Bu sütunda 18 Aralık 2008 günü yani bundan tam üç ay önce yayımlanan yazıda Tayyip Erdoğan’ın bütçe konuşmasına yer vermiştik. Erdoğan bütçe konuşmasında aynen şöyle diyordu:
“Bakın, göreve geldiğimizde yüzde 10.3 işsizlik vardı, şu anda Türkiye’de yine 10.3 işsizlik var.”
Üç ay sonra bugün.. İşsizlik yüzde 13.6 olarak ifade ediliyor.
Üç ay arayla yüzde 3.3’lük bir artış... Sanayi çatırdıyor. Adeta bir savaş ekonomisi yaşanıyor.
Ve... Uluslararası planda hükümetler şirketleri ve ekonomileri kurtarmaya çalışırken...
Sayın Başbakan enerjisinin daha büyük bölümünü şirket batırmaya ayırıyor.
Doğan Yayın Holding’in 30 milyon borcunu üç ay geç ödemesini 826 milyon liralık vergi cezasına dönüştürdüler. Resmen batırma operasyonuna giriştiler...
“Adrese Dayalı Seçmen Kütüğü” uygulamasındaki hatalar yüzünden çok sayıda seçmen bu seçimde zaten oy kullanamayacak. Derken YSK bir şok açıklama yaptı; Kimliğinde vatandaşlık numarası olmayan seçmenlerin oy kullanamayacaklarını açıkladı. Ortalık bir kez daha karıştı. Nüfus müdürlükleri ana baba gününe döndü.
Bunlar, sağlıklı, yani fiziksel herhangi bir engeli olmayan seçmenlerin çektikleri... Ya engelliler mi? AKP’nin engelli milletvekili Lokman Ayva’ya kulak verelim:
“Kendimizi ifade edebileceğimiz bir alan var; o da oy kullanmak. Ancak bu da antidemokratik olarak engelleniyor. Engelli vatandaşlarımıza mutlaka oyunu kullanabileceği kolaylıklar sağlanmalıdır.”
Derken... Engelli yurttaşların oy kullanmalarına yönelik son engellemeyi de MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural dünkü basın toplantısında şöyle açıkladı:
“Sandığa gidemeyecek derecede engeli olan yurttaşlarımız oylarını şimdiye kadar vasi tayin ettikleri kişiler vasıtasıyla kullanırdı. Bir engelli vatandaşımızdan aldığımız şikâyete göre söz konusu uygulama bu seçimde kaldırılmış. Vasi tayin ettiren seçmenlerin isimleri seçmen kütüklerinden silinmiş.”
Deprem Dede Işıkara, “AKP’ye hepimizin hürmet etmesi lazım”
Başbakan Erdoğan Eskişehir gibi İzmir’de de aradığını bulamadı. Haberler AKP adına iyi değil... A&G Araştırma Şirketi Başkanı Adil Gür’ün geçen hafta Neşe Düzel’e yaptığı açıklamalar da aynı doğrultudaydı...
- Ekonomik kriz nedeniyle ‘kızgınlar koalisyonu’ oluştu, diyor Adil Gür, AKP’nin karşısındaki seçmen her il veya ilçede AKP’yle kim yarışıyorsa oyunu o partide topluyor...
Örnek de veriyor:
- Mesela 2004’teki yerel seçimde Antalya belediye başkanlığını yüzde 43 oyla kazanan AKP bu seçimde yüzde 40 oy alacak ama seçmen diğer partide birleşecek ve o parti yüzde 47 oy aldığı için AKP Antalya’yı kaybedecek. Ayrıca AKP, hiçbir rakip kaleyi de ele geçiremeyecek.
- Mesela?
- İzmir, Diyarbakır, Çankaya, Kadıköy, Bursa Nilüfer ve benzeri yerlerde oylarını artırsa bile belediye başkanlığını kazanamayacak. Ekonomide önemli iyileşme olmazsa Antep, Uşak, Adana, Siirt, Bitlis, Van, Malatya, Antalya gibi belediyeleri elinden kaçırabilir...
- İstanbul’da?
TÜBİTAK’ı yöneten kafaların bilime, bilimselliğe nasıl baktıklarını Darwin sansürüyle öğrenmiş olduk. Peki ya sonrası? Dergide artık gerçek bilim ve bilim adamlarıyla ilgili yazılar yer alamayacağına göre ne tür konular işlenecek? Arkadaşımız Fahrettin Fidan, her zaman olduğu gibi bu defa da, “Bana ne ya, her şeyi ben mi düşüneceğim?” demiyor, sakıncasız (günahsız) konu önerilerini bilâbedel takdim ediyor.
- Dünyamız öküzün boynuzları üzerinde düşmeden nasıl durabiliyor? Öküz bir gün kuyruğu titretebilir mi? Titretirse ne olur? Kıyamet o gün mü kopar? Yoksa inceldiği yerden mi kopar?
- Dünyamızın dışında başka âlemler de var mıdır? Varsa o âlemler günümüzde ne âlemdedir? Elalem (gayrimüslim ilim adamları) bu mevzuda ne demektedir? Onların demelerine Adilcevaz Müftüsü Cezmi Cevaz’ın verdiği cevap nedir?
- İnsanoğlu çamurdan halkolduğuna göre kimi insanların durup dururken çamurluk yapması, mayalarındaki bu çamurdan mıdır, yoksa hamurlarındaki bozukluktan mıdır?
- İnsan maymundan geliyorsa neden bütün maymunlar insan olmadı? Bu da Darwin yasalarının geçersizliğini göstermez mi?
- Domuz eti yiyenlerin eşlerini kıskanmadıkları ilmi olarak ilk ne zaman kanıtlandı? Gavurların
Gelir İdaresi Başkanı Akif Ulusoy’un Doğan Yayın Holding İkinci Başkanı Soner Gedik’le yaptığı konuşma kayda alınmış... İnternete aktarıldı. Akif Ulusoy Kıbrıs’a tayin edildi...
Olay, iş dünyasının da izinsiz dinlemeye alındığını gösteriyor.
Başbakan Erdoğan, izinsiz dinlemeleri kimin yaptığını bilmediğini söylüyor...
Peki bunu yapanlar aranıyor, ortaya çıkarılıyor mu?
Hiç öyle bir niyet ve çaba da gözlenmiyor.
Bu tezgâhı kuranlar, örneğin Merkez Bankası Başkanı’nın, Maliye Bakanı’nın telefonlarını dinleyerek bu bilgileri kazanç amaçlı kullanamaz mı?
Banka yöneticilerinin, önemli bürokratların, özel sektör patronlarının yaptıkları konuşmaları dinleyenler, bunları gizlice pazarlayamaz mı?
Bir dolu yazar dün Mustafa Balbay’ın kitaplarını onun adına imzalamak için Cumhuriyet gazetesindeydik... Gazete merkezine 14.00 sularında ulaştık. Her iki kapıya yığılan okurların arasından sıyrılıp içeri girmemiz dakikalar aldı... Bir süre Balbay’ın kitaplarını imzaladık.. 20’ye yakın kitabı varmış değerli dostumuzun. Bir saat sonra binadan ayrılırken, hücum devam ediyordu... İstanbul’un uzak köşeleri ne kelime, diğer illerden gelen okurlarla karşılaştık.
Alev Coşkun dostumuz:
- Ben 50 yıldır böyle bir gün görmedim, diyordu...
Kimi okurlar yeni bir Cumhuriyet mitingi düzenlemekten söz ederken, bir bilge hanımefendi dışardaki kalabalığı göstererek:
- Gerek yok, bu da zaten yeni bir Cumhuriyet mitingi oldu, demesin mi?
Sabah 10’dan beri sürüyormuş okur akını... Doğrusu bir gazeteci olarak bir gazeteye ve yazarına bu sevgiyi görmek bizi mutlu etti. Kimi mutsuz haberler de aldık tabii...
Ümit Zileli Tatlıses Radyo’da 4 yıldır sürdürdüğü Sesli Gazete adlı radyo programına dün sabah veda etmiş. Bu programı Mustafa Balbay’la birlikte götürüyordu. Bir internet sitesinin haberine göre program, RTÜK Bölge Müdürlüğünün baskıları üzerine sonlandırılmış.
Her iki ya da üç ayda bir Tayyip Erdoğan’a yönelik suikast planı ya da girişimi haberi okuyoruz gazetelerde... Ne var ki her defasında sanıklar ertesi gün serbest bırakılıyor. Başbakan ayrıca aldığı tehditlerden yakınıyor. Örneğin Kanal 24’te birkaç gün önce gazetecilere şöyle diyor:
“İçeriden ve dışarıdan çok sayıda tehditler alıyorum.”
CHP milletvekili Şahin Mengü, dün dedi ki:
- Tehdit alan sıradan insan kolluk kuvvetlerine ya da savcıya başvurur.
Ama Tayyip Bey, koskoca Başbakan olmasına rağmen her nedense bunu yapmıyor. Sadece, beni tehdit edenler var, demekle yetiniyor. Acaba neden?
- Sizce neden?
- Çünkü ortada tehdit - mehdit diye birşey yok. Başbakan, mağduru oynamanın kendisine siyasi rant sağladığına inanıyor. Ama dikkat edin, hiç kimse onun bu tehdit laflarını ciddiye almıyor. Yandaş basın bile haber yapmıyor...
Washington Post gazetesine göre Türkiye’de basına karşı çirkin bir kampanya varmış.Tüm basına değil tabii... İktidar yalakası olanlar için hayat çok güzel...Haldun Ertem
İkinci Ergenekon iddianamesi 8 ayı aşkın bir hazırlıktan sonra dün açıklandı... 13 ayda hazırlanan ilk iddianame 2 bin 455 sayfa idi, ikinci iddianame de ona yakın, 1909 sayfa... Hatırlatalım ki, 12 Eylül'deki 562 sanıklı MHP davasının iddianamesi sadece 517 sayfaydı.
Ergenekon davasının en ilginç yanı ise tamamen siyasallaşmış olması...
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin geçenlerde Deniz Feneri dosyasından söz ederken: "Biz bu davada taraf değiliz" vurgusunu yapmıştı.
Ergenekon davasında ise AKP taraf olduğunu açıkça belli ediyor.
Başbakan Erdoğan 22 Şubat'ta Diyarbakır dönüşünde, uçakta gazetecilere aynen şunları söylüyor:
"Bölge halkının en çok mutlu olduğu açılımlardan bir tanesi Ergenekon'dur. Bu kamuoyu araştırmalarında da çıkıyor. Bu konunun peşini bırakacak değiliz. Yani bu olay nereye varırsa varsın devam edeceğiz" (23 Şubat 2009, Akşam)
Yarsav Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Başbakan'ın diğer davalarla ilgili fikir açıklanmazken bir dava hakkında "peşin bırakmayacağız" gibi açıklamalar yapmasının yargıyı şüpheliler aleyhine etkileme amacı taşıdığını söylüyor.