Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Vice.com’da yer alan yazıda, spottaki fikir geniş anlamda ele alınıyor ve başlıktaki sorunun yanıtı aranıyor. Hatta 90’ların sonunda geleneksel basının yerini alan Pitchfork tarzı internet eleştirmenliğinin de sonuna gelindiği ve müzik eleştirisinin artık sıradan insanların Twitter muhabbetinden ibaret olduğu da iddia ediliyor.

Müzik eleştirmeninin ilk görevi dürüst olmaktır

Eskiden çıkan albümlere ulaşıp dinlemek ve onlar hakkında yazı yazmak müzik yazarlarının işi ve ayrıcalığıydı. Bu albümlere sadece onlar erişebiliyordu çünkü sıradan hiçbir dinleyicinin parası bütün albümleri alıp dinlemeye ve kararını kendi vermeye yetmezdi. Eleştirmenin de yetmiyordu zaten, onlara yollanıyordu bu albümler. Albüm dinlemek ve konser izlemek için eleştirmen olunurdu. Bu işin güzel yanlarından biriydi ve dinleyici için eleştirmenin önemi de aslında burada gizliydi. Dinleyici eleştirmenden tavsiye alacak ki ona göre parasını harcasın.

Artık internette her şey elimizin altında. “Yayınlanan neredeyse bütün albümler bir yerlerde stream ediliyorken, ben neden neyi sevip neyi sevmeyeceğimi senden öğreneyim? Dinler, kendim karar veririm” diyebilir dinleyici. (Ne de olsa ayda 9.99 lira ödeyerek bunu yapabiliyor.)

Kendi içinde kabul edilebilir, basit bir mantık barındıran bir önerme. Ancak itiraz edilemez ve aksi savunulmaz değil... İnternet gelince müzik bitecekti, bitmedi. Firmalar iflas edecekti. Etmediler. Sanatçılar albüm yapamayacaktı. Yapıyorlar. Şimdi de eleştirmenlik bitecek deniyor. Bitmez.

2014’te “Müzik yazarlığı şart mıdır?” başlıklı bir yazı yazmışım. Bence şart değildir. Bugün müzik yazarlığı bitse, kimse “Ne olur bir albüm eleştirin, ailece perişan olduk” diye peşimizden koşmaz. İhtiyaç piramidinde ne müzik ne de yazarlığı üst sıralarda yer alır. Sanatı varoluş açısından ne kadar önemli buluyorsanız, eleştirmenliğin varlığı da o kadar önemlidir. Ne daha az ne daha fazla.

Bu konuda teoriler sonsuzdur. “Ben şöyle olmalı, böyle olmalı, doğrusu bu” demek yerine, olanı kendimce izaha çalışmayı tercih ediyorum bu yazıda.
Tavsiyelere kulak vermek, haberdar olmak bir ihtiyaçtır. Üstelik internetten müziğe erişim arttıkça bu ihtiyaç artar. Bir noktada mutlaka dinlediği şey hakkında bir şeyler okumak, bilgilenmek, keşfetmek ister dinleyici. Güvenilir bir dosttan tavsiyeler almak gibi düşünün. Eleştirmen budur ve ilk görevi dürüst olmaktır, sektörün önceliklerini düşünmek, alıngan ve egosu yüksek sanatçıları hoş tutmak değil.

Eleştirmen bir bakış açısına sahiptir. Bu bakış açısını beğenirsiniz, beğenmezsiniz, bu kişisel bir tercihtir. Eleştirmenin görevi bakış açısını temellendirmek ve okuyucuyu ikna etmektir. Bunun için yazı dilini kullanır. Her iyi eleştirmende bir bakış açısı ve bir üslup vardır.

Yazıda Lester Bangs örneği veriliyor ve Rolling Stone yazarının, ilk çıktığı dönemde Black Sabbath’i nasıl yerin dibine soktuğu ancak sonradan grubun milyonlarca sattığı ve sevildiği anlatılıyor. Yani Bangs yanılmış, demek ki eleştirmenlik zaten gereksizmiş. Eksik ve yanlış bir saptama. Bangs bir yanıldıysa yüz kere de isabet kaydetmiştir.
Ayrıca olan biten, Lester Bangs’in eleştirisinde haksız olduğunu kanıtlamaz, sadece Bangs’in beğenmediği Black Sabbath’in çok albüm sattığını kanıtlar.

Hangi mecrada yazıldığı değil, ne dendiği önemli

Eğer bir albüm ya da sanatçı için tek eleştiri kriteri satış olsaydı dünyada çeşitlilik diye bir şey kalmaz, eleştirmenlere ihtiyaç olmadığını düşünenler de sadece Adele, Justin Bieber ve Kanye West dinleyerek hayatlarını geçirirlerdi. Bilemiyorum belki de bunu istemektedirler.

Şükür ki dünyada hâlâ eleştiri var ve ana akımın önerdikleri dışında bir şeyleri merak edenler, kolayca bir şarkı çöplüğüne dönüşebilen internette yollarını biraz olsun bulabiliyorlar. Müzik ve düşünce evrenlerini genişletebiliyorlar.

Yazıda savunulan bir diğer düşünce de artık herkesin müzik yazarı ya da eleştirmeni olabileceği üzerine. Bir bilgisayar ve internet bağlantısı yeter deniyor. Bu da çok sığ bir düşünce. Çünkü eleştirmenlik internetle ilgili değildir. Eleştirmenlik kendini geliştirmek, okumak, dinlemek, çalışmaktır. Bakış açısı, birikim ve kültür gerekir. Bunlar olduktan sonra nerede yazarsan yaz.

Blog yazarlarıyla eleştirmenler diye iki farklı tür olduğuna inanmamız isteniyor. Ben buna da karşı çıkıyorum. Kişinin ne yazdığı, ne dediği önemli; hangi mecrada yazdığı, konuştuğu değil.

Aynı yazıda yer alan bir diğer gözleme dikkat çekerek huzurlarınızdan ayrılayım. Metacritic.com incelenerek yapılan geçmişe dönük bir analizde, neredeyse hiç olumsuz albüm eleştirisine rastlanmadığı ifade ediliyor. Bütün albümler ya çok iyi ya da iyi. Kötü ve çok kötü neredeyse ortadan kalkmış.

Ne oldu? Artık albümler çok mu iyi, yeni nesil yufka yürekli mi oldu, yoksa işin içinde başka bir iş mi var?

(Not: Bahsedilen yazıyı noisey.vice.com’da, “Is The Album Review Dead” başlığıyla bulabilirsiniz.)