Sonsuzluk ve Bir Gün

19 Aralık 1999


       Yaşantımızda ender yakalayabildiğimiz kimi anlar vardır. Bu tılsımlı anlarda ruhumuzun derinliklerindeki labirentlerin kapıları birer birer açılır, kendimize bile ifade edemediğimiz duyguları keşfeder, ansızın canlanan anılarla sarsılırız. Küllenmiş hasretlerle, pişmanlıklarla, hüzünlerle sanki yeniden buluşur, geri gelmeyecek olan zamanı bir an için yeniden yakalamış gibi oluruz. Bu anın da biteceğini bilmek tarifsiz bir burukluk yaratır içimizde.
       Gördüğümde vurulduğum Sonsuzluk ve Bir Gün filminin İstanbul'da vizyona girdiğini duyunca bunları yazmaktan alakoyamadım kendimi. Aslında bu köşede kendimden, hele duygularımdan söz etmeyi pek sevmiyorum, sanata dönük ilgimi değer yargılarına vardırmaktan da çoğu kez kaçınıyorum ama beni bu kadar etkileyen bir filmle ilgili izlenimlerimi okurlarımla paylaşmaya hakkım var gibi geldi.
       Yunan yönetmen Theo Angelopoulos'un geçen yıl Cannes'da Altın Palmiye'yi alan filmi Sonsuzluk ve Bir Gün, ölüme teslim olmak üzere hastaneye yatmaya hazırlanan bir yazarın son gününü, çevresiyle ve yaşamla vedalaşma gününü

Yazının Devamı

Yüzde 20'ye kim, nasıl inanıyor?

18 Aralık 1999


       Ekonomiden kaçmak için bu sayfaya sığındığımı itiraf ettikten sonra üst üste ekonomiyle ilgili yazılar yazmak zorunda kaldığımın farkındayım ama suç bende değil, uzunca bir aradan sonra ekonomimizde ciddi şeyler olabileceği izlenimini veren hükümetimizde. Yirmi yılı aşkın süredir yaşantımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen enflasyonu bünyeden atmaya kararlı görünen ve IMF'nin güçlü desteğini arkasına alan hükümetin bu yöndeki çabalarını ciddiye almak ve tartışmak gerekiyor.
       Bilindiği gibi hükümetin ana hedefi enflasyonu tüketici fiyatları endeksine göre 2000 yılı sonunda (yılbaşı - yıl sonu bazında) yüzde 25'e, 2001 sonunda yüzde 12'ye, 2002 sonunda da yüzde 7'ye indirmek. Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel tarafından açıklanan "Kur ve Para Politikası Uygulaması" ise 2000 yılındaki toptan eşya fiyatları endeksindeki artışla kur sepetindeki artışın yüzde 20 ile sınırlanmasını öngörüyor.
       Bu hedeflerin gerçekleşmesi için gerekli koşulların başında ise çeşitli toplum kesimlerinin ve piyasaların bu hedeflere inanması, beklentilerini ve uygulamaya dönük

Yazının Devamı

G - 20 mi önemli, Litvanyalı X mi?

16 Aralık 1999


       Biz, Türkiye'de "para programı açıklandı, Avrupa Birliği'ne kabul edildik, ekonomi patlayacak, borsa tavandan çıkacak" diye bayram ederken Litvanya adliyesinde zabıt katipliği yapan Bay X'in kehanetini unutuyoruz galiba. Yıldızlara bakarak dünya ekonomisini dakika dakika izleyen Bay X ne demiş biliyor musunuz? "Türkiye'nin 2000 yılında uygulamaya koyacağı para ve programının geleceğini hiç iyi görmüyorum, bu program en kısa ayın son çarşambasında çöker, Türkiye bir devalüasyon depremi daha yaşar" demiş.
       Bay X'in kriptolu mesajla Başbakanlığa iletilen çok ciddi uyarısı üzerine ekonomiyle uzaktan yakından ilgili tüm hükümet yetkilileri ve bürokratlar bir araya gelerek alınacak önlemleri görüşmüş. Toplantı sonrasında yapılan açıklamada endişeye mahal olmadığı ve programın çökmemesi için gerekli önlemlerin alındığı belirtilmiş.
       Deprem konusunda yaşanan komediyi duyduktan sonra ekonomide de benzer bir durum yaşanabileceğini düşündüm. Aslında bu belki daha güç çünkü hemen herkesin fena halde "havaya girdiği" bir ortamda biri çıkıp da "bu program yürümez"

Yazının Devamı

Hükümet aldığı riski biliyor mu?

14 Aralık 1999


       TC Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel tarafından geçen hafta açıklanan döviz kuru ve para politikasıyla ilgili kararlar demeti, 21 - 22 Aralık'ta IMF (Uluslararası Para Fonu) yönetimi tarafından onaylanması beklenen stand - by anlaşmasına esas olan kapsamlı programın yalnızca bir parçası. Kuşkusuz önemli bir parçası ama program bundan ibaret değil. Sayın Erçel'in altını çizerek belirttiği gibi, kur ve para politikalarıyla ilgili kararlar demetinin hedeflendiği biçimde yürümesi için kamu maliyesi cephesinde belirlenen hedeflerin eksiksiz olarak gerçekleşmesi şart. Sayın Erçel kararların bu noktada açıklanmasında, IMF anlaşmasının yanı sıra, "deprem vergisi" ile kamu gelirlerinde sağlanan artışın da etkili olduğunu belirtti.
       Hükümetin aldığı en büyük risklerden biri işte tam bu noktada. 2000 yılı için fevkalade iddialı bir faiz dışı bütçe fazlası hedefi belirlenmiş, faiz dışı bütçenin GSYİH'nin (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) % 5.7'si kadar fazla vermesi hedeflenmiş. Bu hedef tutarsa bütçe açığı / GSYİH oranı da hızla aşağı çekilebilecek. Kağıt üzerinde güzel de ciddi bir daralmadan çıkacağı umulan

Yazının Devamı

Fazıl Say ve Kamuran hoca

12 Aralık 1999


       Geçen hafta genç piyanistimiz Emre Elivar'ı dinledik İstanbul'da. Bach, Beethoven, Chopin ve Liszt'in eserlerinden oluşan iddialı bir programla karşımıza çıkan 21 yaşındaki Emre'yi ilk kez dinlerken ondan övgüyle söz etmiş olan değerli dostum Mordo Dinar'ın ve sevgili Evin İlyasoğlu'nun ne kadar haklı olduklarını düşündüm. Emre'nin her parçadan önce mendiliyle sildiği tuşlarla parmakları buluştuğunda bunun sıradan bir buluşma olmadığını hemen hissediyor insan.
       Emre Elivar'ın olağanüstü Bach yorumundan tam bir hafta sonra bu akşam da Fazıl Say'ı Bach çalarken dinleyeceğiz. Aids Savaşım Derneği yararına düzenlenen konserin ikinci bölümünde ise piyasaya yeni çıkan diskindeki Gershwin parçalarından bölümler çalacak ve doğaçlamalar yapacakmış Fazıl Say.
       Fazıl Say uluslararası alanda adını duyuran bir piyanistimiz. New York'ta, Londra'da, Paris'te büyük müzik mağazalarının klasik müziğe ayrılan bölümlerinde dolaşırken bir Fazıl Say diskiyle karşılaşmanız artık yüksek bir olasılık. Fazıl Say'ı dinlerken de farklı duygulara kapılıyor insan, piyano çalmanın

Yazının Devamı

Hedefler tutarsa sıfırlar atılacak

11 Aralık 1999


       Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in önceki gün açıkladığı kur takvimi ve para programı son 20 küsur yılı kronik yüksek enflasyonla yaşamış olan Türkiye'de yeni bir dönemin başlangıcını müjdeliyor. Program hedeflerine ulaşırsa "para" olma işlevini büyük ölçüde kaybetmiş olan Türk lirası (TL) de yeniden bu niteliği kazanacak. 2000 yılının sonlarında enflasyonun hedeflendiği gibi yüzde 20'lere inmesi halinde ise paradan sıfırların atılması gündeme gelecek ve TL yeniden itibarlı bir para birimi haline geldiğini herkes görecek. Gazi Erçel, Merkez Bankası'nın bu operasyona çoktan hazır olduğunu ama enflasyonda yüzde 20 hedefini tutturmadan sıfırları atmanın anlamlı olmayacağını belirtiyor.
       Programın aksamadan uygulanması bazı koşulların gerçekleşmesine bağlı:
       * Birinci koşul, programın IMF ve dış dünya tarafından desteklenmesi ve gerekli dış mali desteğin sağlanması. Aslında bu program IMF ile mutabık kalınarak oluşturulduğu için IMF derhal programı desteklediğini açıkladı. Gazi Erçel'in yalnızca kamu kesimi için öngördüğü dış destek miktarı 11 milyar

Yazının Devamı

Türk balonu

9 Aralık 1999


       Ekonomimizdeki küçülme birinci yılını doldururken yaşadığımız deprem felaketleri içimizi iyice kararttı, kolay bozulmayan moralimiz iyice bozuldu. Bu kasvetli havayı dağıtacak ve ayağımızı yerden kesecek bir iyimserlik rüzgarına fena halde ihtiyacımız vardı.
       Bizim bu hale düşmemiz, ilginç biçimde dünyanın bize bakışını değiştirdi sanki. Türkiye'yi Avrupa kıtasına 1.2 metre daha yaklaştıran deprem sonrasında dış dünyanın Türkiye'ye gösterdiği ilgi, depremin yaralarını sarma çabasının ötesinde bir yakınlığa dönüştü. Birkaç başlık altında özetlersek:
       * Yunanistan'la ilişkilerimizde, daha önemlisi iki halkın birbirine bakışında gözle görülür bir yumuşama oldu.
       * Yunanistan'la ilişkilerdeki bu açılımın da katkısıyla, Türkiye'nin Avrupa Birliği adaylığı gerçekleşme olasılığı yükselen bir hedef haline geldi.
       * ABD'nin Türkiye'ye verdiği önem ve destek Başkan Clinton'ın ziyaretiyle yeni bir vurgu kazandı ve tüm dünyanın dikkatini çekti.
      

Yazının Devamı

İsmail Cem ve Avrupa ufkumuz

7 Aralık 1999


       Milliyet'in dünkü konuğu Dışişleri Bakanı İsmail Cem yazı işleri odasına girer girmez eski bir Milliyet mensubu olduğunu hatırlattı. 1963 yılının eylül ayında Milliyet'te göreve başladığını belirten İsmail Cem'e ilk soruyu o dönemdeki mesai arkadaşlarından Sami Kohen sordu. Bunca yılın deneyiminden sonra azalacağına artmış görünen gazetecilik heyecanına hayran olduğum Sami Bey, hafta sonundaki Helsinki zirvesinden nasıl bir karar çıkmasını beklediğini sordu Sayın Cem'e.
       Bu sahne beni bir anda aldı, 1960'lara götürdü. 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi sonrasında Türkiye'de oluşan ortamda benim kuşağımın pek de alışık olmadığı bir açılım yaşanıyor, her türlü fikir tartışılıyor, tarihe yeniden bakılıyordu. O dönemde, adeta bir açlıkla bu tartışmaları izlemeye çalışan bir üniversite öğrencisi olarak hayranlık duyduğum gazete yazarları arasında İsmail Cem'in özel bir yeri vardı. İsmail Cem herhangi bir görüşün militanlığını yapmadan ufkumu genişleten az sayıdaki gazete yazarından biriydi.
       Herhalde bir raslantı ama Türkiye ile o zamanki adıyla AET (Avrupa

Yazının Devamı