Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro salgını anlamayıp, ciddiye almayıp üstüne bir de bölgesel ölçekte alınan eve kapanma tedbirlerini “Üç beş hapşırık için ne gerek var bunlara” diye eleştirince iş başa düşmüş. Uyuşturucu çeteleri ve onlara bağlı paramiliter gruplar anında devreye girmiş. Şimdi Brezilya’da “evdekal” hareketini, hastalığın yayılmasını yavaşlatma amaçlı sosyal mesafeleşmeyi bu çeteler hayata geçirmeye çalışıyor. “Evdekal yoksa...” adlı bir hareket olsa gerek.
Devletleri yönetenlerin göstermesi gereken ciddiyeti ve rolü mafya üstlenmiş. En azından birileri -yasa dışı birileri de olsa- pandemik’i ciddiye almış. İyi tarafından bakalım.
Koronavirüs bugünün şahane işliyor gibi görünen sisteminde her şeyin ne kadar göstermelik olduğunu ortaya koydu. Bakıyorsunuz adam devlet başkanı gibi görünüyor ama korona geliyor ve bir anda ambalaj yırtılıyor, makyaj siliniyor, gerçekler bütün çıplaklığı ve çirkinliğiyle ortaya çıkıyor.
Dua Lipa’nın yeni albümü “Future Nostalgia” eve kapandığımız şu günlerde salonu dans pistine çevirebilecek güce sahip
Haftanın en büyük müzik olayı Dua Lipa’nın zamanından önce gelen albümü. Adı “Future Nostalgia.” Albüm siz bu yazıyı okurken piyasaya çıkmış olacak. Önceden single olarak yayınlanan “Physical”, “Future Nostalgia”, “Don’t Start Now”, albüm hakkında bir fikir sahibi olmamızı sağladı. Bolca disko nostaljisi, Dua Lipa’nın güçlü vokali ve dünyanın en iyi prodüktörlerinin (Stuart Price, Andrew Watt da dâhil) hünerlerinden seçmeler sunuluyor. Soğukkanlı bir yorumla yılın en büyük albümlerinden biri denebilir. Kesinlikle birinci sınıf bir pop albümü duruyor karşımızda.
Albümün bu haftaki single şarkısı “Break My Heart”ın tanıdık melodisi hemen dikkatleri çekiyor. Intro ve nakarat INXS’in “Need You Tonight”ından sample edilmiş. Michael Hutchence, Dua Lipa’nın etkilendiğini ifade
Hafta sonu millet birbirine girdi. Hava güzel diye Bebek’te trafik kendini aşmış. Sokakta koşanlar, yürüyenler. Spor bahanesiyle kendini dışarı atanlar. Üçerli beşerli gruplar halinde gezinenler. Balıkçıları zaten nükleer savaş, radyasyon dahi durduramaz. Onlar her şartta çaparileri sallayacaklar, o Allah’ın emri.
İnsanlar -herhalde evde kapalı kalmaktan olsa gerek- birbirlerine fena sarmış durumda. Sokağa çıkanlar ile evde kalanlar arasında kan gövdeyi götürürken, burada, yani İngiltere’de durum nasıl diye merak ederseniz, söyleyeyim: Aynı.
“Coğrafya kader, yanlış yerde doğmuşum” falan bunları bir zahmet artık bırakın. Bu gibi ezbere lafları ancak başka ülkeleri görüp bilmeyenler kullanabilir. İngiltere’de de hafta sonu hava güzeldi ve herkes dışarıdaydı. Evet, çok tehlikeli ve şu andaki salgın ortamında her şeyden önce çok sorumsuzca bir hareket. Ve burada da insanlar uyarılıyor ve tartışma çıkıyor. Ama bizdeki gibi sorunu varoluşsal bir noktaya getirip “coğrafya kader” falan demiyor kimse. Yani insan haklı bir
Ev ortamından yapılan online konser yayınları 2010’larda yükselişteydi. Stream meselesi yeni keşfediliyordu. O dönem henüz sosyal medya uygulamalarına entegre olmuş canlı video yayınları geliştirilmediğinden canlı yayın çok pahalı bir şeydi. Her şeyden önce internet altyapısı kaliteli yayınlara izin vermiyordu. Böyle bir yayın için hayli sağlam bir teknik altyapı gerektiğinden, az sayıda sanatçı büyük bir yenilik olarak bu tip yayınları yapmaktaydı. Zaten bu yayınların neden yapıldığı da bir soru işaretiydi çünkü online konserlere ihtiyaç olup olmadığı ya da insanların evden konser izlemesinin herhangi bir ticari anlamının olup olmayacağı bilinmiyordu.
Her şey biraz el yordamıyla ilerliyordu.
Kesin olan şuydu; müzisyenler artık Youtube’a amatörce şarkı söyledikleri videoları koymaya alışmışlardı ve bu şekilde viral olarak büyük üne kavuşmak mümkündü. Tek ihtiyacınız basit bir telefon ve bir gitardı. Youtube gerekli altyapıyı size sağlıyordu.
Online konserler bu konseptin yeni bir adımı olarak gelişti. Ancak pahalı olduklarından yaygınlaşmamışlardı.
Her anlamda insanı tedavi edici şarkılar, vokaller ve sözlerle dolu bir albüm mü aradığınız yoksa dışarıdaki salgından fiziksel ve duygusal olarak tamamen soyutlanmış hissetmek mi? Evde uzun uzun dinlemelik albümler listesine buyurun“Suddenly” - Caribou: Kanadalı prodüktör Dan Snaith bugün elektronik müzik aleminde herhalde çağdaş bir Debussy ya da Fauré oldu çoktan. En yeni albüm “Suddenly” geçenlerde yayınlandı. Caribou bu duygusal albümü kişisel dünyasından hareketle yaptığından ve tam da bu yüzden çok kişisel bir müzikal dil kullandığından ticari numaraları az. İçinde uzun uzun gezilip tozulacak keşfedilecek bir albüm. E evdeyiz zaten ve zamanımız bol.
“LIBERATO” - LIBERATO:
Şu an Avrupa çıkışlı orijinal “urban” müzik arıyorsanız LIBERATO tanışmanız gereken isimlerden biri. Napoli’den çıktığını biliyoruz. İtalyan urban müziğinin Banksy’si kendisi. Corriere Della Sera onun için hayalet şarkıcı diye yazmıştı. 2019 tarihli tek albümünde 3D ile ortak
Sevgili günlük, evden çalışmanın en zor kısmı, evden çalışmakmış. Meğer biz daha önce evden çalışıyoruz diye kafeden çalışıyormuşuz. Neden bunun adına evden çalışmak demişler anlamıyorum. Kafeden, sağdan soldan çalışmak olmalıymış bu konseptin adı. Evden çalışmak, yani gerçek anlamda evden çalışmak bünyeyi korona kadar yıprattı. Geçen gün video görüşmelerinden birinde Leyla odaya kitap günü için aldığımız dinozor kostümüyle daldı. Biraz boğuştuktan sonra elindeki pembe topu almayı başardım ve koridora doğru fırlattım. Peşinden koşunca arkasından kapıyı kapatıp kilitledim. Pufu da kapıya dayadım. Şimdi giremiyor ama dışarıdan yumrukluyor. Mikrofon kapalı olduğundan konuşulanları dinlemeye devam edebiliyorum. Ama bunu daha ne kadar yapabilirim bilmiyorum. Anaokuluna bir süre gitmemesine karar verdiğimizden, o da evden “çalışıyor”. Her an Frozen kostümüyle çıkagelebilir. Endişeliyim. Neyse ki video görüşmedeki herkes aynı durumda...
Twitter, balkonlarında şarkı söyleyen İtalyanlarla dolup taştı
İngiltere’de evden çalışma geçen hafta çoğu iş yerinde tercihe göre izin verilen bir durumdu. Bu hafta itibarıyla belli başlı iş yerleri evden çalışmayı “seçenek” değil, “tavsiye” haline getirdi. Siz bunu mecburi diye de okuyabilirsiniz. Evinize gidin ve ikinci bir emre kadar da orada kalın demediler elbette. Tavsiye daha uygun bir ifade.
Sokaklar ve muhtelif kamusal alanlar evden çalışan insanlarla dolu. “N’aber?” “İyidir.” “Evden mi?” “Evet, sen?” “Evet, çalışıyorum ben şu anda.” Berberdeyiz o sırada.
İşi gücü zaten kafelerde oturup yazı yazmak ya da sosyal medyada iş yapmak olan pek çok insan için bu durum yeni değil. Sürpriz de değil. Ancak ofis insanları büyük boşlukta.
Ortalıkta zombiler gibi dolaşıyorlar. Markette, kafelerde, pazar yerinde onları görünce hemen tanıyorsunuz. Bizim memleketteki esnafın müşteriyi anında okuması gibi burada da esnaf insan sarrafı. “Abi, eve mi gönderdiler sizi de?” diyemeseler de “Merhaba, evden mi
Koronavirüs müzik dünyasında da etkisini gösteriyor. Festivallerin yanı sıra bazı planlı konserler de iptal ediliyor ya da erteleniyor. Bunların başında önümüzdeki ay yapılacak global festivalcilik sektörünün en büyük festivallerinden biri olan Coachella geliyor
Bu yılki Coachella festivali başka bir tarihe ertelendi. Global festivalcilik sektörünün en büyük festivallerinden biri olan Coachella nisan ayında gerçekleşecekti. Rage Against The Machine bu yılki headliner’lar arasındaydı. Her neyse festival şu anda ekimde yapılacak gibi duruyor. Ancak tabii artık sanırım hepimizin anladığı gibi 2020 içinde pek fazla “save the date” yapmamak lazım. Verdiğiniz sözleri tutamayabilirsiniz.
Bu hafta yapılması gereken (13-22 Mart) SXSW yani South by South West adıyla bilinen müzik konferansları haftası da iptal edildi. Yetkililerin Wall Street Journal’a yaptıkları açıklamaya göre halen başka bir tarihte gerçekleştirmenin yolları aranıyor. Ancak 2020’de olması çok zor bir ihtimal deniyor.
Stagecoach, Treefort Music Fest, Ultra Music