Darwin’e doğum günü kutlaması

16 Mart 2009

Ünlü İngiliz doğabilimci Charles Darwin’in doğumunun 200. yılı. UNESCO, 2009 yılını “Darwin” yılı ilan etti. Tüm dünyada Darwin’in görüşleriyle ilgili 20 binin üzerinde makale yayımlandı.
Darwin, “Türlerin Kökeni” adlı kitabında, insan dahil tüm canlı türlerinin doğal seçilme yoluyla ortak bir yaşam ağacından gelerek evrimleştiğini ileri sürer ve bu konuda somut kanıtlar ortaya koyar. Evrimin motoru doğal seçilme görüşü. Buna göre, birbirlerinden farklı organizmalar, bu farklılıklarını kalıtım yoluyla kendilerinden sonraki kuşaklara geçirirler. Sabit beslenme kaynaklarının bulunduğu, sabit mekânlarda en zayıf olanlar yok olur. Ortama uyum sağlayabilen, güçlü organizmalar varlıklarını sürdürür. Zaman içinde, farklı özelliklerin kalıtım yoluyla intikal etmesi, yeni türlerin doğmasına yol açar.
Evrimin yol açtığı gelişme
Darwin’in görüşleri sürekli gelişmeye dayanıyor. Bu görüşlerin önemli bir sonucu, insan doğasının, davranışlarının evrimle açıklanması. “Ne yapalım, böyle davranıyoruz, çünkü böyle yaratıldık” deme olanağının ortadan kaldırılması. Bu gelişme, insanın öğrenen bir yaratık olarak görülmesine, toplumsal etkenlerin, eğitimin ve kültürün kalıtımsal etkenlere göreli

Yazının Devamı

Sorgulamada insan hakları

13 Mart 2009

Mustafa Balbay, 5 Mart sabahı gözaltına alınarak Neriman Aydın’la birlikte Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne getiriliyor. İfadeleri alınıyor. Öğle saatlerinde Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gönderiliyor. Sağlık kontrolünden sonra savcılar tarafından sorgulanıyor.
Balbay’ın savcılık sorgusu 10 saat sürüyor. Sorgulama bitince, iki zanlı 00.30 sıralarında tutuklanmaları talebiyle nöbetçi mahkemeye gönderiliyorlar. Mustafa Balbay’ın nöbetçi 14. Ağır Ceza Mahkemesi önüne çıkması 03.00’ü buluyor. Sabah 4-5’te gözaltına alındığını düşünsek, demek ki Balbay yaklaşık 22-23 saattir uykusuz. Nöbetçi yargıç, 15 dakika ara vererek sorgulamaya devam ediyor. Sorgulama 6 saat sürüyor.
AİHM, işkence ile kötü muamele arasında ayrım yapıyor. İşkencede, suçu itiraf ettirmek gibi belirli bir amacın elde edilmesine yönelik kasıt aranıyor. Oysa, kötü muamelede kasıt aranmıyor. Ayrıca, ikisi arasında mağdura verilen acının derecesi bakımından fark var. Ancak, kötü muamelede de acının belirli bir eşiğe ulaşması gerekli.

Suçun ağırlığı, niteliği etkilemez
İşkence ve kötü muamelenin ortak yanı ise, ikisi de hiçbir zaman, hiçbir gerekçeyle haklı gösterilemez. Yöneltilen

Yazının Devamı

Eğitim hakkı

9 Mart 2009

Erzurum’da göz alabildiğine uzanan, karla kaplı dümdüz bir ova. İleride Palandöken Dağı gözüküyor. Düzlüğün ortasında Palandöken Dağı’nı andıran piramit şeklinde, yeşil çatılı modern büyük binalar. Burası İhsan Doğramacı Vakfı’nın Erzurum’da açtığı Bilkent Lisesi.
Ama farklı bir lise. Aileleri Erzurum’da yaşayan, yüksek not ortalaması olan öğrenciler kabul ediliyor. Amaç, sadece ÖSS’yi kazanmak değil; üstün bir eğitim sunarak Türkiye’nin doğusunda 21. yüzyılın aydın liderlerini yetiştirmek. Okuldaki Türk ve yabancı öğretmenler bu amaca yönelik çalışıyorlar. Eğitim İngilizce ağırlıklı ve modern eğitim teknolojisinin tüm olanakları kullanılıyor. Öğrencilerin hemen hepsi burslu okuyor. Müzik eğitimine büyük önem veriliyor. Neredeyse her çocuk bir müzik aleti çalıyor.
Sözleşmelerde durum
O akşam Bilkent Senfoni Orkestrası’nın konseri vardı. Konserden önce öğrencilere programda çalınacak eserler hakkında bilgi verildi. Türkiye’nin zor bir coğrafyasında yaratılan bir eğitim rüyası. Çetin Altan bu rüyayı çok önce görmüştü.
Eğitim hakkı bir insan hakkı. BM İnsan Haklari Evrensel Bildirisi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, BM Çocuk

Yazının Devamı

Darfur ve Gazze

6 Mart 2009

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), çarşamba günü Savcı Luis Moreno Ocampa’nın Sudan Devlet Başkanı Ömer Hasan el Beşir’in tutuklanması istemini uygun buldu ve El Beşir için tutuklama tezkeresi çıkardı. Mahkeme, savcının soykırım suçlamasını kanıtların yetersizliği nedeniyle kabul etmedi. El Beşir, savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar nedeniyle yargılanacak.
UCM ilk kez bir devlet başkanıyla ilgili tutuklama kararı veriyor. Mahkeme, devlet başkanları için dokunulmazlık tanımıyor.
UCM’nin tutuklama kararını uygulayacak bir polis gücü yok. Kararın uygulanması devletlerin işbirliğine bağlı. O nedenle, UCM karardan sonra yaptığı açıklamada, UCM’yi kuran Roma Statüsü’ne taraf olsun olmasın, bütün devletleri El Beşir’in yargı önüne çıkarılması için işbirliği yapmaya davet etti.
BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon da salı günü yaptığı açıklamada UCM’nin kararı ne olursa olsun, Sudan’ın ve El Beşir’in karara uyması ve mahkemeyle işbirliği yapması gerektiğini söyledi.

UCM ile işbirliği yapılması şart
Roma Statüsü’ne taraf olmayan devletler bakımından, UCM’nin kararı bağlayıcı değil. Ancak, Güvenlik Konseyi’nin 2005 yılında kabul ettiği 1593 sayılı kararı bu bağlayıcılığı

Yazının Devamı

Kara kitap

2 Mart 2009

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ülke temelinde dünyadaki insan hakları ihlallerini inceleyen 2008 yılı raporu yayımlandı. ABD’nin kendi insan hakları sicili ortada. O nedenle “ABD önce kendi ülkesindeki insan hakları ihlallerine baksın, sonra başka ülkeleri eleştirsin” diyebilirsiniz. Nasıl ki Çin de eleştirilere kızmış ve ABD’de insan hakları ihlallerini eleştiren bir rapor yazmış. Bu rapor, ABD raporundan bir gün sonra yayımlandı.
Her ülke başka bir ülkenin sicilini eleştirebilir. Hatta bu iyi de olur. İnsan hakları devletlerin egemenlik alanı dışında, evrensel bir kavramdır. Bir devletin kendi vatandaşlarının insan haklarını ihlal etmesi bütün uluslararası toplumun ilgi alanına giriyor. Uluslararası toplumun her üyesi o devletten insan hakları ihlallerine son vermesini isteyebiliyor. Ayrıca, insan haklarında karşılık ilkesi de geçerli değil. Bir devletteki insan hakları ihlalleri, başka bir devletteki insan hakları ihlallerini haklı göstermiyor.
Türkiye bölümü kabarık
Raporun Türkiye bölümü 62 sayfa. Küçük bir kitap neredeyse. Bir kara kitap. Türkiye’ye ağır eleştiriler içeriyor. Ne ararsanız var. Güvenlik güçlerinin sınırlamalar, gayrimüslim azınlıklar, Aleviler üzerindeki

Yazının Devamı

Başkaları tarafından dinlenmeden yaşayabilmek

27 Şubat 2009

‘Çok alçak sesli bir fısıltının üstünde çıkardığı her ses cihaz tarafından kaydedilirdi. Her an dinlenip dinlenmediğini bilmek olanağı yoktu... Ama herkesi her zaman dinledikleri düşünülebilirdi. Nasıl olsa istedikleri zaman telefon şebekenize girebilirlerdi. Çıkardığınız her sesin dinlendiğini varsayarak yaşamak zorundaydınız. Bir süre sonra bu alışkanlık bir içgüdüye dönüşürdü.”
Bu satırlar günümüz Türkiye’siyle ilgili değil. George Orwell’in “1984” adlı romanından alınmış bir bölüm. Orwell, 1949’da yazdığı bu kitabında, kişisel özgürlüklerin yok edildiği, her hareketin gözlendiği, her konuşmanın dinlendiği, insanların sürekli “Düşünce Polisi”ne ihbar edilme korkusu içinde yaşadıkları totaliter bir ülkeyi anlatır. 1949’da dinleme teknikleri bugünkü gibi gelişmemişti. Buna karşın, kitaptaki bazı bölümlerin bugünkü Türkiye ile şaşırtıcı bir uyum içinde olması düşündürücü.
Her gün insanların özel yaşamlarına yeni müdahale yöntemleri çıkıyor. Telefon dinlemelerin yasallığını tartışırken, bu kez karşımıza ortam dinlemesi çıktı. Odanıza böcek denen küçük mikrofonlar yerleştiriyorlar. Bütün konuşmalarınız kaydediliyor. Tıpkı “1984”te olduğu gibi. Sonra gereken durumlarda

Yazının Devamı

Basın özgürlüğünün geniş sınırları

23 Şubat 2009

Demokrasilerde, siyasetçi ile basın ilişkisi eşitler arasındaki yatay bir ilişki değil. Birbirini tamamlayıcı, farklı işlevleri olan iki kurum arasında dikey bir ilişki. O nedenle siyasetçinin “basın beni eleştiriyorsa, ben de basını eleştiririm” demesi ve de cezalandırma yönüne gitmesi kabul edilemez.
Demokrasilerde basının iş-levi, halkı bilgilendirmek, hükümeti denetlemek ve eleştirmek, kamuoyu yaratmak. Hükümetin görevi ise, demokrasinin kurallarına uyarak ülkeyi yönetmek. Bunu yaparken, demokrasinin temel taşı olan basının özgürce çalışmasını sağlayacak önlemleri almak.

Siyasetçi hoşgörü
AİHM’nin pek çok kararında belirttiği gibi, basının siyasetçiyi eleştirme hakkı çok geniş. Siyasetçilerin basın tarafından eleştirilmesi demokratik sistemin sağlıklı işlemesi bakımından önemli. Buna karşılık siyasetçi eleştiriler karşısında hoşgörülü olmak zorunda. Bunlar demokrasinin temel kuralları. Durum böyle iken, demokrasinin önemini dilinden düşürmeyen Sayın Başbakan’ın, halkı kendini eleştiren basını boykota çağırması şaşırtıcı. Bu çağrıyı yaparken “Sivil inisiyatif kullanıyorum” gibi resmi görevi ile bağdaşmayan tuhaf bir gerekçe ileri sürüyor.
Bir de “yandaş basın” suçlaması

Yazının Devamı

Taş atan çocuklar

20 Şubat 2009

Şubatın ilk haftasında gazetelerde taş atan çocuklarla ilgili birkaç haber vardı. Bu haberlere göre, yaşları 15-17 arasında değişen 17 çocuk “PKK örgütünün propagandasını yapmak”, örgüt üyesi olmak ve polise taş atmak suçlarından 10 yıl ile 8 ay arasında değişen hapis cezalarına mahkûm oldular.
Öte yandan, polislere taş ve molotofkokteyli attıkları iddia edilen yaşları 13-16 arasında 6 çocuk 58’er yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor.
Aynı tarihlerde başka bir şey daha oldu. AİHM, Güveç kararını açıkladı. Güveç, 15 yaşında bir çocuk. Araba yakmak ve PKK’ya üye olmak suçlarından tutuklu olarak yargılanıyor. Birinci suçtan beraat ediyor, ikincisinden 8 yıl 4 ay hapse mahkûm oluyor. Yargıtay onaylıyor.
AİHM, Güveç’in büyüklerle aynı cezaevine konulması, cezaevinde başlayan ve intihar girişimlerini de içeren psikolojik sorunlarına yeterince ilgi gösterilmemesi, tedavi edilmemesi nedeniyle Güveç’in kötü muamele gördüğüne karar verdi ve Türkiye’yi 45 bin euro manevi tazminat, 4150 euro avukatlık ücreti ödemeye mahkûm etti.

Ciddi sorun var
AİHM’nin Güveç kararı tek değil. Buna benzeyen başka kararlar da var. Bu kararlar ve BM ile Avrupa Konseyi komitelerinin Türkiye’ye

Yazının Devamı