Dış şokun büyüğü henüz yaşanmadı

19 Haziran 2006

Şimdi gelinen noktada cevaplanması gereken soru şu: Dış şokların etkisi bu kadarla kalır mı? Yoksa uluslararası piyasalarda yeni çalkantıların yaşanması ve bunun bizim gibi YP ülkelerini etkilemesi gündemde mi?Uluslararası finans piyasalarının nasıl davranacağı konusunda tahmin yapmak çok zorlaştı çünkü "hedge fund" ların ve kompleks yatırım araçlarının devreye girmesi sistemi fevkalade karmaşık hale getirdi. Bir tuğlanın yerinden oynaması binayı sarsabilir bu sistemde. Mayıs ayından bu yana uluslararası finans piyasalarında yaşanmakta olan çalkantı Türkiye gibi 'Yükselen Pazar'(YP) ülkelerinde önemli ölçüde tahribat yaptı. Borsalarda % 20'leri geçen düşüşler yaşandı, oldukça yüksek seviyelerde istikrar kazanmış görünen döviz kurlarında da kayda değer düşüşler gözlendi. Son dört yılda YP ülkelerine akan kaynaklardan en fazla pay alan ülkelerden biri olan Türkiye, bu sarsıntıdan en fazla etkilenen ülkelerden biri oldu. Aslında hemen herkes bu büyük tehlikenin farkında ama IMF Başkanı Rato gibi sorumlu mevkide bulunan kişiler zorunlu olarak genel uyarılarla yetinmek zorunda kalıyor. IIF (Uluslararası Finans Enstitüsü) Direktörü Charles Dallara'nın geçen hafta yaptığı uyarı, bu

Yazının Devamı

Erdoğan'ın tel üstünde denge arayışı

18 Haziran 2006

Başbakan Erdoğan şu anda yolun yarısına yaklaşmış durumda. Bu noktaya hiç yalpalamadan geldiği söylenemez ama geldi işte. Dünya ekonomisinden yükselen dumanın ve püsküren lavların da şu ana kadar Erdoğan'ın üzerinde yürümeye çalıştığı teli yaladığı ama eritemediği söylenebilir. Başbakan Erdoğan 2006 yılında, hayli zor bir görevle karşı karşıya. Türkiye'yi, önemli olumsuzlukların yaşanmadığı 2005 yılı ile Cumhurbaşkanlığı seçiminin ve genel seçimin yapılacağı yıl olan 2007 yılı arasındaki uçurumdan, ince bir telin üzerinden yürüyen bir cambaz gibi geçirmek zorunda. Cambazın elindeki denge sırığının iki ucunda da oynak ağırlıklar var. Telin altındaki uçurumda ise patlamaya hazır bir volkan gibi homurtular çıkartan dünya ekonomisinin varlığı hissediliyor. Erdoğan'ın, tel üzerindeki yolculuğunun bundan sonraki bölümünde daha dikkatli davranması gerekebilir. Bir kere dünya ekonomisinden yükselen duman ve lavlar daha yakıcı hale gelebilir. İkincisi, denge sırığının iki ucundaki ağırlıklar arasındaki dengeyi korumak zorlaşabilir.Erdoğan'ın elindeki sırığın bir ucunda iş dünyasının ağırlığı var. İş dünyası, tam da ekonomik ve siyasi istikrara kavuşmanın lüksünü yaşamaya alışırken, bu

Yazının Devamı

Bakan gitti, Türkiye batırıldı

14 Haziran 2006

Bakan konuşmasını bitirince "oldukça" kalabalık bir kameralılar ordusunu da peşine takarak salondan ayrıldı. Sayın Bakan'dan sonra söz alan konuşmacı ise Barclays Bankası Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Stratejileri Bölümü Başkanı Matthew Vogel'di. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, TÜSİAD ile Koç Üniversitesi bünyesindeki Ekonomik Araştırma Forumu tarafından düzenlenen "Küresel trendler, beklentiler ve Türkiye'nin büyüme performansı" başlıklı toplantının açış konuşmacılarından biriydi. Şener, dünya borsalarının ve döviz piyasalarının sarsıldığı, Türk parasının son üç yılın en düşük değerine kaydığı saatlerde, çok sık kullandığı deyimle, "oldukça", yani fevkalade yatıştırıcı bir konuşma yaptı. Türkiye ekonomisinin son dört yılda kaydettiği başarıları anlatan Şener, orta dönemli sürdürülebilir büyüme hedefinin % 7 olarak belirlendiği müjdesini de verdi. Mr. Vogel'in konuşması Sayın Bakan'ın yaratmaya çalıştığı "herşey yolunda" izleniminin tam bir aldatmaca olduğunu ortaya koymak için hazırlanmış bir konuşmaydı sanki. Mr. Vogel'e göre Türkiye, Avrupa Birliği'ne (AB) yeni üye olan ülkelerin peşine takılarak ve 'Yükselen Pazar' ülkelerine yönelen dış kaynak akışından

Yazının Devamı

AKP'nin yanlış hesabı (2): Ekonomi

12 Haziran 2006

Ancak bu noktada akla takılan bazı sorular vardı: TCMB'nin piyasaların beklediğinden de yüksek bir faiz artırımı yaparak rüştünü ispat etmesine neden gerek duyulmuştu? TCMB'nin yeni başkanın yönetiminde böyle bir cesaret gösterisine girişmesi, hükümetten bağımsız olduğunun bir kanıtı mıydı? Yoksa bu adım, hükümetin yaptığı hesap hatalarını tamir etme çabasının sonucu muydu? TC Merkez Bankası'nın (TCMB) geçen hafta gerçekleştirdiği faiz şokunu, iç ve dış mali piyasalarda "çok cesur bir adım" olarak nitelendirenler çoğunluktaydı. Çoğu yorumcuya göre TCMB bağımsız davranabildiğini ve fiyat istikrarına inandığını kanıtlamış, rüştünü ispat etmişti. TCMB'nin faiz artırma kararının iç ve dış piyasalarda böylesine coşkuyla karşılanmasının en önemli nedeni, bu kararın TCMB'nin yeni başkanıyla ilgili olarak duyulan kuşkuları kısmen de olsa giderecek bir adım olarak algılanmasıydı. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yönetiminin, kritik gelişmelere gebe bir yılda, TCMB'nin piyasalarda güven yaratmış olan eski başkanı Süreyya Serdengeçti'nin görev süresini uzatmayarak kendi felsefesine daha yakın bir başkan arayışına girmesi içeride ve dışarıda ciddi kaygılar yaratmıştı. Yaygın söylentiye göre

Yazının Devamı

AKP'nin yanlış hesabı (1): Siyaset

11 Haziran 2006

AKP yönetimi Türkiye'yi yönetme şansını elde ettiğinde, bu zor görevi salt kendi kadrolarıyla ve birikimiyle yerine getirmenin kolay olmayacağını kavramış gibi göründü. Türkiye'yi yönetmek için kendi ideolojik tercihlerinin kısıtlayıcı çemberine hapsolmayıp, daha geniş bir çevrenin kabul edebileceği bir mutabakat çerçevesi içinde ülkeyi yöneteceği izlenimini verdi. AKP'ye Türkiye'de ve özellikle dış dünyada şans tanınmasının en önemli nedeni, Avrupa Birliği (AB) ile bütünleşmeyi de içeren bu uzlaşmacı yaklaşımıydı. Tezgâhtan yetişmek dünyada olup biteni kavramaya yetseydi Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yönetimi bugün bu noktada olmazdı herhalde. Tezgâhta yetişerek kazanılan deneyimin önemini küçümsememek gerek ama bu deneyimin, bugünün karmaşık dünyasında Türkiye gibi bir ülkeyi yönetmeye yeteceğini sanırsanız çıkmaza girmeniz kaçınılmaz olur. El yordamıyla yaptığınız hesap şaşar ve yönünüzü belirlemekte zorlanırsınız. AKP yönetimi bu şansı kullanarak ve Türkiye gibi ülkelere rekor düzeyde dış kaynağın aktığı olumlu konjonktürden yararlanarak ekonomide ilk bakışta başarılı görünen bir performans gösterdi. AB'ye katılım sürecine girilmesi de bu olumlu izlenimi güçlendirdi.AKP

Yazının Devamı

Futbol kesmez, dünyaya savaş gerek

7 Haziran 2006

İş dünyası da yoğun ilgi gösteriyor Dünya Kupası'na. Dünyaca ünlü markalar bir yandan bu büyük organizasyonun yarattığı tanıtım olanaklarını sonuna kadar kullanırken diğer yandan Dünya Kupası'nın ekonomik etkilerini ölçmeye yönelik çok sayıda araştırma ve değerlendirme yapılıyor. Özellikle milli takımları Kupa'da oynayan ülkelerde, iş verimliliğinin düşmesi buna karşılık tüketimin artması bekleniyor. Sonuçta Kupa'yı kazanan ülkede ekonomik büyümenin yükseldiğine ilişkin bulgular da var. ABN Amro Bankası'nın "Soccernomics" başlığıyla yayınladığı açıklamada bu ilişkiye dikkat çekilerek, İtalya gibi ekonomik canlanmaya ihtiyacı olan bir ülkenin Kupa'yı kazanması halinde bunun dünya ekonomisine olumlu bir yansıması olacağı belirtiliyor. Dünya Kupası'nın başlamasına günler kala yolunuz futbolun beşiği İngiltere'ye düşerse kendinizi bir anda Kupa heyecanının ortasında bulabilirsiniz. Gazete manşetleri, kitapçı rafları, mağaza vitrinleri Dünya Kupası ile ve tabii İngiliz milli takımıyla ilgili haberlerle, kitaplarla, fotoğraflarla, afişlerle dolu. Birçok taksi ve özel otomobil şimdiden İngiltere bayrağı ile dolaşıyor. Dünyanın önde gelen finans kuruluşlarından Goldman Sachs'ın

Yazının Devamı

Türkiye yanlış mı fiyatlandı?

5 Haziran 2006

Türkiye'nin 2001'de yaşadığı krizin, hükümete duyulan güvenin çökmesi sonucunda paranın hızla ülkeyi terk etmesinden kaynaklandığını hatırlarsak 2003 - 2005 döneminde Türkiye ekonomisinde yaşanan olumlu gelişmelerin nedenini de bulabiliriz. Bu kez dışarıdan Türkiye'ye büyük miktarda para girmesi faizlerin düşmesini, büyümenin hızlanmasını, paramızın değer kazanmasını ve şirket - banka değerlerinin yükselmesini sağladı. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 2002 sonunda yapılan genel seçimi açık farkla kazanarak tek başına iktidar oldu. AKP'nin iktidarda bulunduğu dönemin, Türkiye gibi 'Yükselen Pazar' ülkeleri açısından ne kadar şanslı bir dönem olduğu geçen Çarşamba bu köşede yer alan tabloda açıkça görülüyordu. AKP'nin iktidarda bulunduğu 2003 - 2005 döneminde Türkiye gibi ülkelere akan dış kaynak miktarı neredeyse üç katlanarak 500 milyar dolara yaklaşmış, Türkiye de bu para yağmurundan en fazla yararlanan ülkelerden biri olmuştu. AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından sonra Türkiye'ye büyük miktarda para girmesinin tek nedeni dünyadaki konjonktürün bunu desteklemesi değildi kuşkusuz. AKP hükümeti uluslar arası piyasalara güven aşılayacak adımlar atmasaydı Türkiye 'Yükselen

Yazının Devamı

Cepheleşme yerine İmpala konuşsaydık

4 Haziran 2006

Türkiye'nin içine sürüklenmekte olduğu cepheleşme çıkmazının nasıl bir felakete yol açabileceğini gören ve yazan biri olarak, dün sabah Türkiye dışında bir yerde, internetten bizim gazetelerde yer alan haber ve yazılara göz atınca içim daha beter karardı. Daha da karamsar bir havaya girmemek bizim cerideleri terk edip New York Times'ın sayfasına bir göz atayım dedim. İnternetin keşfedildiği bir dünyada insanın ufku, kendi arama ve erişme kapasitesiyle sınırlı. Dünyanın neresinde olursanız olun, internete girdiğiniz anda kendi ufkunuzun belirlediği sınırların ötesinde bir sınır yok sizin için. Eğer kendi ufkunuz dünyada olup biteni izleyip bir anlam çıkartmaya yetiyorsa kimsenin uğramadığı bir köyde de küresel boyutta düşünebilirsiniz. Eğer ufuk pencereniz sizi çete - komplo - ihanet - cepheleşme kısır döngüsünün çıkmazlarına hapsetmişse Manhattan'da, Piccadilly'de ya Şanzelize'de bulunmanız hiçbir şeyi değiştirmez, sizi o çıkmaz sokaktan kurtaramaz. Benim yaş kuşağımda olanlar İmpala'yı mutlaka hatırlar. ABD'nin otomobil devi General Motors'un Chevrolet markasının bu modeli kırk yıl önce Türkiye'de de çok tutulmuş, kuyruklu İmpala sahibi olmak adeta bir statü sembolü haline

Yazının Devamı