Süleyman Bey’ler

7 Mayıs 2010

Rahmetli Emil Galip Sandalcı’nın 1980’de Demokrat gazetesinde yazdığı yazılar “Akla Kara” adlı bir kitapta toplanmış... Müthiş kıvrak bir yazar olan Emil Galip yazılarından birine bakın nasıl başlıyor:
“Biliyor musunuz, ben bu Süleyman Bey’den bıktım artık. Nerdeyse yirmi yıldır her Tanrı’nın günü gazetede, radyoda, televizyonda, haberde, yazıda, konuşmada, fıkrada, karikatürde, fotoğrafta, sevmede - kızmada yaşamımızın taa içinde... Her yerde Süleyman Demirel. Lokum gibi, cami çinisi gibi, kan davası gibi, simit gibi, başlık parası gibi; ‘hak- tuu’ diye sokağa tükürmek gibi, nargile gibi, baklava- imambayıldı- tulum peyniri gibi, el öpmek gibi toplumsal özelliklerimizden biri oldu adam. Nerdeyse bilinç altımıza yerleşti. Amacım ne yermek ne de övmek kişiyi. Salt bir olguyu saptamak. Aslında Demirel, toplumumuzun büyük çoğunluğunun içinde yüzdüğü kavram kargaşasının, değer ölçüleri keşmekeşinin, Doğu - İslam ve Batı- Hıristiyan kültürü arasında sıkışmışlığın, henüz olmamışlığın, bir senteze varamamışlığın, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçememişliğin, özle iğreti arasında bocalayışın ve bu yüzden de toplumsal dinamizmi statükonun sınırlamasında biçimlendirmek çelişkisinin

Yazının Devamı

Uçurumdan atlamak!

6 Mayıs 2010

AKP’de Faruk Koca adlı milletvekili 8. maddeye oy vermeyen milletvekillerinin listesini yapıyor. Oy vermedi diye adı geçen Kürşad Tüzmen, Faruk Koca’ya çıkışıyor:
- Nereden biliyorsun ‘evet’ vermediğimizi!
Dikkat buyurun: “Sana ne benim verdiğim oyun renginden” demiyor.
Kendini “evet verdim” diye savunuyor. Sonra da diyor ki:
“Başbakan uçurumdan atlıyorsa, bize yakışan onun arkasından atlamaktır.”
Bu partinin ağababası Milli Selamet’in kongrelerindeki tezahüratı anımsayınız:
- İşte ordu işte kumandan...

Yazının Devamı

Saat tamircisi...

5 Mayıs 2010

İsmet İnönü 70 yıl önce Atatürk’ün resmini paradan çıkarmış...
Tayyip Erdoğan anlaşılan hâlâ bunun üzüntüsü içinde!
Dün de grupta acı acı İsmet İnönü’yü eleştirdi.
Bazı vekiller gözyaşlarını tutamadı!
Bu eleştiri neye yarayacak? İnsanlar İsmet İnönü faşistmiş o zaman Tayyip Erdoğan Anayasa Mahkemesi’ni ve HSYK’yı gönül rahatlığıyla kendine bağlayabilir gibi bir mantık mı güdecek?
Hiç sanmıyoruz.
Erdoğan sanırız bu anlamsız benzetmelerle kendi seçmeninin zekâsına da hakaret ediyor...

Yazının Devamı

İnönü’nün ruhu...

4 Mayıs 2010

Başbakan’ın demeçlerini hazırlayan ekibin başkanı Yalçın Akdoğan önceki gün Hürriyet’te kendisiyle konuşan Faruk Bildirici’ye diyor ki:
“Bazen Başbakan çıkıyor bir eleştiri getiriyor veya bir polemik başlatıyor. Kamuoyu sadece bir kişiye eleştiri gibi algılayabiliyor. Aslında o gündemi değiştirmek için yapılmış olabiliyor...”
Başbakan Erdoğan sanılır ki İnönü - Hitler benzetmesini de gündemi değiştirmek için yapmıştır.
Ne var ki bu konuda başarılı olamadı...
Çünkü İnönü, birçok konuda eleştirilse de, Hitler’e benzemez...
İnönü, iktidarı dürüst bir seçimle Demokrat Parti’ye devretmiş, o seçim için:
“Bu yenilgi benim en büyük zaferimdir” demiş adamdır...

Yazının Devamı

“Bu böyle gitmez”

2 Mayıs 2010

Evet 32 yılda çok şey değişti... İşçinin sesi eskisi kadar gür çıkmıyor. Sendikalar eskisi gibi güçlü değil. İşçiler patronlara değil işsizliğe karşı mücadele veriyor... Koşullar 1977’ye benzemiyor... Ama yine de... İşçiler yıllar süren inatçı mücadeleleri sonucu 1 Mayıs’ı Taksim’de kutladılar ya... İlle de Taksim diye diye cop yiye yiye 32 yıldır yürüdükleri yoldan Taksim’e vardılar ya...
Bu bir zaferdir.
“Günlerin bugün getirdiği, baskı zulüm ve kandır.
Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez”
Diye başlayan şarkıyla ve yaşlı gözlerle Taksim’de toplandılar ya... Yeter...
Bu defa eşcinseller, travestiler de soluyor özgürlük havasını...
Futbolcular da...

Yazının Devamı

Köprü yalanları

1 Mayıs 2010

İstanbul’a 6 milyar dolarlık köprü yapılıyor... Kimsenin fikrine başvurulmuyor... Ne meslek odalarının, ne üniversitelerin, ne uzmanların, ne halkın... Köprü güzergâhını bir süre önce Başbakan’ın bölgeyi havadan helikopterle gezerek saptadığı bildirilmişti... O günlerde Tarabya - Beykoz veya Sarıyer - Yuşa Tepesi gibi hatlar ortaya atıldı. Şaşırtmaca verildi. Bu şaşırtmaca sonucu o bölgelerdeki araziler pahalandı, alım satım hızlandı. Derken esas güzergâh önceki gün açıklandı. Bugüne dek pek konuşulmamış bir hat Garipçe - Poyrazköy ortaya çıktı.
Referans gazetesinde köprünün yerini iki yıl önceden bilen Poyrazköy’ün eski muhtarı Ahmet Ersoy’la konuşuyorlar:
- Güzergâhı nereden biliyordun?
- Belli yerlerle biraz yakınlığım vardı. Başbakan da konuşmalarında hep Kuzey’i işaret ederdi.
O belli yerler nereleriydi acaba?
O belli yerler yandaş spekülatörlere köprünün esas güzergâhını haber vermiş olabilir mi?
Daha doğrusu vermemiş olabilir mi?

Yazının Devamı

Boynuzlu Köprü

30 Nisan 2010

Haliç üzerinde metronun geçeceği köprünün inşasına başlandı... Haliç’in ve çevresindeki tarihi dokunun profilini tamamen değiştirecek bir yapı çıkıyor ortaya... Haliç’i bıçak gibi kesen köprünün tam ortasında göğe doğru uzanan 55 metre boyunda iki boynuzu var. Altın Boynuz deyimine uygun olacağı düşünülmüş bunların. Ama Haliç ve çevresinin ne dokusuna ne siluetine uyuyor. Metro istasyonu da köprünün tam ortasında. Metroya binenler ve inenler köprünün iki ucuna olan yolu yürüyerek aşacaklar...
Kimin eseri bu proje.. Anakent Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın... Hazırlık 2004’ten bu yana sürüyor. O yıl bir röportajda Topbaş anlatıyor:
- Bir metro geçiş köprüsü projesi yapıyoruz. Bu sanırım İstanbul’un yeni sembollerinden biri olacak.
- Projesini kim yaptı?
- Ben yaptım... Sonra yurtdışından bazı mimarlara gönderdik projeyi, neler değiştirilebilir diye. Bu olmuş, böyle kalsın, dediler.
- Nasıl bir şey olacak?
- Söyleyemem sürpriz...

Yazının Devamı

O zaman bu zaman

29 Nisan 2010

Profesör Emre Kongar, “1980 askeri darbe dönemiyle AKP iktidar dönemi arasında ne benzerlikler var?” diye sorarak bir kısa liste yapmış...
Bakın Kongar hangi benzerliklere dikkati çekiyor:
1) İki dönem de “Tek Adam” dönemiydi.
1980 askeri döneminde Kenan Evren “Tek adamdı”.
AKP döneminde Recep Tayyip Erdoğan “Tek Adam”.
2) Her iki dönemde de hapishaneler tutuklu doluydu.
3) İki dönemde de medya üzerinde büyük baskılar vardı.

Yazının Devamı