. Ve bu konuşmayla Bush hem ABD’nin tek başına hareket etmesi eleştirilerini yanıtlıyor, hem de BM’yi arkasına almaya çalışıyordu.
BM’nin ana talebi malum; silah denetleyicilerinin Irak’a girmesi. Ancak Irak Başbakan Yardımcısı
Seçimler ertelenirse uzun vadeli bekleyişler olumsuza gidebilir. Bono fiyatları yükselebilir. Fakat döviz kurunda temel bir değişim olmaz. Kısa vadeli dalgalanmalar zaten olagelmekte. Aslında mali sistemin rehabilitasyonu tamamlansaydı, dalgalanma daha sınırlı olurdu. O da zamanla olacak. Kısacası, seçimin ertelenmesi piyasaları önce olumsuz etkilese de, bu geçici kalacaktır. Yeter ki, sonunda bir hükümet kurulsun ve mevcut programı sürdürsün.Ancak seçimin yapılmaması reel faizlerin yüksek seyrini bir süre daha sürdürecektir. Bu hem iç borç yönetiminde sorunlar yaratacak, hem de canlanmayı geciktirecektir. Malum ülke hem bir iç - borç tuzağındadır, hem de krizin neden olduğu işsizlik azalma göstermemektedir.Bize göre seçimin ertelenmesi ekonomik olmaktan çok, siyasal olarak yanlıştır. Alınmış bir kararın sırf baraj tehlikesi nedeniyle atlatılması etik sayılamaz. Matematik hesaplarla verilmiş söz ve kararların değiştirilmesi ahlaken yanlıştır. Bu tür hareketler politikacıların saygınlığında erozyona neden olmaktadır.Elbette, erken seçimin ertelenmesinin haklı nedenleri olabilir. Mesela Iraka müdahale olacaksa, Türkiye elbette bir seçim ortamında olmamalıdır. Gerçi öylesi bir hassas
<#comment>#comment>Seçimler ertelenirse dünya yıkılır mı? Elbette hayır. Ama birçok olumsuz gelişme yaşanır. Özellikle de mali piyasalarda. Piyasalar önce sallanır, ama sonra mutlaka yatışır. Elbette seçim olmadı diye krize girecek değiliz. Çünkü ekonomide kırılganlıklar azaldı. Epeyce ameliyat yapıldı.
Seçimler ertelenirse uzun vadeli bekleyişler olumsuza gidebilir. Bono fiyatları yükselebilir. Fakat döviz kurunda temel bir değişim olmaz. Kısa vadeli dalgalanmalar zaten olagelmekte. Aslında mali sistemin rehabilitasyonu tamamlansaydı, dalgalanma daha sınırlı olurdu. O da zamanla olacak. Kısacası, seçimin ertelenmesi piyasaları önce olumsuz etkilese de, bu geçici kalacaktır. Yeter ki, sonunda bir hükümet kurulsun ve mevcut programı sürdürsün.
Ancak seçimin yapılmaması reel faizlerin yüksek seyrini bir süre daha sürdürecektir. Bu hem iç borç yönetiminde sorunlar yaratacak, hem de canlanmayı geciktirecektir. Malum ülke hem bir iç - borç tuzağındadır, hem de krizin neden olduğu işsizlik azalma göstermemektedir.
Bize göre seçimin ertelenmesi ekonomik olmaktan çok, siyasal olarak yanlıştır. Alınmış bir kararın sırf baraj tehlikesi nedeniyle atlatılması etik sayılamaz. Matematik
Elbette seçimlerin ertelenmesi matematik olarak mümkün. Çünkü Meclisin çoğunluğu erken seçime oy verse de, baraj sıkıntısı içinde. Hemen hepsi erken seçime oy verdiğine bin pişman. Ve bize kalırsa seçimi yürekten isteyen sadece iki parti kaldı; AKP ve 2 milletvekili olan CHP. Diğerlerinin hepsi bir alem durumda. DYP, SP ve MHP pişman, fakat açıklamaya utanıyor. ANAP ise, zaten kerhen seçim istemişti. Şimdi de caymaya, ya da caydırmaya çalışıyor. Gerçi DSP yürekli davranıp seçime açıkça karşı çıkmıştı. Ve şimdi ise erteleme çabalarına katılmıyor. Dün akşam siyasi partiler aday listelerini YSKye teslim ettiler. Böylece seçim takvimi de tam anlamıyla başlamış oldu. Fakat bu arada ANAP lideri Mesut Yılmazın, AB müzakereleri bahanesiyle, hükümeti düşürme çabası yine piyasaları allak bullak etti. Gerçi bize kalırsa bu nafile, ya da beyhude bir çaba olarak kalacaktır. Çünkü kimse niyetini itiraf edemiyor. Yani niyet açıklanamayınca, tavır da alınamıyor. Tornistan yapmaya utanıyorlar Kuşkusuz erken seçim yapılmalı. Çünkü bu Meclisin artık ne saygınlığı, ne de gücü kaldı. Deyim yerindeyse, ömrü doldu. Bu Meclisten saygınlığı olan, kamuoyunda destek bulacak bir hükümetin çıkması çok zor.
<#comment>#comment>Dün akşam siyasi partiler aday listelerini YSK’ye teslim ettiler. Böylece seçim takvimi de tam anlamıyla başlamış oldu. Fakat bu arada ANAP lideri Mesut Yılmaz’ın, AB müzakereleri bahanesiyle, hükümeti düşürme çabası yine piyasaları allak bullak etti. Gerçi bize kalırsa bu nafile, ya da beyhude bir çaba olarak kalacaktır. Çünkü kimse niyetini itiraf edemiyor. Yani niyet açıklanamayınca, tavır da alınamıyor.
Elbette seçimlerin ertelenmesi matematik olarak mümkün. Çünkü Meclis’in çoğunluğu erken seçime oy verse de, baraj sıkıntısı içinde. Hemen hepsi erken seçime oy verdiğine bin pişman. Ve bize kalırsa seçimi yürekten isteyen sadece iki parti kaldı; AKP ve 2 milletvekili olan CHP. Diğerlerinin hepsi bir alem durumda. DYP, SP ve MHP pişman, fakat açıklamaya utanıyor. ANAP ise, zaten kerhen seçim istemişti. Şimdi de caymaya, ya da caydırmaya çalışıyor. Gerçi DSP yürekli davranıp seçime açıkça karşı çıkmıştı. Ve şimdi ise erteleme çabalarına katılmıyor.
Kısacası hepsi tornistan yapma niyetinde. Biri cesaret etse diğerleri hemen hükümeti düşürüp, seçimi erteleyecek. Ama kamuoyu baskısından çekiniyor, saklanıyorlar. Yani matematik olarak mümkün olsa da fiilen
Artık seçim ertelenemez. Aksi yönde çabalar ortalığı karıştırır. Kaldı ki karıştırdı bile. Şimdi hükümet kendi içinden düşürülmeye çalışıyor. Oysa bahane ne olursa olsun, gerçek neden baraj! İtiraz edenlerin tümü baraja takılacak gözüküyor. Ve ürküyor. Zaten iyiden iyiye eriyen milletvekili saygınlığı da büsbütün siliniyor. Açıkçası Türk demokrasisi için yüz karası bu durum ortaya çıkıyor!Oysa ekonomik alana baktığımızda bir sürü sevindirici gelişme gözleniyor. Ama bunu yaşayamıyoruz. Hafta başı açıklanan ağustos ayı sanayi üretim endeksi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 12,3lük artış gösteriyor. Bu da krizi aştığımızı, ya da aşmakta olduğumuzu açıklıyor. Hem de enflasyon düşerken.Dün ise iki veri birden açıklandı. CNBC-e Bireysel Tüketim ile Perakende Satış Endekslerini açıkladı. Her iki endeks de son ay (geçen aya göre) yüzde 1 kadar düşüş göstermiş. Yani gerek firmaların satışlarda, gerekse tüketici başına harcamada azalışlar gözleniyor. Ancak bu iki nedenden kaynaklanıyor; birincisi mevsimsel olarak yaz ayları tüketim düşüyor. İkincisi de seçimin sonu görülmek isteniyor. Kaldı ki, düşüş de oldukça sınırlı.İkinci küme veri ise DİE tarafından açıklandı. İkinci çeyrekte yüzde
<#comment>#comment>Mayıs başında Devlet eski Bakanı Kemal Derviş erken seçimin ekonomiyi batırmayacağını, hatta belirsizlikleri ortadan kaldıracağını açıkladığında bu fikre katılmamıştık. Ancak o tarihten sonra koalisyonda uyum tümüyle ortadan kalktı. Ortaklar birbirine girdi. DSP bölündü. Ve nihayet erken seçim kararı alındı. Yani çok sular aktı.
Artık seçim ertelenemez. Aksi yönde çabalar ortalığı karıştırır. Kaldı ki karıştırdı bile. Şimdi hükümet kendi içinden düşürülmeye çalışıyor. Oysa bahane ne olursa olsun, gerçek neden baraj! İtiraz edenlerin tümü baraja takılacak gözüküyor. Ve ürküyor. Zaten iyiden iyiye eriyen milletvekili saygınlığı da büsbütün siliniyor. Açıkçası Türk demokrasisi için yüz karası bu durum ortaya çıkıyor!
Oysa ekonomik alana baktığımızda bir sürü sevindirici gelişme gözleniyor. Ama bunu yaşayamıyoruz. Hafta başı açıklanan ağustos ayı sanayi üretim endeksi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 12,3’lük artış gösteriyor. Bu da krizi aştığımızı, ya da aşmakta olduğumuzu açıklıyor. Hem de enflasyon düşerken.
Dün ise iki veri birden açıklandı. CNBC-e Bireysel Tüketim ile Perakende Satış Endekslerini açıkladı. Her iki endeks de son ay (geçen aya göre)