Daha sonra resmi açıklamalarla kaygılar dağıtılmaya çalışıldı. ABD Büyülelçisi Türkiyenin daha önce talep ettiği bazı askeri malzemelerin Washington tarafından kısa sürede onaylanacağı bildirdiğini açıkladı. Diğer bir açıklama da; çankayadaki zirvenin Yüksek Askeri Şura öncesi bir genel değerlendirme yaptığı oldu.Açıklamalar ne olursa olsun, yurtdışındaki basın Irak operasyonun gözüktüğünü gösteriyor. ABD Irakta rejim değişikliğini hedefleyen bir müdahalede bulunmak istiyor. Ancak böylesi bir müdahale yeterince uluslararası destek görmüyor. Ürdün, İngiltere ve Rusya gibi ülkeler müdahaleye karşılar. Filistindeki sıcak gelişmeler dinmeden ve Türkiyede istikrar sağlanmadan riskleri yüksek buluyorlar. Üstelik Irak içinde ciddi bir muhalafet de belirmiş değil.Türkiyenin bu operasyona karşı olmasının üç nedeni var: Birincisi, malum bölünmüş Irak kaygısı. Ancak buna ne denli karşı olursak olalım, Batılı güçler aynı duyarlılığı göstermiyor. Türkiye arzu etmediği bir sonuçla karşı karşıya kalırsa şaşmayalım.. İkincisi, siyasi dengeler bu denli kırılgan hale gelmişken müdahalenin yaratacağı sakıncalar. Üçüncüsü de, ekonomik dengeler henüz tam olarak istikrara kavuşmamışken ekonomik
<#comment>#comment>Önceki gün Ankara’da trafik birden bire yoğunlaştı. ABD Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığı’nı aniden ziyaret edince ortalık karıştı. Piyasalar çalkalandı. Siyasi çevreler bu ziyareti ABD’nin Irak’a müdahale etmeden önce Türkiye’den yardım "talebi" olarak niteledi.
Daha sonra resmi açıklamalarla kaygılar dağıtılmaya çalışıldı. ABD Büyülelçisi Türkiye’nin daha önce talep ettiği bazı askeri malzemelerin Washington tarafından kısa sürede onaylanacağı bildirdiğini açıkladı. Diğer bir açıklama da; çankaya’daki zirvenin Yüksek Askeri Şura öncesi bir genel değerlendirme yaptığı oldu.
Açıklamalar ne olursa olsun, yurtdışındaki basın Irak operasyonun gözüktüğünü gösteriyor. ABD Irak’ta rejim değişikliğini hedefleyen bir müdahalede bulunmak istiyor. Ancak böylesi bir müdahale yeterince uluslararası destek görmüyor. Ürdün, İngiltere ve Rusya gibi ülkeler müdahaleye karşılar. Filistin’deki sıcak gelişmeler dinmeden ve Türkiye’de istikrar sağlanmadan riskleri yüksek buluyorlar. Üstelik Irak içinde ciddi bir muhalafet de belirmiş değil.
Türkiye’nin bu operasyona karşı olmasının üç nedeni var: Birincisi, malum bölünmüş Irak kaygısı. Ancak buna ne denli karşı olursak
Malum, üretimin artması için iç veya dış talebin canlı olması gerekir. Geçen yıl dış talep pek canlı değildi. Ama iç talep öylesine durgundu ki, stok boşaltma amacıyla bayağı ihracat gerçekleşti. Özellikle ilk aşamada otomotivde böyle oldu. Tabii, bir miktar da kur yardımcı oldu. Çünkü o ara döviz kurunun zembereği boşalmıştı.Yatırımlara gelince.. Talebin olmadığı yerde üretim olmadığına göre, üretim olmadığında yatırım hiç olmaz. Çünkü yatırım üretim kapasitesinin talebi karşılayamadığı, yahut da karşılayamayacağı sanıldığı durumlarda yapılır. Geçen yıl bu nedenle yatırımlar tepetaklak olmuştu. Kamu kesiminde yatırımlar IMFnin hışmına uğrandı. Özel kesimde de o faizlerle yatırım yapmak için deli olmak gerekti. Ekonomik krizlerin en önemli özelliği yatırımların durması ve üretimin daralmasıdır. Ve tabii ortaya çıkan müthiş bir işsizlik. Geçen yıl hepsi oldu. Hem milli gelir yüzde 10 civarında küçüldü, hem de yatırımlar yüzde 35 kadar daraldı. Bu yıl büyüme ne olacak? Bu yılın milli gelir artış tahmini yüzde 3. Tabii bu ekonomi yönetiminin bir tahmini. Yani tutmazsa ekonomi yönetimi başarısız addedilemez. Ama tabii biz meslekten gelenler bunu tahmin yanlışlığı olarak
<#comment>#comment>Ekonomik krizlerin en önemli özelliği yatırımların durması ve üretimin daralmasıdır. Ve tabii ortaya çıkan müthiş bir işsizlik. Geçen yıl hepsi oldu. Hem milli gelir yüzde 10 civarında küçüldü, hem de yatırımlar yüzde 35 kadar daraldı.
Malum, üretimin artması için iç veya dış talebin canlı olması gerekir. Geçen yıl dış talep pek canlı değildi. Ama iç talep öylesine durgundu ki, stok boşaltma amacıyla bayağı ihracat gerçekleşti. Özellikle ilk aşamada otomotivde böyle oldu. Tabii, bir miktar da kur yardımcı oldu. Çünkü o ara döviz kurunun zembereği boşalmıştı.
Yatırımlara gelince.. Talebin olmadığı yerde üretim olmadığına göre, üretim olmadığında yatırım hiç olmaz. Çünkü yatırım üretim kapasitesinin talebi karşılayamadığı, yahut da karşılayamayacağı sanıldığı durumlarda yapılır. Geçen yıl bu nedenle yatırımlar tepetaklak olmuştu. Kamu kesiminde yatırımlar IMF’nin hışmına uğrandı. Özel kesimde de o faizlerle yatırım yapmak için deli olmak gerekti.
Geçen yılın müthiş daralmasından sonra bu yılbaşında beklentiler ters yöndeydi. Reel faizler düşecek, iç talep biraz toparlanacak, tarımda yaşanan tatsız yıldan sonra hasat biraz uygun geçecekti. Ve tabii
Türkiye bir ekonomik krizden çıkış çabası içindedir. Üretimde toparlanma işaretleri, enflasyonda da düşüş gözlenmektedir. Dış denge sorunu da yoktur. Bu kadarıyla göstergeler olumludur. Fakat borçlar sorunu aşılmış değildir. Zaten ana sorun da buradadır. Ve bu denli yüksek faizlerin sürdürülmesi teknik olarak olanaksızdır. İyimser tabiatlı olmanın yararını hep yazmışızdır. Çünkü mutluluk ancak hoşgörü ve iyimserlikle kazanılabilir. Ancak gerek hoşgörünün, gerek iyimserliğin bir sınırı vardır. Bu sınır gerçeklerdir. Gerçekler göz ardı edilirse iş hayalperestliğe dönüşür. Şu anda ülkemiz gerçeği de, belirsizliklerle dolu bir ortama girildiğidir. Bu da bizi endişelendirmektedir. Seçim neden yanlış? Ülkemizde mevcut iktidarın arkasında hiçbir toplumsal destek kalmamıştır. Gitmesi normaldir. Ancak bir başka koalisyon denenmeden erken seçimin zorlanması da gariptir. Bugün oylanacak olan budur. Parlamento adeta beceriksizliğini onaylayacaktır.Pekiyi erken seçim bir çözüm getirecek mi? Eski Cumhurbaşkanı, "getirmezse sonuna kadar seçimi deneyin", diyor. "O da olmazsa sistemi değiştirin!" Komedi gibi. O arada ülke ne olur düşünen yok. Sanki ekonomik yapı taş gibi!.. Seçimlerden elbette bir
<#comment>#comment>İyimser tabiatlı olmanın yararını hep yazmışızdır. Çünkü mutluluk ancak hoşgörü ve iyimserlikle kazanılabilir. Ancak gerek hoşgörünün, gerek iyimserliğin bir sınırı vardır. Bu sınır gerçeklerdir. Gerçekler göz ardı edilirse iş hayalperestliğe dönüşür. Şu anda ülkemiz gerçeği de, belirsizliklerle dolu bir ortama girildiğidir. Bu da bizi endişelendirmektedir.
Türkiye bir ekonomik krizden çıkış çabası içindedir. Üretimde toparlanma işaretleri, enflasyonda da düşüş gözlenmektedir. Dış denge sorunu da yoktur. Bu kadarıyla göstergeler olumludur. Fakat borçlar sorunu aşılmış değildir. Zaten ana sorun da buradadır. Ve bu denli yüksek faizlerin sürdürülmesi teknik olarak olanaksızdır.
Pekiyi önümüzde bunu değiştirecek ve daha iyiye götürecek ne vardır? İşte bu görünmemekte ve bizi endişelendirmektedir.
Ülkemizde mevcut iktidarın arkasında hiçbir toplumsal destek kalmamıştır. Gitmesi normaldir. Ancak bir başka koalisyon denenmeden erken seçimin zorlanması da gariptir. Bugün oylanacak olan budur. Parlamento adeta beceriksizliğini onaylayacaktır.
Pekiyi erken seçim bir çözüm getirecek mi? Eski Cumhurbaşkanı, "getirmezse sonuna kadar seçimi deneyin",
Kriz sonraları borsalarda hisse senetleri ucuzlar. Bu hep böyledir. Hem borsa çöker ve fiyatlar düşer, hem de devalüasyon nedeniyle döviz bazında hisseler ucuzlaşır. Öylesine ki, fiyatlar işletmelerin yeniden kurulma maliyetinin çok altına düşer. Bu durumun satın alma fırsatı olduğu sanılır. Ancak unutulmamalı ki, bu şirketlerin bir kısmı mali hasar görmüştür. Dolayısıyla, oluşan fiyatlar geçici değil, gerçek olabilir. Bu nedenle dikkat gerekir. Unutmayalım, krizin yıktığı şirketler de olacaktır. Ucuzluğa kanılmamalı ve dikkat edilmelidir.Üstelik, ucuzluk soyut ve göreli bir kavramdır. Fiyatlar uzun süre aynı noktalarda kalacaksa ucuz nitelemesi yanlıştır. Yahut da daha ucuz olma olasılığı bulunuyorsa ucuz nitelemesi tam doğru değildir. Şu anda İMKBde çoğu hisse senedi ucuz. Ama ucuz olmaları hemen alınmalarını gerektirmiyor. Çünkü her ucuz olan mal alınmaz. Almak için fiyatının yükselme beklentisi gerekir. Oysa ortalık belirsizliklerle dolu. Yani beklentiler karışık. Belirsizliğin nedenleri Tabii beklentinin gelişmeyi tetiklemesi için fiyatların ucuz olması gerekir. Fiyatlar zaten pahalı ise iyimserlikle fiyat yukarı taşınamaz.2002 seçimleri normal seçimlerden hemen hemen 18 ay
<#comment>#comment>Şu anda İMKB’de çoğu hisse senedi ucuz. Ama ucuz olmaları hemen alınmalarını gerektirmiyor. Çünkü her ucuz olan mal alınmaz. Almak için fiyatının yükselme beklentisi gerekir. Oysa ortalık belirsizliklerle dolu. Yani beklentiler karışık.
Kriz sonraları borsalarda hisse senetleri ucuzlar. Bu hep böyledir. Hem borsa çöker ve fiyatlar düşer, hem de devalüasyon nedeniyle döviz bazında hisseler ucuzlaşır. Öylesine ki, fiyatlar işletmelerin yeniden kurulma maliyetinin çok altına düşer. Bu durumun satın alma fırsatı olduğu sanılır. Ancak unutulmamalı ki, bu şirketlerin bir kısmı mali hasar görmüştür. Dolayısıyla, oluşan fiyatlar geçici değil, gerçek olabilir. Bu nedenle dikkat gerekir. Unutmayalım, krizin yıktığı şirketler de olacaktır. Ucuzluğa kanılmamalı ve dikkat edilmelidir.
Üstelik, ucuzluk soyut ve göreli bir kavramdır. Fiyatlar uzun süre aynı noktalarda kalacaksa ucuz nitelemesi yanlıştır. Yahut da daha ucuz olma olasılığı bulunuyorsa ucuz nitelemesi tam doğru değildir.
Bir seçime gidiyoruz. Abdurrahman Yıldırım seçimlerin borsalarda defalarca çıkışa neden olduğunu belirten bir yazı yazdı. Bu genel olarak doğru. Çünkü yeni bir durum satın