Boru hatları mı? İnsan hakları mı?

21 Kasım 1999


       Lütfen düşünün ve bir defada cevap verin: Boru hatları mı daha çok ilgilendiriyor sizi, insan hakları mı? Bakü - Ceyhan boru hattıyla ilgili anlaşmanın parafe edilmiş olması mı daha önemli sizin için, İstanbul'daki AGİT zirvesinde kabul edilen Avrupa Güvenlik Şartı mı?
       Seçiminizi kolaylaştırmak için işte birkaç ipucu. Eğer:
       * Bakü - Ceyhan boru hattından yılda 50 milyon ton petrol akacak olması;
       * Türkiye'nin Ortaasya ve Kafkasya'dan Avrupa'ya yönelik petrol trafiğinde önemli bir ülke haline gelmesi;
       * ABD'nin bölgesel stratejisinde Türkiye'nin yeni bir önem kazanması;
       * Boru hattının Türkiye sınırları içindeki 1037 kilometrelik bölümünün yapımı Türkiye'de iş ve istihdam yaratması;

Yazının Devamı

Süper güç farkı ve Bakü - Ceyhan

20 Kasım 1999


       Başkan Clinton'ın İstanbul'da kaldığı Conrad Hilton Oteli'nin koskoca balo salonu "Beyaz Saray basını"na ayrılmış. Başkan'la birlikte İstanbul'a gelen onlarca gazeteci, dizüstü bilgisayarları ve diğer eşyalarıyla salonu dolduran masalara yayılmışlar, AGİT zirvesi ve Başkan'ın gezisiyle ilgili haberlerini, yorumlarını yazıyorlar. Bu salona bitişik olan giriş holünde de Beyaz Saray basınına destek hizmetleri verecek genişçe bir büro oluşturulmuş.
       Bütün bunlar, son bir hafta içinde yakından izlemekte olduğumuz "süper güç farkı"nın bir başka göstergesi. Başkan Clinton'ın TBMM'deki konuşmasından depremzedelere yaptığı ziyarette giydiği kıyafete ve sergilediği sıcak tavırlara, AGİT zirvesinden Bakü - Ceyhan paraflarının atıldığı toplantıdaki varlığına kadar bir sürü olayda süper güç farkını gördük, yaşadık. Başkan Clinton, ayrıntılarına kadar planlanmış olduğunu düşündüğüm bir programı büyük bir doğallıkla uyguladı, katıldığı her olaya damgasını vurdu. Eşi ve kızı da bu performansa katkıda bulundu.
       ABD Enerji Bakanı Bill Richardson ile Bakü - Ceyhan

Yazının Devamı

ABD'nin hedefi ve Clinton'ın tavrı

18 Kasım 1999


       Başkan Clinton'ın, yedi aylık Erkan bebeği kucağına almasıyla somutlaşan "Türkiye'yi kucaklama" tavrı genelde bir memnuniyet yarattı ülkemizde. Bu arada ABD Başkanı'nın bu sıcak yaklaşımının nedenlerini sorgulayanlar da oldu. ABD Başkanı'nın ikinci en uzun gezisini şu dönemde Türkiye'ye yapması ve alışmadığımız ölçüde bir yakınlık göstermesi nasıl açıklanabilirdi acaba?
       ABD'nin dış politikadaki ve diğer alanlardaki tartışma gündemini izlemek için yararlandığım yayınlar arasında özel bir yeri olan Foreign Affairs'in eylül / ekim 1999 sayısında yer alan Richard N. Haass imzalı yazıda, Başkan Clinton'ın Türkiye'ye gösterdiği özel ilginin bazı ipuçlarını bulmak mümkün sanki.
       Richard Haass, Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adaylarından George W. Bush'a yakın ekipten olmakla birlikte Başkan Clinton'ın da savunduğu, ABD'nin uluslararası düzeni belirleyici rol oynaması gerektiği görüşünü savunanlardan. Yazara göre soğuk savaş sonrasında kurulacak bir uluslararası düzenin şu dört temel üzerine oturması gerekiyor: (1) Devletlerarasındaki ihtilafların mümkün

Yazının Devamı

İstanbul depremi fırsata dönüşür mü?

16 Kasım 1999


       Ciddiye alınması gereken uzmanların Düzce depremi sonrasında yaptıkları değerlendirmeler ve uyarılar, İstanbul'un ciddi bir deprem tehdidi altında bulunduğunu bize bir kez daha hatırlattı. İstanbul'u etkilemesi kaçınılmaz görünen Marmara depreminin nasıl ve ne zaman olacağını kimse bilemiyor ama böyle bir olasılık karşısında hazırlıklı olmak gerektiğini aklı başında olan herkes kabul ediyor.
       Tehdit altındaki kent, bina sayısı 1 milyonu aşan, mevcut yapıların en az % 60'ının ruhsatsız olduğunun tahmin edildiği, birçok yerine itfaiye arabasının bile zor girdiği İstanbul olunca "depreme hazırlıklı olma"nın ne anlama geldiği de merak konusu olabiliyor. Tabii hemen alınabilecek önlemler mutlaka var ve bunlar hemen alınmalı ama İstanbul'u ciddi bir deprem karşısında gerçekten hazırlıklı hale getirmek için çok kapsamlı bir projeye gerek var herhalde.
       İnsan çaresizlik noktasında biraz daha geniş ufuklu düşünmeye zorlanabiliyor galiba. İstanbul'u bekleyen deprem tehlikesini bir fırsata dönüştürme fikrine işte böyle bir anda sıçradım. İstanbul gibi benzersiz

Yazının Devamı

Yazmanın anlamı

14 Kasım 1999


       Cuma akşamı Paris uçağından inip gazeteye geldiğimde, sevgili Zeynep Oral'ın kulaklarını çınlatarak, Paris'ten esintiler yazmayı düşünüyordum bugün için. Saint Germain bulvarındaki Les Deux Magots kafesinde oturup yazı yazdığım köşenin yıllar önce Simone de Beauvoir'ın oturup yazı yazdığı köşe olduğunu ve onun burada yazı yazarken çekilmiş fotoğrafının tam arkamda bulunduğunu farkedince nasıl bir duyguya kapıldığımı anlatacaktım. Luc Besson'un kısmen sıkıcı bulduğum Jeanne D'Arc (Jan Dark) filminin sonunda, filmin efsanevi kahramanı olan bakire Jeanne'ın, (Dustin Hoffman tarafından canlandırılan) vicdanıyla yaptığı hesaplaşmadan yola çıkıp bir şeyler yazacaktım. Dakikliğine hayran kaldığım Paris metrosunun adeta bir ünlüler ansiklopedisini andıran durak isimlerinden söz edecektim. Devasa yapıtlardan oluşan açıkhava sergisinden izlenimler aktaracaktım. Kısacası Sosyalist Enternasyonal'i izlemek için gittiğim Paris'te bu ilginç toplantı dışında edindiğim izlenimleri sizlerle paylaşmaya çalışacaktım.
       Yazıya başlamadan önce Türkiye dışında bulunduğum günlerin gazetelerine bir göz atayım dedim. A

Yazının Devamı

Paris'te sosyalizm

13 Kasım 1999


PARİS
       CHP Genel Başkanı Altan Öymen, Sosyalist Enternasyonal'in son oturumunda yaptığı konuşmaya şöyle başladı: "21. yüzyılın eşiğinde, Sosyalist Enternasyonal olarak 21'inci kongremizi burada, Paris'te yapmamız isabetli olmuştur. Bu şehir, iki yüzyılı aşkın zamandan beri dünyamızı etkileyen ve bugün de etkilemekte olan üç hedefin kaynağıdır. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik. Bu üç kelime, bizim sosyal demokrasi tarihimizin de temelini oluşturur."
       Altan Öymen'in bu konuşmayı yaptığı gün Paris'te başka bir gelişme yaşanıyor, Paris Borsası'nın nabzını ölçen CAC - 40 Endeksi tarihinde ilk kez 5000 puanı geçerek 5051.83 puandan kapanıyordu. CAC - 40 Endeksi'nin yılbaşından bu yana kaydettiği artış yüzde 28'i buluyor ve diğer Avrupa borsalarını geride bırakıyordu. On yıl önce, 1989 ekiminde ilk kez 2000 puanı geçen ve 2000 puan sınırını 1997 yılının temmuzunda aşan CAC - 40 endeksinin sosyalistlerin iktidarında gösterdiği tırmanış gerçekten çarpıcıydı. Fransız kapitalizmi, Sosyalist Jospin'in yönetiminde yeni bir zirveyi yakalamıştı sanki.      Sosyalist

Yazının Devamı

2000'lerde nasıl bir sosyalizm?

11 Kasım 1999


PARİS
       Sosyalizm, daha doğrusu demokratik sosyalizm 2000'li yıllara umutlu ve iddialı giriyor. Sosyalist Enternasyonal'in Paris'te tamamlanan 21. Kongresi'nde 100 ülkedeki 143 partiden gelen delegeleri dinlerken edindiğim izlenimin özeti bu. Berlin Duvarı'nın on yıl önceki yıkılışı, reel bir sistem olarak komünizmin çöküşünü de simgelerken bu çöküşten kazançlı çıkan hareket demokratik sosyalizm olmuş sanki. Bugün Avrupa ülkelerinin pek çoğunda sosyalistler iktidarda. Avrupa dışında da iktidara gelen ya da iktidara aday konumunda olan partilerin sayısı artıyor.
       Sosyalist Enternasyonal'de yapılan konuşmalar, tartışılan konuları izlerken bu "başarı"nın sırrı nerede diye düşündüm. Bu sorunun iki boyutlu bir cevabı var sanırım. Birincisi, sosyalistler dünyada yaşanmakta olan büyük değişimi gerçekçi bir gözle değerlendirdikleri ve bu değişime nasıl yön verebileceklerini, değişimi nasıl yönetebileceklerini düşündükleri için iktidar olma şansını elde etmişler. İkincisi, fiilen iktidarda olmak onları esnek ve gerçekçi olmaya, temsil ettikleri kitlenin sorunlarına yeni çözümler aramaya zorlamış.
&n

Yazının Devamı

Kürüselleşme ve sosyalistler

9 Kasım 1999


PARİS
       Önce bir iyi haber: Sosyalist Enternasyonel'in bu yılki toplantısı için Paris'te bulunan Prof. Erdal İnönü, toplantı öncesinde çeşitli Avrupa ülkelerinin Sosyalist Liderleriyle yaptığı görüşmelerde Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne adaylığı konusunda olumlu sinyaller aldığını söyledi. Daha önce ki yıllardaki havaya göre çok daha olumlu bir hava estiğini belirten Sayın İnönü, buna karşın Helsinki'den çıkacak olumlu sonuca şimdiden kesin gözüyle bakmanın doğru olmadığını da ekliyor.
       Üç yılda bir toplanan Sosyalist Enternasyonel, bu yılki kongresinde "küreselleşme" konusunu tartışıyor. İspanya eski başkanı Felipe Gonzales'in "Küresel Gelişme" komitesinin başkanı olarak tartışmaya açılmasını önerdiği konu başlıkları, sosyalistlerin küreselleşme konusuna çok boyutlu yaklaşabileceklerini gösteriyor. Gonzales'in yaklaşımı, küreselleşme olgusunu anlamaya bile çalışmadan lanetleyen bağnaz anlayışın sosyalistlere hiçbir şey kazandırmayacağı biçiminde bir yaklaşım.
       Gonzales'in tartışmaya sunduğu noktalar, dünyanın çok boyutlu ve çok hızlı bir değişim

Yazının Devamı