Osmanlı’nın muhteşem padişahı Sultan Süleyman “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” diyerek sağlığın önemini yüzyıllar öncesinden en güzel şekilde anlatmış.
Günlük koşuşturma esnasında belki fazla anlayamıyoruz ama kendimiz ve sevdiklerimizin sağlık içinde geçirdiği 24 saati dünyanın hiçbir hazinesi ya da gücüyle satın almak mümkün değil.
Ama ne yazık ki bu her zaman böyle olmuyor. Geçen pazar günü benim için de böyle olmadı.
Amcamın kalp krizi geçirmesi nedeniyle 4-5 saat Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde bulunmak zorunda kaldım.
Öncelikle hakkını verelim. Ege ve Dokuz Eylül Üniversitesi gibi iki köklü sağlık kuruluşuna sahip olmamız bizler için büyük şans.
Bu sağlık kuruluşlarımızda özveri ile bazen 24 saat hiç uyumadan çalışan doktorlarımıza ve sağlık görevlilerine ne kadar teşekkür etsek yetersiz kalır.
Fakat 9 Eylül Üniversite’nin kafeteryasında yaşanan trajikomik olaylar bu kuruma gerçekten yakışmıyor.
Takvimler 1995 yılının Ocak ayını gösterdiğinde Foça Komando Okulu’nun kapısından giren birkaç yüz asteğmen adayından biri de bendim.
Türkiye’nin en disiplinli ve zor eğitiminin verildiği bu okulda üç ay geçirecektik.
Daha sonra ise bizleri bekleyen kaderin ne olduğunu bilmeden Güneydoğu’daki görev yerlerimize dağılacaktık.
Foça, sadece subay ve astsubaylara komando eğitiminin verildiği bir yerdi.
Aslında biz asteğmen adaylarına verilen eğitim, en hafifiydi.
Hafif dediğim eğitim yaklaşık 20 saat sürüyordu.
Üstelik gerçek mermi ve patlayıcılarla yapılıyordu.
İzmir Limanı için birkaç aydır yaşanan kruvaziyer limanı ve Alışveriş Merkezi tartışmaları Kuşadası’nda yıllardır gündemi işgal ediyordu.
Ama artık işgal edemeyecek. Çünkü Çevre Şehircilik Bakanlığı, Kuşadası Kruvaziyer Limanı ve Alışveriş Merkezi ısrarından sonunda vazgeçti.
Kuşadası Belediyesi’ne 23 Temmuz 2012 tarihinde gönderdiği 091737810 dosya ve B.09.0.MPG.0.18.02.00 sayı numaralı yazısı ile de bu kararını bildirdi.
Önce Kuşadası Limanı’nda yaşanan gelişmelere bir bakalım.
1985 yılında onanan imar planı incelendiğinde limanın kentsel sistemin bir parçası olarak tasarlandığı görülüyor.
Söz konusu planla Balıkçı Barınağı’nın güneyinde bir meydan, batısında bir yol ile limana ulaşılıyordu. Bu kullanımlar yoluyla liman Kuşadası kıyısının ve Kuşadası kentsel sisteminin bir parçası haline geliyordu.
Bu sütunlarda CHP Genel Merkezi’nin İzmir’de gücün tek bir gurubun kontrolüne geçmesine razı olmadığını defalarca dile getirdim.
Son olarak 21 Temmuz tarihli “CHP’de Kurultay’ın İzmir’e Yansımaları” başlıklı yazımın son bölümü aynen şöyleydi:
“Aslında Genel Başkan Kılıçdaroğlu da tüm olanların farkında. Kendisine yakın bazı isimler aracılığı ile mesajlar göndermeye başlamış bile.
Kimsenin yanlış hesap yapmamasını, partide eski yönetim tarzının olmadığını hatırlatmış.
Öyle anlaşıyor ki Kılıçdaroğlu partide kimsenin kimseye üstünlük taslamasını istemiyor.
Kurultay’daki sonuç nedeniyle birilerinin şevkinin kırılmasına da razı değil.
Ama kırgınlıkları nasıl gidereceğini doğrusu ben de merak ediyorum.”
Türkiye’de herhalde eğitim sistemi kadar değişen çok az şey vardır.
Benim bir ablam, iki de erkek kardeşim var. Hiçbirimiz aynı eğitim sistemi ile okullarımızı tamamlayamadık.
Kızım ilkokul üçe geçti. Şu kısacık okul hayatında iki kez eğitim sistemi değişikliği gördü.
Son değişiklikler ise sistemi neredeyse temelinden sarstı. Neredeyse süt çağındaki çocukların ilkokula başlaması gerekiyor.
Beş yaşındaki çocuklar bu yıl okulla tanışacak. İlköğretim mecburi olduğu için (iyi ki de öyle) göndermeyen velilere ceza da öngörülüyor.
Kayıtlar geçen hafta başladı. Ama veliler de eğitimciler de şaşkın. Çünkü hepimiz yaşadık. Yedi yaşındaki çocuğumuzu bile okula alıştırırken zorluklar çektik.
Şimdi iki yaş daha küçük çocuklar okul sıralarıyla tanışmak zorunda.
Bu sütunlarda 24 Temmuz tarihinde yayınlanan yazımda Tahtalı Barajı’ndaki su seviyelerinin üç yıldır düşmesi konusuna rakamlar vererek değinmiştim.
Amacım havadan sonra insan yaşamı için en değerli madde olan su kaynaklarının önemine dikkat çekmekti.
Anlaşılan başarılı da olmuşum. DSİ Genel Müdürlüğü, bir açıklama göndermiş.
Önce DSİ’nin açıklamasına bir bakalım:
“Söz konusu yazıda İzmir’e düşen yağış miktarının artmasına rağmen Tahtalı Barajı’ndaki su miktarının azaldığı ifade edilmekte ve bu olay “barajda delik mi var” başlığı ile okuyucuya duyurulmaktadır.
Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki; Tahtalı Barajı’nda şu anki su miktarı yazıda ifade edildiği gibi 148,5 milyon m3 değil, 168 milyon m3’tür. Yani geçen yılla kıyaslandığında barajımızdaki su miktarı azalmadığı gibi ciddi oranda artış meydana gelmiştir.
Türkiye’nin dördüncü Cumhurbaşkanı ve 1960 ihtilalinin kudretli generali Cemal Gürsel, Ankara’daki işleri yoluna koyduktan sonra İzmir’i ziyaret etmiş.
Uçaktan iner inmez kendisini karşılayanlara “Nedir İzmir’in en önemli sorunu?” diye sormuş.
Çevresindekiler içme suyu temininin en büyük mesele olduğunu söyleyince de Cemal Gürsel Paşa, “Hemen bu sorunu çözün!” talimatı vermiş.
Ben bu olayı uzun zaman önce 30 yılını belediye hizmetinde geçirmiş tecrübeli bir belediye bürokratından dinlemiştim.
Cemal Gürsel, “hemen çözün!” demiş ama su sorununun aradan geçen 62 yıla rağmen tam olarak çözüldüğü söylenemez.
Çevre mühendisi bir arkadaşımın uyarısı üzerine İZSU’nun internet sitesinde Tahtalı Barajı’ndaki su seviyelerini inceledim.
Gerçekten ortada son derece enteresan bir durum var. Çünkü, Tahtalı Barajı’ndaki su seviyesi geçen yıla göre tam 12 milyon metreküp azalmış.
Her yarışta kazananlar, kaybedenler olur. CHP’nin son kurultayında da öyle oldu.
Öncelikle kazananların başında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu saymak gerek.
Parti içinde 30 yıldır bir şekilde iktidar olan ama ülke yönetiminde muhalefette kalan yapıyı darmadağan etti.
Hem de bunu sadece kişiler bazında da yapmadı. Değişim anlayışını da partililerin büyük bölümüne kabul ettirdi.
Karşısına rakip bile çıkmaması başarısının tescilidir. Elbette bütün bunlar şimdilik böyle.
Makul bir sürede bu başarısını seçim aritmetiğine yansıtamazsa durumlar değişebilir.
İzmir örgütü de sayısal olarak büyük bir başarıya imza attı. Parti Meclisi(PM) Üyesi sayısı 81 iken İzmir 6 üye ile temsil ediliyordu.