Kaynak nerede?

26 Mayıs 2010

Kemal Kılıçdaroğlu temel hedefinin ‘yoksulluğu ve işsizliği bitirmek’ olduğunu söyleyince başta Başbakan olmak üzere çoğu kişi “Kaynak nerede?” diye soruyor. Aynı soruyu geçenlerde Akşam’da Çiğdem Toker de sordu Kılıçdaroğlu’na:
- Bu sloganı nasıl hayata geçireceksiniz?
- Türkiye’nin yeteri kadar kaynağı var. En büyük sorun, kaynağın bugüne dek çok savurganca kullanılmış olması. Bir yatırım, normal koşullarda 100’e yapılıyorsa, bittiğinde bakıyorsunuz, 500’e çıkmış. Başta planlanan harcama artmış. Bu durum çok yaygın, sona ermesi gerekiyor.
- Nasıl sona erdireceksiniz?
- Temel sebep İhale Kanunu. Yeterli denetim yapılmıyor. Kaynakların verimli kullanılması için, yatırımları sivil denetime açacağız.
- Sivil denetimden kastınız?
- Meslek odaları, birlikleri ve bağımsız denetim kuruluşları, yatırım süresince kaynağın ne kadar etkin kullanıldığını sorgulayacak. Bu arada Sayıştay’ın yeniden yapılanması gerekiyor. Ayrıca Meclis’te, Plan Bütçe Komisyonu’nun yanına bir de Kesin Hesap Komisyonu’nu kurmak gerekiyor.

Yazının Devamı

Tekin faktörü

25 Mayıs 2010

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Kurultay konuşmasını bitirirken üç hanım meslektaşımız Serpil Yılmaz, Sevilay Yükselir ve Elif Çakır, SAS Radisson Oteli lobisinde Gürsel Tekin’e rastlıyorlar. Tekin konuşmayı salonda değil otelde dinlemiş! Gazeteciler kendisine konuşmayı nasıl bulduğunu soruyorlar. Tekin’in yanıtı:
“Kötüydü! Çok kötüydü hem de! Benim hazırladığım konuşma metni dün gece yarısı operasyonu ile değiştirilmiş birileri tarafından. Benim hazırladığım metinde iktidarı hedef alan konuşmalar ve Başbakan’ı hedef alan polemikler yoktu! Muhalefetin m’si yoktu! CHP’nin değişen vizyonunu, bundan sonra yapacaklarımızı anlatan konular vardı sadece...”
Gürsel Tekin anlaşılan kendini “eşbaşkan” gibi görüyor. Kılıçdaroğlu’nun ne söyleyeceğini bile saptamak iddiasında.
İktidara çatmasını istemiyor.
İktidara çatılınca konuşmayı “çok kötü” buluyor. Kılıçdaroğlu’nu gazetecilere şikâyet ediyor! Tuhaf mı tuhaf işler...
Gürsel Tekin aynı akşam PM listesine adamlarını sokamayınca ayrı liste yapmaya kalkışıyor. Ortalığı hareketlendiriyor. Bedelini seçimde 814 oy alarak ödüyor. Birinciyle arasında tam 300 oy var... Gönlünden geçen görev sorulunca şunu fısıldıyor:
“Teşkilatla

Yazının Devamı

AKP’nin “kader”i

23 Mayıs 2010

Recep Bey (Kemal Kılıçdaroğlu’nun deyimiyle) Recep Bey olalı böyle muhalefet görmedi, böylesi laflar işitmedi...
Baykal daha öfkeli konuşurdu, daha uzun cümleler yapardı. Kemal Bey daha kısa ama vurucu sözlerle nokta atışı yaptı. “Sakin Güç” lakabını hak eden yumuşak ama kararlı ve çetin bir üslupla Recep Bey’i hassas yerlerinden vurdu...
Kurultay salonuna dün büyük eziyetler çekerek girmiştik. Salona ve bahçesine giren partililerin anasından emdiği süt burnundan geldi. Ne var ki, Kemal Bey’in konuşması çekilen eziyeti aldı götürdü.
Kemal Bey’in ana sloganı kısa ama vurucuydu:
“Hedefimiz iktidar...”
Partililerin ellerindeki tabelalarda en çok şu ibareye rastlanıyordu:
“Hedefimiz iktidar, önderimiz Kemal”

Yazının Devamı

Kurultay arifesi

22 Mayıs 2010

Cuma günleri için Meclis’in alışık olmadığı bir kalabalık... Özellikle de CHP grup başkan Vekili odalarının bulunduğu ikinci kat adeta ana - baba günü görüntüsünde... Yurdun dört bir yanından kopup gelmiş hemen herkesin kapısını çaldığı ilk kişi tabii ki Kemal Kılıçdaroğlu. Kemal Bey’in çeyrek asırlık sekreteri Şükran Hanım, “Kemal Bey odasında değil, nerede olduğunu da bilmiyorum” demekten ve kimseyi inandıramamaktan bıkmış, çareyi oda kapısını açık tutmakta bulmuş.
İnanmayan girsin baksın!
Belki inanmayacaksınız ama inanmayıp bakanlar var.
Kılıçdaroğlu’yla görüşebilmek için daha “zekice!” yöntemler deneyenler de var. Arkadaşımız Fahrettin Fidan, bunlardan birine Şükran Hanım’ın yanındayken tanık oldu. Diyalog aynen şöyleydi.
- Bizi Kemal Bey’in yeğeni Ali Bey gönderdi. Benim adımı verin, Kemal sizi mutlaka kabul eder dedi.
- İyi ama Kemal Bey’in Ali isminde bir yeğeni yok ki.
- Yok mu! Hay Allah, bize yeğeniyim demişti halbuki.

Yazının Devamı

Karadon’un karası

21 Mayıs 2010

Kilimli Karadon’da 2’si mühendis 30 maden emekçisinin ölü bedenlerine ulaşıldı dün.
Günlerdir gazetelerde maden kazalarının sebepleri anlatılıyor...
44 bin maden işletmesini devlet sadece 250 denetçiyle denetliyormuş.
Denetçiler maaşlarını işletmeden aldığı için gereğince çalışmıyorlarmış...
Biz bunları geçenlerde Bursa Kemalpaşa’da ve Balıkesir Dursunbey’de meydana gelen kazaların hemen ardından da yazmıştık... Sorunlar yıllardır yazılıyor.. Ama çözümlenmiyor... Çünkü bu ülkede işçi adamdan sayılmıyor...
Başbakan’ın Zonguldak’ta söylediği sözlerin benzerini ise doğrusu hiç duymamıştık...
Başbakan kendisine yönelik bir protestoya kızıyor... Diyor ki:

Yazının Devamı

İntihal rezaleti

20 Mayıs 2010

Bir üniversite öğretim üyesinin “intihal” yani “aşırma” ile suçlanması ciddi olaydır. Bir akademisyen için zaten daha ağır bir suçlama düşünülemez. O yüzden ciddi bir öğretim üyesi böyle bir suçlamanın altında yaşayamaz. Tabii o öğretim üyesinin çalıştığı kurum da...
Ancak intihal suçlamasına karşı ne suçlamaya hedef olan Prof. İzzet Özgenç’ten ne de görev yaptığı YÖK’ten en küçük bir ses çıkıyor...
Bırakın bir açıklama yapmayı... YÖK intihalle suçlanan bu üyesini ödüllendirdi, kurulacak Türk - Alman üniversitesine birinci sıradan rektör adayı bile gösterdi...
İzzet Özgenç’le ilgili intihal suçlamasını bir süre önce Eğitim Sen yaptı. İddiaya göre, YÖK Yürütme Kurulu üyesi olan Prof. Dr. İzzet Özgenç’in 1997 yılında hazırladığı doçentlik çalışması, büyük ölçüde, Almanya’nın Osnabrück Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hans Achenbach’ın 1974 yılında Berlin’de yayımlatılmış bulunan “Historische und dogmatische Grundlagen der strafrechtssystematischen Schuldlehre” isimli eserinden alınmıştır. Toplam 132 sayfa olan doçentlik tezinin ilk elli sayfası doğrudan Achenbach’ın eserinden kaynak belirtilmeden aktarılmıştır. Burada kullanılan 290 referansın 202 adedi doğrudan ve sıralı bir

Yazının Devamı

Tarihi dönemeç

19 Mayıs 2010

Hem CHP hem siyaset tarihinde olağanüstü bir sayfa... 81 il başkanından 77’si... 3 grup başkan vekilinden ikisi (Üçüncüsü zaten aday)... Her üç milletvekilinden ikisi... Yüksek Disiplin Kurulu’nun 15 üyesinden 13’ü kurultayda adayımız Kemal Kılıçdaroğlu dedi...
Bu kişilerin her biri Deniz Baykal tarafından tek tek seçilmişti...
Her biri koltuğunu şu veya bu şekilde Baykal’a borçluydu..
Esen rüzgârın önünde duramadılar... İl başkanları sonucu şöyle özetledi:
“Genel Başkanımız Sayın Baykal’a alçakça düzenlenen komploya karşı mücadelemizi sürdürüyoruz.
Ancak bu aşamada Sayın Genel Başkan’ın tekrar adaylığının düşünülmesini uygun görmüyoruz...”
Genel Başkan’ın “mağduriyet”inden etkilenmeyen yok...

Yazının Devamı

Dip dalgası vurdu!

18 Mayıs 2010

Belki biraz güç ve geç oldu ama sonunda beklenen oldu; Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkanlığa adaylığını resmen açıkladı. Açıklamanın hemen ardından da 60’a yakın milletvekilinin Kılıçdaroğlu’na destek açıklaması geldi. En büyük sürpriz Önder Sav’ın Kılıçdaroğlu tarafına geçmesi oldu....
Deniz Baykal yanlısı ekibin eski lidere dön çağrısı yapması ve Kılıçdaroğlu’na kılıç çekmesi galiba nafile bir çaba idi...
Baykal kalleşçe bir tuzağa kurban gitti. Bu tamam. Bilgi ve kültür birikimi en yüksek liderdir. Cumhuriyet ilkelerini başarıyla savunur. Bu da tamam. Kıbrıs, AB, Kürt meselesi, açılımlar gibi konularda dört dörtlük tespitler yapmıştır. Sanırız ayağının kaydırılmasında en büyük etken de sağlam duruşu olmuştur.
Hepsi tamam... Ne var ki bir kez yaralanmıştır. Aldığı yarada kendi sorumluluğu da vardır. Bu yara ile artık liderlik işlevini yerine getiremez...
Kaldı ki iktidara gelmek istemediği yönünde eski ve yaygın bir inanç vardı.
Yeni bir lider ihtiyacı da kuvvetle hissedilmekteydi
Baykal’ın çekilmesi, Kılıçdaroğlu’na şans vermesi gerekiyor artık...

Yazının Devamı