2013’ün ilk dokuz ayında cennet vatanda 842 kadın öldürüldü.
Son 10 yılda 5 bin 726 kadın eşi, babası, amcası tarafından katledildi.
Son 10 yılda 100 bin kadın cinsel saldırıya maruz kaldı, her yıl yaklaşık 10 bini aşkın kadın tecavüze uğradı. Günde 27 tecavüz.
Kadın Cinayetlerini Önleyeceğiz Platformu’nun raporuna göre çocuk gelin ve kadın öldürmede en popüler ay nisanmış 2013’te.
27 kadının öldürüldüğü nisan ayını, 26 cinayetle ağustos ayı takip ediyor. Daha sezon açılmadı yani, ocaktayız.
Platformun oluşturduğu istatistiklere göre; kadınların en önemli öldürülme nedeni yüzde 23,1’lik oranla ayrılık ya da boşanma.
İkinci maddeye dikkat. Öldürülme nedenlerinde ikinci sırada yüzde 20’lik oranla “kadının hayatına dair bir karar vermek istemesi” yer alıyor.
Şu anda vatandaşın kendini gönlünce ifade edebildiği neredeyse tek mecra internet ve sosyal medya. 5651 sayılı yasa için önerilen “genişletme” bu imkanı da elimizden almayı amaçlıyor
Twitter toplumların baş belası” saptamasının ardından düğmeye basıldı. Bu cümle emir kabul edildi. “İnterneti nasıl zapturapt altına alırız”ın yolları arandı. Ve sanırım bulundu:
“Her şeyi bakana bağlayalım, bakan da zaten başbakana bağlı olduğundan tek cümleyle her şey yasaklanabilsin, site kapattırmak, yayın engellemek için mahkemelerle falan uğraşmayalım.”
2007 tarihli 5651 sayılı internet yasasına önerilen genişletme daha önce de gündemde miydi? Hayır. Şu an Meclis’e gelen torba yasada böyle bir madde yoktu. En azından Haziran 2013’te yoktu. Şimdi bir anda var. “Zamanlama manidar” dedikleri şey...
Önerenler AKP milletvekileri. “Kefenlerimizle ölümüne Başbakan’ın arkasındayız” diyenler var içlerinde. İnterneti kendi siyasi iradelerine bağlamak ve mutlak şekilde kontrol etmek için önerdikleri teklifi torba yasaya çaktırmadan bırakıyorlar. Ne görüş almak, ne tartışmaya açmak, ne karşı tarafı dinlemek ne de bir uzmana sormak... Bunlar yok. Yangından mal kaçırır gibi bir telaşla yapılıyor
Türkiye’de şahane müzikler, müzisyenler, şarkıcılar var ama bu sistemle ve bu yapılanmayla hepsinin önü kapalı
* Meslek kuruluşlarının bitmek tükenmek bilmeyen kavgaları: Yöneticilerinin kendi pozisyonları için mücadele verdiği kuruluşların müziğe bir katkısı yok. Kimsenin herhangi bir meseleyi çözmeye niyeti yok. Her şey yokuşa sürülüyor. İsmi “birlik” ama herkes birbiriyle davalı.
* Yapımcı firmaların kolaycılığı: Her çıkan sanatçı “şahane”, “mükemmel” diye gazlanıyor. Al bunu dinle deniyor millete. Sonuçlar ortada. Dinlese dinler millet. Kimsenin bir şey dinlediği yok. Varsa yoksa eskiler, en yenisi 20 yıllık isimler. Yıllardır bir-iki isim dışında yeni sanatçı çıkmıyor, yeni bir tür/ekol yükselmiyor, “klasik” olacak yeni eserler, isimler yok. 70’lerin klasik Türk pop ve rock müziğinin düzeyine gelmeyi bırakın, 90’ların pop dünyasındaki çeşitlilik ve kalite dahi yok bugün.
Ortalık tribute albümden geçilmiyor. Rahmetli Müslüm Gürses’in ardından aynı anda çıkacak tribute albümler didişmesi başladı hatta ikinci sezona bile girildi. Cepten ye ye nereye kadar. Birileri 40 yıllık Orhan Gencebay şarkılarını yorumlayacak, Aysel Gürel’in sözlerini yazdığı şarkılar okunacak,
Bizim memleket olarak ürettiğimiz, uluslararası alanda isim yapmış bir ürünümüz var mı? Hangi alanda başarılıyız?
Otomobil, uçak, gemi mi satıyoruz dünyaya?
Bilgisayar mı satıyoruz? Yoksa yazılım mı?
Müthiş cep telefonu markalarımız mı var?
Ne bileyim, tıp konusunda mesela dünyaca tanınmış merkezlerimiz mi var?
Eğitimde mi iyiyiz, üniversitelerimiz beyin göçü mü alıyor?
Kimyada mı iyiyiz? İlaç, endüstriyel bileşenler, bu tip şeyler?
Biliyorum artık onlarca program, yazılım, radyo, müzik platformu var ve hepsi her dakika yeni bir şeyler öneriyor. Şunu seversin, buna bayılırsın. Elbette hiçbiri bilimsel değil bu önerilerin.Siz yine de kulak verin
* Pitchfork’a bakın (pitchfork.com). Hipster âleminin bir numaralı müzik portalı. Bir şeyi çok fazla beğeniyorlarsa ya da çok fazla yeriyorlarsa ondan uzak durun ya da onunla aranıza mesafe koyun. Ortadan takılın. Bir yerde duyup beğendiğiniz bir albümle ilgili ikinci bir fikir edinmek istediğinizde Pitchfork daha fazla işe yarar. Size hayatınızın grubunu keşfetme imkanı tanımaz ama hip ortamlarda muhabbet başlatmak için uygun “etiket”lere sahip olmanızı sağlar (eğer derdiniz buysa). Deha ile saçmalık arasındaki ince çizgi Pitchfork’ta hayli belirgindir.
* NME’yi inceleyin (nme.com). NME’nin var oluş nedeni yeni çıkan bir şeyleri eskilerin önüne koymak ve yeniden kahraman yaratmaktır. Takdir edersiniz ki 365 günün 365’inde de kahraman çıkmaz.
Her yıl bir ya da iki isim en fazla, o da verimli bir yılsa. Yani NME size doğru ismi senede bir-iki kez önerebilir, karşılığındaysa bir sürü vasat punk ve indie şarkı dinlemek zorunda bırakarak ayarlarınızı bozabilir.
Raporlara ve rakamlara bakılırsa dijital müzik global gelirleri bir önceki yıla göre yüzde 9, yasal platformlara üyelik yüzde 44 oranında arttı. Demek korsanı bitirmenin yolu insanlara makul bir seçenek sunmakmış
Korsan CD ve VCD’leri silindirle ezerek korsanı bitireceğini düşünenler vardı.
Çok değil birkaç yıl önce korsan CD ve VCD’leri silindirle ezerek mesaj vermeye çalışanlar, korsanı bu şekilde bitireceğini düşünenler vardı Türkiye’de. Müyap internet sitelerini kapattırıyor, dünyada ise ev kadınları, dedeler, babaanneler korsan müzik bulundurmaktan hapse atılıyor, haklarında davalar açılıyordu.
Albüm satılmıyor, satışlar düştü diye sızlanmak “internet şoku”nu atlatamayan müzik endüstrisinde geliştirilen en yaygın “strateji”ydi.
Yani stratejisizlik.
Firmalar, kuruluşlar ahlandı, vahlandı, korsan bizi çökertti diye dünyayı birbirine kattı, bilgisayar başındaki küçük çocukları evlerinden toplayıp hapse bile attırdı ama görünen o ki bir geçiş döneminden ibaretmiş her şey. Müzik endüstrisi küçülmeyi bıraktı artık, her yıl büyüyor. Dijital müzik ekonomisi ise katlanarak gelişiyor. Dünyadaki müzik yapımcılarını en yaygın biçimde temsil eden Uluslararası Fonogram
“Abi ülke üzerinde çok büyük oyunlar oynanıyor” diyor taksici.
“Devleti ele geçirmiş bir çete var, bunlarla mücadele ediyor adam” diyor piyangocu, ganyan bayii önünde bir gözü televizyondaki koşuda...
“Adama çok eziyet ettiler” diyor çiçekçi, papatya demetini bağlarken.
“Bunlar hep dış güçlerin oyunu, başarılı olmamızı çekemediler” diyor berber makasını iki şaklatıp...
“Başbakan giderse Bosna’da, Filistin’de ezanlar susar” diyor jöleli devlet televizyonunda kalemini sallayarak, karşısındaki abi huşuyla dinliyor.
“Başbakan’ın yolsuzlukları örtmeye çalıştığı yönünde bir algı olduğunu düşünmüyorum” diyor haber kanalındaki kadın yorumcu. Şaşkın. Böyle bir görüntü kesinlikle yokmuş.
“İşin yolsuzluk kısmı detay” diyor mavi çerçeveli gözlükleriyle gazeteci analizci televizyonda.
Efendim bir yıl daha geride kaldı. “En iyiler” listesi yapmak usulden madem biz de uyalım. “En iyi” diye okumayın da “gönül verdiklerimiz” diyelim, kimse kırılmasın
* “Random Access Memories” - Daft Punk: Yılın albümü diye bir albüm seçilecekse illa, benim önerim “Random Access Memories”. Neredeyse tamamı hit oldu, satış rekorları kırdı, bütün dünyada listelere girdi ve “Get Lucky” herhalde en fazla çalınan şarkı oldu. Bu albümün plak satışları bile rekor kıldı. İleride birileri 2010’ların nostalji listesini yaptığında bu şarkı ve albüm bir dönem klasiği olarak yerini alacaktır.
* “AM” - Arctic Monkeys: İngilizler hep “next big thing” arar dururlar müzikte. Arctic Monkeys o “büyük şey”lerin en sonuncusu. Bu albümle Amerika’da da büyük oldular. Her zamanki indie garaj sound’larına R&B, blues, klasik rock’ı da katarak yaptılar bunu. “AM”, grubun stadyumlara açıldığı albüm oldu
* “Matangi” - M.I.A: Gerçekten değişik, yenilikçi, sizi şaşırtacak bir şey dinlemek istiyorsanız adres M.I.A.. Sri Lanka asıllı provokatif İngiliz M.I.A. indie-pop-hip-hop-etnik sularının kraliçesi. “Matangi”de işin içine dub da giriyor.
* “6 Feet Beneath the Moon” - King Krule: Fatih’in İstanbul’u