Valencia’da devasa boyuttaki kuklaların yakıldığı, inanılmaz boyutta havai fişek gösterileri ve eğlencelerle kutlanan “Las Fallas Festivali” küllerinden doğmayı simgeliyor.
Artık bahar kapıda, kışın soğuk günleri bitiyor. Bütün bir yıl boyunca çok çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapan İspanya’nın 3. büyük şehri Valencia her yıl kışın bitip baharın gelişini “Las Fallas Festivali” ile kutlar. Günler ve geceler süren, çılgın eğlencelerle dolu olan bu festival 15-19 Mart tarihlerinde yapılır. Kolay ve çabuk yanabilen malzemelerden üretilen Ninot adı verilen devasa boyuttaki kuklalardan Falla denen kompozisyonlar oluşturulur. Bu kuklalar çeşitli politik figürler, ünlü sanatçılar, masal kahramanları ve hatta hayal ürünü de olabilir. Devasa kuklaların yanında 2-3 metrelik küçük kuklalar da yapılır. Bunlar inanılmaz renk katar dev kukla kalabalığına.
Bu festival biraz sosyal ve politik içeriklidir. Mesela o yıl yapılan devasa kuklalarda geçtiğimiz yılın olayları, yanlışlar, politikacılar, yolsuzluklar vs de hicvediliyor olabilir.
Kurul değerlendiriyor
15 Mart günü tüm bu fallalar tüm şehirde sokak sokak gezdirildikten sonra belli bir konsept çerçevesinde şehrin daha önceden belirlenmiş
Her yıl dünyanın yaşanacak en iyi şehirleri listesinde en üst sıralarda yer alan başkent Kopenhag monarşi kültürünün derin izlerini taşıyan tarihi bir şehir.
Şu sıralar bana “Nereye gitmek istersin?” diye sorsanız “Danimarka” derim. Kuzey ülkelerine kışın gitmenin zevki bambaşka.
Danimarka dünyanın en mutlu insanlarının olduğu, refah seviyesinin en üst sıralarda bulunduğu ülkelerden. Yıllardır dünyada herkes Danimarka’da mutluluğun, esenliğin ve yaşam kalitesinin yüksek seviyede olmasını, korkunç hava koşullarının dışında, bir de dünya çapında en yüksek vergi oranlarına sahip bu insanların neden mutlu olduğunu ilgiyle araştırıyor. Danimarka’da refah devleti sisteminde insanlar vergi ödediklerini değil, toplumlarına yatırım yaptıklarını düşünüyorlar. Ülkenin refah modeli toplumdaki riskleri, belirsizliği ve endişeyi azaltarak mutsuzluğu önleyebiliyor. Danimarkalılar arkadaşlarıyla, aileleriyle sık sık buluşan, sakin ve huzurlu insanlar. Danimarka’da yaşam kolay, güvenlik en üst düzeyde, suç oranı da yok denecek kadar az.
Kuzey Avrupa’da İskandinav ülkelerinin en güneyinde bulunan ve en küçük İskandinav ülkesi olan Danimarka masallarıyla ünlü yazarı Hans Christian Andersen’in doğduğu
Denizli Kayak Merkezi olarak adlandırılan bir kayak merkezi var artık Ege’de. Günübirlik kayak kaçamakları için gayet uygun.
Kayak merkezleri deyince aklınıza neresi gelir? Büyük ihtimalle Uludağ, Kartalkaya, Kartepe, Erciyes, Palandöken, Sarıkamış ve daha bazı birkaç yer. Şimdilerde Ege’de de var kayak imkânı. Ege denince nedense kar yağmayacağını düşünürüz, hep ılıman bir iklim gelir akla. Oysa ki özellikle İç Ege dağlık ve kışın ciddi kar alan bir bölgedir. 2003 yılında Denizli’nin Tavas ilçesinin Nikfer mahallesindeki 2420 metre rakımlı Bozdağ’da kurulması planlanan kayak merkezi projesi 2016 yılında tamamlanarak hayata geçirildi. Denizli Kayak Merkezi olarak adlandırılan ve Denizli Büyükşehir Belediyesi bünyesinde hizmet veren bir kayak merkezi var artık Ege’de ve eksikleri olmasına rağmen, günübirlik kayak kaçamakları için gayet uygun.
Toplamda 2300 m2’lik bir alan üzerinde bulunan Denizli Kayak Merkezi’nde en uzunu 1700 metre, ikincisi 1500 metre, üçüncüsü ise 700 metrelik tesisler kayakçılara hizmet verirken, 2 telesiyej, 1 teleski ve yürüyen bant bulunuyor.
Ulaşımı kolay
Denizli Kayak Merkezi sezon boyunca haftanın yedi günü 09.30-17.00 arası servis veriyor. Ulaşımı da
Kars gezilerinde en çok zaman ayrılması ve detaylı şekilde gezilmesi gereken yer Ani’dir. Ani ile ilgili fazla bilgi kirliliği olması nedeniyle minik bir gezi rehberi hazırladım.
Dokuzuncu yüzyılın sonlarında Ermenistan birçok krallık ve prensliğe bölünmüştü. En güçlülerden olan Bagratid sülalesinden Kral III. Aşot 971’de başkenti Kars’tan Ani’ye alıp kalenin civarını şehir surlarıyla çevirdi. Ani, Bizans, İran, Suriye ve Orta Asya arası ticaret yollarını denetleyen bir şehir ve kervanlar için önemli bir köprü oldu. Ermenistanlı tüccarlar, esnaf ve Ermeni Patrikliği Ani’ye yerleşti. 11. yüzyılda yüksek refah seviyesine ulaşmış olan şehrin nüfusu 200 bine dayanmış ve “1001 kiliseli şehir” olarak anılmaktaydı. 1020’de Kral I. Gagik’in ölümüyle taht kavgaları başladı, Bagratid Krallığı zayıfladı. Bizans orduları başaramadı ama 1064’de Selçuklular şehri ele geçirdi. 1071 yılında Türkler bölgeye hakim olunca 1072’de şehri Şeddatlı sülalesine sattılar.
1200 yılında Gürcü kraliçesi Tamara Ani’yi aldı ve Mkhargrdzeli ailesine verdi. Ani eski refahının çoğunu geri kazandı.
Moğol istilasI göçlere neden oldu
Kiliseler ve şehir surlarının kulelerinin pek çoğu bu dönem- dendir. 1237’deki Moğol
Son yıllarda turizmin yükselen trendi, parlayan yıldızı Kars. Gezginler son birkaç yıldır karlar altında bir masal diyarı gibi görünen bu şehre akın ediyor.
Anadolu’nun Kafkaslara ve Orta Asya’ya açılan Doğu kapısıdır Kars, serhat kenti de derler ona. Benim için iklimlerin en acımasızında yaşayan “Doğu’nun nazlı gelini”dir o. İlkbaharda coşup çıkartır gelinliğini, yağmurlarla yıkanır ve rengârenk çiçeklerle bezenir. Her haliyle güzeldir. Öyle güzeldir ki çağlar boyu herkesin gözü üstünde olmuş, defalarca istila edilmiş, doğal afetler sonucu yıkılmış, her seferinde de ayağa kalkmayı başarmıştır.
Kars MÖ 9000’lerden bu yana kesintisiz bir yerleşime sahne olmuş, Anadolu’nun kültürleri harmanlayıp bir potada erittiği binlerce yıllık tarihine tanıklık etmiştir. Büyük ihtimalle Urartular’a kadar giden tarihiyle Anadolu’nun en güzel kalelerinden biri olan Kars kalesi şehrin başını bir taç gibi süsler. Karda çıkması biraz zorlu da olsa deneyin derim. Şehrin kaleden manzarası inanılmaz derecede etkileyici ve büyüleyici. Kaleden şehrin içinden akan Kars Çayı ve 16. yüzyılda Osmanlı Padişahı III. Murat’ın emriyle yaptırılan ve 18. yüzyılda onarım görmüş olan tamamı kesme bazalt taşından
Sömestir tatili kapıda. Herkes bir yerlere gitme telaşında. Kışı sevenler için Türkiye’deki ideal kış ve kayak tatili beldelerinin en başında gelen yerlerden biri Erzurum Palandöken.
Palandöken kayak merkezi, Palandöken dağının 2000-3176 metre yükseklikleri arasında bulunan ve 3176 metredeki Ejder tepesi diye anılan zirvesiyle taçlanıyor. Palandöken kayak merkezi Erzurum’un merkezinden 4 km, havalimanından ise 15 km uzaklıkta olduğu için ulaşımı da çok kolay.
‘90’lı yıllarda kış turizm merkezi ilan edilen ve 2011 yılında Dünya Üniversiteler Kış Oyunları’na ev sahipliği yapan Palandöken üstün standartlarda kaliteye sahip bir kış ve kayak merkezidir. Özellikle de yıllardır kaliteli konaklama seçenekleri ve en çok tercih edilen kristal karıyla yabancı kayak ve kış tatili tutkunları tarafından yoğunlukla ziyaret edilen bir yerdir.
22 pist yer alıyor
Palandöken kayak merkezinde telesiyejler, teleski, lift, gondol lift gibi hizmetleriyle her yaştan misafire ve her aktivite kategorisine, slalom, büyük slalom, Alp disiplini, snowboard, kızak gibi çeşit çeşit imkânlar sunuluyor.
Palandöken’de değişik zorluk seviyelerine sahip, dünyanın en uzun ve en dik pistleri arasında da adı geçen,
Oluşumunu Erciyes, Hasan ve Melendiz volkanik dağlarına borçlu olan, Orta Anadolu’da Nevşehir, Kayseri, Niğde üçgeni içinde kalan ve 288 km2’lik alana yayılan, adeta dünyanın oluşumuna şahitlik ettiğiniz bir açık hava müzesi olan Kapadokya kışın karlar altında kalır. Vadileri örten, Peri Bacaları’nı giydiren kar Kapadokya’ya hem çok yakışır hem de onu bembeyaz bir masal diyarına dönüştürür.
Kışın çok soğuk olacağını düşünerek gözünüzü korkutmayın. Kara ikliminin hüküm sürdüğü bu coğrafyada nem oranının çok düşük olması nedeniyle sıkı giyindiğiniz takdirde hiç üşümeyeceğinizi göreceksiniz. Tek başınıza, ailenizle, arkadaşlarınızla, çocuklarınızla rahatlıkla gidebileceğiniz ve çok keyifli zamanlar geçireceğiniz Kapadokya’da her şeyden önce yaz aylarındaki kalabalıklarla karşılaşmayacağınıza emin olabilirsiniz.
Balonla görmek bambaşka
Kapadokya turizm servisleri konusunda Türkiye’nin en profesyonel bölgelerinden biri. Son yıllarda açılan ve kaliteleriyle öne çıkan çok sayıda butik otel, otel, restoran ve eğlence mekânı olan Kapadokya’da çok sayıda ziyaret edilecek ve görülecek tarihi yer var. Kışın gelmesiyle birlikte tüm oteller, restoranlar, eğlence yerleri kendilerini kış konseptine
Alaçatı yazın gözde olsa da son yıllarda giderek artan partiler ve etkinliklerle özellikle yılbaşında da tercihler arasında.
Alaçatı’yı herhalde bilmeyen yoktur. Gidip görmemiş olanlar da yazın gözde mekânları, birbirinden güzel beachleri, ünlü isimlerin tercihi olması ve Ot Festivali nedeniyle medyada sık sık yer almasından dolayı bilirler en azından. Alaçatı sırf yazın değil, Ege’nin her yeri gibi dört mevsim çok güzel. 2007 yılında bir kafe yılbaşı sokak partisi yapmıştı.
Ondan sonra Alaçatı binlerce kişinin yılbaşı için tercih ettiği bir yer haline geldi. Şimdilerde pek çok mekân ve küçük oteller yılbaşı için hazırlıklarını tamamladı. Herkes çok heyecanlı. Haklılar. Bu yılki etkinlikler gerçekten çok ilginç, çok keyifli. Görünen o ki Alaçatı bu yıl da yılbaşı için en çok rağbet gören yerler listesinde başa oynayacak.
Bu yıl Alaçatı’da Lokal Pazar Alışveriş Şenliği bugün başlıyor ve 31 Aralık akşamına kadar tam üç gün boyunca devam edecek. Bu şenlik gurme lezzetler, antika pazarı, canlı mezat, tasarım ürünler, takı, seramik, ev tekstili, ahşap işler, kahve workshop’uyla hem çok eğlenceli, hem bilgilendirici, hem de yılbaşı hediyelerini almamış olanlar için ideal bir şenlik. Bu