Galatasaray; Fenerbahçe ve Sivasspor’un puan kayıplarından sonra kendini iyice şampiyonluk yarışının içinde buldu. Dün gece de Kayseri maçına bunu düşünerek çıktı. İlk yirmi beş dakika gerçekten iyi futbol oynadı, iki de gol attı. Gerçekten Adem’in golünde Mariano’nun, Donk’un golünde de Ömer’in harika ortaları vardı. Kaleci İsmail’in yapacağı bir şey yoktu.
Ama ilerleyen dakikalarda bilhassa Galatasaray’ın temposu, sanki maç bitmiş gibi düştü. Zaman zaman da olsa Kayserispor pozisyonlara girdi. Girdikleri pozisyonlarda özellikle Mesanovic vuracağı yerde pas verse gol de bulabilirlerdi.
Feghouli gecenin yıldızıydı, iki gol attı. Diğer bir yıldız da Ömer’di, iki golün pasını verdi. Sıkıntı Seri ile Belhanda’da! Evet kanatlar çok rahat rakip kaleye gidiyorlar. Ama bu iki futbolcu orta sahada arkadaşlarına ayak uyduramıyor. Pas hataları da Galatasaray’ın futbolunu zayıflattı. Tabii burada Fatih Terim’in yapacağı bir şey yok. Demek ki Lemina olmayınca orta sahada sıkıntı yaşanıyor. Hele bir ara konuk ekip
Geçen hafta gerçekten Galatasaray’da çok büyük sıkıntılar yaşandı. Olmaması gereken şeylerdi. Fikir ayrılıkları olabilir ama ne olursa olsun basının önünde kulüp başkanıyla, teknik direktör atışmaları olacak iş değil.
Bana “Şu anda sarı-kırmızılı takımın olmazsa olmazı ne?” diye sorsanız, “Başkan Mustafa Cengiz ve Fatih Terim” derim. Gerçekten çok sıkıldım. Neden böyle bir şey yaşandı diye iki gün uyku uyumadım.
Başkan, kulübü nereden nereye getirdi. Bilhassa mali konularda kâra geçildi. Galatasaray’a zarar veren bir sürü parazitler temizlendi. Florya’yı, Kemerburgaz’ı geri aldı. Bugün, yarın Galatasaray Adası’nda da tadilat başlayacak. Her şeyden önemlisi de iyi ya da kötü yapılan transferler için mali kaynak buldu.
Fatih Terim ise kulübe 21 tane kupa kazandırmış, son iki senenin şampiyon takımının hocası... Bu sezona ise üç kupayla başlamış.
Düşünebiliyor musunuz, Galatasaray’ın iki tane olmazsa olmaz isminin tartışması ne kadar saçma... Milletin ağzına
Galatasaray çok sıkıntılı bir hafta geçirdi. Gerçekten bu şampiyonluk yarışında olmaması gereken olaylar yaşadık. Ne yalan söyleyeyim, Konyaspor maçı öncesi tedirgindim. Ama taraftarın, camianın korktuğu başına gelmedi.
Sarı-kırmızılılar çok zor bir deplasmandan 3 gol atarak, iyi futbol oynayarak, galip geldi. Önce eminim Konyaspor’un oynadığı futbolu eleştirenler olacak. Ben buna katılmıyorum. Neden? İlk 45 dakika ve ikinci yarıda 20 dakika sahanın tek hakimi Galatasaray’dı...
Ömer Bayram’ın, Feghouli’nin, Falcao’nun kaçırdığı goller vardı. Bu gol pozisyonlarını zaten dikkatli vuruşlar yapsalardı ilk yarı skor daha farklı olurdu. Konyaspor, Skubic’le, Alper’le, Jevtovic’le, Hadziahmetovic’le ve hücumda da Thuram’la ne kadar direnmeye kalksa da Galatasaray’ın tekniği yüksek futbolcuları oyunun hakimiyetini son 20 dakikaya kadar hiç bırakmadı. Emre Akbaba’nın sahalara dönüşü, takımına kazandırdığı enerji, goller, Falcao’ya destek olması bilhassa hücum yollarında takımı müthiş rahatlattı.
Falcao’nun
Galatasaray’da yaşananlara bir bakın. Takım devre arası transferleriyle güçlendirilmiş. Denizlispor maçında tempolu, bol gol pozisyonlu bir maç oynamış. Onyekuru hastalanmasına rağmen düzeldi ve iki hafta sonra sahada olacak. Baktığınız zaman her şey iyiye gidecek diye düşünülürken karşımıza bir sürü sorun çıkıyor.
En başta Arda Turan krizi var. İnanın kulübe o kadar çok zarar veriyor ki. Yönetim ya da Fatih Terim eski oyuncusunu isteyebilir. Buna hiç itirazım yok. Ama tartışmalar yönetimi de, taraftarı da, camiayı da resmen böldü. Arda’yı isteyen de var, istemeyen de var... Ama bunun kararını taraftar ya da camia vermeyecek. Teknik direktör ve yönetim son sözü söyleyecek. Hem de net olarak. Ya ‘alacağız’ diyecekler, ya da ‘kadroda düşünmüyoruz’ diye deklare edecekler.
Gazetelere bakıyorum, ‘Üç gün sonra Arda Florya’ya gelecek’ manşetleri atılıyor. Taraftara bakıyorum birçoğu, ‘Arda gelirse kombinelerimizi iptal edeceğiz’ yorumunda bulunuyor. Bir
Bu sezon ilk defa sahada savaşan, kazanma hırsı en üst seviyede olan, mükemmel yardımlaşan ve en önemlisi de çok gol pozisyonuna giren bir Galatasaray seyrettik.
Hep ‘tempoda sorun var’ diyorduk. Saracchi, Emre Akbaba ve Linnes’in takıma girmesi tempoyu çok artırmış. Saracchi ilk resmi maçını oynadı. Adam sonradan olmamış, futbolcu doğmuş. 65 dakika sahada basılmadık yer bırakmadı, temposundan ben bile yoruldum. Galatasaray’ın yediği golde hatası var bunu kabul ediyorum. Ben bunu kondisyon eksikliğine bağlıyorum. Bir iki maç sonra defansif anlamda daha çok katkı verecek takımına.
Aynı sorun Linnes’te de var. Yarım sezon oynamadı. Ne kadar antrenman yaparsa yapsın, maç eksiği onda da görüldü. O da toparlayacak. Emre Akbaba da Belhanda’nın pozisyonunda oynuyor. Yıllardır Faslı futbolcunun her kaptırdığı top Galatasaray’ın kalesinde gol tehlikesi oldu. Emre’yle Galatasaray orta alanda top kaybetmiyor. Kaybetse bile rakibe hemen baskı yaparak topu kazanıyor. Emre de maç eksiğini giderdiği zaman katkısı daha fazla olacak.
Falcao’yu bu kez sahanın
Ne kadar iyi niyetimizi kullansak da bazı şeyleri değiştirmeye bizim gücümüz yetmiyor. Hakem hataları, başkanların demeçleri futbolumuza zarar veriyor. Önceki gün oynanan Çaykur Rizespor-Galatasaray maçı. Müsabakanın hakemi Halis Özkahya.
Devre arasında seminerde yapılan konuşmaları izledik ‘Hakemler ikinci yarıya iyi başlar’ dedik. Ama gördük ki değişen hiçbir şey olmayacak. Maçı hangi takım kazanırsa kazansın bu benim için farketmez. Fakat futbolumuza huzur gelmesi için orta ve VAR hakemlerinin adalet dağıtması lazım. Bunu hep söylüyoruz... MHK’de hakem tayinlerini kim yapıyor bilmiyorum. Halis Özkahya her yönettiği maçı yüzüne gözüne bulaştıran bir hakem. Ve ısrarla ona hâlâ görev veriliyor.
İlk yarıdaki Gençlerbirliği-Sivasspor maçını yönetiyor, Sivas’ın canını yakıyor. Ödül olarak kendisine Çaykur Rize-Galatasaray maçı veriliyor. Çık adaletli bir maç yönet. Ama ben Özkahya’nın kötü niyetli değil, yetersiz bir hakem
Herhangi bir futbolcu saygıyı kendi hakeder. Onyekuru’ya da taraftar beste yapıyorsa, ‘karaoğlan’ diyorsa demek ki bunu Nijeryalı futbolcu hak etmiştir.
Geçen sezon Everton’dan, 15 milyon euro bonservis bedeliyle Fransız kulübü Monaco’ya gitti. Bu kadar yüksek bir rakama transfer olmasının tek sebebi kiralık olarak forma giydiği Galatasaray’da üst düzey performans ortaya koyması. Monaco’da hocasıyla sorun yaşamış olabilir. Bu gayet normal bir durum. Her futbolcunun başına gelebilir.
Birçok kulüp Onyekuru’ya altı aylık dönemde Galatasaray’da alacağının üç mislini teklif etti. Fransız kulübüne de 1,5 senelik 5 milyon euro kiralama bedeli önerildi. Hem de 4 takımdan... Fakat Onyekuru, ‘Ben Galatasaray’da oynayacağım’ dedi ve dimdik ayakta durdu. Monaco yöneticileri de futbolcusuna saygı gösterdi, sarı-kırmızılı takıma gitmesine izin verdi.
Eminim sarı-kırmızılı kulübe çok büyük katkı sağlayacak. Ligin ilk yarısında Babel ile işlemeyen sol kanat, Onyekuru ile hayat bulacak. Bilhassa takım hücuma
Antalyaspor maçındaki iyi futbol, bol gol ligin ikinci yarısı için Galatasaray taraftarlarını ümitlendirdi. Hep aynı şeyi söylüyorum yine söyleyeceğim. Bugün Fenerbahçe’nin, Beşiktaş’ın, Başakşehir’in, Trabzonspor’un, Sivasspor’un ne kadar şampiyonluk şansı varsa Galatasaray’ın da o kadar var. Kaybedilmiş hiçbir şey yok.
Ama transfer için öyle baskılar var ki bunları gördükçe inanın benim de inanasım geliyor. Evet, Eskişehirspor’dan gelecek olan Sekidika ve Muslera’nın arkadaşı Uruguaylı Saracchi’de sorun yok. Linnes de bu takıma katılacak. Buraya kadar herhangi bir problem yok. Şimdi geçelim öteki sayfaya. Duyduklarımı söylüyorum; Babel’i İtalya’dan üç takım istiyor. Bunları okudukça şaşkına dönüyorum. Babel nasıl gidecek? Her şeyden önce Fatih Terim’in Babel’i göndermek gibi bir niyeti var mı? Ben şimdiye kadar Terim’in ağzından öyle bir laf duymadım.
Aynı durum Belhanda için de geçerli. “Arabistan’a gidiyor, her konuda