Gündemleri birbirinden tamamen farklı kaç Türkiye var, doğrusu bilmiyorum ama bu Türkiye'lerden özellikle iki tanesi dikkatimi çekiyor son haftalarda.
Bunlardan biri geçmişiyle hesaplaşan, dünyaya sırtını dönmüş, içe dönük bir gündemle boğuşan ya da avunan Türkiye. 12 Eylül askeri müdahalesi ("ihtilal" dendiğinde içim bir tuhaf oluyor) sırasında kim kimi kim vurduya getirmek istemiş. Türkeş'i kaçırmak için hangi planlar yapılmış, kim kime ihanet etmiş; 28 Şubat öncesinde Erbakan ne yapmak istemiş de Çiller bırakmamış; Demirel, Çiller hakkında ne demiş vs. Medyanın katkısıyla günlerdir bunları tartışıyor, bunlarla yatıp kalkıyoruz.
Gazetelerin ancak ekonomi sayfalarında yer bulabilen diğer Türkiye ise geçmişin dedikodularıyla hiç ilgili değil; gözünü geleceğe dikmiş, dünyayla uyumlu bir gündem izlemeye çalışan bir Türkiye bu. En fazla birkaç yüz kişinin katıldığı toplantılarda "yeni ekonomi", "teknoloji devrimi", "bilişim" ve "yönetişim" gibi konulara eğiliyor bu Türkiye, 21. yüzyılda dünyanın gerisinde kalmamak için neler yapılması gerektiğini tartışıyor.
&n