Cumhurbaşkanı Gül: “Ben tatmin oldum” demişti.
Hükümet açıklama yaptı: “Cumhurbaşkanı tatmin olduysa bize de tatmin olmak düşer.”
YÖK Başkanı Özcan kuyruğa girdi: Ben de tatmin oldum...
Cumhurbaşkanı önceki gün bir düzeltme yaptı:
- Ben tatmin oldum ama tabii ki hepimizi savcılar tatmin edecek...
İyi de bu tatmin furyasına rağmen ortada tatmin olmayan kocaman bir kitle var. Onlar ne olacak?
İşte o kitleden biri... Ertuğrul Berki adlı üniversite adayı genç farklı bir adrese yöneliyor...
ÖSYM Başkanı Profesör Ali Demir konuştukça yeni itiraflarda bulunuyor.. Öne sürdüğü mazeretler kuşkuları dağıtmıyor, artırıyor; acemilik.. İşgüzarlık..vb...
Soruluyor:
- Basın, dağıtılan kitapçıkta neden şifre var?
- Metaksan’ın bilgi işleminde bir arkadaşın işgüzarlığı...
Soru kitapçıklarını basan şirkette bir işgüzara tanınan yetkiye bakar mısınız?
Üstelik bu işgüzar görevine devam ediyormuş.
* * *
TSK dün “yargıya müdahale ediyor” eleştirilerini de göze alarak bir açıklama yaptı.. Dedi ki:
“... Devam eden yargı sürecine müdahale anlamına gelebilecek davranışlardan özellikle kaçınan Türk Silahlı Kuvvetleri, yargılamayı etkilemeyecek şekilde, çeşitli defalar açıklamalar yaparak, ilgili makamları bilgilendirerek, yapılan seminerin ne olduğunu, nasıl yapıldığını, neleri kapsadığını ve kimlerin hangi emirlerle katıldığını tereddüde yer bırakmayacak şekilde izah etmiştir. Benzer hususlar, savcılık makamlarınca görevlendirilen bilirkişi raporlarında da açık bir şekilde yer almaktadır.
Hal böyle iken, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görevli ve emekli 163 personelinin tutukluluk halinin devamını anlamakta güçlük çekilmektedir..”
* * *
Burada bir hatırlatma yapalım... Balyoz davasında yargılanan muvazzaf ve emekli subaylar doğrudan plan semineriyle ilgili olarak suçlanmıyor. Suçlama nedeni 11 no’lu CD’dir. Sanıklar bu CD içindeki Balyoz Planı’nda adı geçenlerdir. Tuhaf olan... Bu CD’nin içindeki kimi bilgilerin 2008 hatta 2009 yıllarına ait olduğu gayet açık şekilde ortaya konulduğu... CD’nin düzmece olduğu ortaya çıktığı halde dikkate alınmıyor oluşu... Gölcük Donanma
Son KPSS’de de böyle olmuştu. Yetkililer uzun süre sınava hile ve kopya karıştığını inkâr ettiler. Medyadan kaçtılar. Haftalar sonra kaçacak yerleri kalmayınca kabul etmek zorunda kaldılar. Sınavlar tekrarlandı. Aynı yönde ilerliyoruz...
Ancak bu defa Cumhurbaşkanı Gül’ün olaya müdahalesi var. ÖSYM Başkanı Prof. Ali Demir’e kefil oldu. Peşinden de hükümet sözcüsü Cemil Çiçek:
- Cumhurbaşkanı tatmin olduğuna göre mesele yok, gibi bir açıklamayla tartışmaları kesmeye çalıştı.. Ama aksine kuşkular daha da arttı...
Cumhurbaşkanı uzmanlara inceleme yaptırmadan kefalete girişmemeliydi.
Nitekim Ali Demir yalnızca basına dağıtılan kitapçıkta şifre bulunduğunu söylemesine rağmen Gemlik’te iki, Adana’da 10 adayın soru kitapçıklarında şifre bulundu.
Radikal gazetesi, 40 matematik sorusunun 30’unu şifreyle çözdüklerini yazdı.
Matematik mühendisi Özlem Öztürk ise kimi basit gerçeklerin saklanmasını kuşku konusu yapıyor. Örneğin yazılım programının gizlenmesi için sebep olmadığını söylüyor:
Cumhurbaşkanı Gül ve AKP hükümeti, ÖSYM Başkanı Prof. Ali Demir’in açıklamalarının kendilerini tatmin ettiğini söylediler.
Herhangi bir araştırma yaptırmadan neden böyle bir açıklama gereği duydular acaba?
Neden iddiaları soruşturan savcılığı etki altında bıraktılar?
Tek sebep kendi atadıkları bürokratı korumak mıdır?
Sonuçta Gül’ün ve hükümetin açıklamaları da bir başka kuşku nedeni oldu...
ÖSYM Başkanı Ali Demir’in açıklamalarına gelince... Gerçekten tatmin edici miydi?
ÖSYM Başkanı’nın “Basına dağıtılan kopyada neden şifre var?” sorusunu yanıtsız bırakması bile yeterince kuşku yaratıyor.
İlk skandal geçen yaz KPSS sınavında patladı... Çok sayıda aday eğitim bilimlerinde 120’şer puan çekince dışardan kopya aldıkları saptandı. Tepkiler artınca Başbakan hem MİT Müsteşarı’na hem Emniyet Müdürü’ne talimat verdi: “Sorumluları yakalayın, dosyayı da ilk önce bana getirin” dedi. Aradan 8 ay geçti ama soruları kimin çaldığı, organizasyonu kimin yaptığı hala ortaya çıkarılamadı... Ya da çıkarıldı açıklanamadı!
Ama o karambolda yıllarca ÖSYM’yi başarıyla yönetmiş olan Prof. Ünal Yarımağan ve kadrosu görevden alındı. Acele çıkarılan yasayla ÖSYM yeniden örgütlendi.
Yeni dönemin ilk skandalı üniversite sınavına 2 okulda sadece kız öğrencilerin alınması, harem selamlık uygulaması yapılmasıydı. Bunu yapanların sınavlarda başka tür kayırmacılığı da pervasızca yapabileceğini yazmıştık.
Aradan birkaç gün geçmeden şifre skandalı patladı. Matematik sorularının şifre ile çözülebildiği ortaya çıktı. Kimi uzmanlar 40 sorudan 36 - 37’sinin şifre ile çözülebildiğini bildiriyor. Yetkililerin “Her öğrenciye ayrı kitapçık verdik” açıklaması kuşkuları dağıtmadı...
Genel tahmin; KPSS sınavlarını dışardan manipüle eden şebeke artık ÖSYM’nin içinde de çalışmaya başlamıştır. Amaç
Son günlerde CHP Genel Merkezi’nin önü, katları, koridorları ana baba günü gibi. Aday adayları Ankara’da dört bir koldan bastırıyor...
Binlerce aday adayından sadece 550’si listelerde yer bulacak kendisine... Tabii listede yer almak tek başına bir anlam ifade etmiyor. Önemli olan partinin kuvvetli olduğu seçim bölgelerinde seçilebilecek sıralardan birinde yer kapabilmek. Ama o da hayli zor. Çünkü partinin neredeyse bütün ağır toplarının gözü doğdukları ya da geldikleri değil, o bölgelerde. Bu açıdan en değerli il İzmir. Ardından İstanbul ve Ankara 1. Bölge geliyor.
CHP koridorlarında Meclis kulislerinde dolaşan söylentilere göre bu illere gözünü dikmiş isimlerden bazıları şöyle;
İstanbul’u isteyenler: Diyarbakırlı Sezgin Tanrıkulu, Elazığlı ilahiyatçı Muhammed Çakmak, Trabzonlu Akif Hamzaçebi, Zonguldaklı Önay Alpago, Karslı sanatçı Faruk Demir, Kahramanmaraşlı gazeteci Ali Öztunç.
Ankara’yı isteyenler: Çorumlu Derviş Günday, Uşaklı Osman Coşkunoğlu, Denizlili Mustafa Gazalcı, Yozgatlı Emin Koç, Kırşehirli Hüseyin Bayındır.
Mersin veya Adana için kulis yapan: Diyarbakırlı Mesut Değer, eski Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner.
Olursa İzmir olsun, diyen: Eski YARSAV
Baskın üzerine baskın.. Önce İthaki Yayınevi’ne... Peşinden Radikal Gazetesine... Bilgisayarda imha operasyonu süratle yürütüldü. Türkiye basılmamış kitabı yasaklayan ülke olarak dünya yayın tarihine geçti. Ve aradan bir hafta geçmeden.. Kitap dün pdf dosyası olarak internete düştü... Halkın kitabı okumaması için demokrasi kurallarını çiğneyenler çağın dijital mucizelerini hesaplayamamıştı. Kitap artık yüz binlerce kişinin bilgisayarında mevcut olduğu gibi, çıktısı alınarak elden ele dolaşıyor.Sanılır ki Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın cemaatçi örgütlenmeyle ilgili kitabı elden kaçırılınca bu defa aynı temayı işleyen Şık’ın kitabı kaynağında kurutulmak istendi. Ancak girişim başarısız kaldı...Olan Ahmet Şık’a oldu denebilir... Değerli meslektaşımız Cumhurbaşkanı’nın hesabıyla 100 bin kitabın gelirine kavuşacakken kitaplar internetten bedava paylaşıldı!Bu kitabın en büyük özelliği mi? Kamuoyunun kitabın içindeki bilgilerin çok çarpıcı ve doğru olduğuna inandırılmış oluşu. Bu inancı Ahmet Şık sağlamadı. Bu inancı kitabın böylesine hararet ve hırçınlıkla peşine düşenler sağladı. Artık daha bir merakla okunacak.İnternete düşen taslakla ilgili savcılık dün acele