İlk duyduğumuz anın öfkesi, kızgınlığı hiddeti geçtiyse.. Tansiyonumuz normale dönmeye başladıysa, gelin şu gemi işini bir kez daha konuşalım..
Enine boyuna..
* * *
Kuşkular çok, soru işaretleri sayısız.. Hepimiz biliyoruz, geminin sadece insani yardım götürmek gibi bir amacı yoktu..
Büyük hedef dünyanın ilgisini Gazze’ye çekmekti..
Çünkü; ocak ayında Mısır üzerinden yapılan sefer başarılı olmamıştı.. Konvoy, Mısır polisi tarafından taşlanmıştı, gönüllüler coplanmıştı ama Türkiye’de bile infial yaratmamıştı..
Dünyanın umurunda olmamıştı..
İnsanız, duygularımıza gem vursak da kelepçe taksak da olmuyor..
Fışkırıyor bir yerden..
Amansız hastalığa yakalanan önce isyan eder; neden ben der ya..
Aynen öyle..
Sanki dünyadaki ilk hasta odur..
Önce çevresine bakar, yaşıtlarına.. Söylemez ama ister ki; gördükleri de onun gibi olsun..
Yok falan demeyin..
İsrail’e haddini bildirdik, gazamız mübarek olsun söylemine girilir.. İsrail’i nasıl madara ettik öyküleri her platformda anlatılır.. Ortadoğu’nun 11 Eylül’ünü gerçekleştirdik diye destansı haller takınılır..
Kırılma noktasıdır diye politik tahlillere girişilir.. İsrail’i dünyada yalnız bıraktık hayaline inanılır..
Bi daha mı, cesaret edemezler, hele bir etsinler diyerek iç politikanın derin sularına dalınır..
* * *
Bütün bunlar olabilir, yapılabilir..
Potansiyel mevcut.. O mevcut potansiyel gözleri maskeleyip asıl amacı unutturabilir..
Asıl amaç neydi?
Ortada Kürt açılımı kalmadığı konusunda hem fikiriz herhalde.. Açılım ölü doğdu diyenlere.. Bu kadar cahilce planlanmazdı diye itiraz edenlere münafık muamelesi çekilmişti..
Bu iş de oldu bitti deniliyordu; statükocular anlamıyor eli kulağında, PKK silahını bırakır, köyüne döner!
Aylar ayları kovaladı..
İçişleri Bakanı aydınlarla.. Başbakan sanatçılarla, yazarlarla, edebiyatçılarla, sinemacılarla, şarkıcılarla, türkücülerle toplantılar yaparak açılımı anlattı..
Toplantıdan her çıkan ‘umutluyum’ diyordu..
* * *
Bu arada partileri kapatılınca BDP ismini alan DTP’liler bizle de görüşseniz diye mırıldanınca siz karışmayın denildi..
Gemilere bindiler, insani yardımı Gazze’ye götürmek için yola çıktılar..
Gazze’ye varamadan İsrail terörüne maruz kaldılar..
10 kişi bu uğurda öldü, onlarca kişi yaralandı.. Yüzlerce kişi korku dolu dakikalar geçirdi..
Gemilerine el konuldu..
Silah zoruyla İsrail’e götürüldüler..
Sonrası..
Gelen haberlere göre yüzlerce kişi Türkiye’ye gönderilmeyi kabul etmiyormuş.. Kalacağız diye direniyorlarmış!..
Olan biteni iki üç kelimeyle özetleyelim: İsrail’in meydan okumasıdır..
Kime?
Türkiye’ye, ABD’ye, Avrupa’ya..
Aslında insanlığa..
Niye mi?
İsrail, o gemilerin kendi kontrolü dışında yüklerini Gazze’ye boşaltmasını istemiyor mu?
Mavi Marmara’ya doluşan 33 ülkeden 561 aktivistin (350’den fazlası Türk) insani yardım götürme hadisesini şova dönüştüreceğinden mi kaygılı?
Eleştirenlere yapılan eleştiri şudur; hep bardağın boş tarafını görüyorsunuz.. Dolu tarafından da bahsetsenize..
Bu bahis açıldığında iyi de derim; eli kalem tutan, ağzı laf yapan çoğunluğun bardağın boş tarafından bahsettiği yok.. Bahsetmeye pek niyeti olan da yok.. Bırakın birileri de boş tarafını söylesin..
Millet bilgi sahibi olsun..
* * *
Hemen mesela diyeceksiniz..
Geçen gün OECD raporları açıklandı.. (OECD eskisi kadar makbul bir kuruluş değil, tahminleri hedefi 12’den vurmuyor. Ama olsun, zaten konumuz bu değil)
Türkiye bu yıl yüzde 6.8 oranında büyüyecekmiş..
Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı’na veda ettiği günlerde Radikal’den Haluk Şahin ‘Ben Baykal olsam..’ başlıklı bir yazı kaleme aldı..
Baykal’a bir bahçeden öteki bahçeye geçmeyi öneriyordu..
Kitaplarla, konferanslarla, şiirle, edebiyatla, yaşamla, denizle, yüzmeyle, hobiyle dopdolu bir hayat..
Vakitsizlikten yapılamayanları, ertelenenleri, birinci sıraya koyan yeni yaşam tarzı..
Takıldım..
Haluk Hoca’nın dediği gibi ‘hayat, bir bahçeden ötekine geçer gibi, birinden ötekine geçilen evrelerden’ oluşsa bile bahçe değiştirmek bu kadar kolay mıdır?
Zannetmiyorum..