“Şaka gibi rüya gibi”

5 Mart 2016

Mustafa Özkent 44 yıl önce yarım günde kaydettikleri, “Mustafa Özkent ve Orkestrası Gençlik İle El Ele” adlı, funk ve Anadolu ezgilerini bir araya getiren albümün bugün Avrupa, Amerika ve sonunda Türkiye’de popüler olmasına şaşkın

Döneminde ilgi görmedi. Dikkat çekmesi 2000’lerde Avrupalı müzikseverlerin dinlenmeye başlamasıyla oldu. Bugün albüm kült kabul ediliyor ve en popüler günlerini yaşıyor. “Ben bu olayla ilgili hiçbir şeye inanamıyorum” diyor Mustafa Özkent. “Ne albümün 40 yıl sonra ünlü olmasına ne de konserlerde gösterilen olağanüstü ilgiye...”

1972 sonbaharında bir grup müzisyen İstiklal Caddesi’ndeki Suriye Pasajı’nda bulunan Grafson stüdyosunun kapısından içeri girdi. Çayların ve hoşbeşin ardından enstrümanlar hazırlandı, amfilerin önüne mikrofonlar yerleştirildi, 11 adet şarkı albümdeki sırayla çalınmak suretiyle kaydedildi. Kanal kayıt yapılmadı. Partisyonlar tek tek çalınmadı. Tekrar falan da olmadı.

Unutulan albüm

Müzisyenler önceden hazırlanan notlara göz gezdirdiler. Şarkıları birlikte birer kez çalıp çıktılar. Öğleden sonra her şey bitmişti.

Cahit Oben ritim gitarları, Ümit Aksu Hammond orgu, Cezmi Başeğmez ve Veysel Çadır davulları (albümde çift davul var), Kamil

Yazının Devamı

Hayatlarımız basite indirgenirken

1 Mart 2016

Farklıymışız gibi duruyoruz ama aslında aynıyız. Aynı tornada yontulduk. Aynı hayat görüşünün birer parçası olarak servis edildik. Farklı gibi durabiliriz ama tek bir şeye dönüştürüldük. Aynı şeye indirgendik.
Her şeyin basite indirgenerek anlaşılmaya, anlatılmaya çalışıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Hepimiz basitleştirilmiş, fazlalıkları (!) atılmış, sadeleştirilmiş, en kıt zekâ ve algı düzeyi tarafından algılanmak/anlamlandırılmak üzere detaylarımızdan, özelliklerimizden, farklılıklarımızdan yoksun
bırakılmış insanlarız.
Çünkü bugünkü dünyada ancak bu şekilde var olunabiliyor. Eğitim sisteminden iş dünyasına, siyasete kadar her şey bu indirgemeci sistem üzerine inşa ediliyor.
Ve hayır, muhafazakâr dindar, ateist, Batıcı, laik falan olmak durumu pek değiştirmiyor.
Derinizin rengi, ibadethaneniz, giyim kuşamınız farklı olabilir ama kafanızın için aynı olmak durumunda.
Bu durumda farklılıklar da indirgenmiş durumda. Özel, tek, eşsiz, biricik olamıyoruz. Bir şeylere (üstelik çok basit bir şeylere) indergenmemiz gerek ki sistem bizi tanımlayabilsin. Hakkımızda olumlu olumsuz işlem yapabilsin.

Yazının Devamı

“Manga’da bazı şeyleri yapmam zordu”

28 Şubat 2016

Manga’nın yüzü Ferman Akgül, 06 Records isimli bir plak şirketi kurarak genç ve yetenekli müzisyen arayışına girdi. Bir yandan da “İstemem Söz Sevmeni” adlı bir single yayınlayarak solo kariyere adım attı

onda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Solisti Ferman Akgül solo çalışmalara başladı ama Manga dağılmıyor. Aksine yeni albüm için toparlanıyor. Bu yazı yeni bestelerini kayedederek geçirecekler. Muhtemelen yeni albüm sonbaharda gelecek. Manga bu takvimi hayata geçirirken grubun yüzü Ferman Akgül de solo konserler veriyor olacak.

Akgül, Radyo Kanyon’da her hafta bir konuk ağırlamaya çalıştığım (bazen de gündemdeki albümleri ve şarkıları dinlettiğim), Masaüstünden Notlar adını verdiğim radyo programımın (cumartesileri 14.00’te yayınlanıyor) konuğuydu. Yeni single’ını ve neden grup yanında solo çalışmalar yapmayı da tercih ettiğini anlattı. Konuşmamızdan öne çıkan başlıklar şöyle...

“Sürekli şarkı vermeliyiz”

- Solo kariyer ve single: “Hayalini kurduğum şey gerçekleşti. 1.5 sene önce arabada müzik dinliyor, bir yandan da radyo kanallarını karıştırıyordum. Bu şarkıyı duyunca çok beğendim, kendi sözlerimi yazıp yapmaya karar verdim (Katy Garbi’nin ‘Anemodarmena Ipsi’ isimli şarkısı). Ege ve

Yazının Devamı

Michael Jackson ve “Off The Wall”

27 Şubat 2016

1979 tarihli “Off The Wall” albümünü yeniden tanıtma fırsatı verdiği için bu albümü yeniden yayınlayanlara teşekkür etmek lazım. Çünkü belleksiz insanlarız (ve çoğunluktayız), böyle albümleri unutuyoruz

Belleği henüz oluşmakta olan genç nesiller de zaten bilmez etmez. Büyük ihtimalle Michael Jackson’ı da herhalde çok eskiden adından söz ettirmiş eksantrik bir tür medya fenomeni ya da pop star jürisi sanırlar. Onları suçlamam. Çünkü dünya starı diye ünlü tekstilci ve iş adamı Kanye West’i gören nesil her şeyi düşünebilir. Normaldir.

“Off The Wall” Michael Jackson’ın belki de en özel albümü. Evet “Thriller” ve “Bad” ile büyük oldu ama “Off The Wall” ile The Jacksons’tan bağımsızlığını ilan etti. Çocuk star döneminin bitimini belgelendirdi. Üstelik kariyerinin en şahane şarkılarını yaptı bu albümde. Benim gözümde Michael Jackson severler bile “Off The Wall”cular ve diğerleri olarak ikiye ayrılır. Çünkü bu albüm kuru kuruya bir pop star albümü de değildir. Burada katıksız müzik bulursunuz.

Benzemezliğin ilanı

Prodüktör Quincy Jones, Frank Sinatra, Dizzie Gillespie gibi isimlerle çalışmış büyük bir aranjör ve müzik adamıdır. Jackson’ın yeteneğini funk, soul, caz ve disco geleneğiyle en üst

Yazının Devamı

2000’lerin ‘barbarları’

23 Şubat 2016

Umberto Eco çoğu insana göre “Gülün Adı” adlı çok satan kitabın yazarıdır.

Tıpkı büyük hit’ler yapan şarkıcılar gibi Eco da en büyük hit’ini 14 milyon satan bu romanıyla yapmıştı. Ancak Eco romancılığından evvel bilim adamı kimliğiyle tanınmış önemli bir akademisyen, sosyolog, göstergebilimci, tarihçi, araştırmacı ve filozoftu.

En büyük merakı Ortaçağ’ı anlamak ve anlatmaktı. Bu konu herkes için ilgi çekici ve merak uyandırıcı olmayacağından Eco “Gülün Adı”nda hikâyesini bu dönemde bir manastırda geçen bir polisiye olay çerçevesine yerleştirmiştir. Bu şahane, sürükleyici, öğretici ve her satırı özenle çalışılmış önemli bir kitaptır.

Ancak Eco’nun edebiyat dışı yazılarını denemelerini okumayı, romanlarını okumaktan her zaman daha zihin açıcı bulmuşumdur. Çünkü Eco malumu çok zekice ilan eder. Gözünüzün önündekini onun sayesinde fark edersiniz.

Türkçede yer alan ve “Günlük Yaşamdan Sanata” adıyla Can Yayınları tarafından 2012’de yeniden basılan denemelerinin girişinde “Yeni Bir Ortaçağ’a Doğru” adlı bir yazı yer alır. Ben bunu 1990’larda okuduğumda siyaset bilimi öğrencisiydim ve şu satırların altını heyecanla çizmiştim:

“İyi bir Ortaçağ yapmak için ne gerekir? Her şeyden önce,

Yazının Devamı

70’lerde müzik âlemi

21 Şubat 2016

Mick Jagger ve Martin Scorsese’yi bir araya getiren “Vinyl” adlı dizi, 70’li yılların müzik sektörüne yakından bakmaya girişiyor. O halde biz de girişelim

Yetmişler çok şaşaalı, renkli, canlı bir müzikal arka plana sahip. Rock’n roll ruhunun türlü şekillerde kendini ifade edip zirve yaptığı yıllar. Sırf müzikte değil, moda, tasarım, sanat, yazın alanında da kitleselliğe ulaşılan, çoğu pop tarihçisi tarafından rock’n roll’un altın yılları olarak adlandırılan bir 10 yıldan söz ediyoruz.

Ancak aynı zamanda yozlaşmanın da başladığı yıllar 70’ler. 60’ların öncü isimlerine sorarsanız (ya da muhtelif zamanlarda basına verdikleri röportajları dikkatle incelerseniz), çoğu size rock’n roll’un 70’lerle birlikte sadece para ve ticarete dönüştüğünü söyleyecektir. Bu fikri paylaşanlara göre 1971 itibariyle artık rock falan yoktur, şov vardır. Orijinal olan her şey 60’larda yapılıp tüketilmiş, 70’ler bu mirası paraya çevirmekten, global bir endüstri oluşturmaktan başka bir işe yaramamıştır.

Biraz itiş kakış olmuş

Alternatif ve sistem karşıtı olanın ana akımı işgali ilk kez 70’lere denk geliyor. Küçük şirketlerin birer birer el değiştirmesi, ulusalararası sermayenin küçükleri bünyesinde

Yazının Devamı

“Herkes silah taşımalı!”

20 Şubat 2016

Paris’in Bataclan konser salonundaki cihatçı katliamdan kurtulanlar, geçen hafta aynı yerde, yarım kalan Eagles of Death Metal konserini tamamladılar. Grubun solistinin sözleri ise hâlâ tartışılıyor

Amerikalıların silahlarla olan ilişkisi başka hiçbir ülkeninkine benzemiyor. Filmlerde görürüz ya, her yerde bulunan silah mağazalarından ya da süpermarketlerin silah reyonlarından birine girip “Şuradan iki tüfek, bir tabanca sarar mısın?” der insanlar.
Ya da beyaz peynir alır gibi kurşun alır en yakındaki poligona gidip ateş ederler rahatlamak için.

Kültüründe ve uygarlığında silahın önemli bir yeri olan bu ülkede, demokrasi ve özgürlükleri korumak için silah kullanılması gerektiğine inanan önemli bir kitle var. Ve Cumhuriyetçilerin savunduğu silah edinme ve bulundurma özgürlüğü, ABD’nin en fazla tartışılan meselelerinden biri hâlâ.

Silah yanlısı retorik

Bugün çağdaşlık ölçülerinden biri olarak kabul edilen ve kişinin, başkaları tarafından işgal edilmemesi gereken özel alan sınırını ifade eden “kişisel alan” lafının arka planına baktığımızda da silahla karşılaşıyoruz.

Amerikalının kültüründe, tarihinde özel arazisini, evini, özel alanını silahla korumak var. “Kişisel alan” aslında si

Yazının Devamı

Durumu idare devri

16 Şubat 2016

Haberlere bakıyoruz. Anlıyoruz ki durumumuz iyi değil. Bizim için de iyi değil, onlar için de iyi değil, öbürleri için de iyi değil. Filancalar için de iyi değil, falanca kesim için de iyi değil. Bunun hepimiz farkındayız. Bu konuda anlaşalım. Durum bizim için iyiye gitmedi.

Savaş çıkabilir, Suriye’ye müdahale olabilir. Mülteci sayısı 3 milyona yaklaştı. Onlarla ne yapacağımızı bilmiyoruz. En büyük sorunumuz bugün bu.

Hayat pahalılaşıyor, gelir dağılımı daha da kötü, eğitimde sorunlar dağ gibi, betonlaşma, çevre, kültürel kamplaşma, Doğu’da iç savaş manzaraları...

Bireysel başarılar, kazanımlar, heyecanlar, aşklar, mutluluklar... Kişisel alanımızda bunların hepsi var belki. Gece olunca restoranlar, meyhaneler, kulüpler doluyor. Hafta sonu çay bahçeleri nargileciler, ada vapuru coşkulu. Arada bir iki konser, belki hoş bir sergi...

Dostlarla yemekler yeniyor, muhabbetler, ailecek ziyaretler yapılıyor. Televizyondaki ramazanlarda kalabalık aileler birbirine sevgiyle bakıyor. Hayat mikro ölçekte, güneşli bir bahçede çocukların neşeyle koşturduğu deterjan reklamı gibi.

Her tipten, yerden, şehrin içinde dışında büyük küçük, zengin fakir daireleri tıkır tıkır satılıyor. Yatırımlık daire

Yazının Devamı