Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Son hatırladığım şey, Nilüfer Göle güzel güzel teoriliyordu. Her şey kitaba uygun seyrediyor gibiydi. Dindarlıkla sermaye arasındaki ilişki modernleşme sürecinde masaya yatırılıyor, Weber’den alıntılarla güzel güzel geçinilip gidiliyordu.

Protestanlar toplumu böyle böyle modernleştirmişti, İslam burjuvası da böyle böyle oluşacaktı.

Başörtüsü bir siyasal simgeydi ama aynı zamanda özgürlük demekti.

Kadının kamuda görünür olması, evden çıkması bu şekilde mümkün olacak, kadın kamusal yaşama katılınca İslam toplumunun modernleşmesi, özgürleşmesi, toplumsal hareket kabiliyeti, toplum içi mobiliteler, dinamizmler oluşabilecekti.

Haberin Devamı

Kadınlar kapandıkça toplumca açılacaktık, modernleşecektik ya hani biz?

Bugün bir “açılma”dan ziyade “kapanma/kamplaşma”dan söz edebiliriz.

Hayat, artık evlerde gizli kapaklı yaşanan bir mahremiyete (özel alan/privacy anlamında kullanıyorum) indirgenmiş durumda.

Kamusal alan, yani sokak, giderek resmi ideolojiden, siyaseten doğruculuktan ibaret bir laf ve tavır kalabalığı görünümünde.

Her toplumsal kesimin içinde “Ne yani, Sen şöyle değil misin? Ne yani, sen böyle düşünmüyor musun?”lar her gün bir tık daha artıyor.

Tarif edilen saflarda yer tutmak dışında bir pozisyon, tarif edilen gündemin dışında bir gündem kabul görmüyor.

Eleştirel bakış ve söz, karşı tarafı hep aynı laflarla bombalamaktan ibaret.
Ciddiye alınabilir eleştiri yok denecek kadar az.

İnsanlar birbiriyle gerçekten ilişki kurmuyor, birbirini dinlemiyor. Onun yerine herkes sanki her gün birbirine birtakım siyaseten doğruculuk bildirileri okuyor.

Sonra kabuklarına çekiliyor, kapalı dünyalarında kendi özel hayatlarında, panik odalarında
var olmaya çalışıyorlar.

Teoriye göre örtünerek modernleşecektik. Oysa örtünerek sadece örtünmüş olduk.

Sokağa çıkması için erkek tarafından örtünmesi uygun bulunan kadınlar gibi biz de evde başımız açık, sokakta başımız örtülüyüz.

Evdeki halimizle sokakta dolaşmamız kabul edilmiyor. Üstelik kabul edilmemekle de kalmıyor, her şeyi her yerde söylemenin ciddi sonuçları oluyor.

Haberin Devamı

Bu yüzden özel ve kamusal kimlik arasındaki fark giderek büyüyor.

Kendimizi tek güvenli hissettiğimiz yer olan evlerimize tıkıldık, içimize kapandık, gettolaştık.

Şimdi bir sürü soru sorulabilir. Dünya mı bizi bu hale getirdi, yoksa kendimiz edip kendimiz mi bulduk? “Zeitgeist” gibisinden afili kavramlarla mı açıklamalıyız, yoksa hiç allayıp pullamaya gerek olmayan net bir geriye gidişten mi söz etmeliyiz?

Bu soruların yanıtlarını bilmiyorum. Zaten teknik olarak bu tip büyük soruların pek azının yanıtını biliyorum. Sizi de boşuna kem küm etmekten, kıvranmaktan kurtarayım. Çünkü sizde de bir yanıt yok değerli okurlar. Büyük bir çoğunluğunuzun bu sorulara yanıt vermekte en az benim kadar çaresiz olduğunun farkındayım.

Şu hayatı bir taksici netliğiyle göremedik gitti, itiraf edelim...