Kürt açılımı... Demokratikleşme paketi... Barış ve kardeşlik süreci... AKP ve yandaşları “acı meyve”yi vatandaşa yedirebilmek için kıvranadursunlar... Açılım konusunda Abdullah Öcalan daha net tavır sergiledi. İddialı bir ön açılım yaptı:
“...Kürtlerin her alanda örgütlenmesinin önü açılacak, Kürtler demokratik bir ulus olarak varlık kazanacak. Kendi sporunu, eğitimini, dini örgütlenmelerini, meclisini, belediyelerini yapabilirse kendisi yapacak, kuracak. Hatta kendi özsavunması bile olacak. Kendi ihtilaflarını çözecek bir savunma gücü olacak...”
Açıkçası Öcalan, “devlet içinde devlet” öneriyor...
Abdullah Öcalan’ın açılımında silahları bırakmak yok, dağdan inmek yok, PKK’nın tasfiyesi diye bir şey söz konusu değil. Daha önce de açıkladığı gibi... Taleplerinin karşılığında sadece bir ateşkes sunuyor...
Şimdi AKP’nin bu açılıma karşı tavrı bekleniyor...
Rahmetli İsmet Ay anlatırdı...
Ünlü aktör Vasfi Rıza Zobu bir oyunda metni bırakmış kafasına estiği gibi konuşmaya başlamış. Bir ara söz bitince suflöre bakmış. Suflör eliyle birtakım hareketler yapıyor. Vasfi Rıza Bey güç bela birkaç cümle daha uydurup sahneyi tamamlamış. Sahne arasında suflöre yaptığı işaretin anlamını
CHP ve diğer kimi partilerin AKP’nin Kürt açılımını desteklememekte haklı gerekçeleri var:
“Açılımdan ne kastettiğini açıkla destekleyelim” diyorlar, Erdoğan ise bunu açıklamıyor. Açıklayamıyor.
Sorumluluk sahibi insan veya parti, ucundan ne çıkacağını bilmediği açılımı destekler mi?
Üstelik bu süreçte Anayasa değişikliği de varmış. Erdoğan önceki gün söyledi.
Anayasa’nın; “Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türktür” diyen 66. maddesinin değiştirilmesi isteniyordu. Demek iktidar onu da kabullendi. Belki başka değişiklikler de planlanıyor.
Ve siz bunların ne olduğunu bilmeden gözü kapalı AKP’yi destekleyeceksiniz.
Aklınızı peynir ekmekle yediyseniz olur tabii...
Pembe hayallerle süslenen Kürt açılımının pek de pembe olmayan bir ufka ilerlediğini görmeyen kaldı mı?
Emine Ayna’nın sözlerine dikkat:
- “Kürt sorununun çözümü sırasında PKK ve Abdullah Öcalan mutlaka muhatap alınmalıdır. DTP üzerinden PKK’nın tasfiyesine izin vermeyiz...”
Emine Ayna sıradan biri değil. DTP’nin eşbaşkanı. Diğer Eşbaşkan Ahmet Türk de bu konuda farklı bir şey söylemiyor.
Tayyip Erdoğan da şu ana kadar PKK’nın tasfiyesine ilişkin ne bir söz ne bir talep sarfetmiş değil. Açılım, PKK’nın tasfiyesini öngörmüyor...
Peki annelerin gözünün yaşını dindirme sözü nasıl yerine getirilecek?
Washington Enstitüsü Türkiye Masası Şefi Soner Çağaptay, PKK liderlerinin bu yıl içinde verdikleri demeçleri derlemiş. Abdullah Öcalan 4 Ocak 2009’da diyor ki:
Amerika “Acele çözün” deyince bizimkiler telaş içinde Kürt meselesini çözmeye soyundular. Ancak neye nereden başlayacaklarını bilemiyorlar. 2005 yılında Tayyip Erdoğan Diyarbakır’a giderek orada ölçüsüz bir açılım yapmıştı. Yüksek beklentiler yarattı. O beklentileri karşılayamayınca yaptığı açılım yarardan çok zarar doğurdu.
Bugün de benzeri aculluklar yaşanıyor. Profesör Özcan Köknel gönderdiği mektupta ısrarla uyarıyor; eğer arkasına terörü aldığı için bir etnik gruba ayrıcalık yaparsanız çok yanlış olur, pek çok sıkıntıyı davet edersiniz, diyor... Mektubun bir bölümünü birlikte okuyalım:
“...Demokratik açılımda etnik topluluğun kültürel beklentileri, istekleri, bütün etnik toplulukları içeren Anayasa’ya ve yasalara ters düşmeyen, radikal öğelerin yer almadığı ortak çözüm paketi ile ele alınmalıdır.Etnik topluluklardan birinin sayısal üstünlüğü, daha kötüsü terörün yarattığı dehşet, korku, panik, şaşkınlık etkisi ile bir toplum kesimine ayrıcalık tanımak, evrensel insan hakları ve demokrasi kavramı ile çatışır. Toplumlara kötü örnek olur. Diğer etnik topluluklara ‘Sizler yoksunuz’ iletisini verir. ‘Terörle bir yere varılmaz’ anlayışını yıkar. Başta Türkler ve Kürtler olmak
Başbakan Erdoğan ve kurmaylarının önce “Kürt açılımı” sonra “Demokratikleşme paketi” adını verdiği... İçeriğini açıklayamayınca da “barış ve kardeşlik süreci” adını taktığı şey nedir? Bugüne dek bu konuda hatları en belirgin açıklamayı sanırız dün Milliyet’te Dengir Mir Mehmet Fırat yaptı. AKP Adana Milletvekili Fırat’a göre... TSK izin vermeli, PKK güçleri silahlarıyla birlikte Kuzey Irak’taki üslerine dönmelidir!
PKK’nın aranmakta olan 200 kişilik lider kadrosu bir başka ülkeye gönderilebilir. Bu 200 kişinin dışında kalan kişiler, Türkiye’ye serbestçe giriş yapabilir...
En ilginç soru cevap ise şurada:
Soru: Terörün bitme menziline girdiği konusunda yayılan iyimser havaya katılıyor musunuz?
Dengir Mir Fırat:
- Ben bu havaya inanmıyorum, çünkü, terör sorunuyla Kürt sorununu birbirinden ayırmak bile uzun zaman alacaktır. Bir de üstelik bu sorunun bitmesi birçok menfaate dokunacağı için, ben provokasyonların da devam edeceği kanısındayım.
O yüzden burada kilitlenilmesi gereken hedef, bence terörden ziyade milyonlarca Kürdün kendini eşit vatandaş olarak algılaması sonucudur.
Televizyon’da Kürt açılımı tartışılıyor... AKP’li Murat Mercan diyor ki:
- Ben partinin MYK üyesiyim... Açılımın içeriğini ben bile bilmiyorum...
Acaba Başbakan ve Cumhurbaşkanı biliyor mu?
Bu soruyu Onur Öymen’e soruyoruz:
- Bence biliyorlar ama tepkilerden korktukları için söyleyemiyorlar... Bu yüzden siyasi partilerden koşulsuz destek istediler. Desteği alabilseler verecekleri tavizler konusunda muhtemelen daha açık konuşabileceklerdi.
Vatan’da Barlas Yurtsever, plan hakkında sızan bilgileri yazıyor:
“Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür, diyen Anayasa’nın 66’ncı maddesi tümden ortadan kalkıyor...”
“Açmam, açamam, söyleyemem çünkü derinde
Bir yaresi var ki kanıyor kalp üzerinde...”
Bu ünlü hüzzam şarkıyı bilmeyenimiz yoktur.
Genelde sarhoş kafayla söylenir...
Ülkeyi yönetenler ise günübirlik ayık kafayla söylüyor...
Kürt açılımını bir türlü açamıyorlar...
Önce Cumhurbaşkanı “Tarihi fırsat” diye ortaya attı.
Profesör Selim Şeker, hayatımıza girecek 3G adlı yeni oyuncağı yorumluyor:
“3G, kablosuz sistemlerin en gelişmişi... Cep telefonuna görüntü, bilgi aktarımı, sayısal veriler, TV, faks, internet, medya haberciliği gibi imkânlar ekliyor...”
“Çevre ve insan sağlığı üzerinde ne gibi etkileri olacak?”
“Bu sistemde iletişim aracı olarak kullandığımız, bir odayı dolduran bütün elektrik aksamını bir telefona soktular... Bu teknolojiyle beraber bugüne kadar 1 baz istasyonu olan yerde, artık 9 tane baz istasyonu olacak! Yani baz istasyonu sayısı çok artacak. İngiltere’de 3G ile beraber baz istasyonu sayısı 50.000 civarında artış göstermiş.”
“Sonuç...”
“Daha çok baz istasyonu; daha çok radyasyon, daha çok manyetik kirlilik demek! 3G hem insan hem de çevre sağlığı açısından büyük riskler içeriyor. İsveç’te, 3G’de bulunan 3 UMTS sistemini test etmişler. İnsan vücudu üzerinde çok önemli zararları olduğunu görmüşler.”
“Çocukların geleceğini nasıl etkileyecek?”