Acaba AKP’nin yaptığı demokratik açılım karşı tarafça nasıl algılanıyor? PKK tarafı açılımdan ne bekliyor?
PKK’nin yan kuruluşu KCK’nin Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan önceki gün yayımlanan röportajda bu konuda ipuçları veriyor. Diyor ki:
- Milli Güvenlik Kurulu toplantısı öncesi Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın, önder Abdullah Öcalan’ın ve dolayısıyla PKK ’nin muhatap alınmayacağı yönündeki ifadeleri bir talihsizlik olmuştur... AKP gerçekten tutarlıysa, çözüm üretmek istiyorsa, bu, önder Abdullah Öcalan’sız ve PKK’sız olmaz...”
Dikkat edilirse son günlerde DTP lideri Ahmet Türk de ısrarla aynı şeyi söylüyor...
Duran Kalkan devam ediyor:
“Aynı zamanda önder Apo’nun ‘Yol Haritası’nı sunmasına da izin verilmemiştir. Avukatlarının kendisiyle görüşme yapması ve yol haritasını kamuoyuna sunması engellenmiştir. Bu ciddi ve önemli bir durumdur... Eğer önder Apo’nun hazırladığı yol haritasının açıklamasına fırsat verilmezse, ona karşı duyarsız, dikkatsiz yaklaşılır, engelleme olursa, bunun bir oyun olduğu anlaşılır, yeni bir özel savaş konsepti oluşur...”
Görüldüğü gibi.. AKP’nin ucu açık açılımı karşı tarafta yüksek beklentiler yaratmıştır. En başta Apo’nun ve PKK’nın
Kürt lider Mesud Barzani, 20 Ağustos 2009 tarihinde, Irak Parlamentosu’nun açılışında dedi ki:
“Türkiye’de yaratılan son gelişmelerden ve pozitif değişikliklerden dolayı çok memnunum. Tüm tarafların çıkarı için, bu adımların atılmasına devam edileceğini umarız...”
Peki Barzani bu pozitif sürece ne katkı vaat ediyor? Hiç...
Birkaç gündür sözünü ettiğimiz Phillips raporunda Kuzey Irak’ın düşünceleri şu şekilde özetleniyor:
“Irak Kürtleri Türkiye’deki Kürt sorununa askeri bir çözümün söz konusu olmayacağı düşüncesinde... Türkiye, Kürt kimliğini tanımadıkça ve onların dertlerine çözüm bulmadıkça fonlar ve gönüllüler PKK’ya akmaya devam edecektir...”
Barzani kısaca “Ben Kandil’in yolunu kapatamam” diyor...
Peki PKK’nın falanca açılımlar yapılırsa silahı bırakırız gibi bir vaadi var mı?
Hükümet Kürt açılımında nasıl bir yol izleyecek? Ne karşılığı hangi açılımları yapacak?
AKP ser veriyor sır vermiyor...
Ama Tayyip Erdoğan’ın izlediği yol haritası yavaş yavaş ortaya çıkıyor...
Örneğin David. L Phillips adlı profesörün önderliğinde Atlantik Konseyi’nde hazırlanan (pazar günü bu sütunda özetlediğimiz) raporun AKP’ye kılavuzluk ettiği izlenimi giderek güç kazanıyor.
CHP lideri Deniz Baykal dün bu projeyle ilgili daha geniş bilgiler verdi...
Proje 12 - 14 Nisan tarihlerinde ABD’de Norveç Büyükelçisi, Norveçli diplomatlar, ABD ve İngiltere’nin eski büyükelçileri, Amerikalı emekli ya da muvazzaf generallerin katıldığı bir panelde ortaya koyulan görüşlerden hazırlanarak kotarılmıştır. Türkiye ve K. Irak’tan da 14 kişi katılmış bu panele.
David Phillips imzalı yol haritası Türk hükümetine DTP ile görüşmeye oturmasını tavsiye ediyor.
Raporu İngilizce olarak internette, Amerikan Atlantik Konseyi’nin http://www.acus.org” adresinde bulabilirsiniz... Haziran 2009’da yayımlanan bu raporun hazırlaycısı David L. Phillips...
Başlığı: “Türkler ve Irak Kürtleri Arasında Güven Tesisi”...
Bu rapor, Türkler ve Irak Kürtlerinin Nisan 2009 tarihinde Washington’da yapmış oldukları toplantıya ve L. Phillips’in Türkiye ve Irak’taki tespitlerine dayanıyor... PKK’yı etkisizleştirmek için tavsiyeler verilen raporda deniyor ki:
“Türkiye’deki Kürtlerin PKK’ya olan kamusal desteğini azaltabilmek üzere, Ankara, Kürt kimliğini tanımak için ek adımlar atmalı, örneğin, Anayasa’da vatandaşlığın temeli olan ‘Türklüğü’ (Turkishness) ortadan kaldırmalıdır. PKK problemi, sadece güvenlik önlemleri ile çözülemez. Nihai çözüm, Türkiye’nin sürdürülebilir demokratikleşmesinde ve gelişiminde, diğer yandan da PKK liderleri ve kadrosu için af düzenlemelerinde yatmaktadır...”
“Türkler federalizmi bölünmeyle eşanlamlı gördüğünden, daha az göze çarpan ademimerkeziyet planları tasarlanmalı... Anti-terör Yasası’ndaki 215, 216, 217, 220. maddeler ve Ceza Yasası’ndaki 301. madde gibi gerici yasal düzenlemeler ya değiştirilmeli ya da yürürlükten
Milli Güvenlik Kurulu bildirilerinde görmeye alıştığımız önemli bir mesaj son MGK bildirisinde yer almıyordu... CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in eksikliğine dikkati çektiği o mesaj şuydu:
“Terörle kararlılıkla mücadele”
Yine bildiriye göre... MGK, hükümete, “demokratik açılım” çalışmalarının devam ettirilmesi yönünde tavsiyede bulunmuştur...
Onur Öymen merakla soruyor:
- Acaba sayın komutanlar demokratik açılıma içeriğini bilerek mi destek verdiler? Eğer açılım planı MGK toplantısında açıklanıyor, siyasi partiler ve diğer kuruluşlara açıklanmıyorsa bu düşündürücüdür... Eğer açılım planı MGK toplantısında açıklanmamış, komutanlar açıklanmayan bir plana destek vermişse, bu daha düşündürücüdür.
* * *
CHP’nin yeni parti programında Kürtlerle ilgili hayli geniş özgürlük önerileri var. CHP, SHP’nin 1989 tarihli planını da benimsiyor. O plan AKP’nin bugüne dek yaptığı açılımlardan daha kapsamlı. Toprak reformu dahi öngörüyor. Acaba AKP neden DTP ile görüşüyor da CHP ile görüşerek TBMM’den demokratik bir açılım planı çıkarmıyor?
Çetin Yetkin’in “Ben Bir Türk’üm” adlı kitabı özellikle bu günlerde okunmaya değer... Diyor ki:
- Türküm diyecek olursanız sizi şovenizmle suçlamaya kalkışanlar kol geziyor. Ama Kürdüm, Ermeniyim demek insan haklarının gereği sayılıyor. Bir tek Türkler için bu “insan hakkı” yok...
Cumhuriyet öncesinde durum aynıymış... Neden mi? Kitaptan okuyoruz:
“Osmanlı Devleti’ni Türkler kurmuş olduğu için, köküne yabancılaşan bu devlette Türkler kalkıp da ‘Bu devlet bizim devletimizdir’ filan diyecek olurlarsa, öteki uluslar ve etnik gruplar da kendi devletlerini kurmak amacı ile Osmanlı’dan kopacaklarından korkulduğu için, Türkler’in Türk olarak devlete sahip çıkmaları engellenirdi. Buna karşılık, öteki ulus ve etnik gruplar devletten kopmasın diye, onlara Türkler’in sırtından ayrıcalık üstüne ayrıcalık tanınırdı...”
Ziya Gökalp daha net ve kısa anlatıyor durumu:
“Bu milletin yakın zamana kadar kendine mahsus bir adı bile yoktu. Tanzimatçılar ona: ‘Sen yalnız Osmanlısın. Sakın başka milletlere bakarak sen de bir milli ad isteme! Milli bir ad istediğin dakikada Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasına sebep olursun’ demişlerdi. Zavallı Türk, vatanımı kaybederim korkusu ile, ‘Vallahi Türk
İktidar çanakçıları televizyon ekranlarında yine fazla mesai yapıyor...
Ergenekon soruşturmasında hukukun çiğnendiğine dikkati çekenleri “Ergenekoncu” diye ihbara çalışıyorlardı..
Şimdi de iktidarın Kürt açılımını gözü kapalı desteklemeyenleri: “Terörün devamında çıkarları var” diye karalıyorlar.
Gündemi iyi takip etmeyen kimi köşe yazarları da “Açılımı bilmeden destekleyemeyiz” diyen CHP’yi barışa engel olmakla suçluyor. CHP ve Baykal tatilde olduğundan atılan her şut kaleyi buluyor!
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi danışmanı Ömer Çelik Akşam gazetesinde açıkça itiraf ediyor:
“MHP diyor ki, ‘bu bir bölünme planı!’ Ne açıklandı ki bölünme planı olsun?”
Planı destekleyenler için de aynı soru geçerli:
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, 1999’da Türkiye’ye teslim edildikten sonra İmralı’da alınan ilk ifadesi şu sözlerle son buluyordu:
“...Sorgumun bittiği şu anda Avrupa’nın beni istemediğini ancak beni Türkiye’ye karşı kullanmak istediğini ve kullandığını belirtmek istiyorum. Türkiye son yıllardaki ekonomik atılımlarıyla ve hatta bize karşı yürüttüğü mücadelesiyle kalkınma potansiyeli olan bir ülke olduğunu göstermiştir. Avrupa beni Türkiye’ye karşı kullanırken, Türkiye’yle beni karşı karşıya getirirken, Türkiye’nin de önünü kesmeyi hedeflemiştir. İnsan haklarından çok sık bahseden Avrupa, beni kullanmak suretiyle çok kan dökülmesine sebep olmuş ve sonuçta insan haklarını işletmeyerek ikiyüzlü olduğunu göstermiştir. Bu yüzden Avrupa’yı kınıyorum...”
Bunlar Öcalan'ın itirafları... Bundan sonrası için sağlam bir çıkış yolu düşünen herkes, bugünlere hangi yoldan, hangi oyunlar sonucu geldiğimizi de görmek zorunda... Resim yukarıda.
* * *
Evet... Özellikle 12 Eyül’den sonra Kürtlere kötü davranıldı.
Kürtler elbette Türkiye’nin eşit vatandaşlarıdır.
Her türlü kültürel ve sosyal hakkı kullanabilmelidirler. Doğu ve Güneydoğu mahrumiyet bölgesi olmaktan çıkarılmalıdır. Bu konularda