Sosyal medya Türkiye gündemini belirliyor deniliyor ya...
Tarkan’ın yeni saç modeli bile en çok konuşulanlardan biri olabiliyor sosyal medyada.
Oysa metal yiyen bir bakteriyi keşfetti bilim insanları.
Dünyayı değiştirmeyecek belki bu buluş ama su şebekelerindeki tıkanıkları çözmek için bir avantaj sağlayacak.
Cem Yılmaz ile Serenay Sarıkaya ayrıldı mı, ayrılmadı mı diye merak ediyor sosyal medya.
İnsanların günde sadece 47 gram et yiyebildikleri Kenya’da, hac organizasyonu iptal edildiği için Suudi Arabistan’a ihraç edilemeyen 5 bin inek var.
O inekler satılamazsa, Kenya’da yaşayanlar daha çok değil, daha az et yiyecekler.
Yıllar önce bir Avrupa Birliği Zirvesi Sonuç Bildirgesi’ne, aslında olmayan, 23. maddeyi eklemişti bazı uyanıklar.
O çakma maddeye göre, “Müzakere sürecinde Türkiye bölünürse, AB, bölünmüş parçalarla da müzakere yürütür” deniliyordu.
Bu saçmalığa kim inanır demiştim, o belge siyasi parti kapatma davaları açmakla ünlü birinin kitabında paylaşıldı, şaşırıp, üzülmüştüm.
Çarşamba günü bir sürü mesaj geldi telefonuma “Abi, sen bilirsin, Survivor belgesi doğru mu?” diye.
Arkadaş belge ne, ne oluyor falan diye sosyal medyaya bir baktım ki memlekette küçük çaplı bir kıyamet kopuyor.
Dolaşıma sokulan bir noter belgesi ve o belgeye inanan bir sürü insanı görünce, dayanamadım, araştırmaya başladım.
2020’de dolaşıma sokulan belgenin başında “TESBİT” tutanağı yazıyor ya, Türk Dil Kurumu, doğrusunu TESPİT diyor, noterler imla hatası yapmaz diye düşündüm.
Sonra aynı noterin başka imzası, kaşe örneğini falan bulur muyum diye
Sadece bir an düşün,
Anadolu, Yunan, Fransız, İtalyan işgali atında kalsaydı bir sürü cami kiliseye dönecekti tahminen.
Ve İstanbul işgal altında kalsaydı, Ayasofya belki yeniden kilise haline getirilecekti...
Hâlâ, Ayasofya Camii oldu sevincinden Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret etmek istiyor musun?
Sadece bir an düşün,
Bir Yunan, bir İngiliz ya da bir İtalyan’ın Atatürk’e hakaret etmesi anlaşılabilir bir durum da,
Türkiye’de yaşayan biri Atatürk’e hakaret ettiğinde kimlerle hangi çizgide buluşmuş oluyor?
Mustafa Kemal Atatürk’ü sevmek zorunda değilsin elbette.
Bizim memlekette daha yeni olsa da dünyada son üç yıldır Z kuşağı konuşuluyor.
1997 ile 2012 arasında doğanlardan oluşuyor Z kuşağı, onlara “dijital yerliler” de deniliyor zira öyle bir dünyaya doğdular.
Dünya üzerinde yaşamayı en çok istedikleri şehir Londra ve onların kriterlerine göre Berlin’de yaşamak Paris’te yaşamaktan daha cazip.
Devlet işlerinin dijitalleşmesinden tutun da, e-oyunlardan, şehirlerin sosyal eşitlik ve çevre duyarlılığına bakmak gibi kriterleri var.
Nestpick’in, 110 şehir arasında yaptığı çalışmada, İstanbul 104. sırada çıkmış.
İstanbul’un dijital puanları iyi olmakla birlikte cinsiyet eşitliği, protesto hakkı gibi maddeler sıralamayı geriye götürmüş.
Z kuşağı Türkiye’de neden bu kadar önemli hale geldi diye düşünenler olabilir.
Siyaset için önemli zira bu sene sonunda seçim olsa yaklaşık 7 milyon 900 bin gelecek sene sonunda 9 milyon 150 bin seçmen sayısına ulaşacaklar.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki, iki numaralı koltuk olan “Genel Sekreter” makamı el değiştirdi.
Herkes yeni atanan Genel Sekreter’in geçmişini, geçmişte CHP’li isimlerle yaşadığı sorunları konuşuyor.
Oysa asıl konuşulması gereken durum, 5 Temmuz 2019’da ataması yapılan Yavuz Erkut’un 7 Temmuz 2020’de emekliye ayrılmış olması.
Açıklanan sağlık ve benzeri bir sorun olmadığına göre, neden bir senede koltuğu bıraktı Yavuz Erkut?
Belki Ekrem İmamoğlu ile anlaşamadılar, belki görevden ayrılması istendi, belki de sadece yoruldu ve bıktığı için emekli oldu Erkut.
Beklenenden çok daha kısa sürede yaşanan değişikliklerde gelenden çok gidenin sebepleri tartışılır aslında.
CHP tam tersini yapmayı başardı bir kez daha...
"Fatmagül’ün Suçu Ne" dizisinin başlayacağı gün bir gazete “Fatmagül bu gece tecavüze uğrayacak” diye haber yapmıştı.
O başlığı çok yadırgamıştım, sonra o tecavüz sahnelerini müstehcen bulanları görüp daha da şaşırdım.
Bir tecavüz sahnesini izlerken insanın aklına nasıl cinsellik gelebilir, insan olan o sırada kadının neresinin gözüktüğüyle nasıl ilgilenebilir ki?..
Bu oldukça eskide kalan bir dönem.
Türkiye’de televizyon dizileri öyle bir hale geldi ki annesinin seyrettiği diziyi izleyen bir çocuk, bebekleri leyleklerin getirdiğine inanabilir kolaylıkla.
Çocuk dizi izler mi demeyin, maalesef izliyor bir sürü evde.
Ve o dizilerin senaryolarında öpüşme sahnesi yerine şiddet sahneleri yazılıyor uzun zamandır.
Bugün, kanallar Ozan Güven’e iş vermesin diye bir çağrıya imza atan 112 senaristimiz var.
Ozan benim arkadaşım. İddia edildiği gibi bir kadına şiddet uygulamış olsa dahi onunla arkadaşlığımı kesmem. Aksine, arkadaşım bir daha kendisini böyle zor durumlara düşürmesin diyen elimden geleni yaparım. Öfke kontrolü ya da alkol, problem her neyse onun üzerine birlikte gider ve birlikte aşarız.”
Kafamdaki Cem Yılmaz portresinden böyle bir mesaj beklerdim doğrusu.
Belki Ozan Güven ile aralarında bu tarz bir konuşma geçmiştir, bilemem ve her konuştuklarını da bize söylemek zorunda değiller.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in sosyal medya ekibi, Netflix’te seyrettiği diziden yola çıkarak bir mesaj paylaştı.
Diziyi gerçekten seyrediyor mu yoksa popüler bir dizi diye danışmanları mı önerdi bilmiyorum.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ekibi de o mesajın üzerinden, “Şimdi spoiler verir” diye tamamen genç bir jargon kullanarak muhabbete
dâhil oldu.