22 Ağustos 2011’den itibaren devlet ‘güvenli internet’ adı altında hangi sitelere girebileceğimize karar verecek. Size ‘çocuk paketi’, ‘aile paketi’ ‘yurtiçi paketi’ gibi paketler sunulacak ve bunlardan birini seçmeniz istenecek. Eğer bu seçeneklerden hiçbirini seçmez iseniz, doğrudan ‘standart paket’i seçmiş sayılacaksınız... Filtreyi aşmak suç sayılacak...
Nedir amaçlanan? Çocukları koruma bahanesiyle bütün interneti iktidar politikasına göre düzenlemek. Prof. Mutlu Binark’ın deyimiyle:
“Filtre uygulamasıyla birey korumacı ve kollamacı muhafazakâr ideoloji tarafından pasifize edilmekte, zihin ‘tek doğru, tek renk, tek söylem’ çağrısına uymaya davet edilmektedir...”
Başbakan’ın internet alemine nasıl baktığı şu sözlerinde saklı:
“Şimdi facebook’ta falan, yahu bunlar çirkin teknoloji. Bu facebook filan, falan bu tür sayfalar bunlar çirkin, berbat. Herkes adına buralardan her türlü ahlaksızlık yapılabilir...”
Basın baskı altında... Gazeteciler hapiste... Yazarlar hapiste. Telefonlar dinleniyor... Sıra elbet internete gelecekti. Geldi... Gerçi binlerce kanal halen yasaklı ama... Yetmiyor... İnternetin de gırtlağı sıkılacak... Şaşırtıcı mı? İleri demokrasi adı altında
Gürcistan’ın Karadeniz’de el koyduğu gemilere hükümetin ilgi göstermediğini bildirmiştik... Gürcüler Afro Star adlı gemiyi de okul gemisi yapmışlar...
Tarihten bir not aktarmanın zamanıdır...
“Başbakan İsmet İnönü davet edildiği Rusya’dan Bulgaristan yolu ile dönüyordu. Yine o sıralarda Bulgaristan’la aramız iyi değildi. Bulgar komitacıları Sofya’da Türk sefaretini sarmıştı... Bulgar hükümetinin elçiliğimizce dikkati çekildi. Bulgar hükümeti taraf olarak umursamadı. Bunun üzerine durum Ankara’ya bildirildi, ilgililer toplanıp aralarında müzakere etti. Bir çare araştırdı. Tatminkâr bir tedbir bulunamadı. Atatürk’e danışmaya karar verdiler. Atatürk sordu?
- Siz ne düşünüyorsunuz?
- Bulgaristan’ı iktisaden tazyik edeceğiz. Şiddetle muhtaç olduğu bazı maddeleri satmamakla tehdit edeceğiz....
Atatürk güldü ve
- Telefonu bana verin, dedi.
Kendisiyle uyuşmayan gençlere karşı sınırsız bir öfke ve hoyratlık var iktidarda. Amansız bir ezme çabası... Okmeydanı’nda kimi kültür ve gençlik dernekleri basıldı bu hafta. Grup Yorum dahil 46 kişi gözaltına alındı.
Suçları dün hâlâ bilinmiyordu...
14 ay önce Roman çalıştayında “Parasız eğitim istiyoruz” diye pankart açan Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer 14 aydır hapiste...
Mersin Üniversitesi BDDK Başkanı Bilgin’e yumurta atan 2 öğrenciyi okuldan attı... ÖSYM’yi protesto eden gençler orda burda hırpalanıyor.
Bazı suçları ve istenen cezaları hapishane mektuplarından öğreniyoruz...
Sincan Kadın Hapishanesi’nden yazan hanım, Grup Yorum konseri düzenleme girişiminde bulundukları ve Mahir Çayan’ları andıkları için haklarında 8 - 11 yıl hapis istendiğini bildiriyor. İki yıldır da hapisteymiş üstelik.
Bu arada tecrit şikâyetlerine ek olarak kitap şikâyeti var son zamanlarda. Bir zamanlar yasaklanmış ama serbest bırakılmış kitaplar hapishanelerde hâlâ yasak statüsündeymiş. Server Tanilli’nin Uygarlık Tarihi adlı kitabının bile yasak olduğunu yazıyor mahkûmlar...
Geçen şubatta yeni ÖSYM yasası çıktığında bir açıklama yapan CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce ne demiş bakalım:
“Bu düzenlemenin hayattaki karşılığı; yeni ÖSYM’de soru ve cevapların dışarı çıkarılması, yandaşlara dağıtılması ve bunun soruşturulamayacağıdır. Türkiye’nin namusudur diye tanıladığımız bir kurum yok edilmiştir.”
ÖSYM yasasıyla ÖSYM kadrosunun baştan aşağı yenilenmesi öngörülmüştü.
Amacın sınav sonuçlarıyla kolayca oynamak, yandaşları ön sıralara çıkarmak olduğu çok açıkca belli edilmişti...
* * *
Savcılık açıkladı; şifre var, kopya yok. Peki kopya yoksa şifre neden var? Savcılık bir zahmet şunu da açıklasa iyi olurdu.
KPSS sınavındaki kopya soruşturması (ki orada kopya çok açıktı) 9 aydır bitmemişken YGS sınavı soruşturması nasıl olup da birkaç günde sonuçlandı? Bu da sır...
Dubai Prensi Maktum, Levent’teki İETT arazisini 2007 yılında ikiz kuleler dikeceği vaadiyle aldı... İhale bedeli 1 milyar liraydı...
Ancak parayı iki hafta içinde ödemesi gerekirken ödemedi.
Bahane olarak meslek odalarının açtığı bir - iki davayı gösterdi.
Aynı sıralarda Zorlu Holding, Levent’te Karayolları arazisini almıştı. O arazi üzerinde daha çok dava vardı. Ama Zorlu yükümlülüğünü yerine getirdi.
Maktum ise 4 yıldır ödemeyi yapmıyor.
Bu durumda 24 milyon dolar teminatın irat kaydedilerek ihalenin tekrarlanması gerekirken İstanbul Belediyesi suç işlemeyi göze alıp yeni ihale açmıyor.
İstanbul Belediye Meclisi eski üyelerinden Hüseyin Sağ, bu yolsuzlukla ilgili İçişleri Bakanlığına suç duyurusunda bulunmuştu. Bakanlık - pek tabii- soruşturma izni vermedi. Hüseyin Sağ Danıştay’a gitti. Danıştay İçişleri Bakanlığı kararını kaldırdı. İçişleri Bakanlığı eski kararında direndi. Hüseyin Sağ 3.5 yılda dört kez Danıştay’a gitti. Sonunda İçişleri Bakanlığı dize geldi, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. Başlattı ama... Aradan 4 ay geçtiği halde kimse Hüseyin Sağ’ı çağırıp ifade almış değil... Anlaşılan dava rafta unutuldu.
Organize ve tam techizatlı bir suç örgütü var... Bu şebeke siyasetçiler, generaller ve benzeri ünlü kişileri izleyerek ses ve görüntü kayıtları yapıyor. Bu kayıtlar kritik zamanlarda internete düşürülüyor. Siyasetin yönü değiştiriliyor.
Deniz Baykal böyle bir kaset komplosuna kurban gitti.
TSK mensupları hakkında sık sık böyle bantlar yayınlanıyor.
Son olarak 4 MHP’li yönetici aynı tezgâhın kurbanı oldular.
Acaba Balyoz ve Ergenekon davalarındaki düzmece kanıtları da aynı merkez mi üretiyor? Muhtemeldir...
Yasadışı telefon dinlemelerini de bu çetenin yapıyor olması muhtemeldir.
Çetenin özelliği mi?
Kütahya’da şehir merkezine 34 kilometre uzaklıktaki Eti Gümüş’e ait tesiste atık barajının setlerinden biri çöktü, havuzda bulunan siyanürlü su taştı. Bölge siyanürlü atığın yaratacağı bir çevre felaketi ile karşı karşıya... Türkiye Maden İşçileri Sendikası yaptığı açıklamada “Atık havuzlarının felaketlere yol açabileceği konusunda uyarıda bulunmuştuk” diyor. Kimse umursamamış...
Eti Gümüş 2004 yılında özelleştirildi.
Söğüt Seramik adlı iflas etmiş firma adını değiştirip 3S yaparak gümüş tesislerini 40 milyon dolar gibi bedava denecek bir fiyata aldı...
Ancak özelleştirme bedelini zamanında yatıramadığı için ihale iptal edildi.
Yapılan yeni ihaleyi bu defa Söğüt Seramik adlı eski müflis firma kazandı.
Aynı patron bu defa eski şirketi Söğüt Seramik’le ihaleye girip kazanmıştı.
Daha önce ihale bedelini ödeyemeyen, borçlu bir şirketin ikinci kez aynı ihaleyi, başka şirket adı altında da olsa kazanması büyük skandaldı.
İzmir Anakent Belediyesi’ne yönelik soruşturma aynen Ergenekon’daki sistemle yürütülüyor... Basit anlatımıyla...
Kanıtlar üzerine kısıtlama kararı konuluyor.
Avukatlar, kanıtları göremedikleri için müvekkillerini yargıç önünde savunamıyor.
Şüpheliler ne ile suçlandıklarını bilemiyor...
Bu yüzden onlar da kendilerini savunmakta zorluk çekiyor.
Böylece tutuklanıp hapse atılmaları fevkalade kolaylaşıyor...
Belediyeyi savunan “Gönüllü Avukatlar Koordinasyon Kurulu” sözcüsü Cihan Türsen, kanıtlara kısıtlama kararı koyan yargıçla tutuklama kararını veren yargıcın aynı kişi olmasına dikkati çekiyor... Türsen ekliyor: