Nietzsche’ye itirazım var...

14 Şubat 2016

Nietzsche “Müziksiz hayat bir hata olurdu” demişti. Peki ama bunu derken şu takside çalan “çısçıs”ı mı kastetmişti yoksa vapurdaki İzmir Marşı’nı mı?

Sesi biraz kısabilir miyiz?” dediğinizde Türkiye’de genellikle asabi bir el hareketiyle o radyo kapanır. Geriye gergin bir sessizlik kalır. Toplumsal barışımız bozulmasın diye ses etmem çoğu zaman. Bu sefer de şöyle oluyor: “Ne yani ben buna katlanmak zorunda mıyım? Bir insan nasıl bu kadar düşüncesiz olabilir? Sağduyu diye bir şey var. Yeter artık...”

“Biraz” demenin gerçekten anlamı

Her iki durumda da toplumsal barışın bozulması kaçınılmaz. Çünkü bizde basit bir rica bile illa varoluşsal bir inatlaşmaya, sınıfsal bir çatışmaya, din savaşına ya da onun gibi bir şeylere dönüşmek zorunda. Çünkü herkes çok öfkeli, alıngan ve gergin. Çünkü milletçe idare edilebilir olmamız buna bağlı herhalde ki körüklüyorlar.

Sizin hiç “merhaba”nız, “iyi günler”iniz havada kalmadı mı terk edilmiş kedi yavrusu gibi? Oysa ben biraz kısabilir miyiz dediğimde gerçekten de “biraz” kısabilir miyiz demek istemiştim. Klimayı biraz açabilir miyiz dediğimde de aslında gerçekten “biraz” demek istiyorum. Soğuktan donmak istemiyorum. Metroda biraz dizlerinizi toplar

Yazının Devamı

Müzisyenlerin başkan adayı

13 Şubat 2016

ABD’de başkanlık seçimlerinin hız kazandığı şu günlerde kendini sosyalist olarak tanımlayan Demokratik Parti adayı Bernie Sanders, müzisyenlerin ve entelektüellerin desteğini kazanan aday oldu

Obama’yı destekleyen ve seçilmesinde önemli bir rol sahibi olan entelektüel kesimin bu seçimlerde Bernie Sanders’ı desteklediğini görmemek imkansız. Karşımıza çok fazla Donald Trump haberi çıkıyor ama ABD’de seçim sonuçları geldikçe görülüyor ki seçimlerde medyatik Trump’ın değil, pek tanınmayan Bernie Sanders’ın yıldızı hızla yükseliyor.

Seçim uzun soluklu

Amerika’daki başkanlık seçimleri herkesin incelemesi, takip etmesi gereken önemli bir süreç. “Dolar ne olur abi?” perspektifinden bakmayı bir anlığına bırakırsanız göreceksiniz ki Amerika’daki başkanlık yarışı ve seçimi, uzlaşma, pazarlık ve destek arayışından ibaret iki yıla yayılan, uzun ve adayların bıçak sırtında olduğu hassas bir süreç.

Bizdeki gibi seçim bir günde yapılıp bitmiyor. Aşama aşama, eyalet eyalet yapılıyor ve kazanılıyor. Seçim uzun soluklu olduğundan, adayların bir-iki haftaya sıkışan uçuk vaat bombardımanıyla seçmenin aklını çelmeye çalışması söz konusu değil. Başarı daha uzun sürede, daha inandırıcı ve gerçekçi olmaya

Yazının Devamı

Dün gece hava gene ‘tecavüz’ yapmış

9 Şubat 2016

Bu topraklarda tecavüz bir doğa olayı. Yağmur, kar, sis, don, lodos gibi
bir şey.

“Bu sabah lodos var gene” deriz. Veya “Akşam don yapmış...”

“Dün gece gene tecavüz etmişler. ”

“Öldürmüşler mi”

“Yok, sadece dövmüşler. ”

“Aman bari... ”

Lodosta deniz otobüsü, feribot çalışmıyor. Siste vapur iptal. Karda köprü tıkanıyor.

Yazının Devamı

“Konseri beğenmedim paramı geri ver!”

7 Şubat 2016


40 liraya konser biletini aldık ya da 6.99 liraya albümünü indirdik diye o sanatçının sahibi olmuyoruz. Patronu da değiliz. O halde neden öyleymiş gibi davranıyoruz?

Beş lira verip bir bardak kahve satın aldı diye kendinde, karşısındaki garsona kötü davranma, patronluk taslama hakkını bulan müşteriler var ya... İşte onlar her yerde var. Geçenlerde İzmir’de bir mekanda bir grup konsere başlıyor. İlk şarkıda bir seyirci dışarı çıkıyor, sesi beğenmedim diyerek parasını geri istiyor. Sonra olaylar büyümüş, çirkinleşmiş, karşılıklı saygısızlığa teslim olunmuş. Hadisenin beni ilgilendiren kısmı burası değil.

Ben şu sorunun yanıtını aramaya girişiyorum bu pazar izninizle: Bir konseri beğenmediğimizde paramızı geri isteyebilir miyiz? Böyle bir hakkımız var mı?

Bu sorunun yanıtını mantığımla değil, kalbimle veriyorum: Yok. Yani bana gelip “Finlandiya’da böyle bir kanun çıktı” falan demeyin. Siz gidip istersiniz, mani olan yok, en doğal hakkınız. Ama bence bu yanlış. Hatta bu bir tür davranış bozukluğu bence.

Kapitalizmin sonuçları

Maç kötüydü, gol olmadı diye paranı geri istiyor musun? O halde neden sanatçıya bunu yapma hakkını kendinde buluyorsun?

Yazının Devamı

Ve... Apple müzik Türkiye’de!

6 Şubat 2016

Haziranda 110 ülkede hizmet vermeye başlayan müzik dinleme servisi Apple Music, perşembe akşamı 21.00 itibariyle Türkiye’den de kullanıma açıldı. Neden gecikildi? Müzikseveri neler bekliyor? Yetkili ağızdan öğrendim

Elbette Apple Music hakkında gerçekçi ve doyurucu bir yorum yapmak için önce bir süre kullanmak, tanışmak gerekiyor. Karşılıklı bir çay içmek, vapurda, metroda yanımıza oturtmak, bir Beyoğlu’na çıkıp sabahlamak, ne bileyim, ocakbaşına rakıya götürmek, sabah olunca “İki simit al gel de kahvaltı edelim Apple’cığım” falan demek lazım en azından ki performansını, muhabbetini görelim. Önerdiği listeleri, müzikleri değerlendirme şansımız olsun.

Apple Music zaten bunları düşünmüş olmalı ki üç aylık ücretsiz bir deneme süresi veriyor. Halkımızda çok yaygın olan, “yabancı bir ülkeden Apple hesabı”m olmadığından, önceden girip bunları sizin için yapabilmiş değilim. Ben de Apple Music’in yabancısıyım. Muhtemelen üç ayı beklemeden, bir-iki hafta içinde bu meseleyle ilgili doyurucu yorumlarla karşınızda olacağım.

Her ne kadar kullanımda sizin gibi işin başında olsam da, konuyla ilgili ilk ağızdan bilgi edinme konusunda fena sayılmam. Geçen hafta iTunes International Başkan

Yazının Devamı

Hepimiz evlerimize kapanırken

2 Şubat 2016

Son hatırladığım şey, Nilüfer Göle güzel güzel teoriliyordu. Her şey kitaba uygun seyrediyor gibiydi. Dindarlıkla sermaye arasındaki ilişki modernleşme sürecinde masaya yatırılıyor, Weber’den alıntılarla güzel güzel geçinilip gidiliyordu.

Protestanlar toplumu böyle böyle modernleştirmişti, İslam burjuvası da böyle böyle oluşacaktı.

Başörtüsü bir siyasal simgeydi ama aynı zamanda özgürlük demekti.

Kadının kamuda görünür olması, evden çıkması bu şekilde mümkün olacak, kadın kamusal yaşama katılınca İslam toplumunun modernleşmesi, özgürleşmesi, toplumsal hareket kabiliyeti, toplum içi mobiliteler, dinamizmler oluşabilecekti.

Kadınlar kapandıkça toplumca açılacaktık, modernleşecektik ya hani biz?

Bugün bir “açılma”dan ziyade “kapanma/kamplaşma”dan söz edebiliriz.

Hayat, artık evlerde gizli kapaklı yaşanan bir mahremiyete (özel alan/privacy anlamında kullanıyorum) indirgenmiş durumda.

Kamusal alan, yani sokak, giderek resmi ideolojiden, siyaseten doğruculuktan ibaret bir laf ve tavır kalabalığı görünümünde.

Yazının Devamı

Gidenlere sosyal medyasız veda

31 Ocak 2016

Hayata veda eden her müzisyenin, oyuncunun ardından “Şunu yaptı, bunu yaptı” diye yazıp çizdik, linkler paylaştık, mühim laflarını Facebook’a koyduk, hashtag yazdık. Ben onlara başka türlü veda etmek istiyorum

Şarkıcı Black’in hayatını kaybettiğine ilişkin haberi görmemle, “Artık bu yazıyı yazmalıyım” dedim. Herkeste bir “İnanmıyorum, o da mı!” tepkisi var. O kadar çok şarkıcı, müzisyen, oyuncu gitti ki son bir yılda, haklılar.

Her yitip giden sanatçı, şarkıcı, müzisyen, oyuncu, edebiyatçının arkasından onların eserlerini hatırladıkça hayatımız da gözümüzün önünde canlanıyor. Bana kalırsa bu tip insanların kaybıyla ister istemez bir çeşit zaman tüneline giriyoruz. Bilinçaltımızın kuytu bir köşesindeki tozlu bir rafın diplerine tıkışırdığımız anılarımız bir anda gün yüzüne çıkıyor. Her gidenin ardından “Şunu yaptı, bunu yaptı” diye yazıp çizdik hepimiz, linkler paylaştık, mühim laflarını bulup Facebook’a koyduk. Ben bu defa zat-ı muhteremlere kendi içimde bir yolculuğa çıkarak veda etmeye karar verdim. Siz de kendinizce benzerini yaparsınız belki.

-Lemmy(1945- 2015): Yazlıkta üst katta bir öğleden sonra mahmurluğu. 1985 yazı muhtemelen. Yatağın üzerinde bir sürü kaset,

Yazının Devamı

Hayko Cepkin’i büyüten şarkılar

30 Ocak 2016

Hayko Cepkin’in İbrahim Tatlıses, Zeki Müren, Bülent Ersoy, Cem Karaca gibi sanatçıların şarkılarını yorumladığı cover albümü “Beni Büyüten Şarkılar Vol.1” bugün dijital ortamlarda piyasaya çıkıyor...

Hayko Cepkin, Radyo Kanyon’da bu hafta başladığım “Masaüstünden Notlar” adlı radyo programımın ilk konuğu oldu. Hem sohbet ettik hem yeni cover albümünü dinledik. Röportajımızı programda yapmış olduk, benim için de ilginç bir deneyim oldu.

-Hayko diyor ki “Albümün ikincisi kesinlikle gelecek, çünkü aslında 30-35 şarkı üzerine çalıştık. Ama aralarından
bir seçki yapmamız gerekti. Ben farklı dönemleri temsil eden şarkılardan bir albüm yapmak istedim ve bu dokuz şarkıyı bir araya getirdim.”

“Geri dönüş albümü”

-Hayko Cepkin’i büyüten şarkıları dinlerken elbette nasıl bir evde büyüğünü sormadan olmazdı. Bakın neler anlattı: “Kalabalık bir ev. Dede, babanne, büyük hala, ablam, ebeveynler toplam yedi kişi. Şimdi o günleri düşündüğümde daha iyi anlıyorum aslında o zamanlar evde neler olduğunu. Dedem İstanbul beyefendisi şeklinde takım elbisesi, paltosu öyle dolaşırdı. Akordiyonuyla çigan ve vals çalardı. Türk sanat müziğiyle de ilgilenirdi. Anne tarafım Yozgatlı. Onlar daha

Yazının Devamı