“Game of Thrones”un müzikle imtihanı

25 Haziran 2016

Game of Thrones”un müzik dünyasıyla ilişkisi az değil. Sezon finali yaklaşırken bir bakalım kimin müzikle ne ilişkisi var, hangi sahnede hangi müzisyenler gizlice yer almış....

Dizide Hodor rolünü üstlenen oyuncu Kristian Nairn, gitarist ve DJ. Türkiye’ye de gelmişti.

Iron Islands’ın veliahtı, başına gelmedik kalmayan Theon Grevjoy’u Alfie Allen canlandırıyor. Kendisi Lily Allen’ın erkek kardeşi.

Dördüncü sezonda “Walk of Punishment” adlı bölümde söylenen “The Bear and the Maiden Fair” şarkısı dizinin tema müziğine de imza atan Alman besteci Ramin Djawadi’ye ait. Hold Steady bu şarkıyı kaydetti ve Düna Plak Günü’ne özel bir iki şarkılık bir albüme koydu. Bu şarkıyı dizide asker rolündeki Snow Patrol solisti Gary Lightbody seslendirdi.

Coldplay davulcusu “kanlı düğünde”

Mereen kenti aristokratlarından Hizdahr zo Loraq’ı canlandıran İngiliz aktör Joel Fry’ın grubu var. Adı Animal Circus. 2012 tarihli “Snakes and Ladders” adında bir albüm yapmışlar.

“The Rains of Castamere” adlı şarkı ikinci sezonda aynı adlı bölümde yer almıştı. Lannister’ların şarkısı bu. Müzik The National, duyduğunuz vokal Matt Berninger’ın sesi.

Üçüncü sezonun en etkileyici sahnelerinden biri “Red Wedding”di. Stark ail

Yazının Devamı

Bharara’nın dizisindeki o sahne

21 Haziran 2016

Amerika’nın en büyük eğlence kanallarından Showtime’da yayınlanan “Billions” adında bir dizi var. Hiç denk geldiniz mi bilmiyorum, izlemediyseniz bir ilgilenin.
Bu dizi Reza Zerrab’ı yargılayan Preet Bharara’nın hikâyesinden hareketle hazırlanmış bir dizi. Bu yıl ilk sezonunu tamamladı ve büyük ilgi gördü.
Dizinin yayınlanmaya başladığı ocak ayında Wall Street Journal’da yayımlanan bir makale “Billions”ı “Manhattan savcısı Preet Bharara’nın ofisine Hollywood dokunuşu” başlığıyla tanıtmıştı.
Bharara, Reza Zerrab’ı tutuklayıp hapse atarak Türkiye’nin gündemine girdi ancak öncesinde de ülkesi Amerika’nın gündemindeydi. Özellikle finans dünyasında işlenen suçlara odaklanan dosyaları ve bu suçları işleyen kişi ve şirketlere tavizsiz yaklaşımıyla ünlü. Üst düzey yozlaşma, usulsüzlük, rüşvet, finansal manipülasyonlar ve benzeri davalara odaklanıyor ve affetmiyor. Özelliği bu.
Geçenlerde izlemeye başladığım ve büyük keyif aldığım bu dizide bir sahnenin etkisinden hâlâ çıkamıyorum.
Dizide Bharara’dan esinlenen karakter, New York Güney Bölgesi savcısı Chuck Rhoades (Paul Giamatti canlandırıyor) her sabah köpeğini dolaştırdığı güzergâhta sıkça rast geldiği bir vatandaşın köpeğinin

Yazının Devamı

Bir kez bile dinlenmemiş şarkılar

19 Haziran 2016

Spotify kataloğunda bir kere bile dinlenmemiş şarkı sayısı 2008 yılında 10 milyon kadardı. 30 küsur milyon şarkının üçte biri... Spotify bu şarkıları dinletmek için bir plan yaptı. Araştırmalara göre insanlara seçenek sunarsanız, eninde sonunda o seçenekleri değerlendiriyorlardı. Bu şarkıların müzik yazarları, dergiler, gazeteler, blog’lar tarafından tavsiye edilmesini, kadraja alınmasını beklemek hata olurdu çünkü bu kadar fazla yeni albüm ve müzik çıkan bir dünyada bu asla olmayacaktı.

Spotify bunu algoritmayla aşacağına inandı. Bunu sevdiysen bunu da seversin algoritmasının amacı dinleyiciye yeni şeyler önermek olduğu kadar, dinlenmeyen şarkıları da değerlendirmekti.

Bu plan işe yaradı. Bugün tek bir kez bile dinlenmemiş şarkı sayısı 4 milyon kadar Spotify’da. Toplam kataloglarının yüzde 80’ini dinletmişler. Ama hâlâ 4 milyon yalnız şarkı var.

Belki kötü şarkılar, belki yetersiz, belki baştan savma, belki dahice. Bilemiyoruz. Çünkü onları bir kere bile dinlemedik.

Dinleyip düşünüyorum

En büyük sample’cılardan olduğunu düşündüğüm DJ Shadow bir röportajında New York’ta bir bodrum katında karşılaştığı binlerce plaklık arşivden bahsederken müziğinin temelini şöyle açıklar: “Ne

Yazının Devamı

“Araştırdım, bulamadım!” kuşağı

18 Haziran 2016

Tabii ki Google’da. Sadece aynı konuya değinen bir köşe yazısı çıkıyormuş. Ondan mı bahsediyor muşum acaba? Okurumun araştırma dediği şey Google’a bir-iki kelime yazmak ve ara düğmesine basmak. Sonra artık ne çıkarsa yalan yanlış, eksik, hepsi doğru kabul ediliyor. Gerçek kabul ediliyor. Çünkü bu bilgiyi filtre edecek, sağlamasını yapacak alternatif kaynaklara ilgi yok. Kitaptı, dergiydi, arayıp bulacaksın, arşivleri karıştıracaksın. Uzun iş.

Aramada bir şey çıkmayınca da şöyle düşünmek doğal oldu: Öyle bir şey yok ki ben araştırdım, bulamadım.

İnternette web sitesi falan olmayan, Facebook’ta adına resmi sayfa açılmamış, Twitter’da kimsenin bahsetmediği bir konu, kişi, olay, olgu yok hükmünde.

Çok ama çok tehlikeli bir durum. Hafızasızlığın kurumsallaşmasına tanık oluyoruz. Önceden yazılmış kitapları, eserleri ancak Google’da çıkıyorlarsa biliyoruz. E-kitapları satılıyorsa varlar. Yoksa “Öyle bir şey yok, ben bulamadım” oluyor. Bir süre sonra da unutulup gidiyor bir sürü eser.

Birkaç yıl sonra kendi alanlarında söz sahibi olmaya başlayacak, dünyayı yönetecek kuşağın bütün bildiği, ABD’de bir tarlada bulunan iyi soğutmalı depolardaki sabit disklerin içindekilerle sınırlı. Bebeklik

Yazının Devamı

Türkiye neden müzik üretemiyor?

14 Haziran 2016

Siyasi durum demeyin hiç. Ekonomi de demeyin. Çünkü bunlarla hiç alakası yok. Siyasi kriz eskiden de vardı. Fakir fukaralık desen hiç eksik olmadı.
Çarpık kentleşme? Evet vardı.
Kamplaşma? 70’lerde âlâsı yaşandı.
Bu ülke darbeler gördü. Deprem gördü, deprem. Daha fenası var mı?
“İç savaş” diyeceksiniz, evet ama iç savaş manzaraları 30 yıldır var. Bombalar da dün patlamaya başlamadı.
Bu yazı bir müzik yazısı değil. Soru da aslında müzik sorusu değil. Başlıkta “müzik” diye koydum meseleyi, ama asıl konu popüler kültür.
Çoğu zaman bir ülkenin müziğini incelemek o ülkenin check up’ını yapmak gibi. Ve ben check up sonuçlarımızı iyi görmüyorum.

Yazının Devamı

Erol Evgin’in düetleri

12 Haziran 2016

Türkiye’de bir albümün ticari açıdan başarılı olması, bazı “olmazsa olmaz”lara bağlıdır. Mesela “retro” sound satar (arabesk, rock, sanat müziği olması fark etmez). 70’lerin, 80’lerin Türk popundan esinlenen işler satar. Nostalji satar. Ünlülerin düeti satar. İçinde bunların olduğu bir albüm yaparsanız garantili sularda yüzersiniz.

Erol Evgin’in “Altın Düetler” isimli çalışması yapımcı açısından böyle garantili bir yatırım albümü olmuş. Prodüktörler bence yatırdıklarını alırlar. Dinleyici olarak biz ne alıyoruz ona bakalım.

Erkek erkeğe düet yok

Sezen Aksu, Emel Sayın, Candan Erçetin, Nükhet Duru, Zuhal Olcay, Sıla, Hande Yener, Şevval Sam, Göksel ile Erol Evgin’in birlikte söylediği Erol Evgin şarkıları var bu albümde. Evgin kadınlarla şarkı söylemeyi sevdiğini anlatıyor. Bu albümde de kadın-erkek düetlerinin büyüsüne inanmış. O yüzden hiç erkek erkeğe düet yok.

Bu hepimizin bildiği Melih Kibar besteleri (sözler Çiğdem Talu), hem alaturka armoniler barındırır hem de Batılı bir sound içerir. Cumhuriyet dönemi popüler müzik besteciliği adına iyi örnektir bu müzik.

Neticede “Hababam Sınıfı” filminin müziğini bestelemiş bir müzik insanından söz ediyoruz. Türkiye’nin sosyal yapısını çok

Yazının Devamı

PayPal’ın yokluğu müzikseveri de etkiledi

11 Haziran 2016

İnternet üzerinden alışveriş yapılmasını sağlayan para transfer sistemi PayPal’ın Türkiye’de artık kullanılamaması internetten müzik alışverişi yapan müzikseverleri ve küçük firmaları zora soktu

Elbette sadece müzik değil, internet üzerinden her türlü alanda alışverişe dayalı iş yapan şahıslar ve küçük firmalar PayPal’ın yokluğundan etkileniyor. Ancak biz işin müzik kısmına odaklanalım.

İnternet müzikseverin hayatını çok kolaylaştırdı. Yeni çıkan albümleri anında dinlemek, satın almak, plak ya da CD formatında boxset’ler getirtmek... Klasik albümleri bulup satın almak... Tişörttü, orijinal grup ürünleriydi bunları bulup satın almak... Yurt dışı konserlerine bilet almak ve dahası artık çok kolay, malumunuz.

Güvenlik sorunu ortadan kalkıyordu

Ancak PayPal’ın geçen hafta Türkiye’deki işlemlerini durdurması müzikseverin bu internet keyfini hafiften kaçırmış olabilir.

PayPal bireyler ve küçük işletmeler için anlamlıydı. Küçük bir müzik dükkanından alışveriş yaptığınızda kredi kartı bilgilerinizi paylaşmak istemeyebilirsiniz. Ama PayPal ile güvenlik sorunu ortadan kalkıyordu. Ebay ya da Discogs üzerinden satış yapan firmalar ve satıcılar bu sistemi kullanıyor, bu güvenli ortamda iş yapma

Yazının Devamı

Hani kadınlar sokağa çıkacaktı?

7 Haziran 2016

90’larda siyasal İslam’ın yükselişini analize girişen Türk entelektüel camiasının bir bölümünde şöyle bir gözlem ve saptama öne çıkıyordu: “Memleketimizde bir tür kendine has İslam modernleşmesi yaşanmakta. Türban da bu muhafazakâr modernliğin bir parçasıdır. Muhafazakâr kesimin kadınları başlarını örterek sokağa çıkabilecekler ve sosyal yaşam katılabilecekler.”

Nilüfer Göle meşhur “Modern Mahrem”inde bu bakışı şöyle dile getiriyor:

“Başörtüsü geleneklerin sınırları içinde kalmış, kuşaktan kuşağa aktarılmış ve kadınlar tarafından edilgence benimsenmişken, türban, yaşamın geleneksel alanlarından modern alanlarına geçişi ve siyasi bir direnişi içeren, kadınlarca gerçekleştirilmiş etkin bir sahiplenmedir.”

Bir diğer yerde şu ifade kullanılmış:

“Zihinlere yerleşmiş, kaderine boyun eğen, pasif, yumuşak başlı, itaatkâr ve geleneksel Müslüman kadın imgesi, evinin kapalı kişisel dünyasından çıkarak kolektif kitlesel hareketlere karışan, aktif, talepkâr hatta militan olan İslamcı kadınlar tarafından kırılmaktadır.”

***

Bugün, “Modern Mahrem”in 1991’deki ilk basımının üzerinden 25 yıl sonra, türban toplumsal yaşama ve iş hayatına katılmak isteyen kadın için bir engel değil. Her yerde her şekilde

Yazının Devamı