Bugün gazete manşetlerinde büyük laflar, kentte yer yer "Atam izindeyiz" diye afişler göreceksiniz. İnanmayın...Türkiye Atatürkün izinden ayrılalı 66 yıl oluyor...Atanın ölümünden sonra Türkiye adım adım Amerikanın izine girdi.."Bağımsızlık karakterimdir" diyen büyük adamın ardından gelenler "Ekonomik işgalciler"le işbirliği yaparak üç beş kuruş sebeplenme uğruna ülkeyi sömürge haline getirdiler.Atanın ölümünün 66ncı yılında Türkiye, ekonomisi IMF, iç siyaseti AB, dış siyaseti ABD tarafından yönetilen bir ülkedir.O yüzden iliklerine kadar sömürülmekte, milyonlarca insan sefalet sınırının altında yaşamakta, işsizlik toplumun belini bükmekte, bir cep telefonu için adam öldürülmektedir...Kent içinde kamyon gibi ciplerle dolaşan hortumcular, soyguncular, üst düzey hırsızlar, karnını iftar çadırlarında ya da çöp tenekelerinde doyuran milyonlara nanik yapmaktadır...Türkiyenin akıl hocaları Fuller, Henze gibi eski CIA ajanlarıdır.Onlara göre Atatürk bitmiş, Kemalizm tükenmiş, laiklik demode olmuştur.Biraz da öyledir... Atatürk bitirilmeseydi Türkiye böylesine zavallı duruma düşürülebilir miydi?Siz gençler... Bütün bu ahval ve şerait içinde yeniden kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesine var
CHP Konya Milletvekili Atilla Kartın yukardaki sözleri, Cumhurbaşkanı Sezerin oğlunun düğünü sonrasında gazetemizde yayımlandı. Cumhurbaşkanı Sezer, 29 Ekim resepsiyonunda Atilla Kartla tanıştırılınca yukardaki cümleyi anımsamış olacak ki, aynen şöyle dedi:- Sayın Kart, oğlumun düğünüyle ilgili, elektrik ve su giderlerinden tutun, garsonların fazla mesaisine kadar bütün masrafları kendi bütçemden karşıladım. Kamuya bir kuruşluk dahi fatura çıkartmadım. Atilla Kart, şimdi Cumhurbaşkanı Sezere bir teşekkür mektubu yazma hazırlığında. "Çankaya Köşkü kamusal alandır, böyle bir alanda düğün yapılmasını doğru bulmuyorum." Yatırlara hücum ediliyormuş. Ayaktakilerden umudu kesen biçare vatandaşın son umudu yatırlar! Televizyon, çocuklar için okuldan daha öğretici... Peki bu öğretim aygıtını gereğince kullanıyor muyuz?Deniz Anık anımsatıyor:- Yerli dizilerde dizi kahramanları otomobil kullanırken asla emniyet kemeri takmıyor ve çocuklarımıza kötü örnek oluyorlar. Çocuklar malum kahramanları hep örnek alır. Yabancı dizilerde bu konuya özellikle dikkat ediliyor... Televizyon okulu Hazine dediğin içindeki servetlerle anılır, bizimki borçlarıyla anılıyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, YÖKü
Alanya Sanayi ve Ticaret Odası, ODTÜlü hoca ve öğrencilerle birlikte, bu şikâyeti giderecek ilginç bir proje üzerinde çalışıyor...Projeye göre... Her şey dahil sistemiyle çalışan bir otelin veya tatil köyünün müşterileri içeri tıkılı kalmayacak. Gün içinde dışarı çıkıp ilçeyi dolaşabilecek, büfelerden alışveriş edebilecek, kafe ve lokantalarda oturup yiyip içebilecek... Turistlerin otel dışında yiyip içtikleri ellerindeki kartlara işlenecek, bu harcamanın bedelini oteller her ay sonu o büfe, kafe veya lokantalara ödeyecek.Böylece bütün ilçe "her şey dahil" sisteminin içine sokulmuş olacak.Alanya Ticaret Odası Genel Sekreteri Servet Ünlü diyor ki:- Alanya, Kuşadası, Bodrum gibi turistik merkezlerinin esnafı bu şekilde "her şey dahil" usulünden gördüğü zararı telafi edecek. Dışarı çıkan turist harcamasını artıracak. Sistem, otelleri de memnun edecek. Çünkü turist otel dışında oteldekinden daha az tüketecek. Turiste gelince; bu sistemden o da memnun kalacak. Çünkü öğlen veya akşam yemeğini kaçırmayayım diye otelde oturmak yerine çevreyi dolaşabilecek... Gezebilecek. Otelin belirli mönüsüne ve damak tadına mahkûm olmayacak. Nereden baksanız, çok yararlı... Turizmde son yılların hem
Anlaşma, TBMMden geçince ne mi olacak?Şeriata uygun mal ve hizmet üreten şirketlerin kurulması ve büyütülmesi teşvik edilecek.Yatırımların İslama uygunluğuna İslam Hukuk Komitesi karar verecek.Doğacak ihtilaflar, şeriat mahkemesinde çözümlenecek.Özetle, ayrıcalıklı bir "İslam sermayesi" yaratılacak.CHP Milletvekili Kemal Anadol, böyle bir anlaşmanın Cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı olduğunu açıkladı iki gün önce.Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün dün bize dedi ki:"Bu ne çelişkidir yarabbi! Bir taraftan ABye girebilmek uğruna Hıristiyan tabloları önünde pozlar verip imzalar atıyorlar, diğer yandan İslam özel sektörü diyorlar. Bir taraftan Azınlıklar Raporuna tepki gösteriyorlar, diğer taraftan ticarette azınlık yaratmaya kalkıyorlar. Peki, yarın ABli abileri, ablaları Hıristiyan Özel Sektörü! kurmaya kalkarsa ne diyecekler? Ticaretin dini mi olurmuş? Ayrıca bu millet, Yeşil Sermaye denen şeyin ne olduğunu gördü. İslamın adı kullanılarak binlerce insan dolandırıldı. Bana göre böyle bir şeyi kesinlikle hayata geçiremezler. Çünkü en başta Claudia Roth ablaları, Verheugen abileri izin vermez..." Medyamız görmezden gelmeye çalışsa da... AKP iktidarı, "Ilımlı İslam" modeline
... Hiçbir Mülkiyelinin ağzından duymanız mümkün olmayan "Önce Mülkiye, Sonra Türkiye" sloganı, bütün ilerici, yenilikçi, çağdaş, aydınlıktan yana değerlerin önce Mülkiyede yeşerdiğini, buradan topluma yayıldığını, bu nedenle Türkiyeye zarar vermek için önce Mülkiyelileri etkisiz kılmak gerektiğini iyi bilen çevrelerin açık çarpıtmasıdır. Bu saldırının ve çarpıtmaların geri planında, Mülkiyenin Cumhuriyetin siyasal, düşünsel ve yönetsel altyapısını kurma ve Cumhuriyet değerlerini yerleştirmedeki katkılarının bulunduğu açıktır... Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, geçenlerde Maliye Bakanlığında düzenlenen bir toplantıda "Önce Mülkiye, sonra Türkiye" anlayışından yakınmıştı. Bu tekerleme kimilerinin hoşuna gider ve zaman zaman, yerli yersiz dile getirilir. Mülkiyeliler Birliğinin Ömer Dinçere verdiği yanıt, Mülkiyeliler Birliği Dergisinin son sayısında yer aldı... Yanıtın bir bölümü şöyle: Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören, "Emrenin arkasındayız" demiş. Mesele o değil ki, mesele Emrenin önünde durmak... Amerikan demokrasisinin foyası galiba bugüne dek ilk kez bu kadar açık ve dramatik biçimde ortaya çıkıyor. Toplam 200 milyon seçmenin, 120 milyonu oy kullanmış. Bunun da
Bu kardeşin adı Lothar Vosseler... Başbakan kardeşi olmasına rağmen, çoğunlukla işsiz gezen ve devlet yardımıyla ayakta duran biri... 57 yaşında, Başbakandan 3 yaş küçük... Schröederin babası savaşta ölünce annesi Vosselerin babasıyla evlenmiş. Vosseler ve Schröeder, 10 yıl aynı evde kardeş kardeş büyümüş, sonra yolları ayrılmış.Mevzu nedir derseniz... Efendim genelde işsiz dolaşan Vosseler, şimdi yeni bir işe başlıyor... Gazeteci oluyor. Eşi görülmemiş bir gazete bu... Kâğıt mendilin üzerine basılıyor. Okunduktan sonra ağız burun silinip atılıyor... 10 mendillik bir paketin fiyatı 0,95 euro (1 milyon 800 bin TL)... Bu yeni gazetenin mucidi Gerhard Buck, Vosseleri başbakanlık uzmanı olarak kadroya almış. Mendilin, pardon gazetenin ilk 5 sayısında Vosseler, Schröederle birlikte fakir bir işçi evinde geçen çocukluk yıllarını anlatacak... Dizinin başlığı, "Başbakan - Maalesef Kardeşim - ve Ben"... Adı böyle ama Vosseler, yazılarında Başbakana zarar vermeyeceğini söylüyor. Almanya merakla bugün piyasaya çıkacak mendil gazeteyi bekliyor. Gazetenin 50 bin büfede satışa sunulacağını ekleyelim... Böyle kardeş dostlar başına mı diyelim, evlere şenlik mi? Seçimi Alman Başbakanı Gerhard
Yukarıdaki sözlerin, dolayısıyla davetin sahibi TBMM Başkanı Bülent Arınç. Eh, davet bu denli yüksek yerden gelince icabet etmemek de olmaz tabii ki. İsteği derhal yerine getiriyor ve diyoruz ki;Mecliste, milletvekillerinin konuklarını götürebilecekleri en az iki - üç lokanta var. Ana binadaki lokanta ise öğlen 12.00den akşam Genel Kurul kapanıncaya kadar açık. Buralarda çıkan yemekler hem çeşit hem kalite yönünde Muhafız Taburu Gazinosundaki yemeklerden çok daha iyi... Fiyatlar da hemen hemen aynı. Bunlara ilaveten, Meclisin hemen etrafında sayılamayacak kadar çok sayıda lokanta ve kebapçı bulunuyor. Durum bu iken milletvekilleri konuklarını neden illa da Muhafız Taburu Gazinosuna götürmeyi isterler? Acaba asıl amaç üzüm yemek değil de bağcı dövmek yani provokasyon yapmak mıdır? "TBMM Muhafız Taburu Gazinosunda askeri kurallar geçerli. Bu kurallar içinde sakallı olan arkadaşlarımıza veya misafirlerine, başörtüsü ile gelen misafirlerine veya milletvekili yakınlarına servis yapılmıyor. Basınımıza, o yiğit ve gayretli basınımıza bir görev düşüyor. Bu konuda ne düşündüklerini açıklıkla, özellikle birinci sayfada yazsınlar. Köşe yazarlarını da göreve davet ediyorum." Maliye
Neden mi? Çünkü özel tiyatrolara devlet desteği öngören yönetmelik gereği, "Değerlendirme Kurulu"nun en geç eylül ayında toplanıp proje sunan tiyatrolara yapılacak yardımı belirlemesi gerekiyordu. Kasım ayına geldik, kurul hâlâ toplanamadı. Kurulun toplanıp dağıtacağı para mı? Topu topu 329 milyar lira... Türkiyedeki toplam 180 özel tiyatrodan 50 - 60 tanesi desteğe değer görülürse, tiyatro başına 3 - 5 milyar lira gibi komik rakamlar düşecek. Geçen yıl toplam miktar 1.5 trilyon lira idi. Bu yıl paranın beşte dördü kesiliyor. Verilecek beşte bir de ortada yok. Sebebi sorulduğunda Maliye Bakanının parayı vermek istemediği söyleniyor. Herkes topu birbirine atıyor...Manzara, bu iktidarın sanatla ilgisinin derecesini de ifade ediyor... Dikkatinizi çekmiştir... Bazı özel tiyatrolar bu sezon perdelerini hâlâ açamadılar, bazıları ise geçen yılki oyunlarla açmak zorunda kaldılar. Başbakan Erdoğan, şimdiye kadar medya aleyhine toplam 1.5 trilyon liralık tazminat davası açmış. Demek ki, yağcılık ve dalkavukluk yapmayan epey meslektaşımız var... Musiki Muallim Mektebinin kuruluşunun 80. yılı dün kutlandı. Türkiyeye müzik öğreten okulun Cumhuriyetin ilanından hemen bir yıl sonra kurulması,