Müsekkin tedavisi derde deva olur mu?

16 Mayıs 2004

Geçen haftayı müsekkin (sakinleştirici) tedavisi ile geçirdik. Bir yandan dış açığın büyümesinden, diğer yandan YÖK yasası gerginliğinden etkilenerek asabileşen mali piyasalardaki sinirli havayı yatıştırmak için içerde ve dışarda yoğun çaba harcandı hafta boyunca. Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, "Faiz dışı fazlayı sağlarız, IMF ile güveni bozmayız" diyerek Bakanlar Kurulunun tavrını açıklarken Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan görsel ve yazılı medyada yaptığı açıklamalarla, piyasaları her şeyin kontrol altında olduğuna inandırmaya çalıştı. Sayın Babacana göre dalgalı kur rejimi sistemin olası krizlere karşı sigortasıydı ve artık kriz yaşanmazdı. Hükümete ekonominin durumuyla ilgili bir sunum yapan TC Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçtinin mesajı ise şartlı bir iyimserliği yansıtıyordu. "Zamanında ek mali tedbirler alınırsa olumsuz etkiler en aza indirilir; IMF ile ilişkileri ve faiz dışı fazlayı sürdürme konusunda tartışma yaratmanın yararı yok" (Hürriyet, 11 mayıs 2004) diyen Serdengeçtinin sözleri bir uyarı boyutu da taşıyordu. Bu arada mali piyasalara iyimserlik aşılamayı asli görevleri arasında gören kimi ekonomi yazarları da müsekkin tedavisine

Yazının Devamı

Dünyada bol paraya vedanın sancıları

12 Mayıs 2004

Yılbaşına göre % 4.4 kayıpta olan Dow Jones endeksinin 9.500 puana kadar düşebileceği tahminleri yapılmaya başlandı. İleri teknoloji şirketlerinin hisselerini içeren Nasdaq endeksi de kan kaybetmeye devam etti ve yılbaşındaki düzeyinin % 5.4 altına indi. Hemen tüm Avrupa hisse senedi borsalarında da ciddi düşüşler yaşandı haftanın ilk gününde. Japonya borsasındaki düşüş % 5e yaklaşırken bazı önemli yükselen pazar borsalarında ise daha da yüksek oranlı düşüşler yaşandı; Brezilya borsası % 5.4, Güney Kore borsası % 5.7 değer yitirdi. ABD Merkez Bankasının (FED) faiz artırımının artık çok yakın görünmesi bol para döneminin sonunu simgelediği için dünya borsalarını vurdu.Öte yandan Türkiyeyi de içeren yükselen pazar ülkelerinin tahvillerinde ciddi fiyat düşüşlerine yol açan satış baskısı da sürüyor. Özellikle "hedge fund" denen spekülatif fonlardan kaynaklanan satışlarla yalnızca geçen hafta içinde 10 milyar dolar mertebesinde paranın Yükselen Pazar (YP) tahvillerinden çıktığı ve ciddi fiyat düşüşlerine yol açtığı belirtiliyor. Daha temkinli davranan emeklilik fonları gibi kurumsal yatırımcıların da bu kervana katılması halinde YP eurobondlarının yeni darbeler yemesi beklenebilir.

Yazının Devamı

Piyasalardaki hıçkırık hastalık belirtisi ise..

5 Mayıs 2004

Ancak ciddi bir rahatsızlığın ya da hastalığın belirtisi de olabilir hıçkırık nöbetleri. Bu nedenle, basit yöntemlerle geçmeyen hıçkırık nöbetlerinin ciddiye alınması gerekir. Hastalık belirtisi olan bir hıçkırık nöbeti ciddiye alınmaz ve zamanında tedavi edilmezse kötü sonuçlar da doğurabilir.Öncelikle Türkiyenin ocak ayına ilişkin ödemeler dengesi verileriyle ABD faizlerindeki olası artışların tetiklediği hıçkırık nöbetinin geçici olduğunu ve fazla önemsenmemesi gerektiğini savunanlar olduğu gibi, bunun önümüzdeki döneme damgasını vuracak ciddi rahatsızlıkların ilk belirtisi olduğunu iddia edenler de var. Birinci görüşü savunanlar, "paniğe kapılmaya, hatta ciddi önlemler almaya gerek yok, piyasalar kendi dengelerini bulur" derken ikinci görüşü savunanlar zaman kaybetmeden acil önlem alınmasını öneriyorlar. Son bir hafta - on gün içinde bizim mali piyasalarda yaşanan gelişmeleri bir hıçkırık nöbeti olarak nitelemek mümkün. Hıçkırık deyince çoğu kez yemeği fazla kaçırmaktan ya da sinirsel bir tepkiden kaynaklanan, geçici bir rahatsızlık gelir akla. Bunu geçirmenin de bir an için nefesi tutup bir yudum su içme ya da limon yalama gibi bilinen bazı yöntemleri vardır. Uzunca bir

Yazının Devamı

Başkan Bushun dindarlığı seçim kozu olacak mı?

3 Mayıs 2004

Öte yandan Başkan Kennedy gibi Katolik olan, Bushun rakibi John Kerrynin, bir yandan Katolikliğin vecibelerini yerine getirirken diğer yandan yasal kürtajı savunmasının bir çelişki olduğu ileri sürülüyor ve bunun John Kerry aleyhine kullanılacağı anlaşılıyor. Öyle görünüyor ki ABD Başkanlık seçiminde dini inanç ve davranış faktörü önemli rol oynayacak. ABD, savaşın ve dinin önemine inanmış başkan ararken biz ne yapsak acaba? Geçen perşembe akşamı Amerikanın TV kanallarından birinde İsa faktörü diye ilginç bir program izledim. Dinin ve özellikle de Hazreti İsanın George W. Bushun yaşamındaki belirleyici etkisini irdeleyen programda ABD Başkanının ülkesini hangi inançla ve hangi yetkiyle yönettiğini de öğrenmiş olduk. Programda Başkan Bushun değişik tarihlerde yapmış olduğu bazı açıklamalar getirildi ekrana. Bu açıklamalardan birinde, George W. Busha "size göre tarihin en önemli siyasi düşünürü kimdir?" sorusu sorulduğunda hiç tereddütsüz "Jesus Chist" yani "Hazreti İsa" diye cevap veriyordu. Başka bir bölümde Başkan Bush elindeki İncili halka göstererek "gücümüzün kaynağı burada" diyordu. Programa katkıda bulunan ve Bush ailesini yakından tanıyan bazı yorumcular, dini inanca ve

Yazının Devamı

Dış açık, mali disiplin, AB üyeliği ve IMF ile denge

2 Mayıs 2004

Bu noktaya gelinmiş olması, Türkiyenin bundan sonra izleyeceği ekonomi politikalarında birkaç dengeyi aynı anda gözetmek zorunda olduğunu bir kez daha hatırlatıyor bize. Cari açığın yaratacağı risk algılamasının öncelikle döviz kurlarını etkileyeceği ve kurlardaki gelişmelerle enflasyondaki gelişmeler arasında ilişki bulunduğu hesaba katıldığında bu dengelerin korunmasının önemi net biçimde ortaya çıkıyor. Türkiyenin cari işlemler açığının hissedilir biçimde büyümesi aslında çok da şaşırtıcı bir gelişme değil. Önemli olan, dış açıktaki büyümenin ciddi bir risk faktörü oluşturduğunun, piyasalar ve Türkiyeyi dışarıda izleyen kuruluşlar tarafından algılanmaya başlanması. Bu noktadan sonra cari açık rakamları çok daha yakından izlenecek ve özellikle mali piyasalardaki davranışları daha çok etkileyecek. Türkiyenin bu noktada ekonominin kontrolden çıkmasını önlemek için öncelikle mali disiplini korumaya önem vermesi gerekiyor. Ercan Kumcunun da belirttiği gibi (Hürriyet, 30 Nisan) iç talepteki artışın dış açığı daha da fazla büyütmesini önlemek için mali disiplinin titizlikle sürdürülmesi büyük önem taşıyor. Mali disiplinin korunması, IMFnin üzerinde durduğu faiz dışı fazla hedefinin

Yazının Devamı

AB hedefine odaklanan AKPnin başarısı

28 Nisan 2004

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri Tayyip Erdoğan 3 Kasım seçimlerinin galibi olarak yaptığı ilk açıklamada, öncelikli hedefinin Türkiyenin Avrupa Birliği (AB) ile bütünleşmesini gerçekleştirmek olduğunu söyleyerek, çoğu kimse gibi beni de şaşırtmıştı. ABden "Batı - Hıristiyan kulübü" diye söz eden Necmettin Erbakanın Milli Görüş geleneğinden türemiş bir partinin lideri olan Tayyip Erdoğanın ilk hedef olarak AB ile bütünleşmeyi göstermesi aslında çok önemli bir sinyaldi ama bu ilk anda anlaşılamadı. Şimdi çok daha iyi anlıyoruz ki Erdoğanın seçim gecesi yaptığı açıklama, o günlerin konjöntörü içinde söylenmiş bir sözden ibaret değilmiş AKPnin AB ile bütünleşmeyi öncelikli hedef haline getirmesi, daha sonra açılımını göreceğimiz bir politikanın ilk hamlesiymiş. Biliyorum Türkiyede bir çok kişinin gözünde AKP hala takiyye yapan bir parti. Onlara göre AKPnin asıl hedefi ABye girmek falan değil, AB üyeliği manivelasını kullanarak Türkiyedeki rejimin niteliğini değiştirmek. ABnin taleplerine uymak bahanesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin rolü azaltılacak ve sonunda asıl hedefe, yani şeriatı getirme hedefine varılacak.Bu tür iddiaları ileri sürenlere söylenecek çok şey var aslında.

Yazının Devamı

Olay kitapta Bush-Erdoğan muhabbeti CIA ve Türkiye

26 Nisan 2004

Bush yönetiminin Irak savaşına nasıl karar verip bu kararı uyguladığını, perde gerisinde ayrıntılara inerek anlatan kitapta Türkiye ile ilgili ilginç bölümler de var. Örneğin TBMMnin 1 Martta tezkereyi reddetmesinden 17 gün sonra 17 Martta yapılan bir toplantıda Türkiyenin durumu gündeme gelince Başkan Bush şöyle diyor: "Türkiye eninde sonunda bizim yanımızda yer alacaktır. Başbakan Erdoğan (dersini) öğreniyor. Türkiyesiz de kazanırız bu savaşı ama Türkiyeyi yanımıza çekmemiz iyi olur. Önemli olan onların Kuzey Iraka girmesini önlemektir." (sayfa 369)Daha önce ABD birliklerinin Türkiyeden Iraka geçişi söz konusu edildiğinde ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, "Yoksa gene Geliboluya mı çıkarma yapacağız? Biz bu filmi gördük, bu olamaz" diyor. (sayfa 324)Rejim değişikliğini hazırlamak için Iraka sızma görevini üstlenen CIA timinin lideri Tim ise "Sizi her şeyden haberdar edeceğiz" diyerek Ankaradaki Türk generallerini nasıl kandırdığını anlatıyor. (sayfa 209) Ünlü gazeteci Bob Woodwardın geçen hafta piyasaya çıkan Plan of Attack (Saldırı Planı) adlı kitabı Amerikada günün konusu haline gelmiş durumda. Woodwarda her an başka bir TV kanalında rastlayabiliyorsunuz. Savaş ülkesi

Yazının Devamı

60lık IMF ve Dünya Bankası geleceğini arıyor

25 Nisan 2004

Zaman içinde IMFnin işlevi yeni boyutlar kazandı ve dış borçlarını ödemekte sorunlarla karşılaşan ülkelerin ekonomilerini mali disipline alarak söz konusu ülkeleri yeniden borç ödeyebilir duruma getirme işlevi öne çıktı. IMF bu işlevi yerine getirirken çoğu kez harcamaları ve gelirleri kısıtlayıcı "kemer sıkma" politikaları önerdiği için de çoğu ülkede kötü bir üne kavuştu. Dünya Bankası ise önceleri altyapı yatırımlarına destek sağlarken daha sonra yapısal uyum kredileriyle farklı sektörleri desteklemeye yöneldi. Bu arada eğitim ve sağlık gibi alanlara destek sağlayarak sosyal boyutlu projelere de katılan Dünya Bankası daha olumlu bir kurumsal imaj yaratabildi. Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Dünya Bankası geleneksel ilkbahar toplantılarını yaparken aynı zamanda 60. kuruluş yıl dönümlerini de kutluyorlar. Her iki kuruluş da 2. Dünya Savaşı sonrasında, 1944 yılında kurulmuştu. IMFnin öncelikle dış ödemeler dengesinde sorun yaşayan ülkelere destek sağlaması, Dünya Bankasının ise kalkınma çabalarını destekleyici bir rol oynaması öngörülmüştü. Ancak silahlanma harcamalarına yılda 900 milyar ayrılırken yoksul ülkelere yönelik kalkınma yardımlarının 56 milyar dolarda kaldığı bir

Yazının Devamı