Onur Yaser Can’ı ve annesini ne öldürdü?

9 Mart 2014

İşkence gören ve intihar eden Onur Yaser ve ardından onun acısına dayanamayarak hayatına son veren annesi. Bu dram neden yaşandı?

Gözaltında çırılçıplak soyuldum. Duvara yaslanmamı söylediler... Bir süre çömeltilerek bekletildim. Bu süreçte ağlayan, polislere yalvaran bir kişinin sesi dinletildi, tokatlandım, sözlü olarak aşağılandım. Polislerden biri beni telefonla emniyete çağırdı ve önceki ifademden farklı bir ifade imzalattılar. Muhbirlik yapmam söylendi.”
Onur Yaser Can esrar satın aldığı gerekçesiyle, Harbiye’de 2 Haziran 2010’da, İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü ekiplerince gözaltına alındı.
Savcının gözaltı kararı olmamasına, gözaltına alınmayan şahısların nezarete dahi konulması yasalara aykırı olmasına karşın; Onur Yaser Can nezarete alınarak çırılçıplak soyuldu, işkence ve cinsel istismara maruz bırakıldı.
Kendisine zorla bir ifade imzalatıldı. Ertesi gün tutanaklardaki bir tarih hatasının düzeltilmesi bahanesiyle tekrar karakola çağrıldı. Yine eziyet, yine işkence. Karanlık bir odaya alındı, tehdit edildi, yeniden bir ifade imzalatıldı. Yetmedi. Onur Yaser’i, üçüncü kez ifade vermesi için narkotik şubeye çağırdılar. Korktu, gitmedi. Ne yapacağını

Yazının Devamı

Uzay yolları taşlı

8 Mart 2014

İki eski Çilekeş elemanı yanlarına eski Kreş’in davulcusunu alıp sıra dışı bir “trio” oluşturdu, “Uzay Yolları Taşlı” isminde bir albüm yaptı. Bubituzak adlı bu trio ile tanışın

Ali Güçlü Şimşek “Uzaya gitmeye karar verdik. Kim önce o kadar para bulursa diğerlerini de götürecek” dedi kısaca ve şarkıya girdi. Albümün adını taşıyan şarkı “Uzay Yolları Taşlı”. Muhtelif tarzlara odaklanan 11 şarkı var. Sağlam bir garaj müziği, bazen funk, bazen reggae ve ska’ya selam çakan bir gitar sound’u.
Trio genellikle çok iyi müzisyenlerin altından kalkabileceği bir format.
Çok iyi değilsen trio olamazsın (kötü trio olmaz ama bir sürü kötü kuartet vardır).
Eski Çilekeş gitaristi Ali Güçlü Şimşek gitar yanında solist de olmuş. Ses rengini Çilekeş’teyken çok beğendiğim Görkem Karabudak basta ve geri vokalde. Ama önünde derme çatma eski usul bir klavye var. Bir eliyle akorları basıp melodileri yapıyor, diğer eli basın perdeleri arasında gidip geliyor. Tek elle bas, aynı anda diğeriyle klavye çalmak sağlam parmak, doğru koordinasyon ve iyi bir efekt ayarı demek. Sorun yok.

Sahnede çok iyiler

Yazının Devamı

HALK KULİSİNDEN NOTLAR...

4 Mart 2014

Efendim her gün Ankara’dan kulisleri aktarıyor yazarlarımız, muhabirlerimiz.
Ben de halkın kulislerini aktarmaya çalışayım. İnsanlar dost meclislerinde, aile toplantılarında, yemeklerde, otobüste, vapurda, işyerlerindeki öğle yemeklerinde ne konuşuyor ne düşünüyor, duyduklarım şunlar (fikirler anonim, özet cümleler benimdir):
* Aslında Türkiye’nin en temel sorunu seçim sistemi. Yüzde 10 seçim barajı olan yerde milli irade olmaz, çoğunluk diktası olur bu. Baraj inmeli ama nerde? Ne AKP’nin ne de diğer partilerin barajı indirmeye falan niyeti yok aslında hepsi hallerinden memnunlar. Kim iktidara gelse üzerine oturacak.
* HSYK, internet, MİT derken (öncesindeki alkol yasaklarını falan da unutmayalım) toplumu dört bir yandan baskı altına alan yasalar çıkarıldı. İyi de yarın iktidara CHP geldiğinde bu yasaların getirdiği kısıtlamaları, antidemokratik uygulamaları yeniden düzenleyecek yasalar çıkarılacak mı? Özellikle CHP bu konuda çok somut taahhütler vermeli.
* En tutarlı muhalefeti BDP ve HDP yapıyor ama zamanlama şanssız. Şu anda belki de şehirlerde oylarını artırabileceklerken mevcut durumda insanlar oyları bölmeye cesaret edemez.
* Kandırıldık. Yıllarca kandırıldık,

Yazının Devamı

Bir belgeselden notlar

2 Mart 2014

Geçen hafta izledim. Notlar almadan edemedim. Dahası paylaşmadan edemiyorum. Bu pazar “Meydan” belgeselini izleyin bence

elgesel filmin adı “Meydan / The Square”. Yönetmeni Jehane Noujaim. Konu Tahrir Meydanı ve Mısır’da son iki yıldır yaşananlar.
İlk dikkatimi çeken şu. Meydanda toplanılıyor, devrim başlıyor, neticede Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek görevi bırakmak zorunda kalıyor. İnsanlar sevinçlerinden ağlıyor, Müslümanı, seküleri birbirine sarılıyor. Büyük bir umut doğuyor. Ardından ordu meydana geliyor, “Tamam bize bırakın artık, Mübarek gitti” diyor. Meydan dağılmayınca askerler gelip çadırları yakmaya, insanları dövmeye itip kakmaya başlıyor. Aralarında sivil giyimli eli sopalı insanlar var. Evet “eli sopalılar”.
Medya devrime karşı argümanlar geliştirerek halkı devrimcilere karşı tavır almaya zorluyor. Meydana toplanan her kesimden özgürlükçü ve pasif direnişçi halk sayesinde Mübarek gidiyor, halk seviniyor. Ancak halk çabuk unutuyor. “Bunlar da kim, bir sürü serseri” algısı ortalıkta dolaşmaya başlıyor.
Mübarek’in ardından görevde olan ordu bu anlamda medyayı besliyor. Onlar “Deri giymiş çıplak adamlar başörtülü bacımızın üzerine idrarlarını yaptı” ya da “Camide

Yazının Devamı

“İhtiyaçtan” çalınan şarkılar

1 Mart 2014

DJ’lere sordum: Kabini terk edip iki dakikalığına bir yere gitmek gerektiğinde hangi şarkıyı çalıyorsunuz?

Geçenlerde DJ’lik yapan bir arkadaşımı dinlemeye gittim. Kendisi CD değiştirmekten selam bile veremedi. E normal. Bir süre sonra “Bir dakika bir şey koyup geliyorum” dedi. İşte konu oradan açıldı. Arkadaş, DJ’ler de insan, arada bir yere gitmek, iki dakika ayrılmak isterler, canları çeker, kabin bazen dar gelir...
Ben kısaca ihtiyaç molası diyorum.
Siz onu anladınız. Tuvalet bir ihtiyaç olabilir, neticede DJ de insan. Bir sigara molası, uzun zamandır görmediğin biriyle iki dakika sohbet molası. Efendime söyleyeyim kabin önüne inip dans edenlerle şekil yapma molası...
DJ’ler bazen mola almak ister. Ve işte bu mola esnasında çalacakları bazı şarkıları da bir yerlere sotalarar.
Öyle bir şarkı olacak ki yokluğunuz hissedilmeyecek, havayı bozmayacak, tarzınıza uygun olacak ve en önemlisi siz moladan dönene kadar devam edecek kadar uzun olacak.
Ara sıra bir yerlerde eşe dosta müzik çalan biri olarak benim favori mola şarkım Hot Chip’in “Flutes”u mesela. Giriş, gelişme ve sonuç kısımlarına bayılıyorum ve uzunluk da şahane. Bakalım dev jüri ne diyor bu konuda?

Yazının Devamı

R&B çağı başlıyor

27 Şubat 2014

Craig David’i dünya “7 Days” şarkısıyla tanımıştı. Ardından “Walking Away”, “Fill Me In” ve diğerleri geldi. İngiliz R&B müziğinin 2000’lerdeki en meşhur isimlerinden biri kendisi. Şimdi Miami’de yaşıyor, yeni albümünü hazırlıyor ve yarın akşam İstanbul Blue Night festivaline katılmak için İstanbul’a geliyor. Roxy’de bir performans sergileyecek Craig David. Fırsatını bulmuşken bir iki soru sormayı ihmal etmedim...

Guardian’a yakın zamanda verdiğiniz bir röportajda “Hayatımın ilk 16 yılı otoparka bakan bir toplu konutta geçti” diyorsunuz? Nasıldı o yıllar?
Ben işçi sınıfı çocuğuyum. Annemle birlikte yaşıyorum. İlk albümüm baştan sona evde yazdım. Mutlu bir çocuktum. Karışık kasetler hazırlayıp satarak para kazanıyordum. Bir yandan da kendi şarkılarımı hazırlıyordum. Sağlam bir plak koleksiyonum oluşmuştu, DJ’lik yapıyordum ve sağda solda partiler falan organize etmeye başlamıştım. Müzik tutkum ve içinde bulunduğum çevreyi daha iyisiyle değiştirme kararlılığım çok güçlüydü. Bu bana çok şey öğretmiştir. Kafanız doğru yerdeyse hayatta yapamayacağınız şey yoktur.

‘Kafamdaki melodi’

Aynı röportajda Miami’ye taşımanızla ilgili “Ben burada ruhsal ve fiziksel olarak

Yazının Devamı

Vaatler neden hep beton üzerine?

25 Şubat 2014

İnşaat ve arazi dışında bir değer üretemiyoruz da ondan. Yüksek teknoloji yok, bilgi ve uzmanlık yok. Bunlardan bir gelirimiz yok. Bu alanlara doğru hamle edecek bir eğitim sistemimiz yok, kültürümüz ve vizyonumuz da eksik.
Bu konulardaki yatırımlar uzun vadede geri dönüyor, sabır lazım. Oysa seçimlerde hep kısa süreli vaat lazım ki oylar gelsin.
Onun için de yerel seçimlerde bütün vaatler betonla ilgili.
Ya ne olmalıydı?
Dünyadan bir iki örnekle yanıt vermeye çalışayım.
l Lizbon’un yükselen mahallesi Mouraria’da galeriler, kitapçılar, tasarım ofisleri, mimarlık büroları, şehir çiftçiliği gibi alanlarda küçük işletmeler türemiş. Bu eski Lizbon mahallesi şu ara yeni sakinleriyle canlanıyormuş. Belediye bu bölgede girişimcileri destekliyormuş.
l Meksika’nın Monterrey şehrindeki eski bir endüstri ve teknoloji mahallesi olan San Pedro bugün tasarım atölyeleri, kitapçılar, kültür merkezleri, restoran ve kafelerle zenginleşmiş. Ekosistem, biyolojik tarım ile ilgili küçük işletmeler buralara ofis açmaya başlamış. Bu girişimler belediyece destekleniyormuş.

Yazının Devamı

Bir müzik yazarından meraklısına tavsiyeler

23 Şubat 2014

Rock yıldızlarıyla arkadaş olma. Müzik gazetecisiysen bil ki asla iyi para kazanamayacaksın. Ama plak şirketlerinden bir sürü bedava albüm gelecek

Sana içki ısmarlayacaklar. Kızlarla tanışacaksın. Seni yanlarına alıp seyahatlere çıkaracaklar, para ödetmeyecekler, sana
bir sürü ikramda bulunacaklar... Biliyorum kulağa şahane geliyor. Ama onlar senin arkadaşın değil. Onlar kendileri ve müzikal dehaları hakkında destansı hikayeler yazmanı isteyen tipler. Sen bunu yaparsan onlar rock’n roll’u mahvedecekler, rock’n roll hakkında sevdiğimiz her şeyi
yok edecekler.
Bu kafası iyi tüccarların seni ele geçirmesine, yazılarını baştan yazmasına izin verme.
İyi müzik -sadece rock değil- seni seçer. Arabanda yaşar veya yalnız başına müzik dinlerken kulaklığından duyarsın onu...
Artık her şey ‘cool endüstrisi’ oldu. Sana kendini “cool” hissettirirler... Cool değilsin. Biz cool değiliz. Mesela kadınlar bizim için her zaman problem olacak. Yeryüzündeki muhteşem sanat eserlerinin büyük kısmının temelinde aynı problem vardır. İyi görünümlü tiplerin cesareti yoktur. Sanatları asla kalıcı olmaz. Onlar kızları alırlar ama biz daha akıllıyız.

Yazının Devamı