Aslında lafa ‘oğlum Osman’ diye başlasam cuk oturur ama şık olmazdı..
Ayıp olurdu.. Yakışıksız dururdu..
Niye cuk diye otururdu..
Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can’ı öyle bir gazlamışlar ki, belli, ayakları yerden kesilmiş.. Koltuk altlarına balon sıkıştırmışlar ha uçtu ha uçacak..
İnsanın içinden uçma Osman demek geliyor..
Uçma Osman düşeceksin..
Ayıp olmasın diye diyemiyoruz..
Sorumu sormadan önce konuyu anlatayım.. Bursa’da bir dava var.. Çete suçundan 33 kişi ağır ceza mahkemesinde yargılanıyor..
Yargılananlar arasında Yeni Şafak gazetesinin sahibi Ahmet Albayrak da var..
Çete lideri olmakla suçlanıyormuş..
Çete üyeleri..
11 ayrı kamu ihalesine fesat karıştırmaktan, rüşvet almak vermek, hırsızlık, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, örgüte üye olmak, şantaj suçlarından 207’şer yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyorlar..
* * *
Çete suçundan yargılanan Yeni Şafak’ın sahibi Ahmet Albayrak önceki gün bir nikâhta şahitlik yaptı..
Raportör Osman Can’ın ‘iptal kararı çıkarsa Anayasa Mahkemesi’ni yok sayalım’ demecini okuyunca çok fazla önemsememiştim..
Entresan olma merakıdır dedim..
Bu sebeple esprili yorum yaptım; iyi hukukçuydu anarşist oldu diye yazdım..
Meğer mesele farklıymış..
Meğer yemeği ateşe vermişler; tıkır tıkır pişiriyorlarmış..
Sözlerde hafiften tehdit var!.. Anayasa Mahkemesi’ne gönderilen mesaj var..
Raportör Can’ın ‘Talat Aydemir örneği’ haybeden değil.. İlk bakışta cahilce gözüküyor, ne alakası var deniliyor ama öyle değil..
O an yok mu o an.. İhanet anı!.. Ne büyük mutluluk, ne büyük suçluluktur!..
İnsanlar sırf o anı yaşamak için diyete başlıyor.. Her şeyin diyeti oluyor tabii de biz yemekle ilgili olanına bakalım..
Yaz geldi ya, diyet meselesi çok moda..
Cadde’de mutlaka okumuşsunuzdur.. Mehveş Evin 7 günde 3.5 kilo verdiren detoks programına katıldı..
Yüzde 30 gazetecilik adına, yüzde 30’u ‘bu ne iştir’ merakıyla, yüzde 30 ‘fırsat bu fırsat kendimi yenileyeyim, iki üç kilo vereyim’ düşüncesiyle..
Geriye kalıyor yüzde 10..
O ne diyeceksiniz?
Eksen kayması lafından geçilmiyor.. Türkiye Batı’dan Doğu’ya kayıyormuş.. Kim söylüyor?
Amerikalılar söylüyor, İngilizler söylüyor, bazı eski büyükelçiler söylüyor, dış politika uzmanları uyarıyor..
Tabii ki..
Dışişleri Bakanı kızıyor..
Başmüzakereci Bakan yalanlıyor..
Başbakan bu lafları edenleri kötü niyet taşeronu olmakla suçluyor..
Tartışma sürüyor.. Bırakın sürsün, ben size başka bir konuda eksen kaymasına somut bir örnek vereyim..
Akil adamların korktuğu oldu.. Dış politika meydanlara düştü.. İç politikanın en has konusu haline geldi..
Başbakan gittiği her yerde, konuştuğu her ortamda, katıldığı her toplantıda o toplantının mevzuu ne olursa olsun dönüp dolaşıp Gazze meselesine geliyor..
Veriyor, veriştiriyor..
Milliyetçi - Müslüman damara hitap ediyor..
Beklediği gibi büyük de destek buluyor. Dozu daha da arttırdıkça desteğin boyutu da artıyor..
Dün de böyleydi..
Bugün de böyle, yarın da böyle olacak.. Bu tür çıkışlar insanların duygularını kabartıyor, helal olsun iyi kafa tuttu dedirtiyor.. Alkış alıyor, takdir buluyor..
Eğer.. Anayasa Mahkemesi 111 milletvekilinin talebini haklı bulur.. Anayasa değişikliğini hukuk devleti ve değişmezlik ilkelerine aykırı bulursa..
Yani iki ve dördüncü maddelerin ihlal edildiği yönünde karar verirse ne olur?
Anayasa Mahkemesi’nin yeni yapısı ile HSYK’nın oluşma biçimini düzenleyen maddeleri iptal ederse..
12 Eylül’de sadece referandum değil, seçim de olur..
Niye mi?
Anlatayım..
*
Çok sevindim.. Niye mi? Diplomat olmadığıma.. Hayalim diplomat olmaktı.. (Bizim sınıf büyükelçi çıkardı.. Adını vermeyeyim ne olur, ne olmaz.)
Olamadım, beceremedim..
Beceremediğim için yıllar sonra çok sevindim..
Meğerse bütün suç büyükelçilerdeymiş.. Salon diplomasisi yapa yapa Türkiye’yi pespaye etmişler..
Dışişlerine girseydim ben de bu büyük suça ortak olacaktım.. İnsanların yüzüne bakamaz hale gelecektim.. Sokağa bile çıkamaz duruma düşecektim..
* * *
Allah’tan 2002’de AKP gelmiş.. Allah’tan Erdoğan mantığı değiştirmiş de bugünleri görmüşüz..