Başbakan Ankara’da iftar yemeğinde siyaset yapıyor... Kinini kampanyaya dönüştürüyor:
- Partimin mensupları olarak yalan yanlış yazan medya karşısında sizler de kampanyanızı yapın, bu gazeteleri evinize sokmayın...
Hangi gazeteler bunlar?
Söylemeye gerek yok, bunlar Şaban Dişli rüşvetini, Deniz Feneri dolandırıcılığını, RTÜK Başkanı’nın marifetlerini, ihale yolsuzluklarını yazan gazeteler...
Başbakan Hilton vs. gürültüsüyle medyayı susturmaya çalıştı...
Başaramayınca yandaşlarını gazete okumamaya davet ediyor...
Gazete okumamak
Avukat Refik Karaa uyarıyor: “TCK 8. maddesine göre fiilin tamamen veya kısmen Türkiye’de işlenmesi veya neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi halinde suç Türkiye’de işlenmiş sayılır.
Deniz Feneri için çıkarılmış Bakanlar Kurulu Kararnamesi, toplanan paraların Türkiye’ye aktarılması ve kimi özel ve siyasi amaçlarla kullanılmış olması nedeniyle suçun kısmen Türkiye’de işlenmiş sayılması tartışmasızdır.
Kanunun 9. maddesi Türkiye’de işlenen suçtan dolayı yabancı ülkede yargılanan kişinin Türkiye’de “yeniden” yargılanmasını emreder.
Bu durumda Almanya’da yargılanıp hüküm giyenlerin ayrıca Türkiye’de de yargılanması gerekeceği açıktır.
Avukat Noyan Özkan ekliyor:
“Kanal Türk’te Tuncay Mollaveisoğlu’nun ‘Yolsuzluklar ve Yoksulluklar’ programında Deniz Feneri organize dolandırıcılık örgütü defalarca gündeme getirildi. Savcılar görevini yerine
Fatih Altaylı‘yı bir dostu aramış... Bizim Habertürk’le ilgili yazımızdan söz etmiş. Altaylı bizim Milliyet’te yazdığımızı duyunca şaşırmış! “O hâlâ yazıyor mu?” diye sormuş. Dünkü yazısında diyordu ki:
“Son olarak yıllar önce okumuştum. Oğlu evlenmişti. Köşesinde oğlunun düğününü anlatıyordu.”
* * *
Fatih Bey, gazete okumaması bir yana, neyi ne zaman okuduğunun da farkında değil. Bizim oğlan yıllar önce değil, sadece üç hafta önce evlendi. Yıllar öncesi ile üç hafta öncesini karıştırması, Fatih Bey açısından ciddi bir sağlık sorununa işaret ediyor.
Bunlar nereden gündeme geldi diye sorarsanız... Efendim üç gün önce Habertürk haber sitesinin Başbakan Erdoğan ile Aydın Doğan arasındaki söz düellosunu verirken tek yanlı davranmasını, Erdoğan‘ı tam metin verirken Aydın Doğan‘ı tek satır bile vermemesini eleştirmiştik.
Bağımsız gazete çıkarma iddiasındaki bir grubun Tayyip Erdoğan‘a bu aşırı yaranma çabası dikkat çekiciydi. Eleştirinin
Dünya ekonomisi sarsıntılar geçirirken Başbakan Erdoğan‘ın aklı hep medyada... Hafta sonu Şişli’de yine attı tuttu... Bu arada Aydın Doğan‘ı halka şikâyet edeyim derken farkında olmadan övdü... Bir gün Aydın Bey’in önüne gazeteleri koymuş, köşe yazarlarını şikâyet etmiş. Aydın Bey de işi biraz şakaya vurmuş:
- Sayın Başbakan ne yapayım, ben bu adamlarla başa çıkamıyorum ki, demiş geçmiş...
Erdoğan, Aydın Bey’i şikâyet edeyim derken, kamuoyuna onun demokrat tavrını açıklamış oldu. Tabii kendisinin eleştiriye tahammülsüzlüğünü de...
Başbakan Erdoğan ile Aydın Doğan arasında yaşanan gerginliğe, Hasan Celal Güzel de girdi. Halen Radikal’de köşe yazan Hasan Celal, Yeni Şafak gazetesine:
- Aydın Bey, Anadolu insanı bir Müslüman Türk’tür. Ekibi ise ne yazık ki 68 kuşağı solcuları. Bunlar pozitivist, laikçi insanlar. Yönetim de bunların elinde. Gerginlik buradan doğuyor, dedi ve ekledi: “Sorun, patron müdahalesi değil, aksine Doğan’ın müdahale etmemesidir.”
Yani,
Oxford Üniversitesi zooloji profesörü Richard Dawkins’in, “http://richarddawkins.net” adlı internet sitesinin sansürlendiğini, bu adrese girince karşınıza “Mahkeme kararıyla erişim engellenmiştir” ibaresinin çıktığını dün yazmıştık. You Tube sitesi de bu şekilde kapalı. Ancak orada hangi mahkemenin hangi tarihli kararıyla kapatıldığı yazılı. Dawkins’te ise böyle bir ibare yoktu.
Siteyi kim nasıl kapattı? Birileri falanca profesörün görüşünü beğenmezse mahkemeye gidip site kapattırabiliyor mu? Burası demokrasi mi, diktatörlük mü?
Bu arada yasak sitelere girmenin bir yolunu öğrendik... You Tube dahil tüm yasaklı sitelere girebilirsiniz. Yolu mu? Çok basit... “www.vtunnel.com” adlı siteye giriniz, oradan You Tube dahil istediğiniz siteye ulaşabiliyorsunuz... Eğer o site de kapatılırsa haber veriniz... Bu şekilde köprü görevi yapan başka siteleri de duyuralım...
Erdoğan, “Bu ülkede Atatürk üzerinden geçinen tüccarlar var” demiş.Duyan da Atatürkçü Düşünce
Hürriyet Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök dünkü yazısında diyor ki:
“Türkiye artık, en küçük muhalefete, ufacık itiraza, bir nebze özgür basına zerre kadar tahammülü olmayan, kendine biat etmeyen herkesi yok etmeye ant içmiş bir ‘tek adam’ namzeti tarafından yönetilmektedir.”
Bu cümlede fazladan bir sözcük var mı? Var...
“Artık” sözcüğü...
Erdoğan göreve gelmeden önce de, sonra da yukarıda sayılan nitelikleri şu veya bu ölçüde taşıyordu...
Ne var ki, Türk medyası ondan bir demokrat lider yaratmayı hayal etti...
Kendisi değiştiğini söylemediyse de medyamız onu pembelere boyadı:
“Merkezi Almanya’da bulunan bir yardımlaşma derneğiyle ilgili yargılama sürecinin AK Parti ile ilişkilendirilmesine yönelik yayınlar hukuk tanımaz boyutlara ulaşmıştır.”
Tayyip Erdoğan’ın en fanatik, gözü kara ve ağzı bozuk silahşoru Mir Dengir Mehmet Fırat, düzenlediği son basın toplantısında aynen bunları söyledi. Şimdi bu laflara bakanlar zanneder ki, iddianamede AKP’nin hiç adı geçmiyor. Ama birileri buna rağmen geçiyormuş gibi yazıp, çiziyor. Yazınca da Dengir Bey işte böyle dengirdiyor. Acaba iddianame yargılanan dernek ile AKP’nin ilişkisini kurmuyor mu? Buyurun iddianameye:
Sayfa 42.
“EURO 7’nin kuruluşunun nedeni, sanık Ermiş’in görüşüne göre, Almanya’da yaşayan Türklere Milli Görüş’ün ve daha sonraları AKP’nin siyasetini aşılamak...”
Sayfa 42.
Deniz Feneri’nden hortumlanan paralarla kurulan şirketlerle ilgili bilgi verilirken şirket sahiplerinin Türkiye’de iktidarla iç içe... Milli Görüş ve AKP’ye sıkı sıkıya bağlı oldukları ifade ediliyor.
Başbakan Erdoğan: “Bundan sonra Doğan Grubu yazdıkça, ben de açıklayacağım” diyor...
Neyi yazdıkça? Tabii hoşuna gitmeyen şeyleri?
Neyi açıklayacak? Bilmiyoruz...
Ama yapılan işin adı nedir, onu biliyoruz...
Tehdit, şantaj, kirli pazarlık...
Kirli pazarlık üzerinden uzlaşma arayışı...
Kendilerine yanıt Aydın Doğan tarafından verildi: “Ne biliyorsanız açıklayın, biat beklemeyin...”