Doğrayın soğanı

28 Nisan 2011

Balyoz davasında yargılanan eski Birinci Ordu Komutanı Çetin Doğan’dan sonra eski Deniz ve Hava Kuvvet Komutanları e. Oramiral Özden Örnek ile e. Org. İbrahim Fırtına aynı çağrıyı yaptılar:
- Zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Kara Kuvetleri Komutanı Aytaç Yalman mahkemeye gelerek tanıklık yapsınlar...
Davanın en garip yanlarından biri burası...
Adı geçen iki komutan, Hilmi Özkök ile Aytaç Yalman’ın bu davada ne ifadeleri alındı, ne tanıklıkları istendi...
Düşünün... Birinci Ordu’da darbe hazırlanıyor... Ancak darbe gerçekleşmiyor. Darbeyi hazırlayanlar ya kendileri vazgeçtiler (O zaman dava zaten düşer)... Ya da üstleri engelledi. O zaman üstlerini çağırıp soracaksınız... Ama sorulmuyor. İddianamede darbeyi Aytaç Yalman’ın önlediği gibi kimi muğlak ifadeler var ama.. Onun ifadesi ortada yok... Hilmi Özkök’e gelince... Bu sütundan yönelttiğimiz soruya karşılık olarak geçen yıl (11 Nisan 2010) kendisinde Balyoz darbe planına ilişkin belge ve bilgi olmadığını söylemişti. Yine de söyleyeceği başka şeyler olabilir. Avukat Celal Ülgen geçenlerde yaptığı çağrıda Hilmi Özkök’e:
- Sanıkların aleyhinde de ifade verseniz kabulümüz yeter ki gelin konuşun, demişti.
Özkö

Yazının Devamı

ALES mektubu

27 Nisan 2011

ÖSYM Başkanı Prof. Ali Demir, ALES’e giren öğrencilere mektup gönderirken sehven bir tane de Fenerbahçeli Alex’e göndermiş. Ünlü futbolcu dün bizi arayarak bu mektubu paylaştı. ALES’liler adına Alex’e teşekkür ediyoruz. İşte Ali Demir’in mektubu:
Sevgili ALES sınavına giren gençler,
Bildiğiniz üzere geçenlerde yapılan YGS sınavında gençlerimizin kafasını bulandırmak isteyen birtakım provakatörler “gizli şifre” iddiaları ortaya atmış ve maalesef bu iddialar doğru çıkmıştır.
Sevhen (sehven olacak m.a) yapılmış bu tertip için özür diliyorum.
Sevgili ALES’li gençler.
Bilirsiniz, Almanların bir sözü vardır: Doyçland Über Alles ... Yani, Almanya her şeyin üstündedir. Siz ALES’liler de bizim için über alles’siniz. Sizin üstünüze hiç şey tanımayız, tanıyanı da tanımayız. Sizleri bu kadar çok seviyoruz yani. Lafı uzatma, hatalı kitapçıklara gel, diyeceksiniz. Geliyorum. Haklısınız, böyle bir hata olmamalıydı. Ama oldu işte. Kitapçıkların kimi hatalı çıktı, kimi Teksas, Tommiks... Kiminden -affedersiniz - müstehcen, hatta müstehrek yayınlar çıktı. Bu bir hata mı? Evet hata. Peki, hatasız kul var mı? Yok. Şimdi bize düşen hep birlikte bu hatayı telafi etmek. Nasıl edeceğiz?

Yazının Devamı

ALES de skandal

26 Nisan 2011

ALES’e İstanbul Bayrampaşa Rıfat Canayakın Lisesi’nde giren bir okurdan notlar:
- Yıllardır ilk kez bir devlet lisesine girdim. Tuvalet pislik içindeydi. Tuvaletin içindeki kabinlerin kapısı kapanmıyordu. Bu kadar pis bir tuvaleti en son Suriye Halep’de görmüştüm. Böyle okulda nasıl öğrenci yetişir?
- Sıralar lise olmasına karşın oldukça alçaktı. 3 saatlik sınavdan çıktığımda bacaklarım ağrıyordu.
- Sınav başlamadan üzerinde Fatih yazan 2 kalem, Faber Castle yazan 1 silgi, 1 kalemtıraş, Kent marka 3 şekerleme, 1 peçete verildi. Bana yabancı olan o kalem ve silgi ile 180 dakikada 150 soruyu çözerken çok zorlandım. Adaylar neden alıştıkları kalem ve silgiyi kullanmıyorlar anlamadım. Herkes biliyor ki kopya kalem ve silgiyle değil başka yollardan yapılıyor!
ÖSYM sınavı olur da skandal olmaz mı? Yine skandal patladı. İzmir’de sorular karıştı. Yedek kitapçık yetişmedi. Adaylar açıkta kaldı...
Mevcut ÖSYM Başkanı Prof. Ali Demir istifa etmedikçe, YGS sınavı iptal edilmedikçe kuşku her sınavda egemen olacaktır. Bir başka okur yazıyor:
“Eskiden soru kitapçıkları A - B - C- D- E şeklindeydi. Şimdiyse kişiye özel. Her kitapçık kapalı naylon poşette ve üzerinde kendi resmin

Yazının Devamı

Ortaya karmaşık...

24 Nisan 2011

Raden, Sajen, Rulin, Beraris... Kahramanmaraş’ta dört kardeş kendilerini asarak intihar ettiler. Sebep, ölen annelerine aşırı bağlılıkları. Kimi anne çocuğuna ilgisizdir, kimi aşırı ilgili. İkisi de yanlış. Doğru ilişki nedir? Psikolog Zehra Sözügeçer’in verdiği bilgi:
- Anne, çocuk ihtiyaç duyduğunda yanında olmalıdır. Ne eksik ne fazla...
* * *
TRT hafta içinde Titanic filmini gösterdi. Bir sahnede Jack (Leonardo Di Caprio), Rose’a (Kate Winslet) yaptığı karakalem resimleri gösteriyor. TRT resimleri bulandırıyor. Çünkü resimde bir kadının göğüsleri görünüyor... TRT’dekilerin sanatla aralarındaki sınır cinsel noktalardan geçiyor. Bu o anlama geliyor.
* * *
Başbakan ve yardımcıları Silivri’dekileri her fırsatta terörist gibi gösteriyor. Oysa onlar hâlâ masum. Hiçbiri üzerine atılı suçlardan mahkûm olmadı. Başbakan’ın polisi ile yandaş medya yasadışı bir işbirliği yaparak Ergenekon davası sanıklarını suçlu gibi gösteriyor. Başbakan bundan yararlanıyor. Ak adalet demek böyle bir şey...
* * *

Yazının Devamı

Alengirli sorular

23 Nisan 2011

Önce bir komplo senaryosunu dillendirelim...
Kadrolaşma çalışmalarını üniversiteden başlatmak ve yandaşlara pozitif ayrımcılık yapmak isteyen birileri şifreli soru programı üretmiş, kolladığı yandaşlara şifreleri sızdırmıştır. Ancak tertipçileri Allah şaşırtmış, Meteksan yanlışlıkla basına şifreli soru kitapçığını basıp dağıtmıştır. Olay bu şekilde ortaya çıkmış, ÖSYM Başkanı kem küm ederken Cumhurbaşkanı, Ali Demir Bey’e kol kanat gererek korumaya almıştır. Daha sonra bakanlar da “tatmin oldum” yarışına girmiş, böylece savcılığın eli kolu bağlanmıştır. Ne var ki, minare kılıfa sığmamış, kopya tertibi çakılmıştır. Üstelik ÖSYM Başkanı da intihalci yani aşırmacı çıkmış, kuşkuları perçinlemiştir. Şimdi başta savcılık olmak üzere herkes önündeki pirincin taşını nasıl ayıklayacağını düşünmektedir...
ÖSYM Başkanı hâlâ görev başındadır.
Son KPSS sınavındaki kopya komplosu da çözülememiştir.
Ve üstüne üstlük yarın ALES, 15 Mayıs’ta da TUS sınavı var...
Siz şimdi adaylardaki morali düşünebiliyor musunuz?
Sınav kâğıtları önlerine konunca adaylar cevapları mı düşünecek, şifre mi arayacak... Siz olsanız ne yapardınız?

Yazının Devamı

Vur abalıya...

22 Nisan 2011

Yüksek Seçim Kurulu’nun 12 bağımsızı veto kararına karşı başlatılan toplu saldırı, bu ülkede hukuka olan saygının ve “mahkemeler bağımsızdır biz etkide bulunamayız” lafının ne kadar palavra olduğunu bir kez daha gösterdi. Başlatılan sokak terörü de BDP’nin demokrasiye saygısının bir başka ifadesiydi.
Oysa anlaşılıyor ki YSK’nın kararlarından kimi yerinde, kimi yersizdir. Karar suhuletle de tartışlarak bugünkü sonuca ulaşılabilirdi.
Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen’in gönderdiği ayrıntılı bilgi notuna göre...
1- İşlediği suçtan mahkûm olan kişi, cezasının infazı tamamlandıktan (cezaevinden çıktıktan sonra ) seçilme ehliyetini otomatik olarak kazanmış olmaktadır. Bu durumdaki kişilerden ‘yasaklanmış hakların iadesi kararı’ getirmelerinin istenmiş olması gereksiz bir işlemdir. YSK bu konuda son düzenlemeleri iyi süzememiş görünmektedir.
2- TCK dışındaki kanunlardan (mesela Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu) hüküm giymiş olanların mahkemeden ‘yasaklanmış hakların iadesi’ kararı almaları gerekmektedir. (Gültan Kışanak’ın durumu)
3- Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlü kişi erteleme süresince seçilme hakkını kullanamaz. (Sebahat

Yazının Devamı

Kolay demokrasi

21 Nisan 2011

Sakatlık nereden kaynaklanıyor... Yüzde 10 seçim barajından.. Eğer seçim barajı bu kadar yüksek olmasa BDP bağımsız aday göstermek yerine parti olarak seçime girecek, bu gürültü kopmayacaktı...
İkinci sakatlık elbet YSK’nın yorumunda... Lehte kanunu uygulama ilkesine uysa veto edilen aday sayısı bu kadar yüksek olmayacaktı...
Üçüncü sakatlık parlamentoda.. Yasaları yasak savma kabilinden düzenliyorlar... Neler olabileceğini önceden göremiyorlar...
Dördüncü sakatlık... Biz seçmenlerde... Çünkü...
Halkı temsil edenleri değil para babalarının temsilcilerini iktidara getiren bu sistemi demokrasi belledik.
Siyasetteki sakatlıkları seçimden seçime hatırlıyoruz. Arada hiçbir şey yapmıyoruz.
Sandık demokrasisine alıştık... Bunu demokrasi sanıyoruz...

Yazının Devamı

Geçmiş olsun!

20 Nisan 2011

Başbakan’ın çarpıcı sözleri elbet büyük soru işaretleri yarattı... Ne demişti:
“Taksim’de bin kişiyi, iki bin kişiyi yürütmek, iki bin genci yürütmek problem değil. Onlar YGS sınavının karşısında tavır ortaya koyduklarını açıklarken, biz de kalkarız onların karşısına 5 bin, 10 bin tane genci koyarız...”
Doktor Okan Öztürk soruyor:
- Erdoğan’dan emir bekleyen sorgusuz sualsiz bir kitle mi var? Kim bunlar? Bir ülkenin başbakanı devletin güçlerinden başka bir güç oluşturmuşsa ve bunlar bir işaretle sokağa çıkabilecek kıvama gelmişse bunları tanımak hakkımız değil mi!
* * *
Başbakan’ın hazırda Mussolini İtalya’sındaki kara gömlekliler ya da Hitler Almanya’sındaki kahverengi gömlekliler gibi gençlik örgütleri olduğunu sanmıyoruz...
Ancak yoğunlaşan eleştiriler karşısında demokratik yoldan sapmayı meşrulaştırıyor. Kendilerine hak tanıyor.

Yazının Devamı