Uzun senelerdir Galatasaray’ı takip ederim. Hiçbir seçimde bu kadar kargaşa, belden aşağı vurma, adayları itibarsızlaştırma görmedim. Gerçekten görüntü o kadar kötü ki başkan adayları ve taraftarların bir kısmı bunun farkında bile değil...
Herkes birbirinin açığını arıyor ve tam olarak doğruları bilmeden aşağılamaya çalışıyor. Ben bu konulara girmek istemiyorum. Bildiklerimi yazarsam gerçekten adayların birçoğu esas o zaman yıpranır. Başkanlar kulüplerin lideridir. Genel kurul üyeleri kimi başkan olarak seçerse herkesin ona saygı göstermesi gerekir. Ama maalesef son senelerde Galatasaray’da bu böyle olmuyor.
Kim başkanlık koltuğuna oturduysa iyi, kötü kulübe hizmet ettiyse, o yerden yere vurulup, aşağılanıyor. Bu gidişat hiç iyi değil. Bütün adayların aklını başına toplaması lazım. Kulübün menfaati için bu şart. Bugün rakiplerine yaptığın yarın senin başına gelir. Bu gidişat onu gösteriyor. Ve bundan kurtuluş yok gibi görünüyor.
Her şey pamuk ipliğine bağlı. Transfer yapıyorsun, bir grup
Galatasaray’da seçime bir hafta kaldı. Beş adaydan biri kazanacak ve dalgalı denizde dümene geçecek. Hepsinin vaatlerini dinliyorum. Kimisi ‘borcu hafifleteceğiz, gelirleri artıracağız’ diyor. Kimisi ise ‘harika bir on numara getireceğiz...’
Şimdi ortada bir gerçek var. Ben başkan adaylarına bunu hatırlatayım. Başkanlık görevi eskisi gibi değil, şimdi çok zor. Saygı ve terbiyenin minimuma indiği bir ortamda o koltukta oturup, huzuru sağlamak imkansız gibi bir şey oldu. Hele de sportif başarıyı yakalayamazsan, bilhassa sosyal medyada yalana inanan taraftarlarca linç ediliyorsun.
Düşünün, başkan seçildi, bir ay sonra takım Şampiyonlar Ligi’nde ön eleme maçlarına çıkacak. Buradan kötü bir sonuç çıkarsa yandı! İster Ada’yı, ister Florya’yı, ister Kemerburgaz’ı yapsın... Sportif başarı gelmedikçe hiçbir şey olmaz. Seçilecek başkanın ilk hedefi mevcut futbolcu kadrosunu güçlendirmek ve gençleştirmek olmalı.
Gerçekten çok üzülüyorum. Yaşını, başını almış
Önemli olan başkan mıdır, yoksa kulüp mü? Bunun kararını hala ne Galatasaray camiası ne de taraftar veremedi. 19 Haziran’da seçim olacak ve şu anda altı aday var. Mutlaka başkan adayları kulübün geleceği için planlarını yapmıştır. Kendilerine güveniyorlar ki aday oldular.
Ama öyle bir konumdaki şu an Galatasaray, kendi tuttuğu aday haricindekileri karalama kampanyası en tepede. Seçimde oy kullanacak genel kurul üyelerinin hepsi üniversite mezunu, kaliteli insanlar. Hepsinin de tek düşüncesi Galatasaray’ı daha ileriye götürecek başkanın göreve gelmesi. Oy kullanacak her üyenin kafasında mutlaka bir isim var. Kulübün menfaati için de gidip güvendiği adaya oy atacaklar.
Bu seçimde başkan kim seçilirse seçilsin herkesin ona saygı göstermesi lazım. Kulübün menfaati için bu şekilde düşünülmesi gerekiyor. ‘Benim adayım seçilmedi’ diye ortalığı yangın yerine çevirmek kulübe çok büyük zarar verir. Her şeyden önce yeni başkana destek olunmalı.
Gerçekt
Uzun zamandır Galatasaray’ı çok yakından takip ederim, hiçbir dönemde böyle bir kargaşa ile karşılaşmadım.
Önce şunu söyleyeyim; kulüplerde başkanlık görevi kutsaldır. Her kim olursa olsun başkansa camiası tarafından koruma altına alınır. Bütün kulüplerde bu böyledir. Galatasaray’da ise maalesef bu büyük makam yıllardır yerle bir edilip, itibarsızlaştırılıyor. Bundan sonra da kolay kolay değişeceğini düşünmüyorum. Bunun da faturası çok ağır olacak, herkes görecek ve bunu yaşayacak.
19 Haziran’da seçim olacak. Bütün başkan adayları kendi fikirlerini anlatmaya çalışıyorlar. Tabii bunların içinde tribünlere oynayanlar da var, Galatasaray’ın şu anda bulunduğu konumu anlamayan, bilmeyenler de var, Fatih Terim üzerinden prim yapmak isteyenler de...
Terim sevabıyla, günahıyla Galatasaray’ın en başarılı teknik direktörüdür. Kazandığı başarıları hiç kimse küçümseyemez. Mukavelesi birkaç gün sonra bitecek. Yeni başkan kim seçilirse hoca ile oturacak, şartları
Süper Lig’deki müthiş mücadeleden Galatasaray şampiyonla aynı puanla, iki gol eksik averajla ikinci olarak ayrıldı. Şimdi ben herkese soruyorum ‘Galatasaray bu sezon başarısız mı oldu’ diye...
Avrupa’da ikinci olan takımlar sevinçten takla atıyorlar, kendilerinin iyi bir sezon geçirdiklerini söylüyorlar. Ama Türkiye’de maalesef durum böyle değil. Şampiyon olursan başarılısın, ligi ikinci bitirirsen eleştirilirsin. Böyle bir durum var. Yıllardır da bunu aşamıyoruz. İkinci olan takımın teknik direktörü, futbolcusu, yöneticileri yerden yere vuruluyor maalesef.
Peki Galatasaray bu kadroyla şampiyon olabilir miydi? Bana göre çok rahat olurdu... Dış etkenlerden vazgeçtim, ama içeride hoca, yönetim, taraftar, camia... Bir sezon boyunca herkes birbirini yedi. Daha doğrusu kurumsallaşamadılar. Ligin son haftalarında takım atağa da geçti, ancak gol farkıyla zirveye çıkmayı başaramadı. Bana da bu durum normal geliyor. Bu kadar puan toplayıp ligi ikinci bitirmek başarıdır.
Bundan sonra ne olacak? Şu anda 5 başkan adayı var. Bu sayı arta bilir de. Demek
Böyle bir zirve yarışı uzun zaman sonra ilk defa yaşıyoruz. Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe son hafta maçlarına çıkacak. Üçünün de şampiyonluk şansı var, ama ligi üçüncü de bitirebilirler!
Benim tek üzüldüğüm, bu güzel yarışın tadını çıkaramıyor olmamızdır. Cellatlar yine sahnede! Efendim, Malatya dört gol yiyemezmiş. Göztepe, Beşiktaş’ı yenemezmiş. Öyle yorumlar yapıyorlar ki sanki Galatasaray’ın Malatya’yı, Beşiktaş’ın Göztepe’yi yeneceği garanti... Ve utanıp sıkılmıyorlar da böyle yorumlar yaparken...
Galatasaray bu yarışın içine girdi, bunun ilk sebebi ne? Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin beklenmeyen puan kayıpları... Onlar puanlar yitirmese sarı-kırmızılılar yarışta iddialı konuma gelebilecek miydi? Ama ne oldu, son 5 hafta Fatih Terim takımına odaklandı, 5 maçta 15 puan kazandı, Beşiktaş ve Fenerbahçe de puanlar kaybedince zirveye ortak oldu. Ama şu noktada kimin şampiyon olabileceği hakkında yorum yapamıyoruz.
Yarın son maçlar oynanacak ve şampiyon belli olacak. İnanın takım ayırt
Galatasaray sezon boyu bir çok maçta inişler çıkışlar yaşadı. Şimdi onun sıkıntısını çekiyor. Evet Beşiktaş maçında mükemmele yakın futbol oynadı. Denizlispor karşısında dün iyi futbol oynamamasına rağmen, galip geldi. Hatta öyle pozisyonlar yakaladı ki, Beşiktaş’la olan averaj farkını bile kapatabilirdi. Ama başaramadı.
Maç 2-0 iken Emre Akbaba’nın penaltıyı gole çevirememesi sarı-kırmızılıları sıkıntıya soktu. Daha sonra hocanın yaptığı değişiklikler, bilhassa Mustafa Muhammed’in oyuna girişi, attığı iki gol, yine averaj bakımından taraftarı heyecanlandırdı ama bu sefer de bir türlü toparlanamayan Onyekuru’nun kaleciyle karşı karşıya kaldığı iki pozisyonda topu ağlara gönderememesi Cim Bom’u liderlikten etti.
Benim anlayamadığım, iki hafta üst üste neden bu takım aynı futbolu oynayamıyor? Geçen haftanın kahramanı Taylan ayağındaki topu kaptırıyor, Galatasaray gol yiyor. Yedlin’e bakıyorsun, en ufak bir katkısı yok. Saracchi ayakta sallanıyor, bilhassa hücum anlamında arkadaşlarına katkı veremiyor.
Artık yapacak bir şey yok, sevabı ve
Kim ne derse desin Fatih Terim teknik direktörler içinde en tepedeki isimdir. Hayatı boyunca o kadar çok zorluk derecesi en tepede olan maç yönetmiş ki bu da kendisine hiç kimsede olmayan bir tecrübe kazandırmış.
Evet sezon boyunca çok inişler, çıkışlar yaşadı. Ama son haftalara ve dün geceki derbiye baktığımız zaman çok farklı bir Galatasaray seyrettik. Hırslı, baskılı ve kazanmaya inanmış futbolcular topluluğu sahada bir bütün olarak hareket ettiler. Defans, orta saha ve forvet hiç birbirinden kopmadı. Ve bu sistem de sarı-kırmızılıları oyun olarak Beşiktaş’ın bir tık üstüne çıkardı.
Her zaman söylüyorum, Beşiktaş’ın orta sahası müthiş. Ama bu maçta Souza, Atiba ve sahada kaldığı süre içerisinde Ljajic istediklerini yapamadılar, hep baskı gördüler. En önemlisi de Rosier ve N’Sakala sağ ve sol çizgilerden yaptıkları ataklarla bugüne kadar hangi takımla oynadılarsa hep canını yaktılar. Cim-Bom’a karşı ise devamlı baskı altında kaldılar. Rosier’in karşısında Onyekuru ve Saracchi,