Yumoş'a ilişkin tahminler

4 Ocak 2002

Euro 1999 yılı başında finans piyasalarında işlem g"rmeye başladığında, yurtdışındaki ekonomistlerin çoğu, alım - satımın artmasıyla, değerinin de zaman içinde yükseleceğini düşünüyordu. Aksi y"nde düşünenler ise somut olmayan bu para birimini ilk günde sattılar. 1.18 dolardan başlayan euro kısa sürede 1.13'e gevşeyiverdi. Yani hızla değer yitirdi.Uzun süre euronun toparlanması beklendi. Ancak düşüş sürdü. Aslında düşen euro değildi. Her geçen gün güç kazanan Amerikan ekonomisinin para birimiydi (dolar). Euroya ilişkin tahminler Amerikan ekonomisinin büyüme trendini ne kadar sürdürebileceğine bağlıydı. Eylül (2000) ayına gelindiğinde parite 0.85 düzeylerine kadar düşmüştü. Bankacılar, ekonomistler gidişat konusunda hayli şaşkındılar. İşte b"ylesi bir d"nemde altı arkadaş Levent'te bir kebapçıda yemek yerken parite tahminlerini tartıştık. Bankacı İlhan Nebioğlu ve İbrahim Betil euro hakkında karamsardılar. Düşüşün süreceğini düşünüyorlardı. Hazine eski Müsteşarı Mahfi Eğilmez de (onlar kadar olmasa bile) karamsardı. Profes"r Asaf Savaş Akat ise euronun bir yıl boyunca ciddi biçimde değer kazanacağını düşünüyor, bunun nedenlerini anlatıyordu. Ona katılan bir arkadaşımız daha

Yazının Devamı

Yumoş'a ilişkin tahminler

4 Ocak 2002


<#comment>1 Ocak itibariyle euro para birimi somut bir varlık olarak tedavüle girdi. Tahtakale de ona sevimli bir isim taktı. Yumoş. Sevildiği anlaşılıyor. Bakalım uluslararası piyasalarda ne olacak?
Euro 1999 yılı başında finans piyasalarında işlem görmeye başladığında, yurtdışındaki ekonomistlerin çoğu, alım - satımın artmasıyla, değerinin de zaman içinde yükseleceğini düşünüyordu. Aksi yönde düşünenler ise somut olmayan bu para birimini ilk günde sattılar. 1.18 dolardan başlayan euro kısa sürede 1.13'e gevşeyiverdi. Yani hızla değer yitirdi.
Uzun süre euronun toparlanması beklendi. Ancak düşüş sürdü. Aslında düşen euro değildi. Her geçen gün güç kazanan Amerikan ekonomisinin para birimiydi (dolar). Euroya ilişkin tahminler Amerikan ekonomisinin büyüme trendini ne kadar sürdürebileceğine bağlıydı.
Eylül (2000) ayına gelindiğinde parite 0.85 düzeylerine kadar düşmüştü. Bankacılar, ekonomistler gidişat konusunda hayli şaşkındılar. İşte böylesi bir dönemde altı arkadaş Levent'te bir kebapçıda yemek yerken parite tahminlerini tartıştık. Bankacı İlhan Nebioğlu ve İbrahim Betil euro hakkında karamsardılar. Düşüşün süreceğini düşünüyorlardı. Hazine eski Müsteşarı Mahfi

Yazının Devamı

2002 para programının getirdikleri

3 Ocak 2002

Enflasyonla mücadele çağdaş ekonomilerde MB'leri ana g"revi. Geçen programda MB enflasyonla mücadeleyi kur çapasıyla sürdürüyordu. Bu programda ise enflasyon hedeflemesi planlanıyor. MB şimdiye dek bu g"revine sarılamadı. Sürekli ertelendi. Çünkü piyasalar istikrarsızdı, güvensizlik egemendi. Tabii bir de ağır kriz sonrası MB'nin kredibilitesini geri kazanması gerekiyordu.2002 para programında g"ze çarpan çok nokta var:* MB bir süredir, dalgalı kurdaki tutumuna ilişkin izlenimlerin yanlışlığından şikayet ediyor. Demek ki, asimetrik bir durum var. Bu olsa olsa bir enformasyon eksikliğinden kaynaklanır. O halde gerek açıklanan metin, gerekse 20 Aralık 2001 tarihli makalemize atfen Süreyya Serdengeçti'nin yolladığı mektup bu sorumluluğu yerine getirmeye çalışmış oluyor. Yanlış izlenimler sürerse aynı sorumluluk sürdürülmelidir.* MB 2002 yılında, d"vize müdahale gereksiniminin düşeceği inancıyla kademeli olarak, d"viz - efektif piyasalarından çekiliyor. Dalgalı kurun ruhuna uygun biçimde, iki ay içinde kısmen, eylülde de tamamiyle piyasaları terk edecek. Yani aşırı dalgalanmalar dışında, bankalara TL karşılığı d"viz, yahut da d"viz karşılığı TL sağlamayacak. * MB yalnızca

Yazının Devamı

2002 para programının getirdikleri

3 Ocak 2002


<#comment>Nihayet beklenen para programı dün sabah Merkez Bankası (MB) tarafından açıklandı. Program son derece önemli. Çünkü 2001 yılı boyunca hayli aşama kaydedilse de, enflasyon bilinçli olarak göz ardı edilmişti. Şimdi artık iki hedef bulunuyor; büyüme ve enflasyonla mücadele.
Enflasyonla mücadele çağdaş ekonomilerde MB'leri ana görevi. Geçen programda MB enflasyonla mücadeleyi kur çapasıyla sürdürüyordu. Bu programda ise enflasyon hedeflemesi planlanıyor. MB şimdiye dek bu görevine sarılamadı. Sürekli ertelendi. Çünkü piyasalar istikrarsızdı, güvensizlik egemendi. Tabii bir de ağır kriz sonrası MB'nin kredibilitesini geri kazanması gerekiyordu.
2002 para programında göze çarpan çok nokta var:
* MB bir süredir, dalgalı kurdaki tutumuna ilişkin izlenimlerin yanlışlığından şikayet ediyor. Demek ki, asimetrik bir durum var. Bu olsa olsa bir enformasyon eksikliğinden kaynaklanır. O halde gerek açıklanan metin, gerekse 20 Aralık 2001 tarihli makalemize atfen Süreyya Serdengeçti'nin yolladığı mektup bu sorumluluğu yerine getirmeye çalışmış oluyor. Yanlış izlenimler sürerse aynı sorumluluk sürdürülmelidir.* MB 2002 yılında, dövize müdahale gereksiniminin

Yazının Devamı

Yanlış varsayım: Banka soyanlara sermaye desteği

2 Ocak 2002

Yiyecek bir şey yok. Lakin bir bakmışlar, sahile vuran bir konserve kutusu... İçinde de dolma!Fizikçi demiş ki... "Bir taşla vurup açalım, yeriz."Kimyacı demiş ki... "Ateşe atalım hem pişer, hem de kutu açılır."Ekonomist ise... "Farz edelim ki elimizde bir konserve açacağı var" diye s"ze başlamış...(Paul Samuelson)Ekonomistlerin varsayımlar üzerine fikir ürettikleri malum. Varsayım hatalı olunca hata da büyüyor. Fıkra gerçekten gelmiş geçmiş en ünlü Amerikalı ekonomist Paul Samuelson tarafından anlatıldı mı, bilemiyoruz. Ama bildiğimiz, bankalara verilen sermaye desteği konusunda müthiş bilgi eksikliği bulunuyor. Bilgi eksik olunca yorumlar da hatalı hale geliyor.™nceki yazımızda da değindik; bu tasarı bankalara ek bir kar sağlamamakta, sadece daha fazla kredi vermesine yaramaktadır. Yani yardım aslında reel sekt"redir. Geçici bir para yardımıdır. Faizlidir. Geri alınacaktır. Şimdi gelelim, banka soyanlara ne yapıldığına... Bunun en belirgin y"ntemi kredi limitlerinin aşılması. Oysa Bankalar Yasası'nın 11'inci maddesi banka patronunun kendi bankasından kredi kullanmasını açıkça sınırlıyor. Yoksa insanı hapse g"türen 22'nci madde uygulanıyor.Geçmişte herkes banka sahibi

Yazının Devamı

Yanlış varsayım: Banka soyanlara sermaye desteği

2 Ocak 2002


<#comment>Bir fizikçi, bir kimyacı ve bir ekonomist ıssız bir adaya düşmüşler.
Yiyecek bir şey yok. Lakin bir bakmışlar, sahile vuran bir konserve kutusu... İçinde de dolma!
Fizikçi demiş ki... "Bir taşla vurup açalım, yeriz."
Kimyacı demiş ki... "Ateşe atalım hem pişer, hem de kutu açılır."
Ekonomist ise... "Farz edelim ki elimizde bir konserve açacağı var" diye söze başlamış...
(Paul Samuelson)

Yazının Devamı

Üç anahtar sözcük

1 Ocak 2002

1994'te de krize girmiş, ama çabuk atlatmıştık... O zaman enflasyon yüzde 150 ile rekor kırmış, memur çok daha fazla ezilmiş, ama yine de reel ekonomi ve "zellikle bankalar bu kadar zarar g"rmemişti. Hasar az olunca tedbir de az olmuştu. O yıl yapılması gereken hiçbir reform gerçekleşmemişti.Oysa bu sefer kamu kesiminde reform anlamına gelebilecek her şeyi, ama zorla, ama isteyerek, yapmaya çalışıyoruz. Dış dengede de "yle. B"ylece, "nümüzün açılacağını umuyoruz. Sabırla bunu sürdürürsek günün birinde elbette yüzümüz gülecektir.Şimdi yeni bir yıla giriyoruz. Bu yıla girerken yapmadıklarımıza kızdığımız kadar, yaptıklarımızı da g"rmeli ve değerlendirmeliyiz. Bu yıl enflasyonla mücadele edemedik, ama yapısal değişimleri, hem de en zorlu, en k"klü olanları, gerçekleştirmeye başladık. Bankacılık ve kamu kesiminde hayli yol alındı.Elbette daha epeyce yolumuz var. Ama değişim dinamik bir süreç. Değiştirdikçe yükseleceğiz, yükseldikçe de değişim gereksinimi artacak. Ama hep ileriye bakacağız. Çünkü geriye bakanlar yaşlanır. Umutlu olanlar ise hep genç kalır. Mutluluk da ancak b"yle yakalanabilir. šlkemiz ilk defa cesaret dolu adımlar atıyor. Her k"kten adım yapısal değişimleri

Yazının Devamı

Üç anahtar sözcük

1 Ocak 2002


<#comment>Cumhuriyet tarihinin belki de en zorlu yıllarından birini atlattık. Ama çok mesafe aldık. İlk krizimiz değildi bu. Ama artık son olmasını arzuluyoruz.
1994'te de krize girmiş, ama çabuk atlatmıştık... O zaman enflasyon yüzde 150 ile rekor kırmış, memur çok daha fazla ezilmiş, ama yine de reel ekonomi ve özellikle bankalar bu kadar zarar görmemişti. Hasar az olunca tedbir de az olmuştu. O yıl yapılması gereken hiçbir reform gerçekleşmemişti.
Oysa bu sefer kamu kesiminde reform anlamına gelebilecek her şeyi, ama zorla, ama isteyerek, yapmaya çalışıyoruz. Dış dengede de öyle. Böylece, önümüzün açılacağını umuyoruz. Sabırla bunu sürdürürsek günün birinde elbette yüzümüz gülecektir.
Şimdi yeni bir yıla giriyoruz. Bu yıla girerken yapmadıklarımıza kızdığımız kadar, yaptıklarımızı da görmeli ve değerlendirmeliyiz. Bu yıl enflasyonla mücadele edemedik, ama yapısal değişimleri, hem de en zorlu, en köklü olanları, gerçekleştirmeye başladık. Bankacılık ve kamu kesiminde hayli yol alındı.
Elbette daha epeyce yolumuz var. Ama değişim dinamik bir süreç. Değiştirdikçe yükseleceğiz, yükseldikçe de değişim gereksinimi artacak. Ama hep ileriye bakacağız. Çünkü

Yazının Devamı