TUNCELİ DERSİM

1 Haziran 2024

Tunceli ilimize Dersim demek moda oldu. Dersim eski adıydı... Cumhuriyet yönetimi o şehre Tunceli adını koydu. Üstelik Dersim geçmişte sadece bir kente değil, bölgeye verilen isim idi. Birçok başka şehrin de eski adı var, onları kullanıyor muyuz? Mesela:

Eski adları:

“Adonis, Hıns-ı Mansur, Akroenos, Karakilise, Garsaura, Ameseia, Ankyra, Tralles, Karesi, Parthenios, Payperd, Çabakçur, Gangrea, Diyar-ı Bekir, Hadrianapolis, Mamüretül Aziz, Erzigan, Arz-ı Rum, Dorlion, Ayıntap, Kerasos, Defterhane-i Ali Osman, Kostantinopolis, Smirna, Kastrakommeni, Caesarea, Kırkkilise, İkonion, Katiaenion, Melita, Magnesia, Muşkara, Anahita, Kotyoro, Rihizios, Sangari, Amisos, Sinope, Diaspolis/ Eyalet-i Rum, Tekfurdağı, Komano Pontika/Dokia, Trapezus, Temenothytia, Edessa, Sandraka...”

Yeni adları:

“Adana, Adıyaman, Afyon, Ağrı, Aksaray, Amasya, Ankara, Aydın, Balıkesir, Bartın, Bayburt, Bingöl, Çankırı, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, İstanbul, İzmir, Kastamonu, Kayseri, Kırklareli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Nevşehir, Niğde, Ordu, Rize,

Yazının Devamı

İNÖNÜ’YE KURŞUN

30 Mayıs 2024

27 Mayıs darbesi (veya devrimi) çeşitli anılarla gündeme gelirken, az bilinen bir olayı da biz aktaralım...

1959 yılında İsmet İnönü Uşak’a geldiğinde Vali İlhan Engin her türlü toplantıyı yasaklamış, İnönü’nün her hareketine engel olmaya başlamıştır.

İnönü, toplantılar yasaklanınca, Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal’e Yunan General Trikopis’in kılıcını takdim ettiği evi ziyaret etmek istemiş, Vali Engin, Emniyet Müdürü Adnan Çakmak’ın mahkeme ifadesine göre, ona, “İnönü’yü bırakmayacaksınız, icap ederse vuracaksınız” diye emir vermiştir.

Mahkeme ifadelerine göre, sonrası şöyledir:

Vali, Adnan Çakmak’ın emri yerine getirmediğini görünce şoförü Nurettin Erkal’a döner:

- Sen İnönü’yü vurur musun?

- Vururum ama silahım yok.

Vali bunun üzerine şoförün yanında oturan jandarma erinin silahını alır, şoföre verir.

Yazının Devamı

GDO’lu mısır!

28 Mayıs 2024

Rusya ve Ukrayna’dan on yük gemisi ile Tekirdağ Limanı’na getirilen GDO’lu mısırların, Tekirdağ Tarım İl Müdürlüğü laboratuvarlarında “GDO’suz” gibi gösterilerek iç piyasaya sokulduğu Tekirdağ CHP Milletvekili İlhami Aygün’ün açıklamalarıyla medyaya yansıdı. Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı konuyla ilgili idari ve adli soruşturma başlatıldığını bildirdi.

Laboratuvarda yapılan sahtekarlık, Tarım İl Müdürlüğü’nden bir memurun ihbarı ile ortaya çıktı. Mısırların 5 ayrı firma tarafından ithal edildiği bildiriliyor. Bu firmaların adları açıklanmadı. Sadece birinin Malkara’da kurulu Ç. adlı bir firma olduğu haberlerde yer alıyor.

GDO’lu mısır kaçakçılığı ilk değil. Örneğin 2011 yılında Bandırma Limanı’nda bir gemide 6500 ton “GDO”lu mısır tespit edildiğini arşivde okuyoruz. Mısırlar iki firma tarafından ithal edilmiş. Firmaların yine adı yok. Sonra ne olmuş kimse ceza almış mı almamış mı belli değil.

Sonuçta bu olaylarda ithalatçı firmalar ile kimi bürokratların iş birliği yaptığı

Yazının Devamı

DEVLET ONURU

25 Mayıs 2024

Dış politikada mütekabiliyet (karşılıklılık) diye bir ilke vardır. Devletler arası ilişkide onurun ve çıkarların korunmasını öngörür. Devletin saygınlığı ile ilgilidir.

Osmanlı’dan kalan şöyle bir ‘hikâye’ vardır...

III. Napolyon’un süslü - püslü, beyaz boyalı bir arabası varmış. Paris halkı nezdinde bu araba korku ve telâş kaynağıymış. Görür görmez kaçışırlar, göz önünden kaybolmaya çalışırlarmış. O sıralarda Fransa’nın İstanbul sefiri de padişahların saltanat kayığına benzer bir kayık yaptırmış, debdebeyle gezip Boğaziçi’nin keyfini çıkarırmış. Sultanımız gıcık olsa da bizim Hariciye, Fransız sefirini o sevdadan vazgeçirmenin yolunu bulamamış. İstanbul sefirinin Boğaziçi’ndeki macerası Paris’te Osmanlı sefiri olarak bulunan Ahmed Vefik Paşa’nın kulağına gitmiş. Hemen Napolyon’un arabasının aynısından yaptırmış. Olur olmaz zamanda arabasına atlayıp Paris’i turlar, Vefik Paşa’nın arabasını görüp III. Napolyon geçiyor zanneden Parisliler selama dururlarmış.

Yazının Devamı

UNUTULMAK…

23 Mayıs 2024

Akademisyen Fatih Yaşlı, bir yazısında yaşanan siyasi çarpıklığın fotoğrafını çekiyor, özetle diyor ki: 

“... Türkiye bir yandan neredeyse toplumun yarısını oluşturacak bir şekilde geniş kesimlerin kendisini Atatürkçü, cumhuriyetçi, laik, seküler vs. olarak gördüğü ama öte yandan bunun siyasete yansımadığı, siyasal alanda buna dair bir mücadelenin yaşanmadığı, bunları savunmaya ve iktidara getirmeye dair bir iradenin mevcut olmadığı tuhaf bir dönemden geçmektedir.  

Evet, bugün Türkiye’de kendisine Atatürkçü diyen milyonlar vardır ama bu Atatürkçülük “Atam” fetişizminden, nostaljiden, sosyal medyada fotoğraf, video paylaşımından ve ulusal günlerde bankaların çektikleri reklam filmlerine bakıp duygulanmaktan öteye gitmemektedir.  

Kendisine Atatürkçü diyerek bunun üzerinden siyaset yapan bir siyasi aktör ise yoktur. Bugün Atatürkçülük ideolojik ve teorik olarak sahipsizdir.” 

Tespit doğrudur. 

En başta

Yazının Devamı

AKREP OYUNU

21 Mayıs 2024

Amerikan Doğa Tarihi Müzesi küratörü Prof. Lorenzo Prendini isimli şahsın plastik poşetlere konmuş endemik türde 1500 akrep, örümcek ve kırkayak ile 88 plastik şişe sıvıyı Türkiye’den çıkarmak üzereyken havalimanında yakalandığını yazdık. Olayla ilgili kuşkularımızı dile getirdik. Tarım Bakanlığı Basın Danışmanı Yusuf Şahbaz arayarak “Niğde Üniversitesi ile ortak olarak araştırma yapan Prendini’ye “Toplanacak örneklerden elde edilecek her türlü ürünün yurtdışına çıkarılmaması ve ticarete konu edilmemesi’ şartı ile araştırma izni verildiğini” anlattı.

Lorenzo Prendini, Türkiye’de Niğde Üniversitesi’nden Prof. Ayşegül Karataş ve Prof. Ahmet Karataş ile ortak proje çerçevesinde çalışmış...

Gördüğümüz kadarıyla... Türkiye’de iki hafta kalan Lorenzo, birkaç örneği Niğde Üniversitesi akademisyenleriyle ortak çalışarak bulmuş ama bu malzemenin çok büyük kısmı birilerince önceden hazır edilerek Lorenzo’ya satılmış ya da Lorenzo kurye

Yazının Devamı

MAYIS’A DOĞRU!

18 Mayıs 2024

Atatürk’e yakın isimlerden, yazar Yakup Kadri Karaosmanoğlu, bir gün O’na, kendisini en yalnız ve çaresiz hissettiği dönemi sorar... Ne çocukluk günleri ne savaşlar... Atatürk, hayatında en en zor dönemin, “İşgal altındaki İstanbul’da kapı kapı dolaşarak insanları milli mücadeleye ikna etmeye çalıştığı” günler olduğunu anlatır. İşgal İstanbul’unda esaretten kurtulmak için başkaldırmaya niyetli o kadar az kişi vardır ki... 

Alev Coşkun, “Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay” adlı kitabında o sıkıntılı günleri çok güzel anlatır... 

Kitaptaki çarpıcı öykülerden birinin kahramanı da yazar Refi Cevad Ulunay’dır... Padişah yanlısı gazeteci Ulunay, Mustafa Kemal Paşa’yı Şişli’deki evinde ziyaret eden ilk basın mensubudur. Ulunay, 4 Şubat 1919 tarihinde yaptığı röportajdan gazeteye döndüğünde, arkadaşları ne konuştuklarını soruyor... 

Ulunay, “Şu sıralarda Anadolu’ya geçilir, orada teşkilat kurulur, milli mukavemet harekete geçirilirse Fransız’ı da

Yazının Devamı

AYTEN GÖKÇER

16 Mayıs 2024

Tiyatromuzun ünlü ve önemli isimlerinden Ayten Gökçer hayattan ayrıldı... 

Sesi ve sanatıyla izleyenlerin zihninde ve kalbinde yer edinmiş bir sanatçıydı... 

Sinemada da oynadı… Ancak o kökten sahne insanı, tiyatro sanatçısıydı. 

Ordulu okurumuz Ali Öztürk, Ayten Hanım’ın bizzat anlattığı bir öyküyü göndermişti geçmişte. 

Değerli sanatçıyı bu anısıyla analım... 

Ayten Hanım ve tiyatro grubu yıllar önce Karadeniz turnesindedir. Ordu’da bir sinemada oynayacaklardır. Ayten Hanım bir ara gişede bir tartışmaya tanık oluyor. Yaklaşıp izliyor. Meğer gişenin camına “Koltuğumuz kalmamıştır” yazılı bir kâğıt asılmış. Vatandaşın biri de evinden iki koltuğu bir kamyonete yükleyip, kapıya getirmiş. İçeri sokmak istiyor. Ayten Hanım duruma el koyuyor. Koltuklar içeri alınıp mecburen en öne yerleştiriliyor.  

Tartışma bitiyor mu? Hayır. Bu defa da diğer seyirciler başlıyor:  

- Neden bazı seyirciler oyunu özel koltukta izliyor, diye şikâyete.  

Yazının Devamı