Bir ‘bilgisayarım nerdeyse ofisim orası’ vardı, n’oldu ona?

10 Mart 2020

Evden çalışmak 2010’larda zamanın ruhuydu. Plajlarda kucakta laptop ile verilen pozlar her yerdeydi. Dergilerde dünyanın dört bir yanından en akla gelmeyecek harika mekânlarda, kafelerde, sahillerde, ormanlarda, dağlarda çalışan insanların röportajları basılırdı. Nasıl da ofisi terk edip dünyanın bir köşesindeki bir sahil kasabasına yerleşmiş ve nasıl da bir bilgisayarla bütün işlerini hallediyor. “Ofiste olmaya ne gerek var ki. Aptal mısınız siz, biraz teknolojiden faydalanın...” alt metniyle yoğrulan bu haberleri, röportajları nasıl da gıptayla okurduk.

Bir gün bizim de şezlonglarda uzanıp dağ tepelerinin, cangılların, egzotik koyların, şahane şehirlerin şahane mahallelerindeki şahane “lokal” kafelerin ve parkların tadını çıkaracağımız günlerimiz olacaktı. Her gün servise binip trafikte sosyal medyada paylaşılanlara bakarak sinir krizi geçirmek yerine, bi şey bi şey bi şey danışmanı olacak ve o lanet ofise gitmeyecektik. Tam da Instagram devrimine denk gelmişti bu evden çalışma hareketi. “Hayat sana güzel”ler hayli havada uçuştu ama

Yazının Devamı

Koronavirüs güncesi

8 Mart 2020

Geçenlerde içinde olduğumuz muhtelif sohbet gruplarının birinde makarna, mercimek, ıslak mendil ve el dezenfektanı depolamaktan söz ediliyordu. Bu grup Türklerden ibaret olsa tamam, normal derim. Çünkü biz işler ters gitmeye başladığında bakkala koşup makarna depolayan bir milletiz. Sorunlarımızla başa çıkma yöntemlerimizden biri bu. Ama ya İngilizler? Çok milletli bir diğer grupta endişeli anneler henüz el sabunu ve tuvalet kâğıdının tükenmediği marketlerin isim ve konumlarını paylaşıyordu. Artık bu tip panikleme hareketlerinden dolayı mı, yoksa cidden aşırı talepten mi bilmiyorum, marketlerde bu ürünler online siparişe kapandı cidden. Marketlere gidip kendiniz almalısınız. Ayrıca yetkililer bir kişiye iki adetten fazla dezenfektan satılmasını yasakladı. Sabun, ıslak mendil karneyle dağıtılacak herhalde yakında Londra ve çevresinde diye espriler yapıyorum, kimse gülmüyor.

Neyse, grupta “Şurada varmış, arkadaşın arkadaşı söyledi, koşun” şeklinde mesajlar havada uçuşuyordu o yüzden. “Hah” dedim, “bir gün herkes

Yazının Devamı

Rap şarkılarında marka kullanımı

7 Mart 2020

Bugünlerde, günümüz şehir kültürünün ruhunu anlamaya çalışan biri, eğer cidden bu merakını tatmin etmek istiyorsa Türkçe rap’i incelemeli

Ben üniversitedeyken Orhan Gencebay şarkılarındaki sözleri analiz ederek arabesk müziği ve bunun üzerinden yeni şehirli Türk kültürünü anlamaya çalışan “Popüler Kültür ve Orhan Gencebay Arabeski” isimli kitap İletişim Yayınları’ndan çıktığında hayli merak uyandırmıştı.

90’lardaydık, ama arabesk hâlâ anlaşılamıyor, inceleme konusu olarak akademik çevreler tarafından dikkate alınmıyordu. Bu yüzden filizlenmesinin üzerinden 20-25 yıl geçmesinin ardından ve şehir kültürü çoktan değişmişken akademisyenler arabeski daha yeni merak etmeye başlıyordu. Üstelik bunu Orhan Gencebay üzerinden yapıyorlardı. Orhan Gencebay hiçbir zaman arabesk tanımını kabul etmemiştir. Ve pek çok fırsatta arabeskçi olmadığını, yaptığı müziğin de arabesk olmadığını söyler. Bunlar çok önemli olmasa da şu

Yazının Devamı

Dünya kitap günü öncesinde bir iki bilgi

3 Mart 2020

5 Mart dünya kitap günü. Her yıl davul zurnayla kutladığım bir gün değil ama bu konuda bir iki laf etme şansını kaçırmak istemem. Kitap ufak ufak ‘kaybolup giden güzelliklerimiz’ kategorisine girecek diye korkuyorum ben. Korkum çok da yersiz değil. Eskiden Avrupa’ya gidenler “metroda, otobüste trende her yerde kitap okuyor adamlar” babında cümlelerle geri döner ve hayretlerini anlatırlardı. Bugünlerde Avrupa’ya giden biri telefona gömülmüş kulaklıklı kafalar görebilir en fazla. Her gün trenle gidip gelen biriyim ve sanırım iyi bir “commuter”ın bütün özelliklerine sahibim. O yüzden gözlemlerim gayet isabetli inanın.

Artık Avrupa’da toplu taşımada herkes kitap okumuyor. Benim yaşadığım Londra’da bir sürü insan telefon ve iPad’ine bakıyor. Kitap yaygın ama rakipler güçlü. iPad’den ya da telefondan film/dizi izlemek giderek yaygınlaşmış. Netflix ve benzeri platformlara abone olup diziyi iyi bir kulaklıkla yolda izlemek şu günlerde en büyük trend. Ardından

Yazının Devamı

Çocuklar o botlara doluşurken...

1 Mart 2020

Görüntüler her yerde. Biliyorduk evet. Okuyorduk. Ama bu kadar net görmemiştik. Sahilde, bileklerine kadar buz gibi suya girmiş, yer kapmak için mücadele ediyorlar. O güzel çocuklar ürkmüş bakışlarla kameralara bakıyor. Anne babalarının elini sıkıca tutmuşlar. Bir bilinmeze doğru gidecekler. Haberleri yok hiçbir şeyden. Saf iyilik. Hepsi melek. Karşı kıyıda onları ne bekliyor?

O güzelim çocuklar, ayakları buz gibi suyun içinde, o güzel gözleriyle bakıyorlar şaşkın. Bir elleri annelerinin elinde. O minicik bebekler kucaklarda sarıp sarmalanmış soğukta o lastik bota binecekler. Anneleri onlara sıkı sıkı sarılacak. Buz gibi derin suya açılacaklar. Rüzgârlar sert esecek, dalgalar kabaracak.

Videoları izliyorum, haberleri okuyorum. Kızımın yatak odasına gidiyorum. Derin derin nefes alıyor uyurken. Üstünü örtüyorum. O güzel çocuklar o masumlar, güzel gözleriyle bana bakıyor. Hepsini sarıp sarmalayıp kapıp kaçırmak istiyorum oradan. Acaba nereye gidecekler? Başlarına ne gelecek? Neler bekleyecekler hayattan ve ne bulacaklar?

Yazının Devamı

Bazen bir resim sayfalarca yazıdan daha etkili

29 Şubat 2020

İrem Derici’yi başta tanımadım. Acaba bu yeni hip hop vokali kim diye merak ettim. Ana akım beğenilen her şeyi hüp diye içine çekip işte İrem Derici örneğindeki gibi yeniden üretip bir pop şarkıcısının üzerine hoodie olarak yapıştırıveriyor

Demet Akalın, Ben Fero’nun “Demet Akalın” adlı şarkısının videosunda şöyle bir görünmüştü ama ne kadar uğraşsak da bunu popçuların rap’in popülerliğinin cazibesine kapılması olarak yorumlayamayız galiba. Olsa olsa ünlü bir popçunun kendisine atılan şık bir pasa centilmence karşılık vermesi diyebiliriz. Gerçi centilmenlik de olsa arka planda elbette “popülerlik” vurgusu var. Bu şarkı beş yıl önce yapılsaydı bu centilmenlik büyük ihtimalle olmayacaktı. Popçuların rap’e kayıtsız kalamadıkları artık çok bariz. Rozz Kalliope - Ece Seçkin iş birliği örneğindeki gibi bir anda şalteri rap’e çevirenler var. Pop şarkıları söyleyen Ece Seçkin “Benjamin 3” adlı şarkıda ansızın hip hop’çı olarak karşımıza çıktı.

Yazının Devamı

Protesto kursu!

25 Şubat 2020

Kültürel farklılıkların ortadan kalktığı ortak alanlar giderek yaygınlaştı son 10 yılda. Belli büyük şehirlerin belli mahalleleri, sokakları dönüşümler başkalaşımlar yaşayarak aynılaştı. Hangi şehre giderseniz gidin arka planlar ve içinde bulunduğunuz mekânlar birbirine benziyor. Kafeler, restoranlar, sanatsal mekânlar ve bunun gibi ortak alanlar benzeştikçe bu mekânların getirdiği kültürel kodlar da benzeşiyor. Mekânlarla birlikte insanlar da aynılaşıyor. Ya da biz öyle sanıyoruz. Bazı şeyler çok farklı. Geçenlerde Tate Modern’ın programına göz gezdiriyordum. Çocuklar için protesto kursu var. 5 yaş altı çocuklara “Protesto yapmayı keşfedin” diye kurs açılmış. Neler var programda diye göz gezdirdim: “Standart kalıplara itiraz etmeyi, gençliğin değiştirme gücünü kitap ve oyunlarla keşfedin” deniyor. “Protesto Nasıl Yapılır” konulu uygulamalı bir workshop’ta katılımcı çocuklar bir protestoyu baştan sona örgütlüyor ve hayata geçiriyorlar. Bizde bu

Yazının Devamı

Zorlu PSM Caz Festivali

23 Şubat 2020

Bir gün gene eskisi gibi zengin kadrolu festivallerimiz olacak mı? Bu sorunun yanıtını bazen cidden merak ediyorum. Dünyada festival coşkusu tam gaz devam ederken biz 2000’lerin başında gelişen bu önemli kültürü kaybetmek üzereyiz. Biz kamplı gecelemeli festivalleri memlekette yaşadık. H2000’i, Rock’n Coke’u, Parkorman’daki J&B Techno Festivalllerini, Radar Live’ları güzel anılarla hatırlıyoruz. Z kuşağının böyle bir şansı pek yok gibi. İnşallah “alpha”lar bu tip kültürel zenginlikleri yaşayabilirler. Kuşaklararası dileklerin ardından sadede geleyim.

Yaz festivallerine ait afişlere ve festival kadrolarına dair haberlere göz gezdirirken Zorlu PSM Caz Festivali 2020 kadrosu açıklandı. Heyecan verici isimler var. Zengin kadrolu, türler arası geçişlere izin veren programa sahip festivaller her zamankinden daha önemli bugün. Çünkü dinleyicinin kulağı artık eskisi gibi muhafazakar değil. Her türe ve müziğe açık. “Her Müziğin Caz Festivali” bu bakımdan isabetli bir slogan olmuş. İnsanların yeni

Yazının Devamı