Kendrick Lamar konserinden kalanlar

12 Eylül 2025

Kendrick Lamar geçen hafta aldığı Emmy ödülüyle gündeme geldi. The Super Bowl finalindeki canlı şovuyla almış bu ödülü. Ben de kendisini geçen temmuzda canlı izlemiştim. Bu vesileyle aldığım bir-iki notu paylaşmadan geçemeyeceğim. Belki neden bu ufak tefek sıradan gibi duran ama sahnede devleşen adama ödül verdiklerini de anlamış oluruz.

*Londra’nın belki de en sakat mahallelerinden, suç oranın en yüksek olduğu Tottenham’da, Tottenham Hotspur Stadı’ndaydı konser. Bu yeni stadı yerinde görmeniz lazım. Tottenham’ın iki katlı bakımsız tuğla binalardan ve alt katlarındaki derme çatma marketler, bahis dükkaâları, kafeler, ve çoğunlukla lahmacuncu ve berberlerden oluşan (evet Tottenham, Londra’daki Türk mahallelerinden biri) ana caddesine uzay gemisi inmiş gibi bir manzara arz ediyor. Böyle bir mahallenin ölçeği ve kültürel dokusuyla hiç uyuşmayan bir maket, dev bir el tarafından buraya tepeden indirilmiş âdeta. Uzay gemisine girer gibi giriyorsunuz stada.

* Kendrick Lamar şu anda popüler müzikte

Yazının Devamı

“Espresso” yok, fazlası var

7 Eylül 2025

Sabrina Carpenter’ın yeni albümü “Man’s Best Friend” kimilerine göre kadına yönelik cinsiyetçi erkek bakışıyla alay ederken kimilerine göre imaj açısından bir facia.

“Espresso” 2024’ün ve 2025’in en büyük hit şarkısıydı. Bugün de “Gold” adı verilen klasikler listesine doğru hızla ilerliyor. Bundan 20 - 30 yıl sonra da 2020’ler anıldığında en büyük şarkılardan biri olarak hatırlanacak, “Golden Hits” radyolarında yeri her zaman hazır olacak. 50’lerine gelmiş Z’ler ve 60 üstü Y’ler bu şarkıyı duyduğunda, muhtemelen çocuklarının ya da torunlarının “ay ne tontonlar” bakışları altında hasret ve muhabbetle mırıldanacaklar. Çünkü hit şarkıların yolculuğu böyledir.

Sabrina Carpenter’ın bu şekilde klasikler arasına bence çoktan girmiş üç-dört şarkısı var 2024 tarihli “Short n’ Sweet” albümünde. Bu başarılı albümden tam bir yıl sonra yine bir ağustosta yayınlanan “Man’s Best Friend” aynı pırıltıya

Yazının Devamı

Kafayı kuma gömme lüksü kalmadı

5 Eylül 2025

Konu İsrail devletinin Filistin’de uyguladığı soykırım. Bunu bu şekilde adlandırmak, yani içinde soykırım geçen bu cümleyi kurmak, bir yıl önce linç edilmek, işini kaybetmek, bulunduğun camiadan aforoz edilmek, hatta bir protestoya katıldıysanız tutuklanıp hapse girmek demekti Avrupa ve Amerika’nın birçok şehrinde. Televizyonlarda sunucular, yorumcular istisnalar hariç konuklarını eleştirel bir tonda konuşturmamaya yeminliydi. Ne zaman birisi “ama” diye başlayan bir cümle kursa “sen teröristleri mi destekliyorsun” diye üzerine çullanılıyordu. 7 Ekim’in ardından Batı medyasını ele geçiren ve insanı âdeta adaletsizliğe isyan ettiren İsrail destekçiliği ve kayıtsız şartsız İsrailcilik (ben buna bu adı veriyorum) bakın bugün nerelere geldi. Bir iki örnekle anlatayım.

Önceki gün toplamda 800’den fazla mağazası olan kozmetik firması Lush, Birleşik Krallık’taki bütün mağazalarını bir günlüğüne kapattı. Nedeni Gazze’deki soykırıma dikkat çekmekti. Resmi sitelerinden bir de okkalı

Yazının Devamı

‘Olgunlaşma eşiği’

31 Ağustos 2025

Wolf Alice yeni albümleri “The Clearence” ile zamanla olgunlaşan ve bu durumu müziğine yansıtmaya kararlı her grup gibi önemli bir eşikten geçiyor

Wolf Alice her şeyiyle Kuzey Londra’ya ait bir grup. İlk kez Islington’ın bilinen müzik pub’larından (High Fidelity romanında müzik dinlemek için gidilen barlardan biridir) Hope & Anchor’da, genç müzisyenlerin sahneye çıktığı “Open Mic” gecelerinden birinde tanışıyorlar. İlk konserlerini 2010’da The Garage’da veriyorlar. Burası da yine Islington’a çok yakın Highbury’de, Holloway Road üzerinde bir konser mekânı (kışın Pentagram çalmaya gelmişti). 

Solist Ellie Roswell ve Joff Oddie tarafından 2010’da kurulan grubun bu dördüncü stüdyo albümü. İlk üç albümde kuzey Londra’lı sağlam bir rock grubuydular. Yeni albüm “The Clearence” ile tarzları ana akıma yürürken imajları da buna uygun olarak büyük arenalarda çalmaya uygun hâle geliyor. 

2022’de Reading

Yazının Devamı

Tatilde fark ettiğim gerçek

29 Ağustos 2025

Şarjı bitmiyor. Yeni sürüm gerektirmiyor. Devamlı güncelleme ve bakım gerektiren, ille de her iki - üç senede bir yenilenmesi gereken bir cihaza gereksinim duymuyor. Bir ekranı olmadığından gereksiz radyasyona maruz bırakmıyor. Islanınca güneşe koyuyorsunuz kuruyor. Yere düşünce kırılmıyor.

Herhangi bir yere abone olmaya, oraya her ay bir ücret ödemeye ve elalemin spam’ına bilgi mail’lerine maruz kalmaya gerek yok.

Herhangi bir anlaşmaya imza atmaya gerek yok. Asla okumadığın ve asla okumayacağın uzun bir yazının sonundaki kutuları tik’leyip evet kabul ediyorum demene (neyi kabul ediyoruz tam bilemiyoruz) gerek yok.

Alıyorsun senin oluyor. Bitti. Artık istediğin gibi faydalanabilirsin. Sevdiğin birine hediye edebilirsin. İleride bunu çocuklarıma bırakırım diyebilirsin.

Rafına koyabilirsin ve evine gelen birileri o rafı karıştırıp onu bulabilir. Faydalanabilr. İyi zaman geçirebilir. Bir şeyler öğrenebilir. Yok paylaşmam dersen rafında durur, ne zaman istersen sen dalarsın içine.

Reklam yok, mesaj yok. Reklamsız versiyon için para öde ısrarı yok. Habire pop-up pencereler

Yazının Devamı

‘En zor kısmı arşivleri taramaktı’

24 Ağustos 2025

Bu hafta, dünya müzik basınında ses getiren Billy Joel belgeseli “And So It Goes”un yönetmenleriyle buluşturuyorum sizi

İki bölümlük ve toplam beş saate yayılan Billy Joel belgeseli “And So It Goes”, sanatçı hakkında bugüne kadar yapılan en kapsamlı film. Geçen temmuzda HBO Max’ta yayınlandı ve büyük ilgi topladı. Sanatçının uzun kariyerini, hayatının önemli dönemeçlerini tanıklarla anlatıyor. Pop tarihinin en verimli bestecilerinden ve icracılarından kabul edilen 78 yaşındaki Joel’in 50 yıla yayılan kariyeri kadar özel hayatına ve iç dünyasına da yakından tanık olmamızı sağlıyor. Keyifle izlediğim ve aşk, aile, geçmiş, kader, hayat mücadelesi, yaşlanmak ve daha pek çok insani konuda dersler çıkardığım belgeseli, yönetmenleri Susan Lacy ve Jessica Levin’e sordum.

Billy Joel’in hikâyesini anlatırken karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?

Susan Lacy: Galiba kariyerinin uçsuz bucaksızlığıydı. İzleyeceğimiz kitleye bu hikâyeyi daha iyi anlatmamıza yarayacak bölümlerini

Yazının Devamı

2025’in en büyük turnesi

22 Ağustos 2025

Oasis turnesi tam gaz devam ediyor. Live 25 adındaki turne Britanya adasını terk etti, 24 Ağustos’ta Kanada’da Toronto’dan Kuzey Amerika’ya yayılacak. Bu turne hemen her yerde haber oluyor çünkü bu köşede de daha önce bahsettiğimiz gibi muhtemelen pop tarihinin en büyük hasılatlı turnesi ünvanını alacak ve bu alanda rakipsiz olarak görülen Taylor Swift’i bile geride bırakacak.

Beklenen hasılat (bilet satışı ve yan ürünler) 1.5 milyar dolar civarında. İngiltere’nin konser ekonomisi gelirleri 2024’te yaklaşık 10 milyar dolar civarında gerçekleşti. Bunun yarısına yakını ihracat yani Britanyalı grupların yurt dışında verdikleri konserlerden elde edilen gelirler. Oasis neredeyse ülkenin müzik gelirlerinin altıda birini bu yıl tek başında üretmiş durumda.

Bu arada gurubun turne sonunda yoluna yeni müzikler yaparak devam etmesini artık bekleyebiliriz, bana kalırsa. Başlangıçta Noel ve Liam Gallagher kardeşler böyle bir şey olmayacağını söylemişlerdi. Ancak turne ilerledikçe beklentilerin ötesinde beğenilip, performanslar beklenenden

Yazının Devamı

The Black Keys’in yeni albümü “No Rain, No Flowers”: Bir ölüm kalım meselesi

17 Ağustos 2025

Blues rock’çılar bunalımlı bir dönemin ardından popa meylederken yanlarına pek çok deneyimli besteci ve prodüktör alıyor

The Black Keys, 2024’te kariyerlerinin en kötü yılını geçirdi. Ohio çıkışlı blues rockçılar, Patrick Carney ve Dan Auerbach “Ohio Players” albümünü yayınladıklarında alışık oldukları liste başarısını elde demediler. Üzerine Kuzey Amerika turneleri zayıf bilet satışı nedeniyle iptal edildi. Grup kendi deyimleriyle bir ‘annus horribilis’ yani ‘korkunç yıl’ yaşadı.

Yeni albümleri “No Rain, No Flowers” işte bu ortamda hazırlandı ve geçen hafta piyasaya çıktı. Bu albüm öncesinde menajerleri değişti. Çalıştıkları şirket değişti. Nonesuch yerine Easy Eye Sound üzerinden Warner ile anlaştılar. En önemlisi The Black Keys ilk kez bir albümde kendi besteleriyle değil profesyonellerin besteleriyle dinleyicisinin karşısına çıktı. Yani besteler başkalarına yaptırıldı. Bayağı bir değişiklik demek bu. Kimler bu yeni isimler bir bakalım. Daniel Tashian, Kacey Musgraves ve T Bone

Yazının Devamı