Yirmi yıl sonra döndük mü başa!.. 1991 seçimlerinin sloganına..
Sekiz yıl süren siyaset yasağı kalkan Demirel meydanlara bu slogan ile çıkmıştı..
Konuşan Türkiye..
Gerçi o günkü Türkiye bugünkü Türkiye’den daha fazla konuşuyordu ama yine de slogan tuttu..
Demek ki; daha çok, daha özgürce konuşmaya özlem varmış..
*
Bugün de durum farklı değil..
Meclis Başkanı Çiçek dertliymiş.. Yeni Anayasa konusundaki ilgisizlikten şikâyetçiymiş.. Geçen hafta Ankara Temsilcimiz Fikret Bila’ya dert yandı..
Demiş ki; 163 üniversiteden hala ses yok. İki üniversite dışında görüş bildiren henüz olmadı.
* * *
Nasıl olsun ki..
Üniversiteler üniversite olmaktan çıktı eski liseler düzeyine indirildi..
Üniversite hocaları ses çıkaramaz hale geldi.. Devlet memuru muamelesi yapılmaya başlandı..
Yükselmek için, belli yerle gelmek için, kadro alabilmek için ‘bilimsel kriterler’ değil başka ‘kriterler’ geçerli olmaya başladı..
Ne dersiniz.. Son günlerde yaşananlar, ‘bir musibet bin nasihatten iyidir’ sözüne de.. ‘Her musibetten bir iyilik doğar’ sözüne de cuk oturmadı mı?
Fransa’da çıkan yasa var ya.. Soykırım yapıldı demeyi suç sayan yasa..
Musibet yasa!
Türkiye’de ifade özgürlüğünü gündeme getirdi.. Düşünce suçunun konuşulmasını, tartışılmasını sağladı..
Fransa’da çıkarılan yasanın benzerinin bizde de olduğunu ‘bu işlerle ilgisi olmayanlar bile’ öğrendi..
Fransa soykırım yoktur diyene ceza davası açacak ya..
Biz o işi yıllar önce yaptık..
Hele ikinci yarı. O kadar kötü maçtı ki, iki takım da o kadar kötü futbol oynadı ki, canım sıkıldı.
Maç izlerken insanın canı sıkılır mı ya!..
Sıkıldım valla.
Zaman geçmek bilmedi. Zaman akmadı, sanki durdu!..
Beşiktaş fena başlamadı. Koştu, bol pas yaptı, rakibine yüklendi.. Zayıf olan rakibi karşısında çok rahat pozisyonlar buldu, golü beş, altı karşı defa yokladı.
Sonunda buldu.
Ekrem ayağına geçen fırsatları değerlendirseydi tribün tabiriyle milli olurdu.. Bi maçta Beşiktaş’ın en golcü ikinci futbolcusu unvanını kazanabilirdi..
Birkaç defa altını çizdim.. Meclis Genel Kurulu işlevsel hale getirilmeden demokrasi konusunda bir arpa boyu yol alamayız..
Yeni anayasayla eşzamanlı..
Hatta daha da önce bu işi kotarmalıyız..
Bütçe maratonu sistemin tıkandığını gösterdi..
Haber Türk’ten Muharrem Sarıkaya yazdı.. Kimse ne denildiğini dinlemiyormuş bile..
Muhalefet milletvekilleri kendi aralarında sıkı muhabbette.. İktidar milletvekilleri bakanların peşinde, iş takibindeymiş..
Uğultudan hatiplerin sesi duyulmaz hale gelince Meclis Başkanı, uyarmak zorunda kalmış..
Fransa Ermeni soykırımının varlığını kabul etmişti.. Şimdi yeni bir adım daha atıyorlar..
Yasa parlamentodan geçerse Ermeni soykırımını inkâr etmek.. Türkler soykırım yapmamıştır demek suç oluyor..
Bir yıl hapis cezası ile 45 bin euro para cezası geliyor..
Saçma bir yasa..
Her şeyden önce düşünce özgürlüğüne aykırı.. Fransa, 1915’te yaşananları soykırım olarak tanımlayabilir.. Rusya da, Arjantin de, Kanada da, İtalya da lafı uzatmayalım 20’ye yakın ülke ‘soykırım’ dedi..
Fransa’daki durum farklı..
1915’te yapılan soykırım değildir, katliamdır..
Dün de anlatmaya çalıştım.. Mesele önemli.. Gelen mailler beni bir kez daha yazmaya (belki defalarca gerekecek) zorladı..
İktidara yakın çevrelerin konuşmaktan kaçındığı..
Muhalefetin gündeme getirmediği..
Nedense herkesin üç maymunu oynadığı mühim bir konu var.. O da şu..
Bundan sonra..
Başbakanı cumhurbaşkanı mı seçecek..
Başbakanı halk mı (seçmen) seçecek..
Olmaz, cumhurbaşkanını mutlaka halk seçmeli, bu uğurda Anayasa değiştirildi, ölmek var dönmek yok deniliyorsa.. O zaman başbakanı halk seçmesin..
Bu, yedi yıl mı, beş yıl mı, 2014 mü 2012 mi meselesinden daha mühim.. Şu anda..
Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete hali söz konusu..
* * *
Nedenini anlatayım..
Biliyorsunuz.. 12 Eylül Anayasası cumhurbaşkanı makamını Kenan Evren’e göre dizayn etti..
Hükümetin üzerinde vesayet kurmasına imkân sağlandı..