Paris’in Bataclan konser salonundaki cihatçı katliamdan kurtulanlar, geçen hafta aynı yerde, yarım kalan Eagles of Death Metal konserini tamamladılar. Grubun solistinin sözleri ise hâlâ tartışılıyor
Amerikalıların silahlarla olan ilişkisi başka hiçbir ülkeninkine benzemiyor. Filmlerde görürüz ya, her yerde bulunan silah mağazalarından ya da süpermarketlerin silah reyonlarından birine girip “Şuradan iki tüfek, bir tabanca sarar mısın?” der insanlar.
Ya da beyaz peynir alır gibi kurşun alır en yakındaki poligona gidip ateş ederler rahatlamak için.
Kültüründe ve uygarlığında silahın önemli bir yeri olan bu ülkede, demokrasi ve özgürlükleri korumak için silah kullanılması gerektiğine inanan önemli bir kitle var. Ve Cumhuriyetçilerin savunduğu silah edinme ve bulundurma özgürlüğü, ABD’nin en fazla tartışılan meselelerinden biri hâlâ.
Silah yanlısı retorik
Bugün çağdaşlık ölçülerinden biri olarak kabul edilen ve kişinin, başkaları tarafından işgal edilmemesi gereken özel alan sınırını ifade eden “kişisel alan” lafının arka planına baktığımızda da silahla karşılaşıyoruz.
Amerikalının kültüründe, tarihinde özel arazisini, evini, özel alanını silahla korumak var. “Kişisel alan” aslında silahla korunmuş bir sınır. İnsanlar belki de zamanında bu yoldan geçtikleri ve toplumsal belleklerinde bunu canlı tuttukları için bugün bu kavrama önem veriyor ve bu kurala uymayı önemsiyorlar.
Yani ABD’de biri size metroda, otobüste fazla yakın durunca “Çok afedersiniz” dediğinde aslında özel arazinize girmiş gibi hissediyor ve silahla korunması meşru bir özgürlüğü ihlal ettiğini hatırlıyor.
Bu fikirden türeyen silah yanlısı retorik, çok garip yerlerde karşımıza çıkıyor. Mesela cihatçıların geçen kasım ayında silahsız insanları rastgele vurarak öldürdüğü Bataclan konser salonunda yarım kalan konserini tamamlayan Eagles of Death Metal solisti, Cumhuriyetçi olduğunu ve kişisel silahlanmayı desteklediğini saklamayan Jesse Hughes’un ağzından dile geliyor bu fikir.
90 kişinin öldürüldüğü salonda kendisi de silahla zorbalığa maruz kalan Jesse Hughes, Fransa’da kişisel silah kullanımına getirilen sınırlamaların teröristleri cesaretlendirdiğini söyledi Fransız iTele kanalına:
“Silah kontrolünüz Bataclan’da vurulup ölen tek bir kişiyi bile silahlardan koruyabildi mi? Sadece içeri girip ateş eden cesur görevliler sayesinde onlardan kurtulabildik. Biliyorum insanlar benimle aynı fikirde değiller. Ama herkes silah bırakana kadar herkes silahlanmalı. Benim düşüncem bu. O gece etrafımızda insanlar öldü ama silahlarımız olsa bugün yaşıyor olabilirlerdi.”
“Tedbirli bir kovboy”
Seçimlerde Donald Trump’ı desteklediğini açıklayan Eagles of Death Metal solisti Jesse Hughes aynı zamanda Agence France-Presse’e yaptığı açıklamada da artık silahsız hiçbir yere gitmediğini, bunun çok saçma olduğunu, kendisinin paranoyak olmadığını, sadece tedbirli bir kovboy olduğunu söylemiş.
Bataclan’da o gece herkeste silah olsaydı daha mı az insan ölürdü yoksa daha mı çok bilemiyorum. Sadece herkesin belinde bir tabanca taşıdığı yerde illa normalden fazla silah patlar diyorum. Bunu anlamak için bilge olmaya gerek yok.
Kesin olan şu ki şehirler global terör eylemlerine sahne olan güvensiz yerler olmaya doğru ilerledikçe, bu iki ekol birbiriyle savaşıp duracak.
NW-ZX2 adındaki bu model kaliteli müzik dinletme üzerine tasarlanmış. Hi-res sound özelliği etkileyici. Müziği sıkıştırılmış dosyalardan dinlediğimiz bir devirde iyi bir pikap ve ses sistemi gibi ses veren portatif bir alternatif gibi düşünebilirsiniz. Cihazın boyutları, ergonomisi, ağırlığı ve mat dokusu şık. DSD, WAV, AIFF, FLAC gibi yüklü ama kaliteli ses dosyalarını destekliyor. 128 GB standart alan yetmediğinde mikro sd kartla hafızayı yükseltiyorsunuz. Bluetooth, wireless ve NFC özellikleri var.
Yumuşak karnı işletim sistemi Android 4.2’nin yavaşlığı. Müzik stream ettiğinizde şarj normal kullanıma oranla çok hızlı eriyor. Dokunmatik ekranın da akıllı telefonlardaki gibi anında tepki vermesini beklemeyin. Ancak bu, kaliteli ses vermesi için üretilmiş bir keyif objesi. Bahsettiğim eksiler müzik kalitesini etkilemiyor.
Ben Spotify hesabımı da yükledim ve duyduğum sesten memnun kaldım. İyi bir kulaklıkla çok iyi sonuç alınabiliyor. (Kulaklığım da Sony idi. Bu cihazla önerilen MDR-1A BT modelini kullandım.)
Sonuç: Kaliteli dosyaları bulup yüklemeye üşenmeyecek kadar sese önem verenler “ciddi” düşünsün.
al-büm
MASA ÜSTÜNDEN NOTLAR
IS THE IS ARE - DIIV
Albümün adını okuyunca bana da sinir bastı sizin gibi. Bu boyutta bir söz oyununu en son lisede falan görmüş olmalıyım. “Is the Is Are?” Aman ne ilginç... “Felsefi derinliğiniz bundan mı ibaret ey Williamsburg sakinleri” dedikten sonra müziğe gelelim. DIIV muhtemelen çocukken çok fazla The Cure dinlemiş ve sevmiş bir grup müzisyenden ibaret. Zach Smith’in liderliğini yaptığı ekip new age/indie shoegaze havalarını, bol chorus ve flanger basılmış gitar arpejlerini, ham (“et gibi” der basçılar) bas sound’unu ve up beat davulları pek seviyor. The Cure’un gotik ruhunun yerine post hippi/indie bir ruh yerleştirilmiş. Bu bakımdan müziklerine çok orijinal diyemem. O halde The Cure’a haksızlık etmiş olurum. Ama kendilerine göre bir tarzları olduğunu ve albümlerinde bütünlük ve estetik dil bakımından açık bulunmadığını söyleyebilirim. Müzikal mantık tıkır tıkır işliyor.