Siyaset, alkol ve öğrenciler

22 Ağustos 2002

Aslında siyasetten çok hoşlanırız. Onun içine doğduk. İçinde büyüdük. Mesai de verdik. Üstelik bizde siyaset biraz da alkolle yapılır. Rakı sofralarında siyaset tasarlanır. Sözler verilir, sözler alınır. Ve açıkçası işin bu alaturka tarafı da ayrı bir keyiftir.Siyaset mesleğinde kurtların dansı o rakılı sofralarda gözlenir. "Benden sana banko 200 oy" gibi koca sözler o sofralarda verilir. Sonra sofranın faturası aday tarafından karşılanır. Kimi sözünde durur, kimi de belki alkolün verdiği yiğitliği kongre sandığında unutuverir. Unutanlarla bir daha kesinlikle ittifaka girilmez. Diğerleri ise ertesi kongre diyetini alır. Bu siyasetin raconudur. Artık siyasette az rakılı bir döneme giriyoruz. Çünkü AKP güçlü bir ses olarak önümüzdeki dönem parlamentoda yer alacak görünüyor.Ülkemizde alkol giderek daha fazla tüketiliyor. Ancak alkolün zararlarını (trafik kazaları dışında) henüz pek tartışmıyoruz. Çünkü gelişmiş ülkelerin aksine alkole dayalı sorunlar bizde hâlâ sınırlı. Oysa Batıda öyle değil. Alkolün yarattığı sorunlar çok fazla ve bu bilim adamlarının ilgisini çekiyor.Geçen ay ABDnin yarı - resmi araştırma kuruluşu NBER tarafından bir araştırma yayımlandı: "Üniversite

Yazının Devamı

Siyaset, alkol ve öğrenciler

22 Ağustos 2002


<#comment>Dün sigarayı yazmıştık. Bugün ise konumuz alkol. Anlayacağınız ekonomiyi de, siyaseti de bıraktık. Bu ara zararlı maddelerle mücadeleye başladık.
Aslında siyasetten çok hoşlanırız. Onun içine doğduk. İçinde büyüdük. Mesai de verdik. Üstelik bizde siyaset biraz da alkolle yapılır. Rakı sofralarında siyaset tasarlanır. Sözler verilir, sözler alınır. Ve açıkçası işin bu alaturka tarafı da ayrı bir keyiftir.
Siyaset mesleğinde kurtların dansı o rakılı sofralarda gözlenir. "Benden sana banko 200 oy" gibi koca sözler o sofralarda verilir. Sonra sofranın faturası aday tarafından karşılanır. Kimi sözünde durur, kimi de belki alkolün verdiği yiğitliği kongre sandığında unutuverir. Unutanlarla bir daha kesinlikle ittifaka girilmez. Diğerleri ise ertesi kongre diyetini alır. Bu siyasetin raconudur. Artık siyasette az rakılı bir döneme giriyoruz. Çünkü AKP güçlü bir ses olarak önümüzdeki dönem parlamentoda yer alacak görünüyor.
Ülkemizde alkol giderek daha fazla tüketiliyor. Ancak alkolün zararlarını (trafik kazaları dışında) henüz pek tartışmıyoruz. Çünkü gelişmiş ülkelerin aksine alkole dayalı sorunlar bizde hâlâ sınırlı. Oysa Batı’da öyle değil. Alkolün yarattığı

Yazının Devamı

Pahalı sigara içenler daha mutlu oluyor

21 Ağustos 2002

Ülkemizde sigara karşıtı kampanyalar hayli az. Baskı grupları da. Reklam yasağının olması ve kamusal yerlerde sigara içmeye getirilen cezalar ise sigara içmeyi azaltmak şöyle dursun, artışını bile engelleyemiyor. Bunun da iki nedeni var; biri sigara ülkemizde Batı ülkelerine göre çok ucuz; ikincisi de sigaraya karşı bilinçlendirme çabaları çok sınırlı.Amerikada sigara içenlerin yüzde 80i sigarayı bırakmak istiyor. Ama özgüven veya irade eksikliğinden bunu başaramıyor. Oysa, sigara fiyatlarının sigara içmeyi bir hayli caydırdığını biliyoruz. İlginçtir; Amerikada ele alınan son bir araştırma ise sigaranın vergilerle daha pahalı hale getirilmesinin sigara içenleri oldukça mutlu ettiğini gösteriyor. Jonathan Gruber ve Sendhil Mullainathan adlı iki araştırmacı ABDde ve Kanadada uzun verilere bakmışlar ve görmüşler ki; sigaraya konulan vergiler sigara içenlerin aksine refahını ve mutluluğunu artırıyor.Varılan sonuçlar gerçekten şaşırtıcı. Oysa bundan müthiş rahatsız olmaları beklenilirdi. Nitekim, alkollü içeceklere yüklenen vergilerin rahatsızlık yarattığı gözlenmiş.Sonuçlar açıkça sigara içenlerin özgüven zaafiyetini gösteriyor. İçenler genellikle bu nedenle bırakamıyorlar. Ve elbette

Yazının Devamı

Pahalı sigara içenler daha mutlu oluyor

21 Ağustos 2002


<#comment>Sigarayı 16 yıl önce bir arkadaş ısrarıyla bırakmış bir kişi olarak söyleyeceğim çok şey var. Gerçi geçenlerde o arkadaşımın şimdi tam yirmi yıl sonra yeniden sigaraya başlamış olduğunu gördüm ama neyse. Hiç olmazsa ben hala içmiyorum.
Ülkemizde sigara karşıtı kampanyalar hayli az. Baskı grupları da. Reklam yasağının olması ve kamusal yerlerde sigara içmeye getirilen cezalar ise sigara içmeyi azaltmak şöyle dursun, artışını bile engelleyemiyor. Bunun da iki nedeni var; biri sigara ülkemizde Batı ülkelerine göre çok ucuz; ikincisi de sigaraya karşı bilinçlendirme çabaları çok sınırlı.
Amerika’da sigara içenlerin yüzde 80’i sigarayı bırakmak istiyor. Ama özgüven veya irade eksikliğinden bunu başaramıyor. Oysa, sigara fiyatlarının sigara içmeyi bir hayli caydırdığını biliyoruz. İlginçtir; Amerika’da ele alınan son bir araştırma ise sigaranın vergilerle daha pahalı hale getirilmesinin sigara içenleri oldukça mutlu ettiğini gösteriyor. Jonathan Gruber ve Sendhil Mullainathan adlı iki araştırmacı ABD’de ve Kanada’da uzun verilere bakmışlar ve görmüşler ki; sigaraya konulan vergiler sigara içenlerin aksine refahını ve mutluluğunu artırıyor.
Varılan sonuçlar

Yazının Devamı

Siyasetteki parçalanma ekonomide de gözleniyor

19 Ağustos 2002

Parçalanmayı kaldırmanın bir yolu da yapay birleşmelerdir. Örneğin seçim öncesi ittifaklar veya seçim sonrası koalisyonlar. Fakat kesin çözüm; halkın tam beğenisini kazanabilmektir. Ortada kırk değil, elli parti olsa bile biri halkın büyük desteğini kazandı mı sorun kalmaz. Demek ki, siyasette sıkıntı parti sayısından çok, hiçbirinin halk tarafından yeterince beğenilmemesidir.Ekonomide ise seçmenlerin yerine tüketiciler vardır. Onlara ne denli çeşitlilik sunulursa, o denli tatminleri artar. Ancak ekonomide çoğunluk oluşturma derdi yoktur. Bu nedenle parçalanmanın getirdiği dezavantaj olmaz... Ekonomide yoğunlaşma, büyük firmaların sektör içindeki satış payının artmasıdır. Ancak iş sonunda tekelleşmeye varırsa fiyatlar daha yüksek düzeyde oluşur. Tüketicide zarar görür.Öte yandan, rakip sayısının azalması rekabetin mutlaka azalması anlamına gelmez. Mesela Coca Cola ile Pepsi piyasaya egemendir. Ama yine de aralarında müthiş bir rekabet vardır.Yoğunlaşma çeşitli yöntemlerle ölçülebilir. En bilineni; sektörde bulunan ilk dört firmanın toplamdaki payıdır. Bu pay giderek büyüyorsa yoğunlaşma da artıyor demektir. Önceki hafta DİE tarafından açıklanan 1999 yılına ait veriler temel olarak

Yazının Devamı

Siyasetteki parçalanma ekonomide de gözleniyor

19 Ağustos 2002


<#comment>Devlet eski Bakanı Derviş siyasetteki parçalanmadan şikayetçi. Oysa siyasette aşırı yoğunlaşma ise çok partili demokrasinin sonu anlamına gelebilir. Çünkü aşırı yoğunlaşma, yani tek parti düzeni, demokrasi sayılmaz. Gerçek demokrasi seçmene bir çeşitliliğin sunulabilmesidir. Kuşkusuz aşırı parçalanma da anlamsızdır. Çünkü bir çoğunluk oluşamıyorsa, iktidar da oluşamaz. Ve sonunda sistem tıkanır.
Parçalanmayı kaldırmanın bir yolu da yapay birleşmelerdir. Örneğin seçim öncesi ittifaklar veya seçim sonrası koalisyonlar. Fakat kesin çözüm; halkın tam beğenisini kazanabilmektir. Ortada kırk değil, elli parti olsa bile biri halkın büyük desteğini kazandı mı sorun kalmaz. Demek ki, siyasette sıkıntı parti sayısından çok, hiçbirinin halk tarafından yeterince beğenilmemesidir.
Ekonomide ise seçmenlerin yerine tüketiciler vardır. Onlara ne denli çeşitlilik sunulursa, o denli tatminleri artar. Ancak ekonomide çoğunluk oluşturma derdi yoktur. Bu nedenle parçalanmanın getirdiği dezavantaj olmaz... Ekonomide yoğunlaşma, büyük firmaların sektör içindeki satış payının artmasıdır. Ancak iş sonunda tekelleşmeye varırsa fiyatlar daha yüksek düzeyde oluşur. Tüketicide zarar görür.

Yazının Devamı

Solda birlik rüyası

16 Ağustos 2002

Devlet eski Bakanı Derviş bir süredir soldaki dağınıklığı kaldırmak için çaba gösteriyor. Elbette bunun mantıklı bir tarafı var. Çünkü artık seçime çok az bir zaman kaldı ve bu koşullarda oyları birdenbire artırmak olanaksız. Kaçınılmaz olarak belli ittifakları sağlamak gerekiyor. Ancak önerilen her ittifak da gerçekçi sayılamaz. Mesela sağ ve sol oyların ittifakı dağılmalara neden olabilir. Dolayısıyla benzer görüşlerin ittifakı daha verimli olacaktır. Derviş de bunu yapmış, CHP ile YTPyi yan yana getirmeye çalışmıştır. Hatta bunun öncülüğünü Ortanın Solunun ilk önderi Ecevite önermiştir. (Açıkçası şunu da belirtelim; bu birleşme veya güç birliği çabaları aslında ekonomiden sorumlu eski bir bakana değil, solun duayenleri Ecevit veya İnönüye düşerdi!)Gözlendiği kadarıyla CHP Genel Başkanı Baykal bir kapı açtı ve katılımlara açık olduğu izlenimini verdi. YTP ise büyük bir hata yaptı. İttifak, güç birliği veya birleşmenin önünü tam anlamıyla kapatan açıklaması gerek sol kesimler, gerekse seçmen üzerinde müthiş bir hayal kırıklığı yarattı.Şimdi ne olacak? Kanımızca somut önerileri tartışmanın zamanı hayli daraldı. Artık umutlar büyük ölçüde yitirildi. Koşulsuz, önyargısız ittifak

Yazının Devamı

Solda birlik rüyası

16 Ağustos 2002


<#comment>Siyasetin içine doğduk. 28 yıldır bir siyasal partinin üyesiyiz. Bunun yarısı birleşme tevatürüyle geçti. Açıkçası usandık desek yeri var. Soldan ilk kopuş Güven Partisi ve Cumhuriyetçi Parti olmuştu. O zaman bölünme edebiyatı pek yapılmamıştı. Çünkü zaten CHP Ortanın Solu fikriyle büyüyordu. 1970’li yıllarda radikal solun dayatmalarından sıkıntı çekilmiş, ama asıl bölünme edebiyatı 1980’li yıllarda Ecevit’in DSP’yi kurmasıyla başlamıştı. DSP her seçimde SHP’den (veya CHP’den) daha fazla oy bölüyordu. Yahut da her geçen gün SHP daha çok hata yapıyor ve DSP büyüyordu. Dolayısıyla bölme dediğimiz olgu aslında diğerinin büyüyememesi, yahut da küçülmesi demek. Mesela AKP’nin radikal sağı böldüğü söyleniyor mu? Kuşkusuz hayır. Çünkü AKP aksine büyüyor!
Devlet eski Bakanı Derviş bir süredir soldaki dağınıklığı kaldırmak için çaba gösteriyor. Elbette bunun mantıklı bir tarafı var. Çünkü artık seçime çok az bir zaman kaldı ve bu koşullarda oyları birdenbire artırmak olanaksız. Kaçınılmaz olarak belli ittifakları sağlamak gerekiyor. Ancak önerilen her ittifak da gerçekçi sayılamaz. Mesela sağ ve sol oyların ittifakı dağılmalara neden olabilir. Dolayısıyla benzer görüşlerin

Yazının Devamı